Cezaevinden Mektup Var

cezaeviCEZAEVİNDEN!...

Sayın Sema Maraşlı, öncelikle bu mektubu yazmak için çok düşündüm, sizin bu yazdığım bilgilerle ilgileneceğinizi düşündüğüm için size bu mektubu yazıyorum. Bu mektubu şu an hükümlü olduğum kapalı ceza infaz kurumundan yazıyorum.

Kendim yaklaşık yirmi yıl Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı bulunan bir camide imam-hatip olarak görev yapıyordum. Ta ki 2016 Temmuz ayına kadar. Bu tarihte cinsel bir suçlama sebebiyle cezaevine gönderildim, yaklaşık 22 aydır yatmaktayım.

Uzun zamandır yattığım için bazı gerçekleri gördüm. Ben şu an cezaevinde haksız uygulamalar yüzünden ağır ceza mahkemesi hakimlerinin kanaatlerini kullanarak on iki buçuk yıl ceza aldım.

Cezaevine ilk girdiğim sıralarda koğuşta bulunan arkadaşlarla sohbet ediyorduk. Bana dedikleri tek şey: Bu cinsel suçlarda hiçbir delil olmaksızın hakimlerin kanaat kullanarak yüksek cezalar verdiğini ve bu kanaat ezasının kalkması halinde %70 cinsel suçtan yatanların dışarı çıkabileceğini söylemişlerdi. Ben de “Hukukta suçluluğu ispat edilmedikçe sanık suçsuzdur" ilkesinin bulunduğunu, sabit delil olmadıkça ceza verilemeyeceğini söylüyordum.

Zaman geçtikçe mahkemeye gidip ceza alan arkadaşları gördükçe benim de tahliye umutlarım gitgide azalıyordu. Hep kendime teselli veriyordum, muhakkak arkadaşların dosyalarında somut sayılacak delillerin bulunduğunu, korktukları için bir şey söyleyemediklerini düşünüyordum.

Zaman ilerledikçe en güvendiğim, beraber yemek yediğimiz, çay içtiğimiz, benden hiçbir şeyini saklamayan, açık sözlü mütevazı bir arkadaşımın sadece ifade ve şikayet üzerine ceza alması beni iyiden iyiye yıpratmıştı.

Tutuklu bulunduğum Ankara-Sincan Cezaevinden başka cezaevine gönderildim. Ceza alanları hemen ikinci veya üçüncü hafta mecburi başka cezaevlerine gönderiliyorlardı. Çünkü cezaevlerinde kapasitesi üzerinde insanlar kalıyordu. Yirmi sekiz kişilik koğuşta elli dört kişi kalıyorduk. Cezaevlerinin durumu malum…

Cezaevinde kaldığım sürede öyle olaylarla karşılaşıyorum ki bu kadarı da pes dedirtecek cinsten. Bir keresinde 70 yaşlarında bir amca geldi, maddi durumunun iyi olduğundan kendi çocukları arasında çıkan maddi anlaşmazlıktan dolayı bu amcaya kendi torun üzerinden suçlama yapılarak cezaevine attırılıyor ve sadece ifade üzerinden ceza veriliyor.

Yaptıklarından dolayı kıskanılan bir okul müdürünün, felsefe öğretmeni tarafından yönlendirilen öğrencilerinin yapmış olduğu suçlama ile ekart edilmeye çalışılması, bir anestezi uzmanı arkadaşımızın stajyer öğrencilerinden birinin para istemesi, para vermese şikayet edeceğini söylemesi, parayı alamayınca anestezi uzmanı arkadaşımızın cezaevine attırılması.

Afedersiniz fuhuş yapan bir kadının parayı az bulup şikayet etmesi (Belgelerle fuhuş yaptığı ispatlandığı halde) arkadaşın yüklü bir ceza alması.

Aralarında husumet bulunduğu ispatlandığı halde, üvey kızı üzerinden dayıları tarafından (Kızın annesi yok) iftiraya maruz kalıp ceza alması.

Kendi öz kızı, husumet olduğu kız kardeşleri tarafından kaçırılarak, üzerine bu suçlamayı yapmaları, mahkemede kızın "babam bana böyle bir şey yapmadı, her şey halalarımın planlaması" dediği halde bu arkadaşımızın ceza alması.

Bu ve buna benzer yüzlerce davay sizi anlatabilirim ama bu kadarının bile yeterli olabileceğini düşünüyorum. Yukarıda anlatmış olduğum birkaç örnek bile bu cinsel istismar suçunun istismar edildiği, yavaş yavaş bir sektöre dönüştüğü, bir çıkar kapısı haline geldiği ve son yasal düzenlemeyle mağdurların devlet güvencesine alınacağı ve KPSS sınavına girmeden memur olarak alınmasının planlanması, bu suçlama sektörünün daha çok canlanacağı anlamını taşımaktadır.

Bu hususlarda günlerdir, haftalar hatta aylardır kafamı yoruyorum ama herhangi bir çıkış yolu bulamıyorum. Sadece bende şöyle bir düşünce hasıl oldu; aileyi korumaya yönelik kurulduğunu zannettiğimiz Aile Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın aileyi korumak yerine, aileleri yıkma görevini üstlendiğini görebilmekteyiz.

Çünkü bu bakanlık kurulduğu günden itibaren kadınların itibarını arrttırmak adı altında "koca şiddeti, kadın terörü, kadın cinayetleri, küçük yaşta evlilikler ve cinsel istismar" başlıkları ile ailelerin dağılmasını sağlamaktadır.

Bir nevi aile reisi olarak görünen erkeği itibarsızlaştırmak saf dışı etme politikasıdır. Türkiye'deki erkekleri potansiyel suçlu gibi gösterip en kolay bir biçimde cezaevine attırma planıdır.

Neden hep kadın haklarından bahsederler de erkek haklarından bahsetmezler, neden kadınlar iş hayatına atılmaları konusunda teşvik edilir de erkekler işten çıkarılır.

Neden kadınlar cinsel tacize, cinsel istismara vs uğradığında bundan dolayı şikayetçi olabiliyorlarken erkekler neden tahrik davası bile açmıyorlar. Madem kadınlar mahrem olan bölgelerini açtığı zaman ceza almıyorlar da bir erkek şortuyla veya boxer ile görüldüğü zaman cinsel saldırı oluyor?

Örnekleri çoğaltabiliriz, bunlar da şunu göstermektedir ki Türk erkeğini saf dışı etme, kısırlaştırıarak nesli engelleme ve cezaevine koyarak pıstırmaya çalışma politikasıdır.

Elbette bundan şu anlaşılmasın, kadınlar bizim baş tacımız. Dinimiz İslam'ın değer verdiği, cennetin annenin ayakları altında olduğunu söyleyen bir Peygamberin Ümmetiyiz. Ben sadece cahiliye dönemindeki gibi kadınların vücutlarının teşhir edilmesine, bir dondurma reklamında bile kadının cinselliği ön plana çıkarılarak itibarının düşürülmesine, gazetelerin tirajlarının artması için mayolu ve bikinili kadınların resimlerin ön planda tutulmasına karşı çıkıyorum. Çünkü bu durumda kadınlar küçümseniyor ve aşağılanıyor.

Sonuç olarak şu an bu cinsel suçtan yatan yaklaşık %70 oranında ki bu insanlar Hz Yusuf Aleyhisselamın varisleri konumundadır. Bu suçlamaların aksini ispat edemediğimiz için bizler sadece ifade ve şikayet üzerine ağır ceza hakimlerinin kanaat kullanarak vermiş olduğu cezaları çekmekteyiz.

Bu kanaat cezalarının kaldırılmasını, somut delillere göre (adli rapor, kamera görüntüsü, mesaj, vs...) gibi ceza verilmesini istiyoruz. Hak edenler kesinlikle cezalandırılsın.

Saygılarımla...

Not: Bu imam kardeşimizin (kan kardeşi değil, din kardeşi, benim kardeşim zannedenler olmuş, kendisi ile tanışmıyorum, bir müslüman kardeşimizin derdi ile dertlenmek için kan bağı olması gerekmiyor, din bağı yeterli) hanımının ve kızkardeşlerinin anlattıkları ile yüzde yüz suçsuz olduğuna inanıyorum. (Sema Maraşlı)

Bu imam kardeşimizini kızkardeşinin, iftira sebebi ve ceza sürecini anlatan yazısını yayınlamıştık. Kızkardeşinin yazısının linki: İmamlara Kurulan Tuzaklar

http://www.cocukaile.net/imamlara-kurulan-tuzaklar/

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

8 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz