Erkeğe Şiddet 4 (Evden Uzaklaştırma)
- 25-03-2015
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Sema Maraşlı
"6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" maddelerine göre bir kadın istediği zaman kocasını evden atabiliyor. Kocasını evden atması için dayak, yaralama gibi bir fiziksel şiddete uğraması da gerekmiyor, psikolojik şiddet de kanun kapsamında.
Kadın kocası ile tartıştığında karakola gidip "Kocam bana bağırdı şikayetçiyim, bana vurma ihtimali var, evden uzaklaştırılsın." dediğinde erkeğe hemen evden uzaklaştırma cezası veriliyor. Ya da kadın "Eşimle cinsel birliktelik istemiyorum fakat ısrar ediyor." dediğinde de erkeğe evden uzaklaştırma cezası kesiliyor. Bunlar herhangi iki sebep. Kadın bunlar gibi abuk sabuk herhangi bir sebeple gidip kocasını şikayet ettiğinde delil, şahit aranmadan erkeğe hemen evden uzaklaştırma cezası veriliyor. Aynı şeyleri kadın yaptığında cezası yok.
Erkeğe verilen bu ceza sadece evden uzaklaştırma cezası değil, mahalleye yaklaşmama, çocuklarını görmeme, okullarına yaklaşmama, karısını telefonla aramama ya da mesaj atmama gibi erkeğin ailesi ile iletişimini kesecek pek çok şeyi de kapsıyor. Erkek bunlardan birine dikkat etmezse bir eşyasını almak ya da karısı ile konuşmak ya da çocuklarını görmek gibi bir sebeple evine gelirse ya da telefon açarsa erkeğe hapis cezası var.
Yani Aile Bakanlığımız aileyi korumanın çaresini evin direğini evden söküp atarak korumakta bulmuş besbelli. Zannetmişler ki direk olmadan çatı ayakta durur. Konu ile ilgili bana e-posta gönderen bir beyefendi şöyle diyor:
"Bilhassa AB uyum yasaları çerçevesinde çıkarılan Fatma Şahin kanunları (Mağdurlar bu kanunu böyle isimlendiriyor) Erkeğin boynu üzerinde kılıç gibi duruyor. İşin vahametini bilmiyordum, yeğenimin başına gelene kadar. Yeğenim eşiyle tartışıyor. Dayak, tokat falan yok ama anlaşıldığı kadarıyla sert bir tartışma olmuş. Hanımı karakola gidip şikayet ediyor. "Dövme ihtimali var." diye yeğenim 3 ay evden uzaklaştırılıyor.
Kalacak yeri olmadığı ve evleri kirada olduğu için yanımda kalıyor. 3 ay dolduğu halde eve dönemeyince işin aslını o zaman anlıyoruz. Tebligat yapıldıktan sonra süre başlıyormuş. O da 1.5 ay etti 4.5 ay. Sürenin dolmasına yakın eşi tekrar müracaat edip 1 ay daha süreyi uzattı. Etti 5.5 ay.
Kayınbabası (ablam vefat etti) bir de kendisi konuşmak istedi, beni de yanına aldı, gelinin evine gittik. Eniştem 2 saat dil döktü: "Torunlarımın hatırı için kocanı affet, eve dönsün" diye neredeyse gelinin ayağına kapanacaktı ama razı edemedi.
Nihayet ''Peki kızım, ne istiyorsun?'' Deyince, gelin hanım gayet pişkin ''İki ev ve 2.000 TL nafaka '' deyince, kayınpeder çılgına dönüp üzerine hızlandı. Sakinleştirip oturmasını sağladım. Eli geline ulaşmadığı halde gelin şimdi kayınpeder hakkında da dava açmış beni de şahit yazmasın mı!.. Kayınpederin kızgınlığı ve çileden çıkması şundan: Rahmetli ablamla tabir caizse yemeyip içmeyip bu daireleri çocuklarına almışlar. Çocuğun hiç bir katkısı yok. Yeğenim kendisi şu anda 1.500 TL maaşla kardeşimin yanında eleman olarak çalışıyor.
Netice... Yeğenim bütün bunlardan sonra yalvar yakar kiracıyı çıkartıp diğer eve geçti. Devlet; erkeği evinden uzaklaştırıyor ama erkeğin hayatını normal şartlarda nasıl idare edeceğine dair hiç bir tedbiri yok.
Şu anda o evin yeniden kurulup düzene girmesinin ne kadar zor olduğunu bu uzaklaştırmayı veren devletimiz bilmiyor mu?
Kaldı ki evden uzaklaştırılan her erkeğin yedekte bekleyen bir evi yok ki...
Mahkeme tedbiren 2.000 Tl nafakaya hükmetti. Eşi site aidatı ödemediği için o da 200 TL etti 2.200. Yeğenim çocuklarını haftada ancak 6 saat görebiliyor. Mahkemenin ne zaman olacağı meçhul. Kadın 6 ay önce boşanma davası açmış daha duruşma günü belli değil. Fatma Şahin kanunlarından sonra hal vaziyet böyle. Kadınlara hak veriyoruz adı altında adalet terazisi kaymış, erkekler ihkakı hak yoluna gittiğinden, kadın cinayetleri artmış, boşanmalar katlanmış bulunmaktadır. Yeğenim ilk bir ayda eve döneceğini umuyordu. İş uzadıkça soğudu. Şu anda üste para verilse dahi eve dönmeye niyeti yok."
Okurumun bu anlattığı, yaşanan sadece bir örnek. Daha niceleri var. Bu kanun sebebi ile binlerce erkek evinden atıldı. Devlet kurumu TÜİK kanun çıktığından beri kaç erkeğin evinden uzaklaştırıldığı ile ilgili sayıyı bizlere vermiyor. Fakat yüz binleri geçen bir rakam olduğu aşikar. Evden uzaklaştırılan erkeklerin kaçının tekrar dönmek istemeyip boşandığının rakamları da açıklanmalı.
Belli ki kanun yapılırken, kocasına psikolojik şiddet uygulamak için kötü niyetle kullanacak olan kadınlar hiç düşünülmemiş. Ayrıca evine dönen erkeklerin karısının yanında hali nasıl olur, o evde ayrı mesele. Evden atılıp dönen bir baba, çocuklarının gözünde ne kadar saygıya layık görülebilir? Bunları düşünen de olmamış.
Bu kanunla başta devletimiz kadını korumak adına erkeğe şiddet uyguluyor. Ayrıca bu şiddet dönüp dolaşıp kadını da vuruyor. Anlık kızgınlıkla kocalarını şikayet edip evden uzaklaştıran kadınların çoğu sonradan pişman olup şikayetlerini çekmek istiyorlarmış. Bu da ayrı bir yazı konusu.
Seçime hazırlanan milletvekili adayları yeni hükümette yer alırlarsa bu kanunu değiştirmek için gayret göstersinler. Bu yazıyı okuyanlar da lütfen kendilerinden oy isteyen milletvekili adaylarına bu kanun ile ilgili düşüncelerini ve kazanırlarsa kanun ile ilgili ne yapacaklarını sorup gerekli sözleri alsınlar.
Eğer ki kanun değiştirilmeyecekse hiç olmazsa adını değiştirsinler. Şu anki ismi içeriği ile uyuşmuyor. Kanunun adı: "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi" değil de "Ailenin Korunması İçin Kadını Kocasından Uzak Tutma Kanunu" olabilir, "Aile İçi Fitne Çıkarma Kanunu", "Aileyi Yıkma Kanunu", "Aile İçinde Erkeği Sindirme Kanunu" "Erkeği Kadına Köle Etme Kanunu" gibi kanunun içeriğine uygun bir adı olsun bari. En azından erkekler evlenirken hangi kanunları da kabul etmiş olduklarını bilsinler.
Kadın kocası ile tartıştığında karakola gidip "Kocam bana bağırdı şikayetçiyim, bana vurma ihtimali var, evden uzaklaştırılsın." dediğinde erkeğe hemen evden uzaklaştırma cezası veriliyor. Ya da kadın "Eşimle cinsel birliktelik istemiyorum fakat ısrar ediyor." dediğinde de erkeğe evden uzaklaştırma cezası kesiliyor. Bunlar herhangi iki sebep. Kadın bunlar gibi abuk sabuk herhangi bir sebeple gidip kocasını şikayet ettiğinde delil, şahit aranmadan erkeğe hemen evden uzaklaştırma cezası veriliyor. Aynı şeyleri kadın yaptığında cezası yok.
Erkeğe verilen bu ceza sadece evden uzaklaştırma cezası değil, mahalleye yaklaşmama, çocuklarını görmeme, okullarına yaklaşmama, karısını telefonla aramama ya da mesaj atmama gibi erkeğin ailesi ile iletişimini kesecek pek çok şeyi de kapsıyor. Erkek bunlardan birine dikkat etmezse bir eşyasını almak ya da karısı ile konuşmak ya da çocuklarını görmek gibi bir sebeple evine gelirse ya da telefon açarsa erkeğe hapis cezası var.
Yani Aile Bakanlığımız aileyi korumanın çaresini evin direğini evden söküp atarak korumakta bulmuş besbelli. Zannetmişler ki direk olmadan çatı ayakta durur. Konu ile ilgili bana e-posta gönderen bir beyefendi şöyle diyor:
"Bilhassa AB uyum yasaları çerçevesinde çıkarılan Fatma Şahin kanunları (Mağdurlar bu kanunu böyle isimlendiriyor) Erkeğin boynu üzerinde kılıç gibi duruyor. İşin vahametini bilmiyordum, yeğenimin başına gelene kadar. Yeğenim eşiyle tartışıyor. Dayak, tokat falan yok ama anlaşıldığı kadarıyla sert bir tartışma olmuş. Hanımı karakola gidip şikayet ediyor. "Dövme ihtimali var." diye yeğenim 3 ay evden uzaklaştırılıyor.
Kalacak yeri olmadığı ve evleri kirada olduğu için yanımda kalıyor. 3 ay dolduğu halde eve dönemeyince işin aslını o zaman anlıyoruz. Tebligat yapıldıktan sonra süre başlıyormuş. O da 1.5 ay etti 4.5 ay. Sürenin dolmasına yakın eşi tekrar müracaat edip 1 ay daha süreyi uzattı. Etti 5.5 ay.
Kayınbabası (ablam vefat etti) bir de kendisi konuşmak istedi, beni de yanına aldı, gelinin evine gittik. Eniştem 2 saat dil döktü: "Torunlarımın hatırı için kocanı affet, eve dönsün" diye neredeyse gelinin ayağına kapanacaktı ama razı edemedi.
Nihayet ''Peki kızım, ne istiyorsun?'' Deyince, gelin hanım gayet pişkin ''İki ev ve 2.000 TL nafaka '' deyince, kayınpeder çılgına dönüp üzerine hızlandı. Sakinleştirip oturmasını sağladım. Eli geline ulaşmadığı halde gelin şimdi kayınpeder hakkında da dava açmış beni de şahit yazmasın mı!.. Kayınpederin kızgınlığı ve çileden çıkması şundan: Rahmetli ablamla tabir caizse yemeyip içmeyip bu daireleri çocuklarına almışlar. Çocuğun hiç bir katkısı yok. Yeğenim kendisi şu anda 1.500 TL maaşla kardeşimin yanında eleman olarak çalışıyor.
Netice... Yeğenim bütün bunlardan sonra yalvar yakar kiracıyı çıkartıp diğer eve geçti. Devlet; erkeği evinden uzaklaştırıyor ama erkeğin hayatını normal şartlarda nasıl idare edeceğine dair hiç bir tedbiri yok.
Şu anda o evin yeniden kurulup düzene girmesinin ne kadar zor olduğunu bu uzaklaştırmayı veren devletimiz bilmiyor mu?
Kaldı ki evden uzaklaştırılan her erkeğin yedekte bekleyen bir evi yok ki...
Mahkeme tedbiren 2.000 Tl nafakaya hükmetti. Eşi site aidatı ödemediği için o da 200 TL etti 2.200. Yeğenim çocuklarını haftada ancak 6 saat görebiliyor. Mahkemenin ne zaman olacağı meçhul. Kadın 6 ay önce boşanma davası açmış daha duruşma günü belli değil. Fatma Şahin kanunlarından sonra hal vaziyet böyle. Kadınlara hak veriyoruz adı altında adalet terazisi kaymış, erkekler ihkakı hak yoluna gittiğinden, kadın cinayetleri artmış, boşanmalar katlanmış bulunmaktadır. Yeğenim ilk bir ayda eve döneceğini umuyordu. İş uzadıkça soğudu. Şu anda üste para verilse dahi eve dönmeye niyeti yok."
Okurumun bu anlattığı, yaşanan sadece bir örnek. Daha niceleri var. Bu kanun sebebi ile binlerce erkek evinden atıldı. Devlet kurumu TÜİK kanun çıktığından beri kaç erkeğin evinden uzaklaştırıldığı ile ilgili sayıyı bizlere vermiyor. Fakat yüz binleri geçen bir rakam olduğu aşikar. Evden uzaklaştırılan erkeklerin kaçının tekrar dönmek istemeyip boşandığının rakamları da açıklanmalı.
Belli ki kanun yapılırken, kocasına psikolojik şiddet uygulamak için kötü niyetle kullanacak olan kadınlar hiç düşünülmemiş. Ayrıca evine dönen erkeklerin karısının yanında hali nasıl olur, o evde ayrı mesele. Evden atılıp dönen bir baba, çocuklarının gözünde ne kadar saygıya layık görülebilir? Bunları düşünen de olmamış.
Bu kanunla başta devletimiz kadını korumak adına erkeğe şiddet uyguluyor. Ayrıca bu şiddet dönüp dolaşıp kadını da vuruyor. Anlık kızgınlıkla kocalarını şikayet edip evden uzaklaştıran kadınların çoğu sonradan pişman olup şikayetlerini çekmek istiyorlarmış. Bu da ayrı bir yazı konusu.
Seçime hazırlanan milletvekili adayları yeni hükümette yer alırlarsa bu kanunu değiştirmek için gayret göstersinler. Bu yazıyı okuyanlar da lütfen kendilerinden oy isteyen milletvekili adaylarına bu kanun ile ilgili düşüncelerini ve kazanırlarsa kanun ile ilgili ne yapacaklarını sorup gerekli sözleri alsınlar.
Eğer ki kanun değiştirilmeyecekse hiç olmazsa adını değiştirsinler. Şu anki ismi içeriği ile uyuşmuyor. Kanunun adı: "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi" değil de "Ailenin Korunması İçin Kadını Kocasından Uzak Tutma Kanunu" olabilir, "Aile İçi Fitne Çıkarma Kanunu", "Aileyi Yıkma Kanunu", "Aile İçinde Erkeği Sindirme Kanunu" "Erkeği Kadına Köle Etme Kanunu" gibi kanunun içeriğine uygun bir adı olsun bari. En azından erkekler evlenirken hangi kanunları da kabul etmiş olduklarını bilsinler.
13 Yorum Yorum Yaz