Acı ve Dram
- 11-08-2015
- KATEGORİ Tuğba Akbey İnan
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Gazetedeki haberleri sadece başlığıyla okuyoruz çoğu kez. Bozulan aile ilişkileri, bağımlı gençlerin yaşadıkları, eşinin canına kıyanlar, intihar edenler...
Tüm haberleri sadece başlıkla okumak ilişkilerdeki sorumluluklarımızı bir yana koymak demek biraz da. İlişkileri salt iki kişilik görmek, aynı zamanda “kınamak” ve “ yargılamanın” eşiğine getiriyor sıkça bizi...
Gazetelerin ya da internet sayfalarının bol başlıklı ve yargılayıcı haberlerinin detayına inince anlıyorum ki, bir hikayenin “dram” haline gelmesi için pek çok kötü/lük gerekiyor çoğu zaman. Sadece iki kişi arasında olup bitmiyor ilişkiler. Şiddetin bol olduğu aileler, ilgisizlik, ailenin çocuğun sinyallerini okuyamaması, yanlış giden karı koca ilişkileri, duyarsız öğretmenler, banane diyen komşular, ses çıkarmayan akrabalar bir olup bir acıyı dram haline getiriyorlar.
Oysa insan kişisel acılarından çabuk sıyrılıyor. İnandığımız ve güvendiğimiz tek bir insanı bile hayatta tutmak için bir sebep sayabiliyoruz. Üstelik içinde güvenebileceğimiz insanların olduğu hikayemizde acılarımız bizim zenginliğimiz de oluyor.
Ama bakın “ne hale geldik” diye düşünememize sebep haberlere, içinde pek çok kötünün ve kötü hissin olduğu acılara şahitlik edeceksiniz. Duyarsızlar, hırslılar, kibirliler, kanaatsizler ve ahlaksızlar da saklanmış olacak cümlelerin arasına.
Küçük gelinler diye haber yapanlar, o kızı o çocuğa veren aileyi, o kızı kendi çocuğuna isteyen diğer aileyi hiç anlatmıyorlar mesela... Ya da şiddet gören kızına sahip çıkmayan aileleri, gelinlerine şiddet gösteren oğullarına laf söylemeyen babaları yazmıyorlar. Zalimin çocukluğu boyunca şiddet gördüğünü, ayrı ve ilişkileri kötü anne ve babaların çocukları olduğunu da yazmıyorlar. Hep sonuçla ilgilenen bir medya düzeninde sürece kimse odaklanmıyor.
Boşanmaların arttığını söyleyenler, sebepleriyle ilgilenmiyorlar. Sürekli gençlerden şikayet edenler, gençlerin ellerinden tutmayı akıl edemiyorlar. Çocukların “benmerkezci” olduğunu iddia edenler, kendi ebeveynliklerine toz kondurmuyorlar.
Geçtiğimiz haftalarda mutsuz, dört çocuklu, eşinin üzerine başka bir kadın getirdiği ve şiddet uyguladığı, alkol gibi alışkanlıklarının olduğu bir hanımla konuşurken konu anne ve babasının bu yaşadıklarından sonraki tutumuna geldi. Eşinden şiddet gören, çocuklarına kendi bakmak zorunda kalan bu hanıma kimse sahip çıkmıyormuş. Kendi ailesinin söylediği tek şey “çocuklarını bırak gel” den başka bir şey değil. ” Kardeşlerin yok mu peki?” diye sordum. Onların da yaptıkları tek şey kadının eşini dövmek. Eşinin ailesinden de ses çıkmıyor. Çözüm üreten yok yani...
Bu hikayeyi sadece karı ve koca ilişkisi üzerinden değerlendirsek, mağdur eden bir adam ve mağdur olan bir kadın görürüz yalnızca günlük medya diliyle. Oysa sorular arttıkça mağdur edenler de artıyor. Dört çocuğa bu mutsuzluğu yaşatan anne ve babalar, dedeler ve nineler, amcalar ve dayılar, halalar, teyzeler sorumluluktan kurtulmuyorlar.
Kendi yanındakinin derdiyle ilgilenmeyenler, öğrencilerinin hikayelerini bilmeyen öğretmenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye etmeyenler, sadece bir haberden dünyanın kötüye gittiğini iddia edebilirler mi?
Eğer birilerinin elinden tutansak, birilerinin hayatının en güvenilir kişisiysek o insanın hayatındaki acıları drama dönüştürmekten kurtarabiliriz demektir.
Zaten başarı hikayelerinde de tek bir iyi tüm hikayeyi değiştirmez mi?
Dram için, pek çok kötünün bir araya gelmesi gerekirken, mutlu ve başarılı bir hikayeye bir iyi bile yeter. Kötülükse bir çete olmak ister. Kalabalıkta kendini daha net gösterir.
Bundan sonra sizin de bir haberi başlığı ile okuyup geçmek yerine haberin derinine indiğinizde içindeki tek bir kötüden değil, pek çok kötülükten sonra o acının drama dönüştüğünü fark edeceğinize eminim.
yazının devamı için;
http://www.gazetevahdet.com/aci-ve-dram-3159yy.htm
Tüm haberleri sadece başlıkla okumak ilişkilerdeki sorumluluklarımızı bir yana koymak demek biraz da. İlişkileri salt iki kişilik görmek, aynı zamanda “kınamak” ve “ yargılamanın” eşiğine getiriyor sıkça bizi...
Gazetelerin ya da internet sayfalarının bol başlıklı ve yargılayıcı haberlerinin detayına inince anlıyorum ki, bir hikayenin “dram” haline gelmesi için pek çok kötü/lük gerekiyor çoğu zaman. Sadece iki kişi arasında olup bitmiyor ilişkiler. Şiddetin bol olduğu aileler, ilgisizlik, ailenin çocuğun sinyallerini okuyamaması, yanlış giden karı koca ilişkileri, duyarsız öğretmenler, banane diyen komşular, ses çıkarmayan akrabalar bir olup bir acıyı dram haline getiriyorlar.
Oysa insan kişisel acılarından çabuk sıyrılıyor. İnandığımız ve güvendiğimiz tek bir insanı bile hayatta tutmak için bir sebep sayabiliyoruz. Üstelik içinde güvenebileceğimiz insanların olduğu hikayemizde acılarımız bizim zenginliğimiz de oluyor.
Ama bakın “ne hale geldik” diye düşünememize sebep haberlere, içinde pek çok kötünün ve kötü hissin olduğu acılara şahitlik edeceksiniz. Duyarsızlar, hırslılar, kibirliler, kanaatsizler ve ahlaksızlar da saklanmış olacak cümlelerin arasına.
Küçük gelinler diye haber yapanlar, o kızı o çocuğa veren aileyi, o kızı kendi çocuğuna isteyen diğer aileyi hiç anlatmıyorlar mesela... Ya da şiddet gören kızına sahip çıkmayan aileleri, gelinlerine şiddet gösteren oğullarına laf söylemeyen babaları yazmıyorlar. Zalimin çocukluğu boyunca şiddet gördüğünü, ayrı ve ilişkileri kötü anne ve babaların çocukları olduğunu da yazmıyorlar. Hep sonuçla ilgilenen bir medya düzeninde sürece kimse odaklanmıyor.
Boşanmaların arttığını söyleyenler, sebepleriyle ilgilenmiyorlar. Sürekli gençlerden şikayet edenler, gençlerin ellerinden tutmayı akıl edemiyorlar. Çocukların “benmerkezci” olduğunu iddia edenler, kendi ebeveynliklerine toz kondurmuyorlar.
Geçtiğimiz haftalarda mutsuz, dört çocuklu, eşinin üzerine başka bir kadın getirdiği ve şiddet uyguladığı, alkol gibi alışkanlıklarının olduğu bir hanımla konuşurken konu anne ve babasının bu yaşadıklarından sonraki tutumuna geldi. Eşinden şiddet gören, çocuklarına kendi bakmak zorunda kalan bu hanıma kimse sahip çıkmıyormuş. Kendi ailesinin söylediği tek şey “çocuklarını bırak gel” den başka bir şey değil. ” Kardeşlerin yok mu peki?” diye sordum. Onların da yaptıkları tek şey kadının eşini dövmek. Eşinin ailesinden de ses çıkmıyor. Çözüm üreten yok yani...
Bu hikayeyi sadece karı ve koca ilişkisi üzerinden değerlendirsek, mağdur eden bir adam ve mağdur olan bir kadın görürüz yalnızca günlük medya diliyle. Oysa sorular arttıkça mağdur edenler de artıyor. Dört çocuğa bu mutsuzluğu yaşatan anne ve babalar, dedeler ve nineler, amcalar ve dayılar, halalar, teyzeler sorumluluktan kurtulmuyorlar.
Kendi yanındakinin derdiyle ilgilenmeyenler, öğrencilerinin hikayelerini bilmeyen öğretmenler, birbirine hakkı ve sabrı tavsiye etmeyenler, sadece bir haberden dünyanın kötüye gittiğini iddia edebilirler mi?
Eğer birilerinin elinden tutansak, birilerinin hayatının en güvenilir kişisiysek o insanın hayatındaki acıları drama dönüştürmekten kurtarabiliriz demektir.
Zaten başarı hikayelerinde de tek bir iyi tüm hikayeyi değiştirmez mi?
Dram için, pek çok kötünün bir araya gelmesi gerekirken, mutlu ve başarılı bir hikayeye bir iyi bile yeter. Kötülükse bir çete olmak ister. Kalabalıkta kendini daha net gösterir.
Bundan sonra sizin de bir haberi başlığı ile okuyup geçmek yerine haberin derinine indiğinizde içindeki tek bir kötüden değil, pek çok kötülükten sonra o acının drama dönüştüğünü fark edeceğinize eminim.
yazının devamı için;
http://www.gazetevahdet.com/aci-ve-dram-3159yy.htm
0 Yorum Yorum Yaz