Feminist Tahakküm Altında İnleyen Yargı (6284)
- 01-12-2018
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Sema Maraşlı
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanunun görüşüldüğü bir hukukçular çalıştayında benden önce konuşan Hakim Bey "6284 sayılı kanun çıktığında, her şikayete gelen kadının kocasına 6 ay hapis cezası" verdiğini söyledi. Kanuna göre ceza 10 günden başlıyor.
Neden 10 gün değil de 6 ay evden uzaklaştırma verdiğini de şöyle açıkladı:
“Erkek her denileni yapsaydı kadının şikayet etmeyeceğini düşünüyorum ve erkeklere akıllı olsaydın deyip işin içinden çıkıyorum.”
Hakim Beyin cümlesini tekrar okuyun, tekrar okuyun ve tekrar okuyun. Her yıl binlerce erkeğin evden atılma sebebini açıklıyor Hakim Bey. Sebep: “Erkeklerin kadınların her dediğini yapmaması.”
Erkekler köle mi ki kadınların her dediğini yapsınlar ve yapmadıkları zaman ceza alsınlar? Kölelik kanun yoluyla devam ediyor anlaşılan.
Bu nasıl bir zihniyet? Bu sözleri adalet dağıtacağını düşündüğümüz dindar kimlikli bir hakim söylüyor bir de bunların din düşmanları ve Fetöcü hakimleri var.
Hakim Bey, evinden atılan, çocuklarından koparılan erkeklere “Sen de akıllı olsaydın” deyip işin içinden çıkacağını zannediyor. Sokağa atılan yuvası, dağıtılan binlerce erkeğin bedduasını alıyor ve işin içinden bir cümleyle çıkabileceğini zannediyor.
Diğer tarafta zebaniler de onu ahiret mekanına götürürken yalvarmalarına karşılık “Sen de adaletli olsaydın” deyip işin içinden çıkacaklardır muhtemelen.
Hakim Bey başka bir cümlesinde şöyle söyledi: “Bir lobi var, kadına tapan. Kadın ne dese olmasını isteyen.”
İşin acı tarafı, Hakim Bey "kadına tapan o lobinin kölesi olmuş" farkında değil, kendine avuntular bulmuş.
Günümüzde kadına şiddetin tanımı da bu kadın sevici lobileri tarafından yapılıyor “Erkek kadının her dediğini yapmamışsa bu kadına şiddet sayılıyor.” İstedikleri yapılmayan kadınlar, fiziksel şiddet olmadığı halde psikolojik şiddeti bahane ederek erkeği şikayet ettiğinde erkek suçlu kabul ediliyor ve cezalandırılıyor.
Sadece ülkemizde değil tüm dünyada bir feminist tahakkümü var. En kötüsü ülkemizde yargı da bu feminist tahakkümünün altında kalmış. Adalet yerle yeksan olmuş durumda.
Hukuk sadece kadınlar için ve haksız bir şekilde işliyor. “Kadın beyanı esastır.” diyen Adalet Bakanı'nın ve Aile Bakanı'nın olduğu bir ülkede ne kadar adalet olabilir?
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 ü hakimlerin insafına bırakanlar aslında biliyorlar ki hakimler feminist medya ve örgütlerin baskısı altındalar, özgür değiller.
Adaleti değil, kadın lobilerini memnun etmek üzerine kurulan bu sistemde, kim ne kadar mahkemelere güvenebilir?
Yargı üyeleri feminist tahakkümünün altında kalmışlar, adaletle hüküm vermeye korkuyorlar. Erkeğin kendini aklayacak delili olduğu halde feminist tahakkümünün etkisinde kalan hakimler, kadın beyanı karşısında erkeklerin delilleri kabul etmeyip erkeklere ağır cezalar kesiyorlar. Yargının bağımsızlığına artık güvenemiyoruz.
Feministler işlerine gelmeyen mahkeme kararları olduğunda adliyelerin önünde eylem yapıyorlar, "erkek adaleti" diye çığlıklar atıyorlar, sosyal medyada yaygara koparıyorlar; bu da hakimler üzerinde psikolojik baskı oluşturuyor. Feministlerin diline düşmekten korkan hakimler, mazlum üstüne basmayı tercih ediyorlar. Hak ve adaletle hüküm veren hakim sayısı yok denecek kadar azaldı.
Geçmiş geçmişte kaldı zannediyoruz ama aslında geçmiş hep devam ediyor. Hz. Musa zamanında erkek olduğu için cinsiyetinden dolayı öldürülen erkek çocukları gibi bugün de erkekler psikolojik olarak öldürülüyor. Bazı sapık ve caniler bahane edilerek medya dili ile bütün erkekler sapık ve katil ilan ediliyor. Kadın beyanı ile erkekler evlerinden atılıyor, çocuklarından koparılıyorlar. Sonra da onu evden atan karısına nafaka vermek zorunda bırakılıyorlar.
Ömür boyu nafaka, çocuk haczi, ebeveyne yabancılaştırılan çocuklar, 18 yaş altı evli erkeklere yapılan zulümler, cinsel istismar iftirası ile hayatları bitirilen gencecik delikanlılar, aile babaları…Cinsiyetlerinden dolayı, sadece erkek oldukları için cezalandırılıyorlar.
Başörtülü kadınların da içinde olduğu kadına tapan, büyük bir kadın lobisi, erkeklere savaş açmış durumda. Erkeklere açılmış savaş demek aslında aileye ve vatana açılmış savaş demektir. Vatanı korumaya gelince kahraman ilan edilen erkekler, kadın karşısında köle yapılmaya çalışılıyor.
15 Temmuz'da tankları durduran, vatanı uğruna canını vermeyi göze alan erkekler, kadınlar karşısında yargı önünde adi birer suçlu muamelesi görünüyor. Bu kanunlar böyle on yıl daha devam etse ve ülke bir tehlike altında kalsa savunacak erkek çıkmayacak. Kadın karşısında sinmiş, ezilmiş erkeklerin vatanı korumasını beklemek gerçekliğe aykırıdır.
Menfaatçi ve korkak erkekler de bu kadın tahakkümünün kölesi olmuşlar ya görmezden geliyorlar ya da erkekliği bitirmek için kadınlara destek çıkıyorlar.
Allah rızası için; hak ve adaleti getirmek için bu zulümlerin karşısında duracak, mü’minlere ihtiyaç var. Bu kez önümüzde tank değil, sistemli çalışan feminist kadın lobisi var. Bu lobi yıkılmazsa aile de vatan da memleket de kalmayacak.
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 iptal olmadan kimse bu ülkede adalet var demesin.
Sema Maraşlı www.cocukaile.net
49 Yorum Yorum Yaz