Gençler Neden Evlenmek İstemiyor? (1)
- 13-10-2016
- KATEGORİ Ademler & Havvalar
- YAZAR Sema Maraşlı
Bir Adem Diyor ki...
Bu yazı gençler neden evlenemiyor yazısı değildir. Gençler neden evlenmek istemiyor yazısıdır. Evlenememek veya evlenmek nasip meselesi iken evlenmek istememek genel olmasa da bir sıkıntının alametidir. Zira bir çocuk hiç gıda yemek istemese bir sıkıntı olduğunu varsayarız. Aynı şekilde temel bir ihtiyaç olarak değerlendirebileceğimiz evlilikte eğer kişilerde ırsi veya fıtri bir sorun yoksa istenmesi gereken bir durumdur.
Birkaç sene önce televizyonda bir haber izlemiştim. Haberin konusu acı sensörleri çalışmadığı için dilini ve parmaklarını yiyen bir bebek hakkında idi. Küçük yaşındaki bebek bu çok nadir görülen hastalığa yakalandığı için kendi dilini ve parmaklarını farkında olmadan yemişti. Hiç acı çekmediği için gülen bir hali vardı fakat elleri ve dili paramparça idi. Bende küçükken kimi zaman acı hissetmesem ne kadar güzel olurdu, ne kuvvetli olurdum diye düşünürdüm. Bununla ilgili hayaller kurardım. Şuradan düşsem canım acımaz, birisi vursa hiçbir şey hissetmem diye düşlüyordum. Meğer acı hissetmek ne büyük nimetmiş!
Benim küçükken acı duygumum olmasını istemediğim gibi toplumumuzunda aslında olmasını (en azından belli bir süreye kadar) istemediği duygulardan biri şehvet. Şehvet aklımızda sadece bir yatak odası tablosu oluşturmamalı. Karşı cinslerin birbirine karşı duyduğu her türlü ilgi ve istek olarak ele alınmalı. Bu ele alınan isteğinde doğru bir şekilde nötralize (topraklama) edilmesinin tek yolu iyi bir evlilik; fakat muhafazakâr kesimdeki aileler ve artık gençlerin kendileri de evlilik duygusunu bekletilebilir, yok sayılabilir, uyuşturulup hissedilmeyebilir bir his olarak görüyorlar. Yalnız fayda olarak gördükleri bu eylemin sonucunda şunu fark etmiyorlar ki aslında kendilerini acı hissetmeyen o bebek gibi yavaş yavaş parçalıyorlar.
Nasıl vücudumuza bir operasyon yapılması istenirken acı olmaması için uyuşturuluyor isek, toplumumuza da operasyon yapılması istendiğinde evlilik, aile ve diğer hassasiyetlerimiz uyuşturulmaya çalışılıyor. Bunlar aslında o kadar önemli değil, hatta bunların bir nevi ihmali, geciktirilmesi dahilinde çok daha iyi kazanımlar elde edilebilir duygusu aşılanıyor.
Evliliklerin geciktirilmesi, hor görülmesi ve bugün gençken evlenenlerin hayatlarından bir beklentisi yok ve hayatlarında bir şey başaramayan insanlar olarak görülmesi ne yazık ki mütedeyyin aile yapımızın derinlerine kadar işlemiş bir kanı haline geldi. Herhalde evlilik iki senelik meslek okulu kadar önemli bile değil ki kişiler bu okul için evlatlarına sene boyunca çalışması için ısrar ederken, 25 yaşına gelmiş erkek ve kız evlatlarına bir kez bile evlenmeyi düşünmüyor musun diye soru sormuyorlar.
Ailelerin durumu böyle iken muhafazakâr gençler ise sıkıntı ve derdin hiç olmaması gerektiği algısıyla bütün işlerini hallettikleri zaman aslında çok daha güzel bir evlilik yapacakları ve çok mutlu olacaklarını düşünerek belli yaşına kadar kendini dünyaya kapatıyor. Saatlerce ders çalışmaya ve işte karşılaştıkları sıkıntılara göğüs germeye alışmış bu kişiler işlerin ortasında kendisine marketten gidip bir şey alınması söylenince veya birazda işlere ara vermesi ve ailesi ile ilgilenmesi istenince küplere binecek duruma geliyorlar; çünkü onlara paylaşmak uğruna kaybetmek değil ne olursa olsun kazanmak öğretiliyor. Bu kişilere anne ve babaları tarafından ailesindeki sıkıntıların sebebinin zamansız evlenmeleri ve yokluk, ekonomik sıkıntı çektikleri için olduğu telkin ediliyor; fakat aslında o sıkıntılar ne yokluktan ne de erken evlendiklerinden değil eşlerin birbirine olan yanlış davranışları ve kendilerindeki hataları görmediklerinden oluyor çoğunlukla.
Bunlar ve gelecek 2 yazıda daha bahsedeceğim sebepler gençlerin evliliklerini geciktirmesine ve aslında gözükmese dahi bu sebeplerden dolayı da en önemli kurum olan ailede bozulmalara sebep oluyor. Dolayısıyla toplumda bu bozulmadan nasibini alıyor.
6 Yorum Yorum Yaz