"Seni seviyorum!" Demek de Bir Teşekkür Çeşididir
- 27-09-2016
- KATEGORİ Ahmet Ay
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Hayatı seviyorum. Evet; bunu, buraya yazdığım iyi oldu. Çünkü daha fazla dile getirmeye ihtiyacım var. Herşey çok hızlı gelip geçti. Ona yeterince teşekkür edemedim. Şunu farkettim: Birşeye "Seni seviyorum!" demek, aslında "Varlığından dolayı memnun ve mutluyum!" demek. Bu da bir çeşit şükür. Çünkü eserin sahibine şunu demiş oluyorsun: "İyi ki yarattın bunu sen!"
Bazı teşekkürler teşekkür etmeden de teşekkür olur. "Seni seviyorum!" demek de böyle bir teşekkür çeşididir. "İyi ki varsın!" yine öyledir. "Allah seni başımızdan eksik etmesin!" yine öyledir. İnsanların birbirlerinden bu sözü duymaya duydukları iştiyak, bence, bu ikinci anlamından uzakta görülmemeli. İnsanlar varlıklarından mutlu olunmasını 'boşuna yaşamadıklarına' delil sayarlar. Hepimiz varlığımızı anlamlı kılmaya muhtacız. Birisi sizi beğendiğinde veya sevdiğinde siz de kendinizi beğenmeye ve sevmeye başlarsınız. Varlığınızın bir anlamı olduğunu düşündürür bu size. Çevremizdekilerin onayı doğrunun ne olduğu konusunda bir fikir verir. Eğer kendi fikrinizden emin değilseniz.
Tehlikeli yanları da var elbette bunun. Dışının onayından başka birşey için yaşamaz olanlar, iradelerinin hakkını da veremez olurlar. Sen olman için sen olarak yaratılan sen, hep 'onların' dediğine bakarsan, nasıl 'sen' olmanın hakkını verebilirsin? Peki, bu karışık işte denge noktası neresi?
Denge noktası bence içsesine karşı duyarlı olmakta saklı. İçindeki ses eylediğin şeyi onaylıyorsa ve varlığından/eylenmesinden huzurlu bir lezzet (değil sadece lezzet) duyuyorsa, dışının onayı üzerine bal-kaymak olur. Yok, içindeki senin huzurlu bir sevinci yoksa eylediğin şeyden, o halde dışarının onayı tek başına eylediğini güzel kılmaz. Buna gücü yetmez. Sevdiğin şeyi yapıyorsan ancak dışarıdan gelen onaylar mutluluğuna çarpan olur. Sevmeden yaptığın birşeyden dolayı aldığın takdir ancak sıkıntını çarpar. Çünkü onu terketmeyi güçleştirir. En azından ben kendi hayatımda bunu böyle gördüğümü söyleyebilirim. İçinde mutlu olmadan dışında mutlu olmak mümkün değil.
Bazı teşekkürler teşekkür etmeden de teşekkür olur. "Seni seviyorum!" demek de böyle bir teşekkür çeşididir. "İyi ki varsın!" yine öyledir. "Allah seni başımızdan eksik etmesin!" yine öyledir. İnsanların birbirlerinden bu sözü duymaya duydukları iştiyak, bence, bu ikinci anlamından uzakta görülmemeli. İnsanlar varlıklarından mutlu olunmasını 'boşuna yaşamadıklarına' delil sayarlar. Hepimiz varlığımızı anlamlı kılmaya muhtacız. Birisi sizi beğendiğinde veya sevdiğinde siz de kendinizi beğenmeye ve sevmeye başlarsınız. Varlığınızın bir anlamı olduğunu düşündürür bu size. Çevremizdekilerin onayı doğrunun ne olduğu konusunda bir fikir verir. Eğer kendi fikrinizden emin değilseniz.
Tehlikeli yanları da var elbette bunun. Dışının onayından başka birşey için yaşamaz olanlar, iradelerinin hakkını da veremez olurlar. Sen olman için sen olarak yaratılan sen, hep 'onların' dediğine bakarsan, nasıl 'sen' olmanın hakkını verebilirsin? Peki, bu karışık işte denge noktası neresi?
Denge noktası bence içsesine karşı duyarlı olmakta saklı. İçindeki ses eylediğin şeyi onaylıyorsa ve varlığından/eylenmesinden huzurlu bir lezzet (değil sadece lezzet) duyuyorsa, dışının onayı üzerine bal-kaymak olur. Yok, içindeki senin huzurlu bir sevinci yoksa eylediğin şeyden, o halde dışarının onayı tek başına eylediğini güzel kılmaz. Buna gücü yetmez. Sevdiğin şeyi yapıyorsan ancak dışarıdan gelen onaylar mutluluğuna çarpan olur. Sevmeden yaptığın birşeyden dolayı aldığın takdir ancak sıkıntını çarpar. Çünkü onu terketmeyi güçleştirir. En azından ben kendi hayatımda bunu böyle gördüğümü söyleyebilirim. İçinde mutlu olmadan dışında mutlu olmak mümkün değil.
1 Yorum Yorum Yaz