Kanunlar Adalet ve Bilimden Uzak
- 31-07-2018
- KATEGORİ Aile Tehlikede
- YAZAR Sema Maraşlı
Ben stajyer avukatım. Ancak hukukçu kimliğimden evvel Müslüman kadın ve insan kimliğim bazı yanlışlara tahammül edemiyor velev ki hukuka uygun olsun.
Cumhurbaşkanına yazdığınız mektubu okudum. Okurken gözyaşlarımı tutamadım.
Haklısınız Hakk'tan söz ettiğiniz için.
Bunun üzerine benim de dert edindiğim ve bizzat gözlemlediğim şu hususları size anlatmak istiyorum:
Asliye Ceza Mahkemesinde stajımı yaparken çoğunlukla davalara katıldım.
En çok karşılaştığım davalardan biri kasten adam yaralamanın aile içinde işlenmiş hali idi.
Özetle, bir karı koca geliyor; genellikle el ele, samimi ve barışmış olarak. Aralarında bir tartışma geçmiş, karşılıklı hakaretler, itişmeler ve basit surette şiddet olmuş. (Basit diyorum çünkü doktor raporu mevcut) ve genellikle kadın "kocam beni dövdü" diye şikayetçi olmuş ya da kavgayı duyanlar şikayet etmiş.
Dava gününe kadar barışmışlar, hakime de "biz barıştık" diyorlar. Hakimin cevap manidar: "Evet ama 6284 sayılı kanun gereği kamu davasına dönüştü, şikayetten vazgeçilse de dava düşmez!" Erkeğin yüzünde bir ezilmişlik, kadında pişmanlık ve ailede anlamsızlık, nasıl yani?
Elbette sinirlerine hakim olamayan karı ya da koca cezalandırılsın. Elbette korkudan tehditten şikayetinden vazgeçen kadınlar korunsun. Ama bahsettiğim olaylar öylesine basit ki korku unsuru olmadığı anlaşılır. Buna rağmen kamu davasına dönüşür.
Zaten adliyeye düşmekle darbe alan aile ikinci bir darbeyi de burada alıyor. Ve maalesef genelde kadınlar o an sinirle fevri davranan ve şikayetçi olan taraf oluyor. Esasen bu gibi durumlarda hakimin azarlaması aile için faydalı oluyor ve de kafi. Ama kanun devamını istiyor.
Bu gibi durumlarda belki hakime takdir hakkı tanınmalı ya da şahit aranmalı bilemiyorum. Ama kamu davasına dönüşmesinin ifrat-tefrit olduğu çok açık. Bunun aile üzerindeki sosyolojik ve psikolojik etkilerini anlatan biri de olur herhalde.
Bu husus dikkatimi çektiğinden hakime de arz ettim, fikrini sordum. O da caydırıcı olduğuna kani değildi. Hadi ben toy bir stajyerim hakim de mi öyle?
İkinci husus boşanma davaları. Saygın bir hukukçu konferansında şunu demişti: "Gençler benden tavsiye evlenirken evlilik sözleşmesi yapın.Boşanmanın tek bir sebebi vardır ve o da evlilik birliğinin temelden sarsılmasıdır.Mahkemelerde asıl kavga mal yüzünden çıkıyor."
Şimdi böyle deyince haklı diyoruz da boşanırken malların yarı yarıya paylaşılmasında susuyoruz.
Yine karşılaştığım davalardan biri şu idi: Adam fabrika sahibi ve karısı ile boşanma davası var. Malları yarı yarıya paylaşmamak için onca hinlik düşünüp işçisine fabrikayı soydurtmuş! Adamın hareketi elbette kötü ve cezaya tabii. Bu ayrı mevzuu. Asıl mevzuu mal şehvetinin insana yaptırdığı ve malların paylaşılmasının insan üzerindeki etkisi. Allah zaten buna izin vermiyor.
Elbette bu toplumda kocası tarafından mağdur edilen parasız bırakılan kadınlar vardır.Ama çözüm bu mudur?Bence hiç değil. Hakkaniyetli değil. Bunu dini hassasiyeti olan arkadaşlarıma açtığımda ise amalar yükseliyor: "Ama kadın emek verdi, çalıştı, yemek yaptı, adam da bu sayede mal sahibi oldu." Şüphesiz öyle de hani karşılığı veren yalnız Allah'tı?
İnanın anlattıkça bu mevzuu uzar. Dikkat çekmek istediğim şu: Çözüm zannedilen kuralların daha büyük suçlara sebep oluşu. Müslüman bir kadın olarak bunu kabul edemem.
Hemcinsimi koruyacağım derken İslamın kalesi olan aileyi çökertirsem vebalini nasıl öderim? Korumak böyle olmaz.Daha ciddi ve Müslümanca düşünmeye ihtiyacımız var.
Bir başka husus da şu: Adli bilimler uzmanı Sevil Atasoy: "Türkiye'deki haksız mahkumiyetlerin çoğunun yalan tanıklık ve yalan beyan" olduğunu söyledi. Çocuk tanıkların ifadelerinin yeterince doğrulanmadan mahkumiyete karar verilmesi, kadın beyanının delil gerektirmeksizin geçerli oluşundan söz etti. Sizin söyledikleriniz sadece sizin fikirleriniz değil. Gerçekler bunlar hem de bilimsel ise gayet bilimsel.
Bu toplumda bilime uygunluk da aranmıyor kanun yapılırken. Hadi İslama uygun olup olmadığı konuşulmuyor diyelim. Adli bilimcisi, sosyoloğu, psikologu da dinlenmiyor. Din fıtrat dinidir. Bilim de fıtratın tersini söylemez.
Haydi bir sosyolog da çıkıp söz konusu kanunlar aile ve toplum için faydalı ve yerinde desin, hiç sanmam. Allah sizden razı olsun.
48 Yorum Yorum Yaz