Anne-Baba Türleri
- 02-03-2014
- KATEGORİ Çocuk Eğitimi
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
ANNE TÜRLERİ
KUSURSUZLUĞUN KİTABINI YAZAN ANNE
Kusursuzluk idealini taşıyan anneler detaycılıkları ile öne çıkarlar. Hamileyken “Ne, neye iyi geliyor?” diye araştırır, soruşturur ve “Asla yemem!” dediği şeyleri bile bir görev edasıyla yer. Çocuğunun beş yıllık oyuncaklarını daha doğmadan almış ve özenle odasına yerleştirmiştir. Bebeğini kaynatılmış damacana suyunda yıkamakla övünür. Başka annelerin anneliğini beğenmez. “En anne” kendisidir çünkü. Kendi isteklerinden vazgeçmiş biri olarak, çocuk eğitimine adanmış bir ömür sürer. Ancak bu adanmışlık zaten onun dünden razı olduğu bir durum olduğundan pek de vazgeçiş sayılmaz. Hijyen takıntısı bu annenin en belirgin özelliklerindendir. Onun çocuğu başkalarınınki gibi asla yerlerde yuvarlanamaz, kesinlikle elleri pis dolaşamaz. Gün içerisinde bir kaç kez giysisi değiştirilir. Kusursuzluğun kitabını yazan annelerin çocukları mikroplara bağışıklık kazanmadıkları için sık sık hasta olabilirler. Çocuğa kalmadan her şeyin planlamasını yapan bu annelerin ilerde çocuklarıyla çatışma içinde olmaları yahut çocuklarının anne gölgesi olmadan karar verememeleri gibi sonuçlar ortaya çıkabilir.
Kusursuz anneye not: “Beni öldürmeyen mikrop, güçlendirir”
KURALLARIN KRALİÇESİ ANNE
Kuralcı annelerin hayatlarında her şey siyah ve beyaz diye ikiye ayrılmıştır. Gri renge yer yoktur onların dünyasında. Doğrular ve yanlışlar vardır. Çocuklarını yetiştirirken de bu refleksle hareket ederler. Kuralları bebeklikten itibaren çocuğa benimsetmeye çalışırlar. Kuralcı anne, bebeği kucağa alıştırmamak gibi prensipler uğruna evladının en tontiş zamanlarını kaçırabilir. Tuvalet eğitimi, sütten kesme gibi zamanlarda kesin kararını verir ve uygulamaya koyar. “Çocuk henüz hazır mı, değil mi?” gibi detayların işe su katmak olduğunu düşünür. “O brokoli yenecek!” dediyse yenecektir. Kuralcı annelerin çocuk eğitimindeki yaklaşımlarında anne şefkatinden ziyade kraliçe otoritesi ön plana çıkar. Bu annelerin çocukları ya pısırıklık derecesinde uysal ya da fazlaca asi olabilirler. Ergenliğe kadar bir şekilde sözünü dinleten annenin ergenlik döneminde ciddi sorunlarla başetmesi gerekebilir. Zira hayatın kuralları bir insanın asi olmasını da pısırık olmasını da kabul etmez. Evladının bu iki uçta seyrettiğini düşünen anne, yeni kurallarla bu sorunların üstesinden gelmeye çalışır. Halbuki hata payı da denebilecek ufak tefek esneklikler hayat kurtarıcı olabilir.
Kuralcı anneye not: “Bazı kuralların aşılmak için olduğunu unutmayın!”
SEVGİ PITIRCIKLIĞINI AŞMIŞ ANNE
Mottosu “Sevgi içimizde” değil “Sevgi her yerde”dir. Her durumda, her şeyi sevgiyle halletme eğilimindedir. Çocuğunun olumsuz tek bir unsurla bile karşılaşmasını istemez. Buna kendi olumsuz duyguları da dahildir. Asla çocuğuna kızmaz, suratını asmaz. Çocuğu kıracağına kafasını kırsa daha iyidir. Evladı ne derse yapar. Yapmak istemediği şeyler için yine sevgi yoluna başvurarak onu bu isteğinden vazgeçirmeye çalışır. Başarılı olmazsa da bu sonucu sevgiyle kabul eder. “Hayır” kelimesi kitabında yoktur. Sevgi pıtırcığı annelerin etiket derdi yoktur. Başkalarının aferin demesi için böyle davranmaz, onun karakteri budur. Çocuğuna karşı zaafı vardır. Çocuk ilerde bu zaaf dolayısıyla sınır tanımaz ve bencil bir karaktere bürünebilir. Ne yaparsa yapsın eleştirilmeyen, “hayır” kelimesini duymayan çocuklar sosyal hayatlarında da benzer bir beklenti içine girerler. Her durumda kendisini idare edecek birilerinin bulunacağı yanılgısına düşerler. Hayırsız evlat kategorisini en çok bu annelerin ellerinde büyüyen çocuklar oluşturur. Çünkü hayırlı olsa da olmasa da anneleri onları hep onaylayacak, her şeylerini idare edecektir. Kuralların kraliçesi olmasa da biraz kuraldan kimsenin zarar görmeyeceğini bilmesi gereken annedir.
Sevgi pıtırcığı anneye not: “Merhametin maraz doğuranına dikkat!”
Anne olmadan önceki hayatı ile anne olduktan sonraki hayatı arasında pek fark bulunmayan annedir. Kusursuzluğun kitabını yazan annenin tam zıddıdır. Çocuk yetiştirmek konusunda “Mevlam kayıra” düsturunu ortaya atmış ve sonra da o düstura bir güzel tabi olmuş annedir. Kendi istek ve ihtiyaçlarından pek taviz vermek istemez. Annelik kimliğinin sorumluluğu altında ezilmektense onun üstüne çıkmayı tercih eder. Çocuğunu bir yetişkin gibi değerlendirir. “Acıkırsa söyler zaten”, “Emziği bırakmak istediğinde kendisi bırakır” gibi tezleri vardır. İlginç şekilde bu annelerin yemek konusunda sorun yaşamayan evlatları olur. Ancak aynı çocuğun 8 yaşına kadar emziği bırakamadığı da gözlemlenebilir. Bohem anneler çocuk eğitiminde içgüdüleri ve duygularıyla hareket ederler. Nerede neye kızacağı yahut nerede neyi takdir edeceği bilinmez. Çünkü çocuğun davranışının yanlışlığına yahut doğruluğuna değil o an kendisinin ne hissettiğine bakar. Evi yeni temizlediği gün ayakta yemek yiyen çocuğa kızar, temizlik yapmadığı gün herhangi bir tepki vermez. Bu sebeple çocuk neyin doğru neyin yanlış olduğunu kavramakta güçlük çeker. Bohem annelerin çocukları zamansız gelen kuralları umursamaz. Çünkü kuralların genel geçerliği olmadığına kodlanmışlardır bir kere.
Bohem anneye not: “Bohem hayat aileye zarar!”
ARAŞTIRMACI GAZETECİ ANNE
Anneliğin kitaplardan, bloglardan öğrenilecek bir olgu olduğunu düşünür. Yeni akımların hemen hepsinden haberdardır. Çeşitli kaynaklardan okuduğu ve uzmanlardan duyduğu her şeyi hemen uygulamaya çalışır. Büyüklerinin tavsiyelerine pek itibar etmez. Geleneksel çocuk eğitimini neredeyse kökten reddeder. Yeni olan “en iyi” olandır çünkü. Henüz anne olmadan annelik hakkında “sağlam” fikirleri ve planları vardır. Ancak anne olduğunda işlerin farklı yürüdüğünü anlar. Bebeğin gazı modern yöntemlerle geçmediğinde annesinden yahut kayınvalidesinden duyduğu işlemi denemeye karar verir istemeden de olsa. Olumlu sonuç elde ederse hemen bilimsel kaynaklarla açıklamaya çalışır. Bilimsel temellere oturtabiliyorsa bilimsel açıklamasını yaparak, oturtamıyorsa “Çok enteresan! Kayınvalidemin dediği yöntem işe yaradı” şeklinde bu metodu bir istisna olarak bloğunda paylaşır. Araştırmacı anneler geleneği kökten reddettiği için geçmişin tecrübesinden mahrum kalır. Yanı sıra yeni yöntemlere fazla itibar ettiği için de çocuklarını deneme yanılma yöntemiyle büyütmek gibi bir hataya düşebilirler. Büyüklerin tavsiyesini sorguladığı kadar modern yaklaşımları da sorgulaması bu anneyi doğru sonuca ulaştırabilir.
Araştırmacı anneye not: “Yumurtadan çıkan civcivin kabuğunu beğenmesi çok faydalıdır.”
SADECE “ANNE”
Bu annelerin en belirgin özelliği dengedir. Çocukla ilgili herşeyde abartıdan kaçarlar, doğalığa inanırlar. Çocuk eğitiminde temel kurallar olduğunu kabul ederler. Ama çocuğun karakteri, ruh hali ve zamanın şartları gibi unsurları düşünerek kimi zaman esnek, kimi zaman otoriter, kimi zaman eğlenceli anne olabilirler. Kendi sevmedikleri brokoliyi zorla çocuğa yedirmezler. Çocuğun geleceğine dair planları vardır ancak hırsları yoktur. Allah’tan hayırlısını istemeleriyle meşhurdurlar. Elbette çocuklarının doktor, mühendis vs. olmasını isterler. Bunun için yol haritası çizerler. Ancak çocukları çöpçü olursa da yıkılmazlar. Bu anneye göre önemli olan çocuğun mutlu, huzurlu ve ahlaklı olmasıdır çünkü. Kuralları da sevgisi de çocuğun taşıyacağı kadardır. Anneliği görev olarak görürler ancak kimseye saçını süpürge ettiğine dair serzenişte bulunmazlar. Yahut mükemmel bir anne olduklarını iddia etmezler. Geleneği önemser, günceli takip eder ve bu ikisinden çocuğun hayrına olacak bir sentez oluştururlar. İlginç bir şekilde başkalarına annelik dersi vermezler. Her annenin ve her evladın başka olduğunu düşünürler. Aslında annelikteki başarıları buradan kaynaklanır. Bu annelerin evlatları genelde hayırlı evlat olurlar. Sorun çıkarsalar da çocuklarıyla aralarında kuvvetli bir iletişim olduğundan problemi çözmeyi becerirler.
Anneye not: “Tecrübelerinizi kitaplaştırmayı düşünür müsünüz?”
BABA TÜRLERİ
MÜDAHALEDE SINIR TANIMAYAN
BABA
Müdahaleci babaların en belirgin özelliği adlarından da
anlaşılacağı üzere her şeye müdahale etmeleridir. İlgi gösterrmeyi abartmışlardır yani. Ancak bu ilgi fiiliyata dökülecek sanıyorsanız boşa ümitlenmeyin. Bu babanın ilgisi direktif vermekle sınırlı kalır, uygulayıcı kişi annedir. Annenin çocukla ilişkisine, çocuğun ne giyeceğine, ne içeceğine kadar karışır, fikir beyan ederler. Bununla kalsalar iyi, annenin anneliğini bile sorgularlar. Bu babaların ilgisi güzeldir güzel olmasına da anneyi devre dışı bırakıp çocuğun bakımında tek karar mercii olarak kendilerini görmeleri çekilir dert değildir. “Çocuk uyumak istemiyor işte, bırak”, “Çocuğu ağlatma, ne istiyorsa yap” gibi cümleler çocuğun dengesinin şaşmasına neden olur. Müdahelede sınır tanımayan babalar çocuk büyüdüğünde de her şeye karışmaya devam ederler. Çocuk hangi bölümü okumak istiyor, hangi sporu yapmak istiyor önemi yoktur. Baba her şeyi araştırmış ve doğrusunu seçmiştir zaten. Çocuğun hayatından rol çalmaması tavsiye edilir müdahaleci babalara.
Müdahaleci babaya not: “Yapabileceğin kadarına müdahale et.”
İŞİ ÇOK, İLGİSİ AZ BABA
Bu babalar, çocuk doğduğunda kulağına ezan okumakla görevlerini tamamladıklarını düşünürler. Bundan sonrası için adeta anneye “hayatta başarılar” dilerler. İşleri ve sosyal hayatları o kadar yoğundur ki çocuğa zaman ayırmaları imkansız gibidir. Evdeki saatlerini ise dinlenerek, uyuyarak, TV izleyerek geçirirler. Bu babaların dinlenme evresinde, araya çocukla ilgili bir iki şey sıkıştırabilen anneler madalyayı hak edecek kadınlardır. İlgisiz babaların evlatlarında en büyük sıkıntı model alma konusundaki eksikliktir. Zira koltukta oturup TV izleyen bir baba ancak yağlı boya tablolarına model olabilir. Çocuğun resme ilgisi yoksa bu modellik de işe yaramayacaktır. İlgisiz babalara şu tavsiye edilebilir: Evladınız sizin boşluğunuzu TV karakterleriyle doldurmadan, günde 10 dakika olmak üzere zaman ayırma seanslarına başlayabilirsiniz. Baktınız çocukla ilgilenmek bünyeyi yormuyor; bir hafta sonra 15, sonraki hafta 20 dakikaya çıkartabilirsiniz. Allah büyüktür, gün gelir bir hafta sonu çocuğunuzu parka götürebilecek duruma dahi gelebilirsiniz.
İlgisiz babaya not: “Allah rızası için biraz ilgi...”
OTORİTELERİN EFENDİSİ BABA
Aslında her babanın otoriter olması gerekir. Evdeki asayiş babadan sorulur çünkü. Ancak sevginin otoriteyi zedeleyeceği yönünde yanlış bir inanışları vardır bu babaların. Bu babalara şaka yapılması pek tavsiye edilmez. Şaka yapmayı dalga geçmekle eş tuttuklarından tepkileri büyük olabilir. Evladının sıkıntılarını dinlemeyi “yüz göz olmak” şeklinde değerlendirebilirler. En ufak kural ihlallerini bile kendilerinin hiçe sayılması gibi algılarlar. Otoriter babaların evleri “asker ocağı” gibidir. Halbuki bunun yerine “baba ocağı” olması hiç de zor değildir. Sadece bir tutam sevgi, iki gıdım güler yüz bunu başarmaya yeter. “Ha, ben fazlasını yapacağım çocuğuma sarılacağım” derseniz sizi tutmayız. Durmayın koşun hatta! Çocuktan arkadaş olmaz ama çocukla kimi zaman arkadaş gibi konuşmanın da büyük faydaları vardır. Unutmadan söyleyelim: “En sarsılmaz otorite sevgiyle kurulandır.”
Otoriter babaya not: “Yaşlanınca otoriteniz değil evladınız bakacak size.”
EĞLENCELİ VE EĞLENCELİK BABA
Bu babaların belirgin özelliği çocuklarıyla arkadaş olmalarıdır. Evet, çocuklarıyla aralarında baba-evlat değil, arkadaş ilişkisi vardır. Hatta bazen çocuklarının küçük kardeşi gibi davrandıkları bile görülür. Annenin olmaz dediği kuralı eğlence olsun diye çocuktan önce delen baba türleridir bunlar. Büyümesini tamamlayamamış insanlar arasından çıkar bu baba türleri. Hayatta dert edilecek hiçbir şey yoktur bu babalar için. Çocuk ne istiyorsa verilmelidir. Üç günlük dünyadır sonuçta, gülüp eğelenmeye gelmişizdir, canımızı sıkmaya değer midir hayat? İlk zamanlar pek bir sevilen bu babalar çocuğun yaşı ilerlediğinde “makbul” sıfatını kaybeder. Çünkü çocuk büyümüş ama baba büyüyememiştir hala. Ciddi problemlerde danışacağı bir “baba” bulamayan çocuk önemli bir yoksunluk çeker. Bu yüzden yanlış kararlar alabilir. Babasına saygı duymak için kendisini ne kadar zorlasa da yapamaz çünkü babanın bu konuda hiçbir çabası yoktur. Bu babaların sık sık “Ben babayım, çocuk değil” diye kendilerine telkinde bulunmaları faydalı olacaktır.
Eğlencelik babaya not: “Lütfen biraz ciddiyet!”
Para babası olmak için illa zengin olmak gerekmiyor. Maddi durumu orta veya ortanın altında olan babalar da bu sınıfa girebilir. Bu babalar, babalığı para kazanmak ve geçimi temin etmekle eşit görürler. Çalışıp, para kazanıp çocuğun ihtiyaçlarını gidermeye odaklanmışlardır. Çocuğun bez, mama, kalem, defter, elbise dışında bir ihtiyacı olabileceği akıllarına dahi gelmez. Gelse dahi o ihtiyaçları annenin karşılayabileceği yanılgısına düşerler. Para babalarının çocukları, maddi durum iyi olmasa bile şanslıdır. Çünkü baba tek görev alanı saydığı para konusunda hayli cömerttir. Çocuk ne istiyorsa hemen yerine getirmeye çalışır. Gerekirse şartlarını zorlar ve çocuğun isteklerini karşılar. Ancak bu durum da sıkıntılıdır. Yoklukta bile zorluk çekmeyen çocuk ilgi, sevgi, saygı gibi konuların fakiri durumundadır. Çünkü anne tek başına bu sorumluluğun altından kalkacak halde değildir. Bu babalara, çocuğa harçlık verirken “Neden istiyorsun, nerede harcayacaksın?” gibi sorular sorması tavsiye edilir. Bakarsınız bu vesileyle çocuğun kişiliği ve diğer ihtiyaçları ile ilgili bir iki bilgi de edinebilirsiniz.
Para babasına not: “Parayla saadet olmaz.”
SADECE “BABA”
Bıyıklı, terlikli ve dengelidirler. Çocuk eğitiminde anneyle tam bir işbirliği içindedirler. Aslında bu babalar evdeki her şeyden annenin ajanlığı sayesinde haberdardır ama bilmiyormuş gibi davranırlar. Gerekli yerde müdahale eder, gerekli yerde uzak dururlar. İhtiyaç halinde bebek bezi değiştirdikleri dahi olur. Keyifleri yerindeyse, ihtiyaç olmasa bile yemek yapar, çay demlerler. Bu babaya laubali olmayan şakalar yapılabilir. Yorgunsa kısa, yorgun değilse uzun metrajlı oyunlar oynanabilir. Bu babalardan biraz çekinilir ama kesinlikle daha çok muhabbet duyulur. Hayran olunası bir otoriteleri vardır. Çocukları korktuklarından değil babalarını üzmemek için kuralları ihlal etmekten çekinirler. Bu babalar dağlara benzetilir çocukları tarafından. İçinden çıkılmaz bunalımlarda akla gelen “Arkamda dağ gibi babam var” sözü işte bu babalar için söylenmiştir. “Çalışmak için yaşamak değil, yaşamak için çalışmak” anlayışını benimsemişlerdir. Evlat yetiştirmekle çiçek yetiştirmek arasındaki 1 milyon farkı size gayet seri biçimde sayabilirler. Bu babaların çocuklarıyla evlenilir. Ailenin ne demek olduğunu tam merkezinden öğrenmişlerdir çünkü.
Babaya not: “Size baba diyebilir miyiz?”
Hatice Metin- Semerkand Aile
KUSURSUZLUĞUN KİTABINI YAZAN ANNE
Kusursuzluk idealini taşıyan anneler detaycılıkları ile öne çıkarlar. Hamileyken “Ne, neye iyi geliyor?” diye araştırır, soruşturur ve “Asla yemem!” dediği şeyleri bile bir görev edasıyla yer. Çocuğunun beş yıllık oyuncaklarını daha doğmadan almış ve özenle odasına yerleştirmiştir. Bebeğini kaynatılmış damacana suyunda yıkamakla övünür. Başka annelerin anneliğini beğenmez. “En anne” kendisidir çünkü. Kendi isteklerinden vazgeçmiş biri olarak, çocuk eğitimine adanmış bir ömür sürer. Ancak bu adanmışlık zaten onun dünden razı olduğu bir durum olduğundan pek de vazgeçiş sayılmaz. Hijyen takıntısı bu annenin en belirgin özelliklerindendir. Onun çocuğu başkalarınınki gibi asla yerlerde yuvarlanamaz, kesinlikle elleri pis dolaşamaz. Gün içerisinde bir kaç kez giysisi değiştirilir. Kusursuzluğun kitabını yazan annelerin çocukları mikroplara bağışıklık kazanmadıkları için sık sık hasta olabilirler. Çocuğa kalmadan her şeyin planlamasını yapan bu annelerin ilerde çocuklarıyla çatışma içinde olmaları yahut çocuklarının anne gölgesi olmadan karar verememeleri gibi sonuçlar ortaya çıkabilir.
Kusursuz anneye not: “Beni öldürmeyen mikrop, güçlendirir”
KURALLARIN KRALİÇESİ ANNE
Kuralcı annelerin hayatlarında her şey siyah ve beyaz diye ikiye ayrılmıştır. Gri renge yer yoktur onların dünyasında. Doğrular ve yanlışlar vardır. Çocuklarını yetiştirirken de bu refleksle hareket ederler. Kuralları bebeklikten itibaren çocuğa benimsetmeye çalışırlar. Kuralcı anne, bebeği kucağa alıştırmamak gibi prensipler uğruna evladının en tontiş zamanlarını kaçırabilir. Tuvalet eğitimi, sütten kesme gibi zamanlarda kesin kararını verir ve uygulamaya koyar. “Çocuk henüz hazır mı, değil mi?” gibi detayların işe su katmak olduğunu düşünür. “O brokoli yenecek!” dediyse yenecektir. Kuralcı annelerin çocuk eğitimindeki yaklaşımlarında anne şefkatinden ziyade kraliçe otoritesi ön plana çıkar. Bu annelerin çocukları ya pısırıklık derecesinde uysal ya da fazlaca asi olabilirler. Ergenliğe kadar bir şekilde sözünü dinleten annenin ergenlik döneminde ciddi sorunlarla başetmesi gerekebilir. Zira hayatın kuralları bir insanın asi olmasını da pısırık olmasını da kabul etmez. Evladının bu iki uçta seyrettiğini düşünen anne, yeni kurallarla bu sorunların üstesinden gelmeye çalışır. Halbuki hata payı da denebilecek ufak tefek esneklikler hayat kurtarıcı olabilir.
Kuralcı anneye not: “Bazı kuralların aşılmak için olduğunu unutmayın!”
SEVGİ PITIRCIKLIĞINI AŞMIŞ ANNE
Mottosu “Sevgi içimizde” değil “Sevgi her yerde”dir. Her durumda, her şeyi sevgiyle halletme eğilimindedir. Çocuğunun olumsuz tek bir unsurla bile karşılaşmasını istemez. Buna kendi olumsuz duyguları da dahildir. Asla çocuğuna kızmaz, suratını asmaz. Çocuğu kıracağına kafasını kırsa daha iyidir. Evladı ne derse yapar. Yapmak istemediği şeyler için yine sevgi yoluna başvurarak onu bu isteğinden vazgeçirmeye çalışır. Başarılı olmazsa da bu sonucu sevgiyle kabul eder. “Hayır” kelimesi kitabında yoktur. Sevgi pıtırcığı annelerin etiket derdi yoktur. Başkalarının aferin demesi için böyle davranmaz, onun karakteri budur. Çocuğuna karşı zaafı vardır. Çocuk ilerde bu zaaf dolayısıyla sınır tanımaz ve bencil bir karaktere bürünebilir. Ne yaparsa yapsın eleştirilmeyen, “hayır” kelimesini duymayan çocuklar sosyal hayatlarında da benzer bir beklenti içine girerler. Her durumda kendisini idare edecek birilerinin bulunacağı yanılgısına düşerler. Hayırsız evlat kategorisini en çok bu annelerin ellerinde büyüyen çocuklar oluşturur. Çünkü hayırlı olsa da olmasa da anneleri onları hep onaylayacak, her şeylerini idare edecektir. Kuralların kraliçesi olmasa da biraz kuraldan kimsenin zarar görmeyeceğini bilmesi gereken annedir.
Sevgi pıtırcığı anneye not: “Merhametin maraz doğuranına dikkat!”
Anne olmadan önceki hayatı ile anne olduktan sonraki hayatı arasında pek fark bulunmayan annedir. Kusursuzluğun kitabını yazan annenin tam zıddıdır. Çocuk yetiştirmek konusunda “Mevlam kayıra” düsturunu ortaya atmış ve sonra da o düstura bir güzel tabi olmuş annedir. Kendi istek ve ihtiyaçlarından pek taviz vermek istemez. Annelik kimliğinin sorumluluğu altında ezilmektense onun üstüne çıkmayı tercih eder. Çocuğunu bir yetişkin gibi değerlendirir. “Acıkırsa söyler zaten”, “Emziği bırakmak istediğinde kendisi bırakır” gibi tezleri vardır. İlginç şekilde bu annelerin yemek konusunda sorun yaşamayan evlatları olur. Ancak aynı çocuğun 8 yaşına kadar emziği bırakamadığı da gözlemlenebilir. Bohem anneler çocuk eğitiminde içgüdüleri ve duygularıyla hareket ederler. Nerede neye kızacağı yahut nerede neyi takdir edeceği bilinmez. Çünkü çocuğun davranışının yanlışlığına yahut doğruluğuna değil o an kendisinin ne hissettiğine bakar. Evi yeni temizlediği gün ayakta yemek yiyen çocuğa kızar, temizlik yapmadığı gün herhangi bir tepki vermez. Bu sebeple çocuk neyin doğru neyin yanlış olduğunu kavramakta güçlük çeker. Bohem annelerin çocukları zamansız gelen kuralları umursamaz. Çünkü kuralların genel geçerliği olmadığına kodlanmışlardır bir kere.
Bohem anneye not: “Bohem hayat aileye zarar!”
ARAŞTIRMACI GAZETECİ ANNE
Anneliğin kitaplardan, bloglardan öğrenilecek bir olgu olduğunu düşünür. Yeni akımların hemen hepsinden haberdardır. Çeşitli kaynaklardan okuduğu ve uzmanlardan duyduğu her şeyi hemen uygulamaya çalışır. Büyüklerinin tavsiyelerine pek itibar etmez. Geleneksel çocuk eğitimini neredeyse kökten reddeder. Yeni olan “en iyi” olandır çünkü. Henüz anne olmadan annelik hakkında “sağlam” fikirleri ve planları vardır. Ancak anne olduğunda işlerin farklı yürüdüğünü anlar. Bebeğin gazı modern yöntemlerle geçmediğinde annesinden yahut kayınvalidesinden duyduğu işlemi denemeye karar verir istemeden de olsa. Olumlu sonuç elde ederse hemen bilimsel kaynaklarla açıklamaya çalışır. Bilimsel temellere oturtabiliyorsa bilimsel açıklamasını yaparak, oturtamıyorsa “Çok enteresan! Kayınvalidemin dediği yöntem işe yaradı” şeklinde bu metodu bir istisna olarak bloğunda paylaşır. Araştırmacı anneler geleneği kökten reddettiği için geçmişin tecrübesinden mahrum kalır. Yanı sıra yeni yöntemlere fazla itibar ettiği için de çocuklarını deneme yanılma yöntemiyle büyütmek gibi bir hataya düşebilirler. Büyüklerin tavsiyesini sorguladığı kadar modern yaklaşımları da sorgulaması bu anneyi doğru sonuca ulaştırabilir.
Araştırmacı anneye not: “Yumurtadan çıkan civcivin kabuğunu beğenmesi çok faydalıdır.”
SADECE “ANNE”
Bu annelerin en belirgin özelliği dengedir. Çocukla ilgili herşeyde abartıdan kaçarlar, doğalığa inanırlar. Çocuk eğitiminde temel kurallar olduğunu kabul ederler. Ama çocuğun karakteri, ruh hali ve zamanın şartları gibi unsurları düşünerek kimi zaman esnek, kimi zaman otoriter, kimi zaman eğlenceli anne olabilirler. Kendi sevmedikleri brokoliyi zorla çocuğa yedirmezler. Çocuğun geleceğine dair planları vardır ancak hırsları yoktur. Allah’tan hayırlısını istemeleriyle meşhurdurlar. Elbette çocuklarının doktor, mühendis vs. olmasını isterler. Bunun için yol haritası çizerler. Ancak çocukları çöpçü olursa da yıkılmazlar. Bu anneye göre önemli olan çocuğun mutlu, huzurlu ve ahlaklı olmasıdır çünkü. Kuralları da sevgisi de çocuğun taşıyacağı kadardır. Anneliği görev olarak görürler ancak kimseye saçını süpürge ettiğine dair serzenişte bulunmazlar. Yahut mükemmel bir anne olduklarını iddia etmezler. Geleneği önemser, günceli takip eder ve bu ikisinden çocuğun hayrına olacak bir sentez oluştururlar. İlginç bir şekilde başkalarına annelik dersi vermezler. Her annenin ve her evladın başka olduğunu düşünürler. Aslında annelikteki başarıları buradan kaynaklanır. Bu annelerin evlatları genelde hayırlı evlat olurlar. Sorun çıkarsalar da çocuklarıyla aralarında kuvvetli bir iletişim olduğundan problemi çözmeyi becerirler.
Anneye not: “Tecrübelerinizi kitaplaştırmayı düşünür müsünüz?”
BABA TÜRLERİ
MÜDAHALEDE SINIR TANIMAYAN
BABA
Müdahaleci babaların en belirgin özelliği adlarından da
anlaşılacağı üzere her şeye müdahale etmeleridir. İlgi gösterrmeyi abartmışlardır yani. Ancak bu ilgi fiiliyata dökülecek sanıyorsanız boşa ümitlenmeyin. Bu babanın ilgisi direktif vermekle sınırlı kalır, uygulayıcı kişi annedir. Annenin çocukla ilişkisine, çocuğun ne giyeceğine, ne içeceğine kadar karışır, fikir beyan ederler. Bununla kalsalar iyi, annenin anneliğini bile sorgularlar. Bu babaların ilgisi güzeldir güzel olmasına da anneyi devre dışı bırakıp çocuğun bakımında tek karar mercii olarak kendilerini görmeleri çekilir dert değildir. “Çocuk uyumak istemiyor işte, bırak”, “Çocuğu ağlatma, ne istiyorsa yap” gibi cümleler çocuğun dengesinin şaşmasına neden olur. Müdahelede sınır tanımayan babalar çocuk büyüdüğünde de her şeye karışmaya devam ederler. Çocuk hangi bölümü okumak istiyor, hangi sporu yapmak istiyor önemi yoktur. Baba her şeyi araştırmış ve doğrusunu seçmiştir zaten. Çocuğun hayatından rol çalmaması tavsiye edilir müdahaleci babalara.
Müdahaleci babaya not: “Yapabileceğin kadarına müdahale et.”
İŞİ ÇOK, İLGİSİ AZ BABA
Bu babalar, çocuk doğduğunda kulağına ezan okumakla görevlerini tamamladıklarını düşünürler. Bundan sonrası için adeta anneye “hayatta başarılar” dilerler. İşleri ve sosyal hayatları o kadar yoğundur ki çocuğa zaman ayırmaları imkansız gibidir. Evdeki saatlerini ise dinlenerek, uyuyarak, TV izleyerek geçirirler. Bu babaların dinlenme evresinde, araya çocukla ilgili bir iki şey sıkıştırabilen anneler madalyayı hak edecek kadınlardır. İlgisiz babaların evlatlarında en büyük sıkıntı model alma konusundaki eksikliktir. Zira koltukta oturup TV izleyen bir baba ancak yağlı boya tablolarına model olabilir. Çocuğun resme ilgisi yoksa bu modellik de işe yaramayacaktır. İlgisiz babalara şu tavsiye edilebilir: Evladınız sizin boşluğunuzu TV karakterleriyle doldurmadan, günde 10 dakika olmak üzere zaman ayırma seanslarına başlayabilirsiniz. Baktınız çocukla ilgilenmek bünyeyi yormuyor; bir hafta sonra 15, sonraki hafta 20 dakikaya çıkartabilirsiniz. Allah büyüktür, gün gelir bir hafta sonu çocuğunuzu parka götürebilecek duruma dahi gelebilirsiniz.
İlgisiz babaya not: “Allah rızası için biraz ilgi...”
OTORİTELERİN EFENDİSİ BABA
Aslında her babanın otoriter olması gerekir. Evdeki asayiş babadan sorulur çünkü. Ancak sevginin otoriteyi zedeleyeceği yönünde yanlış bir inanışları vardır bu babaların. Bu babalara şaka yapılması pek tavsiye edilmez. Şaka yapmayı dalga geçmekle eş tuttuklarından tepkileri büyük olabilir. Evladının sıkıntılarını dinlemeyi “yüz göz olmak” şeklinde değerlendirebilirler. En ufak kural ihlallerini bile kendilerinin hiçe sayılması gibi algılarlar. Otoriter babaların evleri “asker ocağı” gibidir. Halbuki bunun yerine “baba ocağı” olması hiç de zor değildir. Sadece bir tutam sevgi, iki gıdım güler yüz bunu başarmaya yeter. “Ha, ben fazlasını yapacağım çocuğuma sarılacağım” derseniz sizi tutmayız. Durmayın koşun hatta! Çocuktan arkadaş olmaz ama çocukla kimi zaman arkadaş gibi konuşmanın da büyük faydaları vardır. Unutmadan söyleyelim: “En sarsılmaz otorite sevgiyle kurulandır.”
Otoriter babaya not: “Yaşlanınca otoriteniz değil evladınız bakacak size.”
EĞLENCELİ VE EĞLENCELİK BABA
Bu babaların belirgin özelliği çocuklarıyla arkadaş olmalarıdır. Evet, çocuklarıyla aralarında baba-evlat değil, arkadaş ilişkisi vardır. Hatta bazen çocuklarının küçük kardeşi gibi davrandıkları bile görülür. Annenin olmaz dediği kuralı eğlence olsun diye çocuktan önce delen baba türleridir bunlar. Büyümesini tamamlayamamış insanlar arasından çıkar bu baba türleri. Hayatta dert edilecek hiçbir şey yoktur bu babalar için. Çocuk ne istiyorsa verilmelidir. Üç günlük dünyadır sonuçta, gülüp eğelenmeye gelmişizdir, canımızı sıkmaya değer midir hayat? İlk zamanlar pek bir sevilen bu babalar çocuğun yaşı ilerlediğinde “makbul” sıfatını kaybeder. Çünkü çocuk büyümüş ama baba büyüyememiştir hala. Ciddi problemlerde danışacağı bir “baba” bulamayan çocuk önemli bir yoksunluk çeker. Bu yüzden yanlış kararlar alabilir. Babasına saygı duymak için kendisini ne kadar zorlasa da yapamaz çünkü babanın bu konuda hiçbir çabası yoktur. Bu babaların sık sık “Ben babayım, çocuk değil” diye kendilerine telkinde bulunmaları faydalı olacaktır.
Eğlencelik babaya not: “Lütfen biraz ciddiyet!”
Para babası olmak için illa zengin olmak gerekmiyor. Maddi durumu orta veya ortanın altında olan babalar da bu sınıfa girebilir. Bu babalar, babalığı para kazanmak ve geçimi temin etmekle eşit görürler. Çalışıp, para kazanıp çocuğun ihtiyaçlarını gidermeye odaklanmışlardır. Çocuğun bez, mama, kalem, defter, elbise dışında bir ihtiyacı olabileceği akıllarına dahi gelmez. Gelse dahi o ihtiyaçları annenin karşılayabileceği yanılgısına düşerler. Para babalarının çocukları, maddi durum iyi olmasa bile şanslıdır. Çünkü baba tek görev alanı saydığı para konusunda hayli cömerttir. Çocuk ne istiyorsa hemen yerine getirmeye çalışır. Gerekirse şartlarını zorlar ve çocuğun isteklerini karşılar. Ancak bu durum da sıkıntılıdır. Yoklukta bile zorluk çekmeyen çocuk ilgi, sevgi, saygı gibi konuların fakiri durumundadır. Çünkü anne tek başına bu sorumluluğun altından kalkacak halde değildir. Bu babalara, çocuğa harçlık verirken “Neden istiyorsun, nerede harcayacaksın?” gibi sorular sorması tavsiye edilir. Bakarsınız bu vesileyle çocuğun kişiliği ve diğer ihtiyaçları ile ilgili bir iki bilgi de edinebilirsiniz.
Para babasına not: “Parayla saadet olmaz.”
SADECE “BABA”
Bıyıklı, terlikli ve dengelidirler. Çocuk eğitiminde anneyle tam bir işbirliği içindedirler. Aslında bu babalar evdeki her şeyden annenin ajanlığı sayesinde haberdardır ama bilmiyormuş gibi davranırlar. Gerekli yerde müdahale eder, gerekli yerde uzak dururlar. İhtiyaç halinde bebek bezi değiştirdikleri dahi olur. Keyifleri yerindeyse, ihtiyaç olmasa bile yemek yapar, çay demlerler. Bu babaya laubali olmayan şakalar yapılabilir. Yorgunsa kısa, yorgun değilse uzun metrajlı oyunlar oynanabilir. Bu babalardan biraz çekinilir ama kesinlikle daha çok muhabbet duyulur. Hayran olunası bir otoriteleri vardır. Çocukları korktuklarından değil babalarını üzmemek için kuralları ihlal etmekten çekinirler. Bu babalar dağlara benzetilir çocukları tarafından. İçinden çıkılmaz bunalımlarda akla gelen “Arkamda dağ gibi babam var” sözü işte bu babalar için söylenmiştir. “Çalışmak için yaşamak değil, yaşamak için çalışmak” anlayışını benimsemişlerdir. Evlat yetiştirmekle çiçek yetiştirmek arasındaki 1 milyon farkı size gayet seri biçimde sayabilirler. Bu babaların çocuklarıyla evlenilir. Ailenin ne demek olduğunu tam merkezinden öğrenmişlerdir çünkü.
Babaya not: “Size baba diyebilir miyiz?”
Hatice Metin- Semerkand Aile
2 Yorum Yorum Yaz