Annelerin Değişen Bilinçaltı Hafızaları

Çocuk eğitimi özellikle modern toplumun en önemli sorunu haline gelmiştir. Burada sorun olarak ele alacağımız aslında iki temel kavram var. Bunlar; çocuk ve eğitim kavramlarıdır. Ve bu kavramlardan yola çıkarak asıl hedefimiz ise, bilinçaltlarımızın özellikle de annelerin bilinçaltlarının nasıl değiştiği sorunudur.

Çocuk ve eğitim kavramlarının sözlük anlamlarından ziyade neye vurgu yapıyorlar ona bakmak gerekmektedir. Mesela eğitim kavramı kök olarak aslında “eğ” mekten gelir. Eğ- mek ,bükmek gibi, tıpkı bir demiri bükmek gibi. Çocuk kelimesini ise eski Türkçede çok güzel bir anlam değeri taşıyan akıl baliğ olma tanımıyla karşılayabiliriz. Yani henüz akli melekeleri olgunlaşmamış anlamında. Peki ama çocuğu neye göre ve nasıl eğeceğiz. Bu eğmenin kurallarını kim belirleyecek soruları ise hemen peşi sıra gelmektedir.

Herkesin malumu olduğu sürece modern toplumlarda bu eğme işlemini de bunun kurallarını da devlet dediğimiz yapı işletmekte ve koymaktadır. Burada tabi o devletin ideolojisi çocuğu ne yönde eğeceğine karar verecektir. Fakat ben burada bundan ziyade, bugün hepimizin bilinçaltlarının nasıl değiştiğini bunun özellikle de ANNELER üzerinde ne gibi dönüşüm yarattığını kendi yaşadığım bir örnekten yola çıkarak anlatmaya çalışacağım. Çünkü kanaatimce modern dünya en büyük DEVRİMİ ! bilinçaltlarını değiştirerek yapmıştır. Aslında bilinenin aksine kültürel süreklilik hele de bizim gibi sözlü kültürün baskın olduğu toplumlarda, bilinç üzerinden değil, bilinçaltı hafıza üzerinden sağlanır.

Annem halı kilim dokuma mahareti olan bir Anadolu Kadınıdır. Her çocuğuna evlendiklerinde evlerinde bulundurmaları maksadıyla kilim dokumuştur. Ben de bir gün bu kilimlerde ki desenlere bakarak anneme şu soruyu sormuştum. “ Anne bu desenleri nereden buldun?” Annem cevap olarak “bilmiyorum” dedi. “Annemizden ne gördüysek onları yapıyoruz” diye de ekledi. Sonra biraz meraktan araştırınca o desenlerin taa Selçuklular döneminden geldiğini anladım. Tabi bunu anneme söylediğimde annem çokta anlamadı açıkçası. İşte ilk o zaman bilinçaltının gücünü anladım. Annemin bilinçaltı hafızasında taa 1000 yıl öncesinin nasıl yaşadığını gördüm. Sonra tabi ki bunu küçükken bizlere ördüğü kazaklarda da görmeye başladım. Bu bir anekdot kendi adıma.

Yine bir gün 3 yaşındaki kızımla oynarken birden üzerine giymiş olduğu kazağı fark ettim. Üzerinde yabancı yazılar pekte aşina olmadığım desenler vardı. Sonra da annemin kendi elleriyle dokumuş olduğu kazaklar aklıma geldi. Yani bir tarafta annemin 1000 yıllık mirasla gelen bilinçaltı hafızasıyla desenlediği ve içine anne şefkatini kattığı kazaklar, diğer tarafta ne olduğu belli olmayan bize yabancı kimin ne amaçla yazdığı belli olmayan kızımın kazağı. İşte süreklilik burada kopmuştu. Çünkü modern toplum içindeki anne figürü o hareketin hızın içinde kaybolmuş, kültürel bilinçaltı kesintiyi uğramış bir biçimde içinden gelmediği bir kültürün içine dahil olmuştu. Aslında hayatın her alanı öyle değil mi?

İşte toplumlar açısından kanaatimce en esaslı nokta, bilinçaltı hafızamızın artık değiştiği, içinden gelmediğimiz kültürlerin etkisi altında hafızamızı kaybettiğimiz zamanlardır. Bunun adı da kimlik bunalımıdır. Hayatı inşa etmemiz gerekirken, birilerinin hayat anlayışı bizleri inşa etmeye başlıyor üstelik bunu da bilinçaltı hafızamızı değiştirerek yapıyor. 80’li yıllarda çocuk olanlar şimdi kendi çocukları ile çocukluklarını karşılaştırsınlar özellikle de bahsettiğim bilinçaltı hafıza yönünden bakalım sizler ne gibi örnekler bulacaksınız. Bir de bir soru sizce Mucize nedir?

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

4 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz