Bir Çocukluk Edelim
- 13-10-2015
- KATEGORİ Tuğba Akbey İnan
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Yetişkinlerin dünyası bolca zulüm, acı ve gözyaşı barındırıyor bugünlerde. Büyümek dediğimiz şeyin, bu hallerini görünce “çocukluk etme” ihtarının çelişkisini düşünüyorum bir yandan. “Çocuk gibi davranma” demenin altında yatan büyümek bu ise, çocuklardan, onların masum dünyasından konuşmak çok daha umut verici bence. “Çocukça şeyler” söylemek, büyük büyük lafların altında ezilmekten çok daha iyi hem de. Hiç olmazsa nefreti, öfkeyi çoğaltanlardan safında olmaz insan.
Çocukların ağlamalarını, öfkelerini ifade etmesine müsaade etmediğimiz bir süreçte, yetişkinler olarak tüm bedduaları, küfürleri, sosyal medyadan, televizyon ekranının karşısından savurmaktan beri durmuyoruz da. Üstelik tüm bunlara rağmen bize yetişkin, çocuklara ise “huysuz ve inatçı” deniyor.
Çocuklara yapılacak en büyük iyilik onların duygularını yaşamasına müsade etmek aslında. Üzüntüyse de sevinçse de hissettikleri, doyasıya yaşasınlar hislerini. Üzüntüye korku, kaygı eklemeyelim, sevince övünme ve gurur…
Ağlamanın da kızmanın da öfkelenmenin de, mutlu olmanın da en sahicisini yaşayan bireyler ancak başkalarının duygularını anlayabilirler. Onu hafife almazlar. Sahte duygular beslemesini beklemezler.
Oysa bakın bizim dünyamıza. Sanki herkesin elinde “duyarlılık ölçer” varmış gibi karşısındakinin ne kadar üzüldüğünü, ne kadar sevindiğini, ülkeyi ne kadar sevdiğini, dürüstlüğünü salt eylemleriyle anlamaya çalışıyor. O yüzden “mış gibi” yapmanın makbul olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Yapmazsak amca kızar, komşu ayıplar, herkes bize bakar…
Çünkü hep bu cümlelerle susturulduk, ne yapacağımıza karar verdik ve büyüdük. Başkaları ne der düşüncesinden hareketle içimizde ne olduğunu hiç sormadık kendimize. Şimdi aynı şeyi çocuklarımıza yapıyoruz.
***
Çocukların oyunlarını seyrederken onların en çok kin tutmayan yanlarını hayranlıkla izliyorum. Anneler birbiriyle kavga edip, “bir daha onunla oynama” derken, onların buna anlam veremeyip hiçbir şey olmamış gibi arkadaşıyla kaldığı yerden oyuna devam etmesinin bize öğreteceği çok şey olduğunu düşünüyorum. Düşmanlık etmeyi, hatayı affetmemeyi, bir kalemde silmeyi anlatmaya çalışsak da onlara, temiz kalplerine çarpıp geri dönüyor bize. Bize yine büyük demeye devam ediyorlar, onlara ise çocuk…
Galiba bizi “çocukluk etmek” bu dar yollardan feraha eriştirecek. “Biz bu işin içinden çıkamıyoruz” diyerek, onların “nasıl yaptıklarını” bakmak bize çözüm olacak. Bu samimiyet, bu kadirşinaslık, bu safiyet yüreklerimizi yıkayacak. Hayatı ekranlardan, internetten değil çocuğun gözünden okusak eminim çok saçma gelir kendimizi büyümüş sanmışlığımız.
Hepimiz “bir çocukluk edelim” bence bir kere bile olsa.
Sonrası yeniden büyümek olsun… Umutla, sevgiyle ve huzurla…
Çocukların ağlamalarını, öfkelerini ifade etmesine müsaade etmediğimiz bir süreçte, yetişkinler olarak tüm bedduaları, küfürleri, sosyal medyadan, televizyon ekranının karşısından savurmaktan beri durmuyoruz da. Üstelik tüm bunlara rağmen bize yetişkin, çocuklara ise “huysuz ve inatçı” deniyor.
Çocuklara yapılacak en büyük iyilik onların duygularını yaşamasına müsade etmek aslında. Üzüntüyse de sevinçse de hissettikleri, doyasıya yaşasınlar hislerini. Üzüntüye korku, kaygı eklemeyelim, sevince övünme ve gurur…
Ağlamanın da kızmanın da öfkelenmenin de, mutlu olmanın da en sahicisini yaşayan bireyler ancak başkalarının duygularını anlayabilirler. Onu hafife almazlar. Sahte duygular beslemesini beklemezler.
Oysa bakın bizim dünyamıza. Sanki herkesin elinde “duyarlılık ölçer” varmış gibi karşısındakinin ne kadar üzüldüğünü, ne kadar sevindiğini, ülkeyi ne kadar sevdiğini, dürüstlüğünü salt eylemleriyle anlamaya çalışıyor. O yüzden “mış gibi” yapmanın makbul olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Yapmazsak amca kızar, komşu ayıplar, herkes bize bakar…
Çünkü hep bu cümlelerle susturulduk, ne yapacağımıza karar verdik ve büyüdük. Başkaları ne der düşüncesinden hareketle içimizde ne olduğunu hiç sormadık kendimize. Şimdi aynı şeyi çocuklarımıza yapıyoruz.
***
Çocukların oyunlarını seyrederken onların en çok kin tutmayan yanlarını hayranlıkla izliyorum. Anneler birbiriyle kavga edip, “bir daha onunla oynama” derken, onların buna anlam veremeyip hiçbir şey olmamış gibi arkadaşıyla kaldığı yerden oyuna devam etmesinin bize öğreteceği çok şey olduğunu düşünüyorum. Düşmanlık etmeyi, hatayı affetmemeyi, bir kalemde silmeyi anlatmaya çalışsak da onlara, temiz kalplerine çarpıp geri dönüyor bize. Bize yine büyük demeye devam ediyorlar, onlara ise çocuk…
Galiba bizi “çocukluk etmek” bu dar yollardan feraha eriştirecek. “Biz bu işin içinden çıkamıyoruz” diyerek, onların “nasıl yaptıklarını” bakmak bize çözüm olacak. Bu samimiyet, bu kadirşinaslık, bu safiyet yüreklerimizi yıkayacak. Hayatı ekranlardan, internetten değil çocuğun gözünden okusak eminim çok saçma gelir kendimizi büyümüş sanmışlığımız.
Hepimiz “bir çocukluk edelim” bence bir kere bile olsa.
Sonrası yeniden büyümek olsun… Umutla, sevgiyle ve huzurla…
1 Yorum Yorum Yaz