Bugün Okullar Açılıyor
- 19-09-2016
- KATEGORİ Tuğba Akbey İnan
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Bugün okullar açılıyor. Yeni başlayanlar, “ Okul hiç açılmasa keşke” diyenler, okul başladı diye mutluluktan uçanlar, “ Önemli olan iyi insan olması” diyenler, en çok beden dersini sevenler, öğrenmeye doyamayanlar, çocuğa ödev yaptırmaktan yorulanlar, her gün çocuğunu okuluna götürenler, çalıştığı için küçücük çocuğunu kreşe bırakmak zorunda kalanlar,” Bu çocuğa ben bir şey öğretemiyorum okula gitsin “diye düşünenler, “ En iyi öğretmen en çok ödev verendir “ diye inananlar, “ Çocuklara bu kadar yüklenilmez ki diye” sitem edenler… Hepimiz için yeni bir sene başlıyor inşallah…
Bunca farklı düşünceye ve hisse rağmen en ortak noktamızın bu çarkın hepimizi daha kaygılı insanlara dönüştürdüğü sanırım.
Eğitimlerimde annelerle bu kaygılarını konuştuğumuzda onlara, “ Anne ve baba olarak en önemli görevimizin çocuklarımızı eğitim sistemimizden korumak olduğunu “söylerim. Çocuğu ödeve boğan, soru sormasını engelleyen, itaatkâr olması için zorlayan, yeniliğe kapalı olan, sınav kaygısını henüz ilkokulda çocuğun iliklerine kadar hissettiren, sadece başarılıları takdir eden ve öne çıkaran, merak duygusunu körelten bir sisteme bu kadar çok anlam yüklemenin bu zamana sıkışıp kaldığımızın göstergesi olduğunu düşünüyorum ben.
Zira bundan yirmi yıl önce aklımıza bile gelmeyen mesleklerin hayatımıza girdiği, bazılarının önemini yitirdiği, dünyanın giderek köye döndüğü, teknolojik gelişmelerin aklımızın almayacağı çabuklukla ve hızla değiştiği bir zamanda hala tek gerçeğin sınav ve üniversite okumak olduğuna inanılan bir düzende ortaya çıkacak tek şeyin mutsuzluk olduğu aşikar.
Anne ve babalar çocuklarına istedikleri kadar ödev yaptıramadıkları ve sınav sonuçları istedikleri gibi olmadığı için mutsuz olacakken, çocuklar okul ve ev arasındaki güç savaşı arasında sıkışıp kalmanın mutsuzluğu ile mücadele edecekler yine besbelli…
Bu yaz aslında hepimize, kariyer dediğimiz şeyin yanında merhamet, feraset, basiret ve güven olmadığı sürece bir anlamı olmadığını hatırlattı. Biliyorum çarkın içine girdiğimizde yine unutacağız.
İlkokula kadar hiçbir sorumluluk verilmeyen bir çocuğun, ilkokula başlar başlamaz sorumluluk sahibi olmayı öğrenemeyeceğini, merak duygusu olmayan bir çocuğun okula zevkle gitmeyeceğini, onurun herkes için önemli olduğunu, okuma zevki verebilmek için öncelikle bizim okumamız gerektiğini, herkesin doktor ya da mühendis olması gerekmediğini unuttuğumuz gibi bunları da unutacağız.
Böyle zamanlarda içinizde hissettiğiniz şeyin sizi daha gergin, sinirli ve mutsuz olduğunu, çocuklarında günleri kötü geçtiğinde önce anlaşılmak istediğini, her gün aynı zevkle okula gitmek istemeyeceklerini, sürekli başarı beklentisinin, yargılanmanın ve eleştirilmenin değersizliğe sebep olduğunu hatırlamak istersiniz belki diye yazıyorum bu satırları da.
Sadece okul başarısı için, milyarlarca güzel anı kaçırıyor olabiliriz diye yazıyorum.
Kendini gergin, bıkkın ve yorgun hissedenler okuyup hatırlamak ister belki bir gün…
Bunca farklı düşünceye ve hisse rağmen en ortak noktamızın bu çarkın hepimizi daha kaygılı insanlara dönüştürdüğü sanırım.
Eğitimlerimde annelerle bu kaygılarını konuştuğumuzda onlara, “ Anne ve baba olarak en önemli görevimizin çocuklarımızı eğitim sistemimizden korumak olduğunu “söylerim. Çocuğu ödeve boğan, soru sormasını engelleyen, itaatkâr olması için zorlayan, yeniliğe kapalı olan, sınav kaygısını henüz ilkokulda çocuğun iliklerine kadar hissettiren, sadece başarılıları takdir eden ve öne çıkaran, merak duygusunu körelten bir sisteme bu kadar çok anlam yüklemenin bu zamana sıkışıp kaldığımızın göstergesi olduğunu düşünüyorum ben.
Zira bundan yirmi yıl önce aklımıza bile gelmeyen mesleklerin hayatımıza girdiği, bazılarının önemini yitirdiği, dünyanın giderek köye döndüğü, teknolojik gelişmelerin aklımızın almayacağı çabuklukla ve hızla değiştiği bir zamanda hala tek gerçeğin sınav ve üniversite okumak olduğuna inanılan bir düzende ortaya çıkacak tek şeyin mutsuzluk olduğu aşikar.
Anne ve babalar çocuklarına istedikleri kadar ödev yaptıramadıkları ve sınav sonuçları istedikleri gibi olmadığı için mutsuz olacakken, çocuklar okul ve ev arasındaki güç savaşı arasında sıkışıp kalmanın mutsuzluğu ile mücadele edecekler yine besbelli…
Bu yaz aslında hepimize, kariyer dediğimiz şeyin yanında merhamet, feraset, basiret ve güven olmadığı sürece bir anlamı olmadığını hatırlattı. Biliyorum çarkın içine girdiğimizde yine unutacağız.
İlkokula kadar hiçbir sorumluluk verilmeyen bir çocuğun, ilkokula başlar başlamaz sorumluluk sahibi olmayı öğrenemeyeceğini, merak duygusu olmayan bir çocuğun okula zevkle gitmeyeceğini, onurun herkes için önemli olduğunu, okuma zevki verebilmek için öncelikle bizim okumamız gerektiğini, herkesin doktor ya da mühendis olması gerekmediğini unuttuğumuz gibi bunları da unutacağız.
Böyle zamanlarda içinizde hissettiğiniz şeyin sizi daha gergin, sinirli ve mutsuz olduğunu, çocuklarında günleri kötü geçtiğinde önce anlaşılmak istediğini, her gün aynı zevkle okula gitmek istemeyeceklerini, sürekli başarı beklentisinin, yargılanmanın ve eleştirilmenin değersizliğe sebep olduğunu hatırlamak istersiniz belki diye yazıyorum bu satırları da.
Sadece okul başarısı için, milyarlarca güzel anı kaçırıyor olabiliriz diye yazıyorum.
Kendini gergin, bıkkın ve yorgun hissedenler okuyup hatırlamak ister belki bir gün…
0 Yorum Yorum Yaz