Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikaları (1)
- 17-09-2017
- KATEGORİ Haberler
- YAZAR Sema Maraşlı
BM, 1999 yılında “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği” mücadelesinin en önemli kazanımı olarak görülen CEDAW sözleşmesine ek bir protokolü kabul etmiş ve üye ülkelerin onayına sunmuştur.
BM ve AB, üye ülkelerin toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarını uygulamasını önemsemekte, ülkelerin takibini yapmakta ve periyodik değerlendirme raporları yayınlamaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliği AB uyum sürecinin de önemli makro göstergeleri arasında yer almaktadır.
Türkiye, 8 Eylül 2000’de imzaladığı bu protokolü, 30 Temmuz 2002 tarihinde onaylanmıştır.
Ayrıca Türkiye, 2011 Mayıs ayında, kısa adı “İstanbul Sözleşmesi/Konvansiyonu” olan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” adlı uluslararası sözleşmeyi, hiçbir maddesine çekince konulmaksızın, imzalayarak kabul etmiştir.
Bu sözleşme, 8 Mart 2012 tarihinde kabul edilen “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”a esas teşkil etmiştir.
Türkiye, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği politikasını (TCE) bakanlıklar üstü bir ana politika haline getirmiş, 9. Kalkınma planı Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine duyarlı olarak hazırlamıştır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 5 yıllık Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı (2008-2013)’ü hazırlamış, uygulamış ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği politikasına dayalı uluslararası belgeleri esas alan kanun ve yönetmelikler çıkarmıştır.
AB uyum yasaları çerçevesinde hazırlanan yasalar, toplumsal yapı ve dinamiklerle uyuşmamaktadır.
Batı Kültür ve medeniyetinin aileye ilişkin ürettiği kavram, teori ve modeller, yapılar ve bulduğu çözümler, kendi toplumsal yapımız, zihin dünyamız, kendi değerlerimiz ve kültür ve medeniyetimizle uyuşup uyuşmadığına bakılmadan alınmakta, test edilmeden, sonuçlarının ne olabileceği öngörülmeden hemen uygulamaya sokulmaktadır.
Bu anlamda “Toplumsal Cinsiyet eşitliği” ve “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikaları” kavramları, aileyi ilgilendiren önemli, hayatı kavramlardır. Bunların felsefi boyutları, ana kabulleri ve getirip ne götürecekleri tam olarak tartışılmadan uygulamaya sokulması, Türkiye’nin ciddi bir zaafıdır. Bu gerçek, kanun yapıcılar tarafından göz önüne alınmamaktadır.
Prof. Dr. Burhanettin CAN
Not: Yukarıdaki yazı "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Dayalı Politika Uygulayan Ülkelerde Kadın ve Aile (İzlanda, Finlandiya, Norveç, İsveç, Türkiye) ismiyle SEKAM Yayınları tarafından yayınlanan çalışmanın takdim yazısından alınmıştır. Kitabın içinden bölümler yayınlamaya devam edeceğiz.
Not: Yazı için görsel bulmak için açılan sayfalarda çıkan resimler cinsiyet eşitliği politikaları sebebi ile AB den nemalanan kadın derneklerinin gelmek istedikleri noktayı da iyi gösteriyor. Bunlardan biri de yukarıdaki resimdir. Mesaj son derece açık.
BM ve AB, üye ülkelerin toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarını uygulamasını önemsemekte, ülkelerin takibini yapmakta ve periyodik değerlendirme raporları yayınlamaktadır. Toplumsal cinsiyet eşitliği AB uyum sürecinin de önemli makro göstergeleri arasında yer almaktadır.
Türkiye, 8 Eylül 2000’de imzaladığı bu protokolü, 30 Temmuz 2002 tarihinde onaylanmıştır.
Ayrıca Türkiye, 2011 Mayıs ayında, kısa adı “İstanbul Sözleşmesi/Konvansiyonu” olan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi” adlı uluslararası sözleşmeyi, hiçbir maddesine çekince konulmaksızın, imzalayarak kabul etmiştir.
Bu sözleşme, 8 Mart 2012 tarihinde kabul edilen “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun”a esas teşkil etmiştir.
Türkiye, Toplumsal Cinsiyet Eşitliği politikasını (TCE) bakanlıklar üstü bir ana politika haline getirmiş, 9. Kalkınma planı Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine duyarlı olarak hazırlamıştır.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, 5 yıllık Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ulusal Eylem Planı (2008-2013)’ü hazırlamış, uygulamış ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği politikasına dayalı uluslararası belgeleri esas alan kanun ve yönetmelikler çıkarmıştır.
AB uyum yasaları çerçevesinde hazırlanan yasalar, toplumsal yapı ve dinamiklerle uyuşmamaktadır.
Batı Kültür ve medeniyetinin aileye ilişkin ürettiği kavram, teori ve modeller, yapılar ve bulduğu çözümler, kendi toplumsal yapımız, zihin dünyamız, kendi değerlerimiz ve kültür ve medeniyetimizle uyuşup uyuşmadığına bakılmadan alınmakta, test edilmeden, sonuçlarının ne olabileceği öngörülmeden hemen uygulamaya sokulmaktadır.
Bu anlamda “Toplumsal Cinsiyet eşitliği” ve “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Politikaları” kavramları, aileyi ilgilendiren önemli, hayatı kavramlardır. Bunların felsefi boyutları, ana kabulleri ve getirip ne götürecekleri tam olarak tartışılmadan uygulamaya sokulması, Türkiye’nin ciddi bir zaafıdır. Bu gerçek, kanun yapıcılar tarafından göz önüne alınmamaktadır.
Prof. Dr. Burhanettin CAN
Not: Yukarıdaki yazı "Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini Dayalı Politika Uygulayan Ülkelerde Kadın ve Aile (İzlanda, Finlandiya, Norveç, İsveç, Türkiye) ismiyle SEKAM Yayınları tarafından yayınlanan çalışmanın takdim yazısından alınmıştır. Kitabın içinden bölümler yayınlamaya devam edeceğiz.
Not: Yazı için görsel bulmak için açılan sayfalarda çıkan resimler cinsiyet eşitliği politikaları sebebi ile AB den nemalanan kadın derneklerinin gelmek istedikleri noktayı da iyi gösteriyor. Bunlardan biri de yukarıdaki resimdir. Mesaj son derece açık.
1 Yorum Yorum Yaz