Çizgi filmler çocukların ruh dünyasını da çiziyor!
- 25-11-2013
- KATEGORİ Çocuk Eğitimi
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Çocuklarımız, her türlü kötülükten korumaya çalıştığımız gözbebeklerimiz… Özellikle küçük yaşlarda onlara en doğruyu, en sağlıklıyı tanıtma-gösterme çabamız var her birimizin… Ancak kimi zaman masum gördüğümüz, üzerinde fazla düşünmeden hareket ettiğimiz noktalar var. Bunlardan birisi de televizyon izleme alışkanlıklarımız. Çocuklarımızı kimi zaman sessiz durmaları, kimi zaman ise yemek yemeleri için rastgele açtığımız bir çizgi filmin karşısına koyabiliyoruz; ancak çizgi filmler doğru seçilmediği ve zamanlaması doğru ayarlanmadığında çocuklar için faydalı değil zararlı hale gelebiliyor.
Televizyonun hayatımızdaki yeri çok büyük olsa da aslında geçmişine baktığımızda televizyonla 45 yıldır iç içeyiz. Televizyonun evlerimize girmesinin ardından ekran başındaki her kişiye göre yayınların yapılmasının farkındalığı oluştuğunda ise hayatımıza “çizgi film” diye bir gerçek yerleşti. TRT, yayın akışına içinde sevgi ve dostluk öğeleri bulunan çizgi filmleri alarak dönemin çocuklarına hitap etmeye, öğretici olmaya gayret etti. Özel kanalların yayında yer bulmasıyla ise çizgi filmlerin sayısı, çeşitliliği ve yayın süreleri arttı.
Eskiden çocukların kendi aralarında ortak konuşabildikleri çizgi filmler ve karakterleri vardı. Sadece çizgi film yayını yapan kanalların artmasıyla birlikte ise günümüz çocuklarının neredeyse ortak kanallarını bile denk getirmek zor hale geldi. Çocuklar artık odalarındaki televizyonlarda, ellerindeki tabletlerde istedikleri çizgi filmi istedikleri yerde izleyebiliyorlar.
Peki çizgi filmler sanıldığı kadar masum mu? Çocukların çizgi film ile nasıl bir ilişki kurması gerekir? Aileler çizgi film konusunda nelere dikkat etmeli? Bu sorulara işin uzmanlarından cevaplar aradık. Uzmanların ortak bir görüşü var ki o da çizgi filmlerin bir çocuk oyalama aracı olmadığı…
Kaç yaşında izlenmeli?
Ayşe Şule Bilgiç, neredeyse konuşmaya başlayan bir çocuğun ilk sözü haline gelecek kadar yaygınlaşan, alışılanın aksine horon tepen, halay çekip kuru fasulye yiyen ilk Türk çizgi film karakteri Pepee’nin yapımcısı, fikir sahibi. Ayşe Şule Bilgiç, çocuk konusunda yapılacak her işin iki türü olduğunu; birinin “çocuk üzerinden iş yapmak” diğerinin ise “çocuk için iş yapmak” olduğunu söylüyor. Çocuklara ulaşmak, onlara yapılan çizgi filmlerle dokunabilmek ve olumlu etkiler bırakabilmeyi hedeflediklerini belirten Bilgiç, yaptığı projelere bir anne hassasiyetiyle yaklaştığını, hedefinin bu olduğuna dikkat çekiyor.
Çizgi filmlerin teknoloji çağına doğan çocukların hayatında her şeyden önce çok fazla vakit geçirdikleri bir şey olduğuna işaret eden Bilgiç’e göre, önemli olan çocukların nasıl bir çizgi film izlediği. Bilgiç, çocuklar için özel üretilen, yaş ve hedef kitlesi belli çizgi filmleri ebeveynlerin özenle seçip çocuğa kontrollü sunmasının “en sağlıklı yöntem” olduğunu söylüyor. Pepee’nin okul öncesi 3-6 yaş arası için hazırlandığını ifade eden Bilgiç, önemli bir noktaya da değinerek “Çocukların 3 yaşından önce televizyon ile vakit geçirmesini onaylamıyoruz” diyor. Bilgiç, çizgi filmlerin anne ile beraber kontrollü bir şekilde kısa sürelerde 3 yaşından sonra izlenmeye başlanmasını daha doğru olarak yorumluyor.
Bilgiç, ailelere “Ebeveynler kesinlikle çocuk kanallarının önüne çocuklarını oturtup ‘ohh biraz rahat ettim’ diyerek ne izlediklerini görmeden saatler geçirmelerine izin vermesinler” tavsiyesinde bulunuyor. Bilgiç, anne babaların yemek seçme konusundaki hassasiyetlerini çocuklarının izlediği çizgi filmlerde de göstermesi gerektiğine vurgu yaparak çocuklara yaşına uygun çizgi filmlerin izletilmesi gerektiğini söylüyor. “Çocuk üzerinden ekonomi oluşturmaya yönelik üretilen işlerin özellikle ince eleyip sık dokuyarak seçilmesi gerekir” diyen Bilgiç, “çocuk için yapılmış çizgi filmlerle” “çocuk üzerinden üretilmiş çizgi filmlerin” ayırımını yapabilecek kadar ailelerin kendilerini geliştirmesi gerektiğini kaydediyor.
Çizgi filmlerde yerli karakterlerle çocuklara daha doğru yaklaşılabileceğini işaret eden Bilgiç, amaçlarının Türkiye’de çizgi film üretiminin artmasının önünü açmak olduğunu söylüyor. Pepee izleyerek büyüyen çocukların yaş grubuna göre yeni karakterler oluşturduklarını da belirten Bilgiç; “Çizgi film, dondurma ve çikolata çocuklar için var, hepsi sağlıklı olarak hazırlanırsa zararları azalmış olur” diyor.
Uzman Pedagog Mehmet Teber:
“Çizgi film karakterli ürünleri almayın”
Uzman Pedagog ve Pedagoji Derneği Başkanı Mehmet Teber, çizgi filmlerin çocuğun zihin dünyasını geliştirebildiğini, ancak asosyallik için de bir neden olabileceğini belirtiyor. Teber, çocuğun çizgi film aracılığıyla faydalı şeyler öğrenebileceği gibi şiddete yönelik tavırlarına da neden olabileceğini ifade ediyor.
Teber, hangi yaş diliminde ne kadar ve ne izlendiğine göre çizgi filmlerin yararlı ya da zararlı olabileceğini savunurken farklı bir konuya da değiniyor. Uzman Pedagog Teber, çocuklara alınan eşyaların yatak örtüsünden çantasına kalemine kadar her kullandığı objede sevdiği çizgi film karakterinin olmasının aşırı özdeşleştirmeye neden olduğunu, bunun da beraberinde sorunlar doğurduğunu söylüyor. Çizgi film karakterlerini örnek alan, onun gibi olmaya çalışan çocuklarda sıkıntılı durumların şekillenebileceğine işaret ediyor. Bu konuda da yine ailelerin bilinçli ve dengeli davranması gerekiyor.
Çocuklar için ideal yaş ortalamasını sınırlayan Teber’e göre, 0-2 yaş dönemi çocukların asla çizgi film izlememesi gerekiyor. Teber, 2 yaş sonrasında yarım saatlik süre sınırlamasının getirilmesini önerirken 7 yaş sonrasında bu sürenin biraz artabileceğini ama yine kontrol altında olunmasının önemini de belirtiyor. Çizgi film izlendikten sonra üzerine konuşularak bir pekiştirme yapılması gerektiğini de sözlerine ekleyen Teber, hareketsiz ve iletişimsiz bir izleme etkinliğini doğru bulmuyor.
Ailelerin çocuklarının giyim, yeme içme gibi konulardaki seçiciliğinin ve hassasiyetinin özellikle izledikleri, öğrendikleri konularda da olması gerektiği uzmanların ortak uyarılarından. Çizgi filmlerin çocukların zihin ve ruh dünyasına tesirinin büyük olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda televizyon karşısına bıraktığımız çocuklarımız için birkaç kez düşünmemiz gerekiyor.
Eğitimci Yazar Nevzat Özer:
“Şiddet, çizgi filmlerle masumlaştırılıp servis ediliyor”
Eğitimci Yazar Nevzat Özer, çizgi filmlerin masumiyetinin hızla yok olduğunu, şiddetin çizgi filmlerle masumlaştırılıp servis edildiğini söylüyor.
Eğitimci Yazar Özer, şiddet ve saldırganlığın her geçen gün daha da arttığını, şiddet içeren filmlerin ve bilgisayar oyunlarının daha fazla prim yaptığını kaydediyor. Özer, şiddet içerikli filmlerin en fazla çocukları ve gençleri etkilediğini belirterek, "Sürekli değişen, gelişen, ilerleyen teknoloji ve zaman içinde tüm film sektöründe olduğu gibi çizgi filmlerde de birçok değişiklik oldu. Nasıl mı? Daha çok cinselitenin ve saldırganlığın ön planda olduğu çizgi filmler ve bilgisayar oyunları reytingler kırmaya başladı. Yani daha çok albenisi olan ve çocuklarca çok seyredilen filmler haline geldi.
Yetişkinleri bir kenara bırakırsak çizgi filmlerle haşir neşir olan daha çok çocuklarımızdır. Özellikle 3-12 yaş arası çocuklar için yemek içmek gibi zevkli bir eğlencedir çizgi film seyretmek. Çizgi filmleri yakından takip ediyorum. Yirmi beşe yakın çizgi filmi ve bilgisayar oyununu tahlil ettim. Yaklaşık altı aydır bunun üzerine araştırma yaptım ve yapmaya da devam ediyorum. Ve maalesef çizgi filmlerde iki ana temanın hep ön planda olduğunu gördüm" diyor.
Saldırganlık örneklerinin çoğaldığı bir toplumda, yeni kuşaklarda saldırgan davranışların görülme sıklığının artmasıyla bu tür olayların doğal gösterilmeye çalışıldığını söyleyen Özer, "Günümüzde özellikle televizyon, izleyen kişilere, bildikleri saldırgan davranışları anımsatmakta, yenilerini fark ettirmekte ve bunların kullanılabileceği yerler konusunda bilgi vermektedir. Çünkü televizyon, şiddet ve cinselliği, yani görünmez olanı seyredilir hale getirmiştir.
Bu tür programlar, onları izleyen çocukları psikolojik sorunlara itiyor; içine kapanık, kavgacı, istismar ve şiddet eylemlerine yatkın duruma getiriyor. Çocuklardaki cinsel ve saldırgan davranış dürtülerinin küçük yaşta aşırı uyarılması, olumsuz bir koşullandırma oluşturup cinsel sapıklıklara ve sadist duyguların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Eğer televizyondan bir şeyler öğreniliyorsa ki bunda kuşku yoktur, saldırgan davranışlar da öğrenilebilir. Bu öğrenme, televizyonda gözlenen saldırgan kahramanın gösterdiği saldırgan davranışın taklidi ya da böyle davranışların ilişkili olduğu başka saldırgan davranışları çağrıştırıp etkinleştirmesi biçiminde olabilir" diye konuşuyor.
Eğitimin önemine değinen Özer, sözlerini şöyle tamamlıyor: "Eğitimin en önemli sacayağı aile, okul ve öğretmendir. Bu üç kuruma her zaman çok iş düştüğü unutulmamalıdır. Televizyon programlarında, filmlerde ve bilgisayar oyunlarındaki çizgi filmlere dikkat edilmeli ve seçici davranılmalıdır. Gerçeğin ve hayalin ne olduğunu çocuklara, yaşlarına uygun olarak anlatmalı, çocuklarımız üzerindeki otokontrolü iyi kurmalıyız. Onlara saatlerce izledikleri bir çizgi filmin veremeyeceği haz olan sevgi mucizesini ancak bizlerin verebileceği unutulmamalıdır."
Psikolojik Danışman Erkan Kırbıyık:
“Çizgi filmler çocuklara şiddeti sevimli gösteriyor”
Psikolojik Danışman Erkan Kırbıyık, çocukların ilgi odağı haline gelen çizgi filmlerin şiddeti eğlence gibi sunduğu, bu filmleri izleyen çocukların arkadaşlarıyla ve çevresiyle uyumlu geçinmesinin zor olduğunu belirtiyor.
Şiddet içeren ortamların çocukların yaşamında giderek daha fazla yer kapladığını dile getiren Psikolojik Danışman Erkan Kırbıyık, hayalî yaratıklardan oluşan çizgi filmlerin şiddeti konu aldığını vurguluyor.
Çizgi filmlerden örnek veren Kırbıyık, "Kedi fareden kurtulmak istediğinde hemen farenin üzerine bir dinamit atıyor ve savaştan galip çıkıyor. Bu tür çizgi filmleri izleyen çocuklar, ‘Bir durum seni sıkarsa, hoşuna gitmezse, salla bir yumruk, et bir küfür, işin hallolsun’ şeklinde düşünür. Bu noktadan sonra, çocuğun karşı tarafın duygu ve düşüncelerine önem vermesi, onları önemsemesi, arkadaşıyla konuşarak uzlaşmaya çalışması giderek imkansız hale gelir" diye konuşuyor.
Bazı çocuklarla davranışları hakkında konuşulduğunda bunu ciddiye aldıklarını bazı çocukların ise söylenenlere tamamen zıt hareket ettiklerini dile getiren Kırbıyık, bu karakterdeki çocuklar üzerinde mutlaka durulması gerektiğine dikkat çekiyor. İlk gruptaki çocuklar ile barışçıl çözümlere ulaşılabileceğini anlatan Kırbıyık, "İkinci gruptakilerle barışa ulaşmak çok kolay değildir. O nedenle de umursamayan çocukların bir uzmana yönlendirilmelerinde yarar var. Ailelerin bilinçlendirilmesinin yanında, bu çocuklarla sorun çözme becerileri üzerinde çalışılmalıdır" şeklinde konuşuyor.
Anne-babaların öncelikle çocuklarına karşı iyi bir model olması gerektiğini anlatan Kırbıyık, "Çocuğuna vuran, her durumda ona bağıran anne-babanın yapıcı çözümleri uygulamayıp sadece önermesi pek inandırıcı olmaz. Çocuğunun başka bir çocuğu yumruklarıyla alt etmesi evde takdir topluyorsa durum yine zordur" diyor.
Psikolojik Danışman Kırbıyık, "Çocuklarla kaliteli zamanlar geçirmek, onlara hayatta gerçekten işlerine yaracak beceriler kazandırmak, onlarla sohbet etmek, iyi ve kötü örnekleri onlara anlatmak çocuğa verilebilecek en anlamlı hediyelerdir" diyerek anne-babaları uyarıyor.
Moral Dünyası Dergisi
Televizyonun hayatımızdaki yeri çok büyük olsa da aslında geçmişine baktığımızda televizyonla 45 yıldır iç içeyiz. Televizyonun evlerimize girmesinin ardından ekran başındaki her kişiye göre yayınların yapılmasının farkındalığı oluştuğunda ise hayatımıza “çizgi film” diye bir gerçek yerleşti. TRT, yayın akışına içinde sevgi ve dostluk öğeleri bulunan çizgi filmleri alarak dönemin çocuklarına hitap etmeye, öğretici olmaya gayret etti. Özel kanalların yayında yer bulmasıyla ise çizgi filmlerin sayısı, çeşitliliği ve yayın süreleri arttı.
Eskiden çocukların kendi aralarında ortak konuşabildikleri çizgi filmler ve karakterleri vardı. Sadece çizgi film yayını yapan kanalların artmasıyla birlikte ise günümüz çocuklarının neredeyse ortak kanallarını bile denk getirmek zor hale geldi. Çocuklar artık odalarındaki televizyonlarda, ellerindeki tabletlerde istedikleri çizgi filmi istedikleri yerde izleyebiliyorlar.
Peki çizgi filmler sanıldığı kadar masum mu? Çocukların çizgi film ile nasıl bir ilişki kurması gerekir? Aileler çizgi film konusunda nelere dikkat etmeli? Bu sorulara işin uzmanlarından cevaplar aradık. Uzmanların ortak bir görüşü var ki o da çizgi filmlerin bir çocuk oyalama aracı olmadığı…
Kaç yaşında izlenmeli?
Ayşe Şule Bilgiç, neredeyse konuşmaya başlayan bir çocuğun ilk sözü haline gelecek kadar yaygınlaşan, alışılanın aksine horon tepen, halay çekip kuru fasulye yiyen ilk Türk çizgi film karakteri Pepee’nin yapımcısı, fikir sahibi. Ayşe Şule Bilgiç, çocuk konusunda yapılacak her işin iki türü olduğunu; birinin “çocuk üzerinden iş yapmak” diğerinin ise “çocuk için iş yapmak” olduğunu söylüyor. Çocuklara ulaşmak, onlara yapılan çizgi filmlerle dokunabilmek ve olumlu etkiler bırakabilmeyi hedeflediklerini belirten Bilgiç, yaptığı projelere bir anne hassasiyetiyle yaklaştığını, hedefinin bu olduğuna dikkat çekiyor.
Çizgi filmlerin teknoloji çağına doğan çocukların hayatında her şeyden önce çok fazla vakit geçirdikleri bir şey olduğuna işaret eden Bilgiç’e göre, önemli olan çocukların nasıl bir çizgi film izlediği. Bilgiç, çocuklar için özel üretilen, yaş ve hedef kitlesi belli çizgi filmleri ebeveynlerin özenle seçip çocuğa kontrollü sunmasının “en sağlıklı yöntem” olduğunu söylüyor. Pepee’nin okul öncesi 3-6 yaş arası için hazırlandığını ifade eden Bilgiç, önemli bir noktaya da değinerek “Çocukların 3 yaşından önce televizyon ile vakit geçirmesini onaylamıyoruz” diyor. Bilgiç, çizgi filmlerin anne ile beraber kontrollü bir şekilde kısa sürelerde 3 yaşından sonra izlenmeye başlanmasını daha doğru olarak yorumluyor.
Bilgiç, ailelere “Ebeveynler kesinlikle çocuk kanallarının önüne çocuklarını oturtup ‘ohh biraz rahat ettim’ diyerek ne izlediklerini görmeden saatler geçirmelerine izin vermesinler” tavsiyesinde bulunuyor. Bilgiç, anne babaların yemek seçme konusundaki hassasiyetlerini çocuklarının izlediği çizgi filmlerde de göstermesi gerektiğine vurgu yaparak çocuklara yaşına uygun çizgi filmlerin izletilmesi gerektiğini söylüyor. “Çocuk üzerinden ekonomi oluşturmaya yönelik üretilen işlerin özellikle ince eleyip sık dokuyarak seçilmesi gerekir” diyen Bilgiç, “çocuk için yapılmış çizgi filmlerle” “çocuk üzerinden üretilmiş çizgi filmlerin” ayırımını yapabilecek kadar ailelerin kendilerini geliştirmesi gerektiğini kaydediyor.
Çizgi filmlerde yerli karakterlerle çocuklara daha doğru yaklaşılabileceğini işaret eden Bilgiç, amaçlarının Türkiye’de çizgi film üretiminin artmasının önünü açmak olduğunu söylüyor. Pepee izleyerek büyüyen çocukların yaş grubuna göre yeni karakterler oluşturduklarını da belirten Bilgiç; “Çizgi film, dondurma ve çikolata çocuklar için var, hepsi sağlıklı olarak hazırlanırsa zararları azalmış olur” diyor.
Uzman Pedagog Mehmet Teber:
“Çizgi film karakterli ürünleri almayın”
Uzman Pedagog ve Pedagoji Derneği Başkanı Mehmet Teber, çizgi filmlerin çocuğun zihin dünyasını geliştirebildiğini, ancak asosyallik için de bir neden olabileceğini belirtiyor. Teber, çocuğun çizgi film aracılığıyla faydalı şeyler öğrenebileceği gibi şiddete yönelik tavırlarına da neden olabileceğini ifade ediyor.
Teber, hangi yaş diliminde ne kadar ve ne izlendiğine göre çizgi filmlerin yararlı ya da zararlı olabileceğini savunurken farklı bir konuya da değiniyor. Uzman Pedagog Teber, çocuklara alınan eşyaların yatak örtüsünden çantasına kalemine kadar her kullandığı objede sevdiği çizgi film karakterinin olmasının aşırı özdeşleştirmeye neden olduğunu, bunun da beraberinde sorunlar doğurduğunu söylüyor. Çizgi film karakterlerini örnek alan, onun gibi olmaya çalışan çocuklarda sıkıntılı durumların şekillenebileceğine işaret ediyor. Bu konuda da yine ailelerin bilinçli ve dengeli davranması gerekiyor.
Çocuklar için ideal yaş ortalamasını sınırlayan Teber’e göre, 0-2 yaş dönemi çocukların asla çizgi film izlememesi gerekiyor. Teber, 2 yaş sonrasında yarım saatlik süre sınırlamasının getirilmesini önerirken 7 yaş sonrasında bu sürenin biraz artabileceğini ama yine kontrol altında olunmasının önemini de belirtiyor. Çizgi film izlendikten sonra üzerine konuşularak bir pekiştirme yapılması gerektiğini de sözlerine ekleyen Teber, hareketsiz ve iletişimsiz bir izleme etkinliğini doğru bulmuyor.
Ailelerin çocuklarının giyim, yeme içme gibi konulardaki seçiciliğinin ve hassasiyetinin özellikle izledikleri, öğrendikleri konularda da olması gerektiği uzmanların ortak uyarılarından. Çizgi filmlerin çocukların zihin ve ruh dünyasına tesirinin büyük olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda televizyon karşısına bıraktığımız çocuklarımız için birkaç kez düşünmemiz gerekiyor.
Eğitimci Yazar Nevzat Özer:
“Şiddet, çizgi filmlerle masumlaştırılıp servis ediliyor”
Eğitimci Yazar Nevzat Özer, çizgi filmlerin masumiyetinin hızla yok olduğunu, şiddetin çizgi filmlerle masumlaştırılıp servis edildiğini söylüyor.
Eğitimci Yazar Özer, şiddet ve saldırganlığın her geçen gün daha da arttığını, şiddet içeren filmlerin ve bilgisayar oyunlarının daha fazla prim yaptığını kaydediyor. Özer, şiddet içerikli filmlerin en fazla çocukları ve gençleri etkilediğini belirterek, "Sürekli değişen, gelişen, ilerleyen teknoloji ve zaman içinde tüm film sektöründe olduğu gibi çizgi filmlerde de birçok değişiklik oldu. Nasıl mı? Daha çok cinselitenin ve saldırganlığın ön planda olduğu çizgi filmler ve bilgisayar oyunları reytingler kırmaya başladı. Yani daha çok albenisi olan ve çocuklarca çok seyredilen filmler haline geldi.
Yetişkinleri bir kenara bırakırsak çizgi filmlerle haşir neşir olan daha çok çocuklarımızdır. Özellikle 3-12 yaş arası çocuklar için yemek içmek gibi zevkli bir eğlencedir çizgi film seyretmek. Çizgi filmleri yakından takip ediyorum. Yirmi beşe yakın çizgi filmi ve bilgisayar oyununu tahlil ettim. Yaklaşık altı aydır bunun üzerine araştırma yaptım ve yapmaya da devam ediyorum. Ve maalesef çizgi filmlerde iki ana temanın hep ön planda olduğunu gördüm" diyor.
Saldırganlık örneklerinin çoğaldığı bir toplumda, yeni kuşaklarda saldırgan davranışların görülme sıklığının artmasıyla bu tür olayların doğal gösterilmeye çalışıldığını söyleyen Özer, "Günümüzde özellikle televizyon, izleyen kişilere, bildikleri saldırgan davranışları anımsatmakta, yenilerini fark ettirmekte ve bunların kullanılabileceği yerler konusunda bilgi vermektedir. Çünkü televizyon, şiddet ve cinselliği, yani görünmez olanı seyredilir hale getirmiştir.
Bu tür programlar, onları izleyen çocukları psikolojik sorunlara itiyor; içine kapanık, kavgacı, istismar ve şiddet eylemlerine yatkın duruma getiriyor. Çocuklardaki cinsel ve saldırgan davranış dürtülerinin küçük yaşta aşırı uyarılması, olumsuz bir koşullandırma oluşturup cinsel sapıklıklara ve sadist duyguların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Eğer televizyondan bir şeyler öğreniliyorsa ki bunda kuşku yoktur, saldırgan davranışlar da öğrenilebilir. Bu öğrenme, televizyonda gözlenen saldırgan kahramanın gösterdiği saldırgan davranışın taklidi ya da böyle davranışların ilişkili olduğu başka saldırgan davranışları çağrıştırıp etkinleştirmesi biçiminde olabilir" diye konuşuyor.
Eğitimin önemine değinen Özer, sözlerini şöyle tamamlıyor: "Eğitimin en önemli sacayağı aile, okul ve öğretmendir. Bu üç kuruma her zaman çok iş düştüğü unutulmamalıdır. Televizyon programlarında, filmlerde ve bilgisayar oyunlarındaki çizgi filmlere dikkat edilmeli ve seçici davranılmalıdır. Gerçeğin ve hayalin ne olduğunu çocuklara, yaşlarına uygun olarak anlatmalı, çocuklarımız üzerindeki otokontrolü iyi kurmalıyız. Onlara saatlerce izledikleri bir çizgi filmin veremeyeceği haz olan sevgi mucizesini ancak bizlerin verebileceği unutulmamalıdır."
Psikolojik Danışman Erkan Kırbıyık:
“Çizgi filmler çocuklara şiddeti sevimli gösteriyor”
Psikolojik Danışman Erkan Kırbıyık, çocukların ilgi odağı haline gelen çizgi filmlerin şiddeti eğlence gibi sunduğu, bu filmleri izleyen çocukların arkadaşlarıyla ve çevresiyle uyumlu geçinmesinin zor olduğunu belirtiyor.
Şiddet içeren ortamların çocukların yaşamında giderek daha fazla yer kapladığını dile getiren Psikolojik Danışman Erkan Kırbıyık, hayalî yaratıklardan oluşan çizgi filmlerin şiddeti konu aldığını vurguluyor.
Çizgi filmlerden örnek veren Kırbıyık, "Kedi fareden kurtulmak istediğinde hemen farenin üzerine bir dinamit atıyor ve savaştan galip çıkıyor. Bu tür çizgi filmleri izleyen çocuklar, ‘Bir durum seni sıkarsa, hoşuna gitmezse, salla bir yumruk, et bir küfür, işin hallolsun’ şeklinde düşünür. Bu noktadan sonra, çocuğun karşı tarafın duygu ve düşüncelerine önem vermesi, onları önemsemesi, arkadaşıyla konuşarak uzlaşmaya çalışması giderek imkansız hale gelir" diye konuşuyor.
Bazı çocuklarla davranışları hakkında konuşulduğunda bunu ciddiye aldıklarını bazı çocukların ise söylenenlere tamamen zıt hareket ettiklerini dile getiren Kırbıyık, bu karakterdeki çocuklar üzerinde mutlaka durulması gerektiğine dikkat çekiyor. İlk gruptaki çocuklar ile barışçıl çözümlere ulaşılabileceğini anlatan Kırbıyık, "İkinci gruptakilerle barışa ulaşmak çok kolay değildir. O nedenle de umursamayan çocukların bir uzmana yönlendirilmelerinde yarar var. Ailelerin bilinçlendirilmesinin yanında, bu çocuklarla sorun çözme becerileri üzerinde çalışılmalıdır" şeklinde konuşuyor.
Anne-babaların öncelikle çocuklarına karşı iyi bir model olması gerektiğini anlatan Kırbıyık, "Çocuğuna vuran, her durumda ona bağıran anne-babanın yapıcı çözümleri uygulamayıp sadece önermesi pek inandırıcı olmaz. Çocuğunun başka bir çocuğu yumruklarıyla alt etmesi evde takdir topluyorsa durum yine zordur" diyor.
Psikolojik Danışman Kırbıyık, "Çocuklarla kaliteli zamanlar geçirmek, onlara hayatta gerçekten işlerine yaracak beceriler kazandırmak, onlarla sohbet etmek, iyi ve kötü örnekleri onlara anlatmak çocuğa verilebilecek en anlamlı hediyelerdir" diyerek anne-babaları uyarıyor.
Moral Dünyası Dergisi
0 Yorum Yorum Yaz