Sevginin 2 Kaynağı 4 Merkezi



Bir Adem Diyor ki...

Sevgili okurlar;

Yüce Yaradan bizleri yaratırken; 2 sevgi kaynağı, 4 sevgi merkezi ile bina etmiş. Bunları da efendimiz (S.A.V.) aracılığı ile bizlere bildirmiş ve bu sevgileri uygun yerlerde taşımamızı, fıtratlarını değiştirmememizi bizlere bildirmiştir.

Bir gün efendimiz (S.A.V.) Hz. Ali'ye sorar der ki;

Ya Ali Allah'ı seviyor musun? Evet Ya Resûlullah

Peki beni seviyor musun? Evet Ya Resûlullah

Peki eşini seviyor musun? Evet Ya Resûlullah

Peki çocuklarını seviyor musun? Evet Ya Resûlullah

Peki bunların hepsini bir kalpte nasıl taşıyorsun?

Hz Ali beklemediği bu soru karşısında şaşırmış ve cevap verememişti. "Bunu düşünmem gerek" diyerek oradan ayrılmıştı. Hz. Ali düşünceli bir şekilde dolaşırken eşi Hz. Fatıma düşünceli olduğunu fark ederek sorar." Nedir bu halin ya Ali? ” der. Eğer bu düşünceliliğin; dünyevi kaygılardan dolayı ise sana yakışmaz bırak gitsin. Yok bu halin Rahman' i kaygılardan dolayı ise anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım"

Hz. Ali, efendimizle geçen konuşmayı bir bir Hz. Fatıma’ ya anlatır. Hz. Fatıma durumu öğrenince tebessüm eder. Hz Ali’ ye der ki; " Ya Ali babama git ve de ki; " Kişi Allah'ı aklıyla ve ruhuyla sever, Peygamberimizi kalbiyle sever, Eşini nefsiyle sever, Çocuklarını şefkatiyle sever."

Hz. Ali aldığı bu cevap karşısında memnun olur ve Efendimizin yanına gelir. Hz. Fatıma' dan öğrendiklerini Efendimize anlatır. Efendimiz (S.A.V.) cevabini alınca tebessüm eder. Ve der ki; " Ya Ali bu bana getirdiğin gül, nübüvvet ağacından koparılmıştır.” (Tirmizi)

Bu hadisten de anlaşılacağı üzere sevgi; 2 kısımda incelenmelidir. Bunlar dünyevi ve uhrevi sevgilerdir. Uhrevi sevgiler; Allah ve peygamber sevgisi, dünyevi sevgiler ise; eş ve evlat sevgisidir. Allah sevgisi akıl ve ruh ile, peygamber sevgisi kalp ile, eş sevgisi NEFİS ile evlatlarımızın sevgisi ise şefkat ve merhamet iledir. Bu sevgilerin kaynakları ise Allah (c.c.) ve efendimiz (S.A.V.) gelmektedir. Efendimiz (S.A.V.) sevmeyen, sözlerine itibar etmeyen, kısacası peygambere itaat etmeyen Yaradan’ın sevgisine ulaşamaz.

Ayrıca kalp; sevgilerin merkez üssüdür ki, Allah sevgisine de bu yolla ulaşılır. Kalp aynı zamanda ciddi bir kontrol mekanizması olup, akıl melekemiz ile işbirliği içindedir. Yani insanın tüm davranışlarının terazisidir. Bu terazi çok hassas olup küfeleri her şeyi hassas tartar. Bu terazinin arızası ise küfelerinin kirlenmesi ve art niyetlerin üreticisi, aklın devre dışı bırakıcısı, bedenin kontrol edicisi NEFİSTİR.

Bu kirler ise; tamahkarlık, riya, gösteriş, kibir, başa kakma, beklenti, fıtrata aykırı davranış, yalan, zan, gıybet vb. leridir. Bu kirler küfelere yapıştıkça bu terazi adaletten uzaklaşır. Adaletsizlik ise nefsin en çok lezzet aldığı gıdadır ki, diğer ismi de BENLİK tir. Benlik ise kalbi ufak zerreler ile karartır ve peygamber sevgisini bitirir. Bu nedenle Allah sevgisi de ister istemez yok olur Allah korusun.

Gelelim dünyevi sevgilere;

Günümüz gençleri ve eşleri; sevgilerin çeşidini, kaynağını, merkezini ve konumlarını bilmediği için tüm sevgileri hep kalpte zannedip fıtrata aykırı davranıyorlar. Birde sevginin yerine koymaya çalıştıkları aşk var ki evlerden ırak. Günümüz evlileri ve gençleri sevgi ile aşkı aynı şey zannediyorlar. Ama kesinlikle değil.

Nefislerin meydana getirdiği absürt, yapay bir hiledir aşk. Çevremdeki bir çok kişiye aşk nedir diye sordum. Bir çoğu cevap veremedi. Bir arkadaşımın ifadesi hoşuma gitti. O da aşk için;” yatay isteklerin, dikey doğrultusu” demişti. Bu bağlamda aşk; nefsanidir, bence hiç bir değeri yoktur. Bizleri uhrevi sevgilerimizden uzaklaştırır. Aşk aynı zamanda deniz suyu gibidir. İçtikçe susuzluğunuz gidecek zannedersiniz ama hiç gitmez ve kişiyi içten içe zehirler, çünkü nefis doymak bilmez.

Doymayan nefislerimiz sebebi ile olsa gerek, uhrevi sevgilerimizin azalması ve eşler arasında beklentiler oldukça yükseldi. Bu beklentiler; “ben yaptım, sen yapmadın” kavgalarına dönüştü. Mutluluğu, huzuru bozdu ve hep acı getirdi.

Mutluluk ve acı, ışığın yönüne göre; hep birbirini takip eden, beden ve gölge gibidir. Birini her tattığınızda diğeri de yanınızda bekler. Acıların çoğu, kişiler tarafından tercih edilenlerdir. Acılar hazların, tutkuların sonucudur. Kendinizi mutlu hissettiğiniz anlarda, ruhunuzun derinliğine inerseniz, aslında bu sevincin daha önceden üzülmenize neden olan şey olduğunu görürsünüz.

Acılı ve hüzünlü olduğunuz anlar da ise sevinciniz olan bir şey için ağlıyor olduğunuzu göreceksiniz. Her ikisi de nereye giderseniz yanınızda gelirler. Bunlar hayatın gerçekleridir. Ve ruhun farkındalık özelliği ile zamanla şeffaflaşır ve silinirler. Bizler de ufuklara seyre dalarak, onların basitliğini, anlamsızlığını, üzülmenin gereksizliğini de kavramış oluruz. Ruhunun farkında olmayanlar ise Allah ve Resulünün farkında olmazlar.

Sonuç olarak; bir önceki yazıma yapılan yorumlarda fark ettiğim bir şey oldu ki, ağırlıkta hanımların bir çoğu (Deniz rumuzlu okur hariç), erkeklerden fıtratlarına aykırı davranışlar bekleyerek “ne kaybeder ki, beni sevindirir, karşılığında sevgisini artırır” gibi beklentiler içine düşmüşler. Beyler de gayri ihtiyari fıtri gereklerle kendilerini savunmuşlar. Bu durum sevgilerin konumlarını değiştirmek gibi çok tehlikeli bir fiildir.

Muhterem kardeşlerim; iki dünya saadeti için ilk önceliğimiz sevgi olmalıdır. Sevgilerimiz Yaradan’ ımızın bizlere bahşettiği kaynaklardan beslenmeli, fıtri konumları değiştirilmeye kalkılmamalı ve sabote edilmemelidir. Eğer bu ve benzer girişimler artarsa hayatlarımızı karartmaya devam eder ve edecektir de.

Bu fakir; bir çok kardeşine sevgi, çeşitleri ve konumları hakkında bilgi vererek saadet ve mutluluk için; beklenti, fıtri aykırılıkların değil, fıtrata uygun sevgilerin aile ve toplum saadetini kurtaracağına inanmakta. Bu nedenle sizlere tavsiyede bulunacağım.

Efendimiz (S.A.V.) biz ümmetine gece yatmadan önce ayetel kürsi okuyarak yatarsak yakın komşularımızın bizlerden emin olacağını buyurmuştur. Bizlerde bu tavsiyeye, eşlerimizi sevmek ve üzmemek niyeti ile uyalım. İnşallah yüce Yaradan bu sünnet hatırına bizleri bağışlar ve aramızda muhabbet oluşmasını nasip eder.

KİŞİLİK HAKLARINA SAYGI VE SEVGİMİZİN ARTMASI UMUDU İLE…

SAYGILARIMLA

16.05.2012

Saki NAGEHAN


Bunlar da ilginizi Çekebilir

4 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz