Çocuk Olmak
- 23-01-2015
- KATEGORİ İsmail Aybey
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Yazın güneşli bir günde, çocuğumu parka götürüp salıncakta sallarken içimden şöyle bir söz dökülüvermişti: Ne şair ne yazar olmak, dünyada en güzel şey baba olmak…
Sonra düşündüm, bunun da ötesinde bir duygu belirdi içimde: Çocuk olmak.
Yaşadığımız bu yalan dünyada, tanık olduğumuz her olumsuz haber, şiddet, fitne, fesat, olumsuz davranışlar, beni ister istemez çocukların saf, temiz dünyasına çekiyor. Yaşanan bu olayları gördükçe, içimden, “Ah bir çocuk olsaydım, parklarda oynasaydım. Dertten kederden uzak arkadaşlar bulsaydım.” şarkısını mırıldanıyorum.
Çocukların insanı şaşırtan, çok ilginç bir dünyası vardır. Bu dünya bizzat yaşanarak öğrenebileceğimiz, okumakla, dinlemekle anlayamayacağımız bir dünyadır.
Hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmemiş, daha kirlenmemiş, günahsız körpecik zihinler, bedenler… Bunun farkında olmadan bir an önce büyüme telaşındalar. Büyümek, çocukluktan çıkmak onlar için Kaf dağının arkasında gizli bir dünya. Bir an önce büyüyüp çocukluktan kurtulmak için can atsalar da, eminim büyüdüklerinde eskiye dönmek isteyeceklerdir.
Mesela dışarıda gördüğü her oyuncağa sahip olma hakkını ya da gördüğü her yiyeceği yiyebilme hakkını kendinde görme, çocuklara has bir duygudur. Biz büyüklerin böyle bir lüksü yoktur.
Bizler için mümkün olmasa da elli kuruşa bir bisiklet alabilmek çocukların dünyasında mevcuttur. Bir kere bizim parayla bir şey aldığımızı gördülerse, alacakları eşyanın değerini bilmezler, parayla alınabileceğini bilirler sadece. Bu da zaten onlara yeter. Onlar için bir çikolata parayla alınabiliyorsa bir bisiklet, bir ev de aynı parayla alınabilir. Nihayetinde hepsi para ile alınmıyor mu? Anne babalar şahit olmuştur, çocuğunun uzattığı bir bozuk para ile “Anne al bu parayla bana bisiklet al” dediğine. Ya da çarşıda çok almak istediği bir şeyi gösterip, babasını paranın bittiğini söylemesi üzerine, cebinden bozuk parayı çıkarıp: “Al baba bende var, bu parayla al.” dediğine de şahit olmuştur.
Bununla ilgili oğlumla anneannesi arasında geçen komik bir olayı anlatmak istiyorum. 2,5 yaşlarında bir oğlum var. Evde bütün odaların ışıklarını açmış. Anneannesi bunu görünce, “Oğlum kapat ışıkları. Babanın paraları boşa bitmesin” demiş. Sonra bizim oğlan çekmeceden bozuk paraları getirip, “Anneanne, bak babamın paraları burada, bitmemiş” demiş.
Çocuk olmak, çocukların dünyasına girmek, o dünyada gezinmek… Belki bu saatten sonra çocuk olmamız mümkün değil ama çocuğumuzla çocuk olup oyunlar oynayabilirsek o dünyaya girmiş olabiliriz belki, ne dersiniz?
Sonra düşündüm, bunun da ötesinde bir duygu belirdi içimde: Çocuk olmak.
Yaşadığımız bu yalan dünyada, tanık olduğumuz her olumsuz haber, şiddet, fitne, fesat, olumsuz davranışlar, beni ister istemez çocukların saf, temiz dünyasına çekiyor. Yaşanan bu olayları gördükçe, içimden, “Ah bir çocuk olsaydım, parklarda oynasaydım. Dertten kederden uzak arkadaşlar bulsaydım.” şarkısını mırıldanıyorum.
Çocukların insanı şaşırtan, çok ilginç bir dünyası vardır. Bu dünya bizzat yaşanarak öğrenebileceğimiz, okumakla, dinlemekle anlayamayacağımız bir dünyadır.
Hayatın acı gerçekleriyle yüzleşmemiş, daha kirlenmemiş, günahsız körpecik zihinler, bedenler… Bunun farkında olmadan bir an önce büyüme telaşındalar. Büyümek, çocukluktan çıkmak onlar için Kaf dağının arkasında gizli bir dünya. Bir an önce büyüyüp çocukluktan kurtulmak için can atsalar da, eminim büyüdüklerinde eskiye dönmek isteyeceklerdir.
Mesela dışarıda gördüğü her oyuncağa sahip olma hakkını ya da gördüğü her yiyeceği yiyebilme hakkını kendinde görme, çocuklara has bir duygudur. Biz büyüklerin böyle bir lüksü yoktur.
Bizler için mümkün olmasa da elli kuruşa bir bisiklet alabilmek çocukların dünyasında mevcuttur. Bir kere bizim parayla bir şey aldığımızı gördülerse, alacakları eşyanın değerini bilmezler, parayla alınabileceğini bilirler sadece. Bu da zaten onlara yeter. Onlar için bir çikolata parayla alınabiliyorsa bir bisiklet, bir ev de aynı parayla alınabilir. Nihayetinde hepsi para ile alınmıyor mu? Anne babalar şahit olmuştur, çocuğunun uzattığı bir bozuk para ile “Anne al bu parayla bana bisiklet al” dediğine. Ya da çarşıda çok almak istediği bir şeyi gösterip, babasını paranın bittiğini söylemesi üzerine, cebinden bozuk parayı çıkarıp: “Al baba bende var, bu parayla al.” dediğine de şahit olmuştur.
Bununla ilgili oğlumla anneannesi arasında geçen komik bir olayı anlatmak istiyorum. 2,5 yaşlarında bir oğlum var. Evde bütün odaların ışıklarını açmış. Anneannesi bunu görünce, “Oğlum kapat ışıkları. Babanın paraları boşa bitmesin” demiş. Sonra bizim oğlan çekmeceden bozuk paraları getirip, “Anneanne, bak babamın paraları burada, bitmemiş” demiş.
Çocuk olmak, çocukların dünyasına girmek, o dünyada gezinmek… Belki bu saatten sonra çocuk olmamız mümkün değil ama çocuğumuzla çocuk olup oyunlar oynayabilirsek o dünyaya girmiş olabiliriz belki, ne dersiniz?
3 Yorum Yorum Yaz