Deprem Bana Çok Şey Öğretti

Dün tam yazı yazarken aldım Van ve civarında olan depremin haberini. Başladığım diğer yazı bir anda anlamını yitirdi. Ölüm, hem her şeye anlam katacak kadar kuvvetli, hem her şeyi anlamsızlaştıracak kadar etkili. Kuvvetli bir deprem, yaşayanlar için bir dönüm ve dönüşümdür. Onlar için bir daha hiç bir şey eskisi gibi olmayacak.

99 yılında olan iki depremi de Düzce'nin merkezinde yaşayan biri olarak, biliyorum depremin getirdiklerini ve götürdüklerini. Beş katlı binanın en üst katındaydık ; ilk depremde evimiz az hasarlıydı, ikincide ağır hasarlıydı. İkinci de depremden iki saat sonra zor çıktık evden, bütün artçıları evin içinde yaşadık.

Depremde anne olmak da ayrı bir şey. Kendinizi düşünemiyorsunuz. Sesinizi bile yükseltemiyorsunuz. Çocuklar daha fazla korkup paniklemesinler diye...Kendinizi unutuyorsunuz, konuşarak çocukları sakinleştirmeye çalışıyorsunuz. Henüz ilkokula başlamamış üç küçük çocuk. Sakin olmaya çalıştığımız halde, o zaman bir yaşında olan, yeni yürümeye başlayan oğlum bir süre yürümeyi bırakmıştı.

Deprem öyle bir sarsıyor ki içinizde sakladığınız ne varsa ortaya döküyor. Tam anlamıyla içinizi dışınıza çıkarıyor. Deprem sonrası hayatın anlamını sorgulayıp namaza başlayan çok kişinin yanında, ölmeden hayatın tadını çıkarayım diye yaptığı ibadetleri bırakıp kendini dünyaya salanlar da oldu.

İçerden dışarı kuvvetli bir sarsıntı... İyi- kötü bütün huylar, ne varsa tavan yapıyor. Küçük çocukları olduğu halde dağıtılan sütü sadece bir gün yetecek kadar alıp, ihtiyacı olan çocuklara ulaşsın diye fedakarlık eden anneler...Kendi çocuğu olmadığı halde dağıtılan çocuk bezlerini alıp başka şehirde yaşayan torunlarına gönderen babaanneler, anneanneler...

Evine girip eşyalarını alabildiği halde dağıtılan giysilere tenezzül eden maddi imkanı iyi insanlar...Daha neler neler...Kıyıda kenarda yaşayan ihtiyaç sahiplerine ulaşmadan, merkezde kapışılan yardım malzemeleri...

Durup bağırmak geliyor içinizden. Heyyy durun! Daha dün ölüyorduk, etrafımızda binlerce ölü var. Pek çok ihtiyaç sahibi var, hiç mi ders almadık?

Depremden sonra bir daha ayaklarınız yere tam sağlam basmıyor. Kandillinin ölçüm cihazlarından daha hassas oluyor vücudunuz. Karşı caddeden bir kamyon ya da tır geçse, siz evinizden hissediyorsunuz, yoldaki sarsıntıyı.

Şiddetli bir deprem, yaşamayan hiç kimsenin anlayabileceği bir şey değil. İnsanın hayatında iyi ya da kötü dönüm noktası oluyor. Acı da olsa çok kuvvetli öğretiyor. Deprem bana ertelememek gerektiğini öğretti, en çok. Ölüm her an gelebilir. Aslında gayet iyi bildiğim bir şeyi yakin olarak anlamamı.

Sekiz ay önce taşınmıştık; depremi yaşadığımız apartmana. İki hafta sonra alt kat komşuma balkondan seslenip selam vermiş "Bana hoş geldin demek için komşularla birlikte gelmek isterseniz, ben yerleştim." demiştim. İki gün sonra bütün komşular haberleşip gelmişlerdi.

Bir yıl önce binaya taşınan bir hanım "Bana taşındıktan sekiz ay sonra geldiniz, bu komşunun özelliği nedir, niye hemen geldik?" demişti. Deprem gecesi evin önündeki kaldırımda komşularla sabahlayıp dertleşirken o hanımın sözleri gelmişti aklıma. Onların gelmesini bekleseydim, belki deprem gecesi kaldırımda tanışacaktım onlarla. Oysa sekiz ay güzel bir komşuluk ilişkimiz olmuştu.

Yazmaya da depremden sonra karar verdim. Kızlarımı büyütürken gece masallar anlatıyordum. Uyku saati onlar için masal saati olmuştu. Koşarak yatağa gidiyorlardı. Her akşam onlara öğretmek istediğim ahlaki değerler üzerine masallar kurgulayıp anlatıyordum. Çocuklarımın masallardan faydalandığını görünce yazmaya karar vermiştim; ama bir türlü yazmaya başlayamıyordum.

19 Ağustosta ölümle burun buruna gelince bir hafta sonra yazmaya başladım. Gece gündüz demeden yazdım, üç ayda bitirdim, ilk kitabım "Bana Bir Masal Anlat"ı.

Kasım depremi olacağını biliyormuş gibi, kasımda kitabı tamamlamıştım. İkinci de daha hazırlıklıydım depreme. İlki sürpriz olmuştu, ikinci hatırlatma. Sonra dünyanın neresinde olursa olsun, her deprem bir hatırlatma yaşayan için.

Binlerce insanın hayatı aynı anda, aynı günde değişiyor. Hayatla ilgili bütün planlarımız darmadağın oluyor. Başımıza gelmez zannettiğimiz neler geliyor başımıza... Annesiz büyüyecek çocuklar... Evlatsız ömür tüketecek anneler... Ölen eşin ardından yalnız kalanlar...Zenginken fakir olanlar...Güçlü iken aciz durumda kalanlar... Sağlıklı iken engelli olarak hayatını sürdürecekler...Kaç kişi uykularını kaybedecek...

Ve kaç kişi boğazında bir düğümle yaşayacak... Sevdiklerini kırmanın, kırgın ayrılmanın, onlara zaman ayırmamanın, sevdiğini söylememenin acısını bir ömür boyu çekecek.

Rabbim ölenlere rahmet eylesin. Yaralılara şifa, kalanlara sabır ve iyilikler diliyorum.


Bunlar da ilginizi Çekebilir

1 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz