Devlet Başkanı Adayları Kadın Olsun!
- 20-03-2018
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Sema Maraşlı
Biz Kadınlar Neymişiz Meğer!
Mart ayının "Kadınlar Ayı" olarak ilan edilmesi gerekiyor; zira "8 Mart Kadınlar Günü" bütün aya yayıldı, bir türlü bitmedi ve hâlâ devam ediyor. Bol gürültülü, bol küfürlü, bol sloganlı, bol ikramlı, bol izzetli geçiriyoruz.
Feminist kadınlar "erkek milletine, erkek iktidarına" yapmadıkları hakaretleri bırakmadılar. Bir kısım erkekler de onları alkışladılar.
"Kadın cinayetleri politiktir", "Tesadüf değil erkek şiddeti", "Erkek vuruyor devlet koruyor" "Gelsin baba, gelsin koca, gelsin polis, gelsin cop, inadına isyan", "İnadına isyan, inadına özgürlük", "Devletin korumadığı kadınları, erkekler öldürüyor","İktidarınız batsın, erkek iktidarı…" sloganları attılar.
Feministler özellikle “erkek iktidarını” vurguluyorlar ki aslında dertleri hükümetle; fakat hükümete o kadar ağır hakaretleri yapmaları suç sayılacağı için “erkek iktidarı” diyerek kendilerine bir yol buluyorlar. Bir taşla iki kuş, hem erkekleri hem iktidarı aşağılıyorlar.
Feministler, erkekleri aşağıladıkça, hangi akılla onları desteklediklerini bir türlü anlamadığım, kendini dindar diye tanımlayan bir kısım kişiler ve bazı devlet yetkilileri de yağcılığın dibine vurdular.
Feministler tükürüyor; bunlar "Ya Rabbi şükür" diyor.
Feministler istiyor, onlar veriyor;
Onlar veriyor; feministler "yetmez" diyor.
Onlar yetmez dedikçe,
"Üzülmeyin biz size daha fazlasını vereceğiz" diye vaatlerde bulunan hükümet yetkilileri var.
Sanki babalarından kalmış mirası dağıtıyorlar.
“Söz Bakanlığı kadınlarla dolduracağız.” diyorlar.
"Onlar da denetleriz bak, vermezsen fena olur" diye şımarık şımarık tehdit ediyorlar.
Bu “kadınlar ayı” sebebiyle öğrendik ki,
Biz kadınlar neymişiz meğer!
Dünyaya enerjiyi biz veriyormuşuz.
Hepimiz kanatsız melekmişiz.
Hepimiz her şeyi yapabilecek bir Herkül,
Asla yalan söylemeyecek bir Azize'ymişiz.
Ki tek sözümüzle erkekleri evinden ve devlet dairesinden attırabiliyormuşuz.
Hem çok güçlüymüşüz, hem de sürekli eziliyormuşuz.
Ve bu sebeple öğendik ki,
Erkekler ,
Tacizci, tecavüzcü ve cinsel istismarcı,
Odun, öküz, ayı...
Kaba, hatalı, suçlu…
Şiddet yanlısı, katil,
Hepsi de kadınları iktidarları altında inleten birer diktatörmüş.
Ve meğer erkekler hayvandan aşağılarmış. (KADEM tarafından bunun kamu spotu bile çekilip yayınlandı)
Şimdi benim anlamadığım şu ki; seçime bu kadar az zaman kalmışken, erkekler bu kadar kötülenmişken, erkek iktidarına bu kadar hakaret edilmişken, elimiz nasıl bir erkeğe oy vermeye gidecek?
Erkekler kadınların zihinlerine cinsel istismarcı, tacizci, tecavüzcü, şiddet yanlısı ya da onları koruyan siyasiler olarak kaydedilmişken, kadınlar erkeklere nasıl oy verecekler?
Erkekler bile diğer erkeklere "sapık mıdır" diye şüpheyle bakmaya başlamışken.
Tam da bunları düşünürken Nagihan Alçı’nın “Kadınların Başarma Eşiğinde Olduğu İki Devrim” 12.03.218 tarihli Habertürk Gazetesi’ndeki yazısında sorumun cevabını buldum.
“Erkeklerin iktidar savaşlarının parçası olmayı reddedebilirsek Türkiye kadınları olarak bence çok önemli, yeni devrimleri yapmanın eşiğindeyiz" demiş, Nagihan Alçı.
Erkeklerin iktidar savaşlarının parçası olmayı nasıl reddedeceğiz? Bu yeni devrimleri nasıl yapacağız?
Bu sorunun tek cevabı var: “Erkek iktidar savaşlarının parçası olmamayı, ancak bir kadına oy vererek sağlayabiliriz.”
Şu anda görünen tabloya göre tek aday da Meral Akşener. Onun dışında bütün parti başkanları erkek.
Bence bu durumda yapılacak en akıllıca şey, partilerin kadın aday çıkarması.
Her şey kadın iktidarını işaret ederken ortada sadece Meral Akşener'in olması haksız rekabet olur.
Mesela Ak Partiden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yerine, Emine Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı olsa Ak Parti belki daha çok oy alır.
Erkeklerin ve erkek iktidarın yerin dibine batırıldığı bir zamanda, erkek aday oldukça riskli duruyor. Emine hanım da Cumhurbaşkanlığı görevine hazır gibi duruyor, yabancılık çekeceğini zannetmiyorum.
Ayrıca devlet kurumlarında, kadınlara pozitif ayrımcılık yapacağının, sözünü veren bir hükümetin, samimiyetini göstermesi için bence en tepeyi bir kadına bırakması lazım.
Hatta bütün partiler kadın başkan aday göstersinler. Erkek iktidar savaşları izleyeceğimize “kadın iktidar savaşları” izleriz hem daha eğlenceli olur!
Ayrıca Devlet Başkanı adayının erkek olması riskli. Başkan adayı seçim mitinginde, bir kız çocuğunun başını okşarsa, tacizci suçlamasına maruz kalabilir, kendini aklayamaz.
Sonuçta kanunlara göre cinsel istismar suçlamalarında sadece kızların, kadınların beyanı esas. Bir çocuğun başını okşadı diye 16 yılla yargılanan erkekler var.
Gerçekten tacizcilerin Allah belasını versin, onlara en ağır cezalar verilsin fakat Aile Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre binlerce erkek iftira suçlaması altında. İçerde de kaç iftira mağduru var onu bilmiyoruz.
Bu durumda erkek siyasetçilerin hepsi risk altında. Bir iftira hayatlarını söndürebilir. Bu yüzden benim teklifim, madem ki hileyle hurdayla da olsa dünyayı kadınlar ele geçiriyor, o halde bizde geri kalmayalım!
Hatta partilerdeki bütün erkekler atılsın. Ne de olsa hepsi potansiyel suçlu görülüyor.
Erkek siyasetçi kalmasın.
Hatta erkeklerin oy vermesi bile yasaklansın.
Hak mı? Adalet mi? Onlar da ne? Pozitif ayrımcılık varken!
"Negatif Erkek Milleti"nin adı mı olur, "Kadın Milleti"nin yanında!
Mart ayının "Kadınlar Ayı" olarak ilan edilmesi gerekiyor; zira "8 Mart Kadınlar Günü" bütün aya yayıldı, bir türlü bitmedi ve hâlâ devam ediyor. Bol gürültülü, bol küfürlü, bol sloganlı, bol ikramlı, bol izzetli geçiriyoruz.
Feminist kadınlar "erkek milletine, erkek iktidarına" yapmadıkları hakaretleri bırakmadılar. Bir kısım erkekler de onları alkışladılar.
"Kadın cinayetleri politiktir", "Tesadüf değil erkek şiddeti", "Erkek vuruyor devlet koruyor" "Gelsin baba, gelsin koca, gelsin polis, gelsin cop, inadına isyan", "İnadına isyan, inadına özgürlük", "Devletin korumadığı kadınları, erkekler öldürüyor","İktidarınız batsın, erkek iktidarı…" sloganları attılar.
Feministler özellikle “erkek iktidarını” vurguluyorlar ki aslında dertleri hükümetle; fakat hükümete o kadar ağır hakaretleri yapmaları suç sayılacağı için “erkek iktidarı” diyerek kendilerine bir yol buluyorlar. Bir taşla iki kuş, hem erkekleri hem iktidarı aşağılıyorlar.
Feministler, erkekleri aşağıladıkça, hangi akılla onları desteklediklerini bir türlü anlamadığım, kendini dindar diye tanımlayan bir kısım kişiler ve bazı devlet yetkilileri de yağcılığın dibine vurdular.
Feministler tükürüyor; bunlar "Ya Rabbi şükür" diyor.
Feministler istiyor, onlar veriyor;
Onlar veriyor; feministler "yetmez" diyor.
Onlar yetmez dedikçe,
"Üzülmeyin biz size daha fazlasını vereceğiz" diye vaatlerde bulunan hükümet yetkilileri var.
Sanki babalarından kalmış mirası dağıtıyorlar.
“Söz Bakanlığı kadınlarla dolduracağız.” diyorlar.
"Onlar da denetleriz bak, vermezsen fena olur" diye şımarık şımarık tehdit ediyorlar.
Bu “kadınlar ayı” sebebiyle öğrendik ki,
Biz kadınlar neymişiz meğer!
Dünyaya enerjiyi biz veriyormuşuz.
Hepimiz kanatsız melekmişiz.
Hepimiz her şeyi yapabilecek bir Herkül,
Asla yalan söylemeyecek bir Azize'ymişiz.
Ki tek sözümüzle erkekleri evinden ve devlet dairesinden attırabiliyormuşuz.
Hem çok güçlüymüşüz, hem de sürekli eziliyormuşuz.
Ve bu sebeple öğendik ki,
Erkekler ,
Tacizci, tecavüzcü ve cinsel istismarcı,
Odun, öküz, ayı...
Kaba, hatalı, suçlu…
Şiddet yanlısı, katil,
Hepsi de kadınları iktidarları altında inleten birer diktatörmüş.
Ve meğer erkekler hayvandan aşağılarmış. (KADEM tarafından bunun kamu spotu bile çekilip yayınlandı)
Şimdi benim anlamadığım şu ki; seçime bu kadar az zaman kalmışken, erkekler bu kadar kötülenmişken, erkek iktidarına bu kadar hakaret edilmişken, elimiz nasıl bir erkeğe oy vermeye gidecek?
Erkekler kadınların zihinlerine cinsel istismarcı, tacizci, tecavüzcü, şiddet yanlısı ya da onları koruyan siyasiler olarak kaydedilmişken, kadınlar erkeklere nasıl oy verecekler?
Erkekler bile diğer erkeklere "sapık mıdır" diye şüpheyle bakmaya başlamışken.
Tam da bunları düşünürken Nagihan Alçı’nın “Kadınların Başarma Eşiğinde Olduğu İki Devrim” 12.03.218 tarihli Habertürk Gazetesi’ndeki yazısında sorumun cevabını buldum.
“Erkeklerin iktidar savaşlarının parçası olmayı reddedebilirsek Türkiye kadınları olarak bence çok önemli, yeni devrimleri yapmanın eşiğindeyiz" demiş, Nagihan Alçı.
Erkeklerin iktidar savaşlarının parçası olmayı nasıl reddedeceğiz? Bu yeni devrimleri nasıl yapacağız?
Bu sorunun tek cevabı var: “Erkek iktidar savaşlarının parçası olmamayı, ancak bir kadına oy vererek sağlayabiliriz.”
Şu anda görünen tabloya göre tek aday da Meral Akşener. Onun dışında bütün parti başkanları erkek.
Bence bu durumda yapılacak en akıllıca şey, partilerin kadın aday çıkarması.
Her şey kadın iktidarını işaret ederken ortada sadece Meral Akşener'in olması haksız rekabet olur.
Mesela Ak Partiden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yerine, Emine Erdoğan Cumhurbaşkanı adayı olsa Ak Parti belki daha çok oy alır.
Erkeklerin ve erkek iktidarın yerin dibine batırıldığı bir zamanda, erkek aday oldukça riskli duruyor. Emine hanım da Cumhurbaşkanlığı görevine hazır gibi duruyor, yabancılık çekeceğini zannetmiyorum.
Ayrıca devlet kurumlarında, kadınlara pozitif ayrımcılık yapacağının, sözünü veren bir hükümetin, samimiyetini göstermesi için bence en tepeyi bir kadına bırakması lazım.
Hatta bütün partiler kadın başkan aday göstersinler. Erkek iktidar savaşları izleyeceğimize “kadın iktidar savaşları” izleriz hem daha eğlenceli olur!
Ayrıca Devlet Başkanı adayının erkek olması riskli. Başkan adayı seçim mitinginde, bir kız çocuğunun başını okşarsa, tacizci suçlamasına maruz kalabilir, kendini aklayamaz.
Sonuçta kanunlara göre cinsel istismar suçlamalarında sadece kızların, kadınların beyanı esas. Bir çocuğun başını okşadı diye 16 yılla yargılanan erkekler var.
Gerçekten tacizcilerin Allah belasını versin, onlara en ağır cezalar verilsin fakat Aile Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre binlerce erkek iftira suçlaması altında. İçerde de kaç iftira mağduru var onu bilmiyoruz.
Bu durumda erkek siyasetçilerin hepsi risk altında. Bir iftira hayatlarını söndürebilir. Bu yüzden benim teklifim, madem ki hileyle hurdayla da olsa dünyayı kadınlar ele geçiriyor, o halde bizde geri kalmayalım!
Hatta partilerdeki bütün erkekler atılsın. Ne de olsa hepsi potansiyel suçlu görülüyor.
Erkek siyasetçi kalmasın.
Hatta erkeklerin oy vermesi bile yasaklansın.
Hak mı? Adalet mi? Onlar da ne? Pozitif ayrımcılık varken!
"Negatif Erkek Milleti"nin adı mı olur, "Kadın Milleti"nin yanında!
25 Yorum Yorum Yaz