Diyelim ki...
- 28-11-2011
- KATEGORİ Tuğba Akbey İnan
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Diyelim ki; doktorsunuz... Her gün işinize gittiğinizde bir gün önce muayene edip iyileştirdiğiniz hastayı yeniden görüyorsunuz karşınızda... Yine muayene ediyor, yine görüyorsunuz,yine iyileştiriyor,yine görüyorsunuz...
Diyelim ki ;öğretmensiziniz... Bir öğrencinize bir gün önce öğrettiğiniz şeyi bir bakmışsınız ertesi günü unutmuş.Yeniden öğretiyorsunuz, ertesi gün unutmuş, yeniden , yeniden, yeniden...
Diyelim ki esnafsınız... Bir gün önce sizden alışveriş yapmış müşteri aldığı şeyin problemli oldugunu söylüyor. Sorunu çözüyorsunuz, ertesi gün işe gitmişsiniz yine o karşısnızda, bir sonraki gün yine, sonraki gün yine...
Diyelim ki polissiniz... Karşınıza çıkan olayı çözmüşsünüz, kafanız rahat. Ertesi gün bir bakmışsınız yine aynı sorun, yine çözülmeyi bekliyor...Ve böyle her gün işe gittiğinizde bu sorun kabusunuz oluyor...
Diyelim ki psikologsunuz... Derdiniz dinleyip problemini çözdüğünüz danışanınızı bir sonraki gün yine en başa dönmüş olarak karşınızda buluyorsunuz. Yine büyük bir sabırla meseleyi dinliyor, tavsiyelerde bulunuyor, gönderiyorsunuz...Ertesi gün yine karşılaşıyorsunuz...
Ve size bu aynılık sonrası meseleyi halledemediğiniz için o ay maaşınızı alamayacağınızı söylüyorlar...
Bunca örneği niye verdim? Bunca örneği “ev hanımlığı”kolaydır diyenlere biraz empati yapabilsinler diye verdim. Üstelik biz “çalışan kadın”statüsüne dahil olsak da aslında “ev hanımlı”ğından vazgeçmişte değiliz. Bulaşıkları makineye dizerken işimizi düşünüyor,çamaşırları katlarken çocuğun performans ödevine kafa yoruyor, çocuğa masal okurken ertesi günün yemeğini planlıyoruz...
Söylemeye çalıştığım ev hanımlığı her şeyden sıkıcıdır ve zordur vurgusu değil...Söylemeye çalıştığım-özellikle beylere- bir hanımı ,ev hanımlığı değil, her gün en başa dönmek yorar. Çenemize vuran şeyde bu aynılıktır zaten...
Temizlik yaparsınız her yer mis gibi olmuştur, akşam herkes yattıktan sonra eve bir bakarsınız en başa dönmüşsünüz. Mutfağı toplarsınız,yemekten sonra bir bakmışsınız hiç toplanmamış gibi...Ütüyü bitirdiğinize sevinirsiniz bir bakmışsınız yine dağ gibi olmuş...
Bunca aynılık sonrası biraz anlaşılmayı bekleyince “ ne yapıyorsun ki”cümlesini duyarsınız,yorgunluk bir kat daha artar...Üstelik maddi olarak bir karşılığı da yoktur bu telaşların.(Olsun diye değil,meseleyi daha rahat anlatmak için bu vurgu)
Gerçi çalışan kadın olmanın tek avantajı şudur; eksik bıraktığınız şeyler daha bir kolay bağışlanır toplum nezdinde. Sen çalışan kadınsın diye altı çizilir cümlelerin...
Dediğim gibi bu işlerin zorluğu değil insanı yoran,her defasında en başa dönme duygusu... Yoksa kim istemez temiz,misafirlerin ağırlandığı, yemek kokularının dolaştığı bir evin hanımı olmak...
Birbirimizi anlamak üzerine sıkça konuşuyoruz bu sitede... Ev hanımlarının ya da çalışan-ev hanımlarının bu anlayışa çok ihtiyacı var bence ...
Bu satırları yazarken ben, yarın neler yapacagımı planlıyorum bir yandan. Muhtemelen hanımlar akşam ne yapacaklarını , beylerse ne kadar abarttığımızı düşünüyordur.:)
Haksız mıyım?
tugbaakbeyinan@gmail.com
Diyelim ki ;öğretmensiziniz... Bir öğrencinize bir gün önce öğrettiğiniz şeyi bir bakmışsınız ertesi günü unutmuş.Yeniden öğretiyorsunuz, ertesi gün unutmuş, yeniden , yeniden, yeniden...
Diyelim ki esnafsınız... Bir gün önce sizden alışveriş yapmış müşteri aldığı şeyin problemli oldugunu söylüyor. Sorunu çözüyorsunuz, ertesi gün işe gitmişsiniz yine o karşısnızda, bir sonraki gün yine, sonraki gün yine...
Diyelim ki polissiniz... Karşınıza çıkan olayı çözmüşsünüz, kafanız rahat. Ertesi gün bir bakmışsınız yine aynı sorun, yine çözülmeyi bekliyor...Ve böyle her gün işe gittiğinizde bu sorun kabusunuz oluyor...
Diyelim ki psikologsunuz... Derdiniz dinleyip problemini çözdüğünüz danışanınızı bir sonraki gün yine en başa dönmüş olarak karşınızda buluyorsunuz. Yine büyük bir sabırla meseleyi dinliyor, tavsiyelerde bulunuyor, gönderiyorsunuz...Ertesi gün yine karşılaşıyorsunuz...
Ve size bu aynılık sonrası meseleyi halledemediğiniz için o ay maaşınızı alamayacağınızı söylüyorlar...
Bunca örneği niye verdim? Bunca örneği “ev hanımlığı”kolaydır diyenlere biraz empati yapabilsinler diye verdim. Üstelik biz “çalışan kadın”statüsüne dahil olsak da aslında “ev hanımlı”ğından vazgeçmişte değiliz. Bulaşıkları makineye dizerken işimizi düşünüyor,çamaşırları katlarken çocuğun performans ödevine kafa yoruyor, çocuğa masal okurken ertesi günün yemeğini planlıyoruz...
Söylemeye çalıştığım ev hanımlığı her şeyden sıkıcıdır ve zordur vurgusu değil...Söylemeye çalıştığım-özellikle beylere- bir hanımı ,ev hanımlığı değil, her gün en başa dönmek yorar. Çenemize vuran şeyde bu aynılıktır zaten...
Temizlik yaparsınız her yer mis gibi olmuştur, akşam herkes yattıktan sonra eve bir bakarsınız en başa dönmüşsünüz. Mutfağı toplarsınız,yemekten sonra bir bakmışsınız hiç toplanmamış gibi...Ütüyü bitirdiğinize sevinirsiniz bir bakmışsınız yine dağ gibi olmuş...
Bunca aynılık sonrası biraz anlaşılmayı bekleyince “ ne yapıyorsun ki”cümlesini duyarsınız,yorgunluk bir kat daha artar...Üstelik maddi olarak bir karşılığı da yoktur bu telaşların.(Olsun diye değil,meseleyi daha rahat anlatmak için bu vurgu)
Gerçi çalışan kadın olmanın tek avantajı şudur; eksik bıraktığınız şeyler daha bir kolay bağışlanır toplum nezdinde. Sen çalışan kadınsın diye altı çizilir cümlelerin...
Dediğim gibi bu işlerin zorluğu değil insanı yoran,her defasında en başa dönme duygusu... Yoksa kim istemez temiz,misafirlerin ağırlandığı, yemek kokularının dolaştığı bir evin hanımı olmak...
Birbirimizi anlamak üzerine sıkça konuşuyoruz bu sitede... Ev hanımlarının ya da çalışan-ev hanımlarının bu anlayışa çok ihtiyacı var bence ...
Bu satırları yazarken ben, yarın neler yapacagımı planlıyorum bir yandan. Muhtemelen hanımlar akşam ne yapacaklarını , beylerse ne kadar abarttığımızı düşünüyordur.:)
Haksız mıyım?
tugbaakbeyinan@gmail.com
11 Yorum Yorum Yaz