Dünyevi Kaleler
- 03-02-2015
- KATEGORİ Tuğba Akbey İnan
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Uzun zamandır çocuğa, evliliğe insan ilişkilerine dair duruş noktam sorular sormak üzerine şekillenmiş durumda. Kendi anneliğimi, insan ilişkilerinde durduğum noktayı, çocuklarımla yaşadıklarımı, içinden çıkamadığım halleri soru haline getirdiğimde çözümün bir parçası olduğumu hissediyorum. Cevap bulmam da kolaylaşıyor böylece.
Tabi bir de kalabalıklardan… Cevap beklediğim sorularım var. Özellikle son dönemde anne ve baba olarak durduğumuz yerle, eş olarak durduğumuz yer arasındaki farklar sebebiyle evliliklerin ve çocuk eğitiminin içindeki sorunlarda kaybolduğumuzu düşünüyorum. Eşinden bekledikleriyle kız çocuğundan bekledikleri arasında farklar olan erkekler ve yine eşine sundukları ile oğullarından bekledikleri farklı olan kadınlar bugün yazımın konusu...
Yapılan araştırmalarda erkeklerin yıllardır eşlerinden beklediği şeylerin ortak olduğu sonucu çıkmış. Gelenekçi yapıda, biraz annesine benzeyen, sadakatli, ahlaklı eşlerle uzun ömürlü bir hayata adım atacaklarına inanıyorlarmış erkekler. Mesele de burda başlıyor aslında...
Yıllardır eşlerinden aynı şeyleri bekleyen “erkekler” nasıl oluyor da baba olduktan sonra dünyevi, kariyer planlı bir hayat düşlüyorlar kızları için?
Tabi burda bir parantez açmak lazım. “Okutmayalım mı istiyorsunuz?” diye itirazda bulunabilir babalar. Söylemeye çalıştığım ya hep ya hiç anlayışı değil elbette. Duruş farklılıklarımızın altını çizmeye ve bu konuyu anlamaya çalışıyorum.
Kızını hayata hazırlayan babanın, hemcinsinin beklentilerini bilmesine rağmen kızlarını “modern zamanın yorgun hanım adayı” olmalarına müsade edecek kadar “hayat acemisi” yetiştirmelerinin sebepleri üzerine konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Başörtüsü sorunun yaşandığı dönemlerde başını açmak istemeyen kızını okula göndermek için elinden geleni yapan babalar vardı bu ülkede. Hanımını çalıştırmamasına rağmen, kızını tek başına başka şehre bile çalışmaya gönderen babalar olduğu gibi.
“Karısının” farklı olmasını isteyen eşle, “kızının” farklı olmasını isteyen baba arasındaki ince çizgi nedir? Erkekler kendi hemcinslerine güvenmedikleri için mi, kızlarının hayatlarına dünyevi kaleler örüyorlar dersiniz?
Hanımlar cephesine bakacak olursak; eşinden bekledikleri sürekli değişse de, temelde sözü dinlenir ve kendini değerli hissedeceği bir evlilik isteyen anneler, oğulları başkasının kızına bunları gösterdiğinde ilişkiyi çatışma haline dönüştürme gücüne hangi duygularını harekete geçirerek sahip oluyor merak ediyorum. Çocuğunu evliliğin içinde kaybedilmiş gören birinin bu konuda empatisini hiç geliştirememe sebebi nedir dersiniz? Onlarda bitimli bir evliliğin içinde dünyevi kaleler ördüklerini farketmiyorlar mı oğulları için?
Temelde hepimiz, sorunlar değişse de ortak noktalarda buluşuruz evlilik beklentilerimize dair. Huzur isteriz, erkek ve kadın olarak doğru yerlerde durulması gerektiğini düşünürüz. Bunu fıtrata uygun buluruz.
Oysa pratikteki anne ve babalığımız, evliliğin istediği hiçbir bilgiyle donatmıyor kendi çocuklarımızı. Kalplerinde ve zihinlerinde hep kötü olasıklıklar üzerine bina edilmiş evlilikler inşaa ediyoruz çocuklarımızın.
İşte bu sebeple kısır döngü içinde dönüp duruyoruz. Oysa kızına erkeği ve hayata duruş yerini anlatacak babalar ve oğuluna kadını ve hassasiyetlerini anlatacak anneler olup olmadığımızı tarttıktan sonra şikayete başlamalıyız bence.
yazının devamı için;
http://www.gazetevahdet.com/dunyevi-kaleler-768yy.htm
Tabi bir de kalabalıklardan… Cevap beklediğim sorularım var. Özellikle son dönemde anne ve baba olarak durduğumuz yerle, eş olarak durduğumuz yer arasındaki farklar sebebiyle evliliklerin ve çocuk eğitiminin içindeki sorunlarda kaybolduğumuzu düşünüyorum. Eşinden bekledikleriyle kız çocuğundan bekledikleri arasında farklar olan erkekler ve yine eşine sundukları ile oğullarından bekledikleri farklı olan kadınlar bugün yazımın konusu...
Yapılan araştırmalarda erkeklerin yıllardır eşlerinden beklediği şeylerin ortak olduğu sonucu çıkmış. Gelenekçi yapıda, biraz annesine benzeyen, sadakatli, ahlaklı eşlerle uzun ömürlü bir hayata adım atacaklarına inanıyorlarmış erkekler. Mesele de burda başlıyor aslında...
Yıllardır eşlerinden aynı şeyleri bekleyen “erkekler” nasıl oluyor da baba olduktan sonra dünyevi, kariyer planlı bir hayat düşlüyorlar kızları için?
Tabi burda bir parantez açmak lazım. “Okutmayalım mı istiyorsunuz?” diye itirazda bulunabilir babalar. Söylemeye çalıştığım ya hep ya hiç anlayışı değil elbette. Duruş farklılıklarımızın altını çizmeye ve bu konuyu anlamaya çalışıyorum.
Kızını hayata hazırlayan babanın, hemcinsinin beklentilerini bilmesine rağmen kızlarını “modern zamanın yorgun hanım adayı” olmalarına müsade edecek kadar “hayat acemisi” yetiştirmelerinin sebepleri üzerine konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Başörtüsü sorunun yaşandığı dönemlerde başını açmak istemeyen kızını okula göndermek için elinden geleni yapan babalar vardı bu ülkede. Hanımını çalıştırmamasına rağmen, kızını tek başına başka şehre bile çalışmaya gönderen babalar olduğu gibi.
“Karısının” farklı olmasını isteyen eşle, “kızının” farklı olmasını isteyen baba arasındaki ince çizgi nedir? Erkekler kendi hemcinslerine güvenmedikleri için mi, kızlarının hayatlarına dünyevi kaleler örüyorlar dersiniz?
Hanımlar cephesine bakacak olursak; eşinden bekledikleri sürekli değişse de, temelde sözü dinlenir ve kendini değerli hissedeceği bir evlilik isteyen anneler, oğulları başkasının kızına bunları gösterdiğinde ilişkiyi çatışma haline dönüştürme gücüne hangi duygularını harekete geçirerek sahip oluyor merak ediyorum. Çocuğunu evliliğin içinde kaybedilmiş gören birinin bu konuda empatisini hiç geliştirememe sebebi nedir dersiniz? Onlarda bitimli bir evliliğin içinde dünyevi kaleler ördüklerini farketmiyorlar mı oğulları için?
Temelde hepimiz, sorunlar değişse de ortak noktalarda buluşuruz evlilik beklentilerimize dair. Huzur isteriz, erkek ve kadın olarak doğru yerlerde durulması gerektiğini düşünürüz. Bunu fıtrata uygun buluruz.
Oysa pratikteki anne ve babalığımız, evliliğin istediği hiçbir bilgiyle donatmıyor kendi çocuklarımızı. Kalplerinde ve zihinlerinde hep kötü olasıklıklar üzerine bina edilmiş evlilikler inşaa ediyoruz çocuklarımızın.
İşte bu sebeple kısır döngü içinde dönüp duruyoruz. Oysa kızına erkeği ve hayata duruş yerini anlatacak babalar ve oğuluna kadını ve hassasiyetlerini anlatacak anneler olup olmadığımızı tarttıktan sonra şikayete başlamalıyız bence.
yazının devamı için;
http://www.gazetevahdet.com/dunyevi-kaleler-768yy.htm
6 Yorum Yorum Yaz