Bu Kimin Derdi?
- 05-09-2018
- KATEGORİ Duyun Sesimi
- YAZAR Sema Maraşlı
İnanın artık her şey iç içe girdi. Hak batıla karıştı, adalet ile eşitlik yer değiştirdi.
Kadın, erkek rolüne büründü.
Kurbanlık koçların, koyunların yerini kınalı kuzular ve aslan parçaları aldı.
Halkları için var olan devletlerin yerini, çıkarlar aldı.
Babalar ve annelerin eline öz evlatlarının kanı bulaştı.
Bu mücadele hepimizin....
Ailede miras yüzünden kardeşin kardeşe husumet beslemesinin sebebi yine kardeşlerin kendi değildir. Adalet ile hükmetmeyen bir babanın veya annenin eksikliğidir.
Bugün eşler ayrıldıktan sonra sistem onları düşmanlaştırmakta, adeta yalan ve iftirada yarıştırmakta,
Tavşana kaç, tazıya tut denmekte.
Ve bunun neticesinde ise sözüm ona Hz. karar vericiler, daha iyi iftira atan, daha çok yalancı şahit bulana "gel bakalım sana ödül verelim" demektedir.
Beyanı esas alıp "aferin sana, işi öğrenmişsin" demektedir.
Her başın sıkıştığında sana “şşşşttt, pışşşt “ bile dendiğinde ya da üzerine yüründüğünde biz yanınızdayız, Hızır gibi yetişelim, kocanı sokağa atalım, sizi koruyalım, sahip çıkalım ama siz de yalan konuşmaya devam edin...
Çocuğunuzu size sırf annesiniz diye size verelim, ama sakın haa babasına göstermeyin, gelirse yine bizi arayın biz o BABAYI HAKLARIZ O KİM Kİ !!.. Diyen sistemin ücretli köleleri haline getirilmiştir eşler.
Boşanmayı cazip kılan kapital efendiler, insanlara özgürlük adı altında yalnızlığı süsleyip vermekteler.
Yalnızlık vadeden bu efendiler elbette size 1+1 evler vermekte,
Siz çalışmasanız bile size maaş bağlar,
Size altınlar bilezikler,
Kim bilir belki de altından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacaklarınız cennetler verir,
Ve sizi daha sonra ALTIN VARAKLI SARAYLARINDA AĞIRLAR.
SARAY DEDİYSEK ADALET SARAYI,
1+1 DEDİYSEK CEZA EVİNDEKİ DAYALI DÖŞELİ SARAYI KASTETTİM..!!!
Dostlar,
Bu erkek veya kadının mücadelesi değildir. Bu kadın ve erkeğin meselesi de değildir.
Bu, anneleri veya babaları tarafından evlatlarının katili olanların meselesi de değildir.
Bu, daha yakın zamanda kendi tişörtüyle boğulmaya çalışılan,
Ve yaşama; anneye, babaya inatla tutunurken,
Annesi tarafından hâlâ nefes alıp verdiği, tepki verdiği fark edilen o yiğit çocuğun da meselesi de değil...
Bu azmettiricinin suçudur,
Bu, imam şahitliğinde nikahlanan, İsviçre medeni kanununa göre evlendiren, İtalyan ceza yasasına göre cezalandıran, Alman ceza muhakemesi kanununa göre yargılayan, Fransız idare hukukuna göre idare eden ve İslam hukukuna göre yas tertipleyen sistem ve kanun koyucuların suçudur.
Bunları düzeltmek için irade ve bilinç lazım. İradenin kadını erkeği olmaz, olamaz...
Bu sorunlar minik Yağmur’un sorunu olamaz, Bu "MAL MIYIM Kİ !? HACİZ İLE ALINIYORUM" diyen minik Yağmur kızımızın sorunu hiç olamaz.
Bu Hz. karar vericilerin, paralı askerleri olan haciz tugayının sorunu da değildir,
Bu, olsa olsa insanlığın derdi olmalıdır.
Bu hâlâ üç maymunu oynayanların problemidir.
Bu ağabeylerine yaranmanın sıkıntısıdır.
Bu Hollanda olmaya çalışıp kiliselerini satışa, tanrılarını ’da istirahate çıkaran zihniyetleri, ülkeme ithal edenlerin derdi değil.
Bu, önce özgürlük maskesi ile fıtratı bozup, eşcinsellik adı altında özgür, güçlü, eşit ve üstün cinsiyetler vadedip, ara formlar oluşturarak aileyi dejenere eden uyum yasa koyucuların ve destekçilerinin derdi de değil.
Bu hâlâ vicdanları olan, fıtratları kirlenmeyenlerin derdidir.
Bu rengârenk tişörtüyle vahşice karanlığa itilirken, ANNESİNİN GÖZÜNE BAKA BAKA VE YÜREĞİNDE BABASINI ÖZLEYE ÖZLEYE, KULAKLARI SAĞIR, EDEN “ANNE BEN SANA NE YAPTIM” diyen bir nidayı, bir figanı duyabilen kulakların derdidir.
Bu o korkunç sayhayı duyabilenlerin, “İnanan erkekler ve kadınlar, birbirlerinin velisidirler. İyiliği emreder, kötülükten menedenlerin" davasıdır.
Bu Yakup olabilenlerin, Yusuf’larının kokusunu kuyulardan alabilenlerin, gözleriyle değil yürekleriyle sevebilenlerin, güzelce sabredebilenlerin, kutlu bir bekleyiş içinde olanların derdidir.
Bu, Yakup olabilen babaların, İsmail olabilen çocukların davasıdır.
Bu, insan yüreği taşıyanların davasıdır.
Ya insan gibi mücadele eder inandığımız değerleri yaşarız
Ya da oturduğumuz yerden izler, onlar gibi inanır, deve kuşu misali başımızı toprağa gömeriz.
Saygılar...
Yazar: Dr. Uğur Balin
Yusuf’uma Hitaben (Yakup olmaya çalışan bir baba)
Kadın, erkek rolüne büründü.
Kurbanlık koçların, koyunların yerini kınalı kuzular ve aslan parçaları aldı.
Halkları için var olan devletlerin yerini, çıkarlar aldı.
Babalar ve annelerin eline öz evlatlarının kanı bulaştı.
Bu mücadele hepimizin....
Ailede miras yüzünden kardeşin kardeşe husumet beslemesinin sebebi yine kardeşlerin kendi değildir. Adalet ile hükmetmeyen bir babanın veya annenin eksikliğidir.
Bugün eşler ayrıldıktan sonra sistem onları düşmanlaştırmakta, adeta yalan ve iftirada yarıştırmakta,
Tavşana kaç, tazıya tut denmekte.
Ve bunun neticesinde ise sözüm ona Hz. karar vericiler, daha iyi iftira atan, daha çok yalancı şahit bulana "gel bakalım sana ödül verelim" demektedir.
Beyanı esas alıp "aferin sana, işi öğrenmişsin" demektedir.
Her başın sıkıştığında sana “şşşşttt, pışşşt “ bile dendiğinde ya da üzerine yüründüğünde biz yanınızdayız, Hızır gibi yetişelim, kocanı sokağa atalım, sizi koruyalım, sahip çıkalım ama siz de yalan konuşmaya devam edin...
Çocuğunuzu size sırf annesiniz diye size verelim, ama sakın haa babasına göstermeyin, gelirse yine bizi arayın biz o BABAYI HAKLARIZ O KİM Kİ !!.. Diyen sistemin ücretli köleleri haline getirilmiştir eşler.
Boşanmayı cazip kılan kapital efendiler, insanlara özgürlük adı altında yalnızlığı süsleyip vermekteler.
Yalnızlık vadeden bu efendiler elbette size 1+1 evler vermekte,
Siz çalışmasanız bile size maaş bağlar,
Size altınlar bilezikler,
Kim bilir belki de altından ırmaklar akan ve içinde ebedi kalacaklarınız cennetler verir,
Ve sizi daha sonra ALTIN VARAKLI SARAYLARINDA AĞIRLAR.
SARAY DEDİYSEK ADALET SARAYI,
1+1 DEDİYSEK CEZA EVİNDEKİ DAYALI DÖŞELİ SARAYI KASTETTİM..!!!
Dostlar,
Bu erkek veya kadının mücadelesi değildir. Bu kadın ve erkeğin meselesi de değildir.
Bu, anneleri veya babaları tarafından evlatlarının katili olanların meselesi de değildir.
Bu, daha yakın zamanda kendi tişörtüyle boğulmaya çalışılan,
Ve yaşama; anneye, babaya inatla tutunurken,
Annesi tarafından hâlâ nefes alıp verdiği, tepki verdiği fark edilen o yiğit çocuğun da meselesi de değil...
Bu azmettiricinin suçudur,
Bu, imam şahitliğinde nikahlanan, İsviçre medeni kanununa göre evlendiren, İtalyan ceza yasasına göre cezalandıran, Alman ceza muhakemesi kanununa göre yargılayan, Fransız idare hukukuna göre idare eden ve İslam hukukuna göre yas tertipleyen sistem ve kanun koyucuların suçudur.
Bunları düzeltmek için irade ve bilinç lazım. İradenin kadını erkeği olmaz, olamaz...
Bu sorunlar minik Yağmur’un sorunu olamaz, Bu "MAL MIYIM Kİ !? HACİZ İLE ALINIYORUM" diyen minik Yağmur kızımızın sorunu hiç olamaz.
Bu Hz. karar vericilerin, paralı askerleri olan haciz tugayının sorunu da değildir,
Bu, olsa olsa insanlığın derdi olmalıdır.
Bu hâlâ üç maymunu oynayanların problemidir.
Bu ağabeylerine yaranmanın sıkıntısıdır.
Bu Hollanda olmaya çalışıp kiliselerini satışa, tanrılarını ’da istirahate çıkaran zihniyetleri, ülkeme ithal edenlerin derdi değil.
Bu, önce özgürlük maskesi ile fıtratı bozup, eşcinsellik adı altında özgür, güçlü, eşit ve üstün cinsiyetler vadedip, ara formlar oluşturarak aileyi dejenere eden uyum yasa koyucuların ve destekçilerinin derdi de değil.
Bu hâlâ vicdanları olan, fıtratları kirlenmeyenlerin derdidir.
Bu rengârenk tişörtüyle vahşice karanlığa itilirken, ANNESİNİN GÖZÜNE BAKA BAKA VE YÜREĞİNDE BABASINI ÖZLEYE ÖZLEYE, KULAKLARI SAĞIR, EDEN “ANNE BEN SANA NE YAPTIM” diyen bir nidayı, bir figanı duyabilen kulakların derdidir.
Bu o korkunç sayhayı duyabilenlerin, “İnanan erkekler ve kadınlar, birbirlerinin velisidirler. İyiliği emreder, kötülükten menedenlerin" davasıdır.
Bu Yakup olabilenlerin, Yusuf’larının kokusunu kuyulardan alabilenlerin, gözleriyle değil yürekleriyle sevebilenlerin, güzelce sabredebilenlerin, kutlu bir bekleyiş içinde olanların derdidir.
Bu, Yakup olabilen babaların, İsmail olabilen çocukların davasıdır.
Bu, insan yüreği taşıyanların davasıdır.
Ya insan gibi mücadele eder inandığımız değerleri yaşarız
Ya da oturduğumuz yerden izler, onlar gibi inanır, deve kuşu misali başımızı toprağa gömeriz.
Saygılar...
Yazar: Dr. Uğur Balin
Yusuf’uma Hitaben (Yakup olmaya çalışan bir baba)
16 Yorum Yorum Yaz