İmamlara Kurulan Tuzaklar

cezaevi-2

İftira ile ceza alan bir imamın kızkardeşinden mektup var:

Ben 44 yaşında 3 çocuğu olan bir anneyim. 20 yıldır imamlık yapan bir de ikiz kardeşim var. 12 temmuz 2016 tarihinde kardeşimin imamlık yaptığı camide Kurân dersi verirken kitap dağıtmak üzere odasına giderken "biz size yardım edelim." diyen iki kız çocuğu (9-10 yaşlarında) arkasından koşarak gidiyorlar.

İmam odasını gören bir kamera var. Giriş çıkış 3 dakika 45 saniye. Kamere kayıtlarında var. 3 dakika sonra üçü de normal bir şekilde ellerinde kitaplarla odadan çıkıyorlar.

Ertesi gün çocuklardan birinin "hoca beni kucağına aldı, istismar etti." demesiyle kardeşimi tutukluyorlar. Kamera kayıtlarında her şey normal görünüyor. Orada öyle bir şey olsaydı kız ve arkadaşı gidip normal derse devam edebilirler miydi?

Babam imam emeklisi tabi bu olayı duyunca dünyası başına yıkılıyor. İki gün ablamın ve benim haberim olmuyor. İyi bir avukat tutun diyorlar. Biz ne bilelim iyi bir avukat nereden tutulur nasıl olur? "Ben inanmam kardeşim bunu yapmaz" diye ağlamaya başladım. Çünkü onu çok iyi tanıyorum.

Kardeşim iyi bir baba, iyi bir eş, iyi bir kardeş, hayırlı bir evlat. Boğazıma yumrular bir bir dizildi. Uykularım kaçtı.

Olayı 3-4 ay kimseye söyliyemedik. Nasıl söylenirki bu. İlk duruşması bir kaç ay sonra oldu. 12. Ağır ceza mahkemesine gittik.

Çocuk da oradaydı bir tane pedegogla birlikte. Pedegog çocuğa sürekli "şunları söyleyeceksin..." diye telkinlerde bulunuyordu. Feminist kadınlar ve CHP nin kadın kolları bir de Aylin Nazlıaka birlikte gelmişlerdi. O zaman anladım yargısız infaz olacağını.

Şahit dedikleri kız, şikayetçi kızın yakın arkadaşı ve komşuları olduğu için onun sözlerini teyit etmiş ilk ifadede. Sonra şahit kızın ailesi "bizim vicdanımız rahat değil" diye çocuğa doğruları söylemesini söylüyorlar, çocuk: "Öyle bir şey olmadı ben de odadaydım hoca hiçbir şey yapmadı" dedi fakat ilk ifade esas sayıldığı için kızın gerçekleri söylemesi bir işe yaramadı.

İlk defa kardeşimi kelepçeli orada gördüm. Çok üzülmüştüm. Nefes alamadığımı hissediyordum. Bekleme salonunda beklerken kardeşim hakkında konuşuyorlardı. Hiç haketmediği sözler duyuyordum. Babam işaret ederek sabret diyordu. Aslında onlara ve orada bulunanlara "benim kardeşim bunu yapmaz onu tanımıyorsunuz o harama el uzatmaz Allah'tan korkar." diye haykırmak istiyordum. Mahkeme 6 ay sonraya ertelendi.

Bütün düşüncelerimi gözden geçirdim. Kardeşim içki içmez, ilaç kullanmaz, madde bağımlısı değil, IQ sü düşük değil. Kardeşim nasıl olur da 3 dakika 45 saniyede hem kitapları ayırarak kızlara verir hem de bu suçu işler. Kızlardan birini odadan çıkarmaz ve kızı kendine şahit tutar.Kötü niyetli olsa diğer kızı dışarı çıkarır.

Sonra bu kızlar odadan kitaplarla dışarı çıkar. Arkadşlarına güle oynaya kitapları dağıtırlar. Bu hiç mümkün değil. Öyle bir şey yaşanmış olsaydı çocuklar o kadar normal davranamazlardı.

Hakim ve savcılar neden düşünemiyorlar. Aklım almıyor. Neden çekiniyorlar! Çocuk incelemeye alınmadı. Hiç bir şekilde ailesi incelenmedi. 7 yaşından beri Facebook ta dolaşan ve benim bakmaya haya ettiğim sitelere giren bir kız çocuğu. Cinsel takıntısı olup olmadığı bile araştırılmadı.

"Şüpheden sanık yararlanır" diye bir kanun ilkesi var. Bu bile dikkate alınmıyor. İstismarı yaptı kabul edilip ömürlük ceza veriliyor. Çocuklarda cinsel takıntı hastalığı olabileceği kimsenin aklına gelmiyor.

Camiide iki sınıf var. Biri aşağıda erkeklerin sınıfı. Diğeri yukarıda kızların sınıfı. Kardeşim müftülükten bayan kurân kursu hocası istemiyle dilekçe vermiş. Ama "yeterli personel yok" diye göndermemişler.

Erkeklere kendisi Kurân öğretirken, kızlara büyük ablalar cüz okutuyormuş. Kardeşim yargılanırken bunlar hiç dikkate alınmadı. Keşif yapılmadı, adli tıp raporu alınmadı, çocuğun takıntısı var mı yok mu incelenmedi.

Çocuğun babası annesini bıçakladığı için hapisteymiş. Belki inat olsun diye yaptı. Ben psikolog değilim hakim, savcı da değilim ama bunların hepsini düşünebiliyorum.

Aile bakanlığına gittim, olayı anlattım. Bana dediler ki "biz çocuk mağdurun yanındayız, size de Allah yardım etsin" Zaten nereye gittiysem ağlayarak geri döndüm. Herkes ön yargıyla yaklaşıyordu. Tabii onlar kardeşimi tanımıyorlardı. Onu tanıyan mahalleli hanımlar "Biz hocamıza soru sorduğumuzda yüzümüze bakmadan yere bakarak cevap verirdi o böyle şey yapmaz" diyorlar.

Şimdi iki insan düşünün; biri yaşadığı sürede her zaman lakayt, insanları hor gören, kararlarında tutarsız, saygısız, anne baba hakkı gözetmeyen, her zaman cinsel eylemi olan bir erkek, güven vermeyen bir insan. Diğeri çok iyi çevresinde sevilen bir kişi ailesine bağlı, dini değerlerine çok önem veren, kul hakkından korkan, anne babaya saygılı, en önemlisi zinanın haram olduğunu bilip göz zinasından bile sakınan bir kişi .

Birinci kişiye deseler bu adam şöyle bir suç işlemiş insan biraz düşünür, yapmış olabilir deriz.

İkinci adam için hemen hiç düşünmeden, yapmamıştır, deriz.

Oysa çevrede ve medyada hatta psikologlar ikinci adamın yapmış olacağına da hemen inanıyorlar. "Hiç kimseye güven kalmadı" deyip infaz ediyorlar. Peki nerede kaldı ön yargısız görüşler ve nerede kaldı iyi insanlara güven. Bunların hepsini öldürüyorlar Bunu da iğrenç bir iftirayla yapıyorlar.

Bir adam bir çocuğa taciz etmiş denilse hemen "asalım keselim" diyorlar. Kimsenin aklına belki bu adam yapmamıştır diye bir düşünce gelmiyor. Ön yargı var. Bu zamanda babana güvenme, kardeşine güvenme, amcana, dayına güvenme diyip insanlara güvensizlik aşılıyorlar. Herkes birbirinden şüphe ediyor.

Mahkemeler duruşmalar derken 2 sene sonra kardeşime ceza verildi. Bu süreç içerisinde nerye elimizi atsak boşa çıkıyordu. Seneler dile kolay geliyor. 2 sene, 5 sene, 15 sene gelin de bize sorun, eşine sorun, çocuklarına sorun. Eşi, evlatları tüm aile ona hasret.

Ben dedimki "kardeşim çıktığında 59 yaşında olacağım. Çocuklarım kendi yaşlarını hesapladılar. İki senedir gece uykularım Yok. Bu kanunlar sadece suçsuz insanları cezalandırmıyor. Bütün aile hatta bütün sülale ceza alıyor.

Kardeşime iftira atan kızın anneanesi kızın elinden tutup esnaflara “caminin imamı bu kızı ellemiş şimdi hapisteymiş” diye konuşuyormuş. Kız da bunun farkında bu da çocuk istismarına girmiyor mu? Daha önce de “oh işte hocanız hapisten çıkamadı, onu ben çıkartmadım" deyip mahallede nara atmış. Kızın ailesi şahitlik yapacak olanlara “CHP bizim arkamızda yoksa sizi de yakarız” diye tehdit etmiş.

Sadece kardeşim değil, başka imamlar da var kardeşim gibi. Sadece bizim tanıdığımız dört aile var. Diyanetin imamlara, hocaların birbirine sahip çıkmasını bekliyoruz. Hükümet yetkililerin kurulan bu tuzakları görüp kanunları düzenlemesini ve iftira atanlara ağır cezalar getirmesini bekliyoruz.

Kardeşimi delilsiz ispatsız yargıladılar, oysa suçsuzluk ispatlanmaz, suç ispatlanır.

Şimdi soruyorum,

Savcılarım, Hakim Abilerim, Bakanlar ve Milletvekillerim!

Kesin delil olmadan, ortada suç var mı yok mu, araştırılmadan sadece kanun üzerinden, çocuğun sözlerinden ömürlük cezalar verilmesi doğru mu?

Milletvekillerim! Suçları ceza artırımıyla önleyebilir misiniz? Bu kanunları çıkartırken iyi, çok iyi düşünün yoksa ahirette bunun hesabını veremezsiniz.

Not: Yazıda bahsi geçen İmam kardeşimizin cezaevinden gönderdiği mektup.

http://www.cocukaile.net/cezaevinden-mektup-var/


Bunlar da ilginizi Çekebilir

24 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz