En Büyük Kariyer

Ne anlamsız gelmişti kimilerine: mühendislik diploması, pek çok iş teklifi, üzerine yüksek lisans, yılları alan iş deneyimi, ama sonrasında doğum sonrası çalışmamak… Ne alaycı sözlerle yargılandım en kariyerli kişiler tarafından, belki de biraz tembel, biraz da çağdışı sayıldım.

Ne iş yaptığımı soranlara “Bebek Mühendisiyim.” dedim, “Nerede çalışıyorsun?” diyene “Ev Tekstil “ cevabını verdim. Anlatmaya çalıştım aslında evde olmanın boş durmak demek olmadığını ama hiç bir zaman bilemedim ne kadar başarılı olabildim?

Evden kaçarcasına çıkmak, bir yerlerde çalışıyor sayılmak ne hoş bir duyguydu oysa. Çalışan kadın olmak bir itibardı, ama ben anneliği en büyük kariyer saydım.

Elime doğmuştu çünkü minik bir yavru… Doğumunun ilk saniyelerinde benim koynumda huzur duymuştu; sıcaklığı ve midesine gidecek ilk yudumu benim vücudumda bulmuştu. Ben onu 7 gün 24 saat emzirmeyi seçtim. Geceleri bel ve sırt ağrılarından dinlenememek pahasına da olsa, 2 yıl doyasıya beslemeyi vazife bildim, sosyal ortamlarda sefa sürememek ve çay içememek uğruna da olsa. O, Allah’ın onun için verdiği sütleri içtikçe ben doydum…

Onun evinde en rahat olması adına, onu serbest bırakmayı ve gerek olmadıkça müdahale etmemeyi doğru bildim. Doğal gelişimine güvenip, hiçbir konuda zorlamamayı seçtim.

“Anne” dediği ve anne bildiği bendim. Benim annemin onu ne kadar çok sevse de ancak ona anneanne olabileceğinin, ya da bir başka insanın ona iyi bakabileceğinin fakat benim gibi bakamayacağının farkında olarak, her daim yanında olayım istedim.

Üst komşudan gelen matkap sesinden korktuğunda benim kucağımda teselli bulsun istedim, ya da köpek havlamalarından bana sığınsın… Hastayken ateşini ölçenin ve başında bekleyenin ben olmam gerektiğini düşündüm.

Her sıkıldığı anı ona oyun haline dönüştürmeyi denedim. İstediği kraker yanımda olmadığında, hayali krakerler uzatarak onu eğlendirdim. Alışveriş merkezlerinde tuhaf bakışlara rağmen saklandım sütunların arkasına, ta ki o beni bulana dek… Koşturdum önü sıra mağazaların arasında, “Şu kadına bak koskoca haliyle…” diyen gözleri hiç umuruma katmamayı seçtim.

Zor anlarım oldu elbette, ama sinir krizlerinden çılgına döndüklerim hiç olmadı. Gözlerimden akan yaşlar hep, annelik duygusunun içimde bir yerlere sığamayıp taşanlarıydı…

Nasıl da şükrediyorum her anında yanında olabildiğim için… Sabah ayrı bir tadı var yanaklarının, akşamları daha bir başka… Gülen yüzünün her kıvrımını aldım ezberime, sanki bir şiir gibi kızımın güzel yüzü... En sevdiğim mısralar onda…

Her uyku sonrası uyanıp da, onun o güzel masum yüzünü görünce yenileniyorum ben, hayata yeniden bağlanıyorum adeta… Bütün yorgunluklarım onun “annem” deyişinde son buluyor.

Anne olduğumda anladım ki, annelik büyük bir şey... Hem de çok büyük… Önümdeki bütün tartılarda ağır basıyor… Bir kefesinde kariyer var, yanında çok para, güzel itibarlı sözler, ev, araba… Ama karşı tarafa ne koyarsanız koyun, benim tartımda hep annelik tarafı ağır basıyor…

Dedim ya ben anneliği en büyük kariyer saydım…


Bunlar da ilginizi Çekebilir

14 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz