Erkeklik Adım Adım Bitiriliyor mu?
- 21-01-2012
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Sema Maraşlı
Küresel güçler, tüm dünyada cinsiyetsizliği yaygınlaştırmak için erkekleri hedef aldı. Pek çok Avrupa ülkesi ve ABD "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" adı altında cinsiyetsizliği yaygınlaştıran politikaları uyguluyor.
Bir taraftan da insaf sahibi yazarlar, bilim insanları erkekliğin nasıl tüketildiğini anlatarak toplumu uyandırmaya çalışıyorlar.
Dr. Helen Fisher "Birinci Cinsiyet" adlı kitabında “Kız çocuklar sevilmek, erkek çocuklar saygı duyulmak isterler. Saygı ihtiyacı erkekliğin temelinde vardır." diyor. Dr. Fisher' in "Kadın dernekleri; kızların başarısı için okullara para akıtarak, eğitimi kızların lehine çevirdiler ve bu da erkeklerin okul başarısını düşürdü. Kızlar lehine yapılan değişiklikler, erkek çocuklara karşı olumsuz ayrımcılıktır." diyor.
Erkek Olmanın Tehlikeleri: "Erkek Olma Ayrıcalığı Masalına Rağmen Hayatta Kalmak" kitabının yazarı psikolog Herb Goldberg "Amerikalı erkekler nesli tükenme tehlikesi olan bir tür müdür? diye soruyor. Cevabı "Kesinlikle evet! Erkekler kendilerini fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak imha etmekteler."
"Babasız Amerika" adlı kitabın yazarı David Blankenhorn “ABD gittikçe babasız bir toplum haline geliyor. Bir önceki nesilde Amerikalı bir çocuğun, babası ile birlikte büyüyeceğini düşünmesi normaldi. Bugün ise bunun tersini beklemesi, oldukça mantıklı görünüyor. Erkekler kocalık ve babalık rollerinden koptukça, ekmek parası kazanmak, koruyuculuk, bakıp büyütmek, öğretmenlik, kılavuzluk gibi rolleri yerine getirmek için gerekli dürtüyü de kaybediyorlar. "
Susan Faludi, "Sertleşmiş Amerikan Erkeğinin İhaneti” adlı kitabında "Erkeğin çıkmazda olma duygusuna değiniyor." Faludi’nin Amerikalı erkekler hakkındaki çalışmasının temelinde şu soru soruluyor: “Eğer erkekler sıkça söylendiği gibi hükmeden cins iseler, neden bu kadar çok erkek, kendilerine hükmedildiği ve hayat tarafından ezildiklerini hissediyor?”
Susan Faludi "Kendimi hadım edilmiş hissediyorum." diyen erkeklerin erkek stresi, utancı, depresyonu ve şiddetinin, erkeklerin şahsi birer sorunu olmayıp, uğradıkları "sosyal ihanetin" bir ürünü olduğu sonucuna varıyor.
"Erkek Çocuk Mucizesi" adlı kitabın yazarı psikolog Michael Gurian "Kızların yaşadıkları, erkeklerden daha kötüdür, demek olaya at gözlüğü ile bakmaktır." diyor.
Dr Devra Lee Davis kitabının “Erkekleri Kurtarın” adlı bölümünde, erkeklerin baba olmakta giderek daha çok zorlandığını ve erkeklerin gerçek bir gerileme içinde olduğunu vurguluyor. "Erkekler toplumdaki önemli rollerini kaybettikçe, fiziksel olmasa bile psikolojik olarak tükenmiş olacaklardır." diyor.
ABD Eğitim Bakanlığı ve dünyanın değişik yerlerindeki birçok üniversitede yapılan çalışmalardan elde edilen veriler, erkeklerin eğitimde geri kaldıklarını gösteriyor.
Kur'an-ı Kerîm de Hz. Musa peygamberin kıssasını anlatılır. Firavun iktidarını kaybetmemek için her doğan erkek çocuğunu öldürmeye başlar; fakat muvaffak olamaz. Kur'an-ı Kerim bir tarih kitabı değildir, kıyamete kadar yaşanacak pek çok olaya işaret vardır.
Günümüzde erkekler fiziksel olarak öldürülmüyor fakat farklı taktiklerle psikolojik olarak erkeklik bitirilmeye çalışılıyor.
Önce "kadın hakları" üzerinden kapitalist sistemin günahı tüm erkeklerin üzerine yıkıldı. Sanayi devrimi sonrası kadın iş gücünden ucuz olarak faydalanan kapitalist sistem kasasını doldururken, onların yaptıkları haksızlıklara karşı durmak isteyen kadınlar, feminizm ideolojisine kendilerini kaptırarak, sistemi eleştirmek için yola çıkmışken oyuna geldiler ve sistemin onlara suçlu diye gösterdiği erkekleri hedef aldılar.
Kadın ve erkek arasında eşit olmayan ücret sistemi üzerinden başlayan feminizm hareketi günümüzde bir erkek düşmanlığına dönüşmüş durumda.
Geçmişte eşit olmayan ücret üzerinden erkekliğe küfreden feministler bugün "kadına şiddet" üzerinden yine gerçek suçluları görmeyerek erkeklere saldırmaya devam ediyorlar. Katil ve canilerin suçu tüm erkeklerin üzerine yıkılıyor.
Sonra romantizm rüzgarları estirildi. Yazılı ve görsel basın aracılığı ile; gazeteler, dergiler, romanlar, filmler, diziler erkeklere: "Şöyle romantik olacaksın, böyle romantik olacaksın, kadını mutlu etmek senin görevin" dediler. Bu söylemler kadınların erkeklerden beklentisi artırdı.
Kadınların beklentilerini karşılayamayan erkekler, kadınları mutlu edemeyen odunlar olarak etiketlendi. Erkekler üzerinde suçluluk psikolojisi oluşturuldu.
Başka bir taraftan moda adı altında kadınları giyim konusunda istedikleri kıvama getirirken, erkek kıyafetleri de yavaş yavaş bozulmaya başladı.
Bir taraftan da ekin bozuldu. Genetiği bozulmuş gıdalar, östrojen yüklü yiyecek ve içecekler erkekleri olumsuz etkiledi.
Erkeklerin aleyhine yapılan kanunlar ve daha pek çok şey...
Sinsi bir oyun sahnelendiği için erkeklerin çoğu yapılanları fark etmiyorlar. Fakat onlar fark etmese de bu oyunlar onların hormon sistemini bozuyor.
Erkeği erkek yapan hormon "testosteron" sadece bir cinsiyet hormonu değildir; erkeğe taşıdığı cinsiyetin özellikleri de bu hormonla yüklenmiştir. Erkeğin cinselliği, sakalı, bıyığı, kası, gücü, korumacılığı, cesareti, neşesi, özgüveni, düşünce ve duygularla ilgili erkeksi bakış açısı bu hormonun denetimindedir.
Testosteron ile ilgili en önemli bilgi; testosteron seviyesi davranışı etkiliyor; davranış da testosteron seviyesini etkiliyor. Testosteronu düşen erkeklerin cinsel arzuları azalıyor; bunun yanında yorgun, sabırsız, alıngan, gergin, öz güvenleri az, depresyona meyilli oluyorlar, kolay boyun eğiyorlar.
Testosteronu en çok etkileyen şey erkeğin statüsünün özgüvenine yansıması: Erkek değer görmediğinde testosteronu düşüyor, değer gördüğünde yükseliyor. Kazanınca yükseliyor, kaybedince düşüyor.
Erkeğin evinde gördüğü değer, testosteron hormonunu etkiliyor. Annesi, karısı ya da çocukları tarafından değer gören, saygı duyulan erkeğin özgüveni yerinde oluyor, bu da erkeklik hormonunu artırıyor.
Erkeğin iş hayatındaki kazancı ve başarısı da testosteronu artırıyor. Erkek az kazansa ya da düşük statülü bir işe sahip olsa bile ailesi tarafından takdir görüyorsa; erkeklik hormonu düzgün çalışıyor. Testosteronu normal seviyelerde olan erkek; ailesine karşı korumacı, neşeli, cesaretli ve kontrollü oluyor.
Aşağılanan ve değer görmeyen erkeğin testosteronu düşünce psikolojisi bozuluyor.
Özellikle son yıllarda artan erkek düşmanlığı pek çok erkeğin kendi ailesi tarafından da hakaret görmesine sebep oluyor. Bu da erkeğin cinsiyetinden utanmasına ve kadın düşmanlığına dönüşüyor.
Erkekliği bitirmek için yapılan çalışmaların neticeleri: şiddetin artması, bekarlığın kutsanması, boşanma ve aldatmaların artması, eşcinselliğin yaygınlaşması... gibi olumsuz etkiler toplumları büyük bir yıkıma götürüyor.
Son yıllarda her şey erkeklerin aleyhine işliyor. Fıtrata karşı yapılan saldırı erkeklik üzerinden yapılıyor. Maksat cinsiyetsiz bir toplum ve yeni dünya düzeni.
Bir taraftan da insaf sahibi yazarlar, bilim insanları erkekliğin nasıl tüketildiğini anlatarak toplumu uyandırmaya çalışıyorlar.
Dr. Helen Fisher "Birinci Cinsiyet" adlı kitabında “Kız çocuklar sevilmek, erkek çocuklar saygı duyulmak isterler. Saygı ihtiyacı erkekliğin temelinde vardır." diyor. Dr. Fisher' in "Kadın dernekleri; kızların başarısı için okullara para akıtarak, eğitimi kızların lehine çevirdiler ve bu da erkeklerin okul başarısını düşürdü. Kızlar lehine yapılan değişiklikler, erkek çocuklara karşı olumsuz ayrımcılıktır." diyor.
Erkek Olmanın Tehlikeleri: "Erkek Olma Ayrıcalığı Masalına Rağmen Hayatta Kalmak" kitabının yazarı psikolog Herb Goldberg "Amerikalı erkekler nesli tükenme tehlikesi olan bir tür müdür? diye soruyor. Cevabı "Kesinlikle evet! Erkekler kendilerini fiziksel, duygusal ve psikolojik olarak imha etmekteler."
"Babasız Amerika" adlı kitabın yazarı David Blankenhorn “ABD gittikçe babasız bir toplum haline geliyor. Bir önceki nesilde Amerikalı bir çocuğun, babası ile birlikte büyüyeceğini düşünmesi normaldi. Bugün ise bunun tersini beklemesi, oldukça mantıklı görünüyor. Erkekler kocalık ve babalık rollerinden koptukça, ekmek parası kazanmak, koruyuculuk, bakıp büyütmek, öğretmenlik, kılavuzluk gibi rolleri yerine getirmek için gerekli dürtüyü de kaybediyorlar. "
Susan Faludi, "Sertleşmiş Amerikan Erkeğinin İhaneti” adlı kitabında "Erkeğin çıkmazda olma duygusuna değiniyor." Faludi’nin Amerikalı erkekler hakkındaki çalışmasının temelinde şu soru soruluyor: “Eğer erkekler sıkça söylendiği gibi hükmeden cins iseler, neden bu kadar çok erkek, kendilerine hükmedildiği ve hayat tarafından ezildiklerini hissediyor?”
Susan Faludi "Kendimi hadım edilmiş hissediyorum." diyen erkeklerin erkek stresi, utancı, depresyonu ve şiddetinin, erkeklerin şahsi birer sorunu olmayıp, uğradıkları "sosyal ihanetin" bir ürünü olduğu sonucuna varıyor.
"Erkek Çocuk Mucizesi" adlı kitabın yazarı psikolog Michael Gurian "Kızların yaşadıkları, erkeklerden daha kötüdür, demek olaya at gözlüğü ile bakmaktır." diyor.
Dr Devra Lee Davis kitabının “Erkekleri Kurtarın” adlı bölümünde, erkeklerin baba olmakta giderek daha çok zorlandığını ve erkeklerin gerçek bir gerileme içinde olduğunu vurguluyor. "Erkekler toplumdaki önemli rollerini kaybettikçe, fiziksel olmasa bile psikolojik olarak tükenmiş olacaklardır." diyor.
ABD Eğitim Bakanlığı ve dünyanın değişik yerlerindeki birçok üniversitede yapılan çalışmalardan elde edilen veriler, erkeklerin eğitimde geri kaldıklarını gösteriyor.
Kur'an-ı Kerîm de Hz. Musa peygamberin kıssasını anlatılır. Firavun iktidarını kaybetmemek için her doğan erkek çocuğunu öldürmeye başlar; fakat muvaffak olamaz. Kur'an-ı Kerim bir tarih kitabı değildir, kıyamete kadar yaşanacak pek çok olaya işaret vardır.
Günümüzde erkekler fiziksel olarak öldürülmüyor fakat farklı taktiklerle psikolojik olarak erkeklik bitirilmeye çalışılıyor.
Önce "kadın hakları" üzerinden kapitalist sistemin günahı tüm erkeklerin üzerine yıkıldı. Sanayi devrimi sonrası kadın iş gücünden ucuz olarak faydalanan kapitalist sistem kasasını doldururken, onların yaptıkları haksızlıklara karşı durmak isteyen kadınlar, feminizm ideolojisine kendilerini kaptırarak, sistemi eleştirmek için yola çıkmışken oyuna geldiler ve sistemin onlara suçlu diye gösterdiği erkekleri hedef aldılar.
Kadın ve erkek arasında eşit olmayan ücret sistemi üzerinden başlayan feminizm hareketi günümüzde bir erkek düşmanlığına dönüşmüş durumda.
Geçmişte eşit olmayan ücret üzerinden erkekliğe küfreden feministler bugün "kadına şiddet" üzerinden yine gerçek suçluları görmeyerek erkeklere saldırmaya devam ediyorlar. Katil ve canilerin suçu tüm erkeklerin üzerine yıkılıyor.
Sonra romantizm rüzgarları estirildi. Yazılı ve görsel basın aracılığı ile; gazeteler, dergiler, romanlar, filmler, diziler erkeklere: "Şöyle romantik olacaksın, böyle romantik olacaksın, kadını mutlu etmek senin görevin" dediler. Bu söylemler kadınların erkeklerden beklentisi artırdı.
Kadınların beklentilerini karşılayamayan erkekler, kadınları mutlu edemeyen odunlar olarak etiketlendi. Erkekler üzerinde suçluluk psikolojisi oluşturuldu.
Başka bir taraftan moda adı altında kadınları giyim konusunda istedikleri kıvama getirirken, erkek kıyafetleri de yavaş yavaş bozulmaya başladı.
Bir taraftan da ekin bozuldu. Genetiği bozulmuş gıdalar, östrojen yüklü yiyecek ve içecekler erkekleri olumsuz etkiledi.
Erkeklerin aleyhine yapılan kanunlar ve daha pek çok şey...
Sinsi bir oyun sahnelendiği için erkeklerin çoğu yapılanları fark etmiyorlar. Fakat onlar fark etmese de bu oyunlar onların hormon sistemini bozuyor.
Erkeği erkek yapan hormon "testosteron" sadece bir cinsiyet hormonu değildir; erkeğe taşıdığı cinsiyetin özellikleri de bu hormonla yüklenmiştir. Erkeğin cinselliği, sakalı, bıyığı, kası, gücü, korumacılığı, cesareti, neşesi, özgüveni, düşünce ve duygularla ilgili erkeksi bakış açısı bu hormonun denetimindedir.
Testosteron ile ilgili en önemli bilgi; testosteron seviyesi davranışı etkiliyor; davranış da testosteron seviyesini etkiliyor. Testosteronu düşen erkeklerin cinsel arzuları azalıyor; bunun yanında yorgun, sabırsız, alıngan, gergin, öz güvenleri az, depresyona meyilli oluyorlar, kolay boyun eğiyorlar.
Testosteronu en çok etkileyen şey erkeğin statüsünün özgüvenine yansıması: Erkek değer görmediğinde testosteronu düşüyor, değer gördüğünde yükseliyor. Kazanınca yükseliyor, kaybedince düşüyor.
Erkeğin evinde gördüğü değer, testosteron hormonunu etkiliyor. Annesi, karısı ya da çocukları tarafından değer gören, saygı duyulan erkeğin özgüveni yerinde oluyor, bu da erkeklik hormonunu artırıyor.
Erkeğin iş hayatındaki kazancı ve başarısı da testosteronu artırıyor. Erkek az kazansa ya da düşük statülü bir işe sahip olsa bile ailesi tarafından takdir görüyorsa; erkeklik hormonu düzgün çalışıyor. Testosteronu normal seviyelerde olan erkek; ailesine karşı korumacı, neşeli, cesaretli ve kontrollü oluyor.
Aşağılanan ve değer görmeyen erkeğin testosteronu düşünce psikolojisi bozuluyor.
Özellikle son yıllarda artan erkek düşmanlığı pek çok erkeğin kendi ailesi tarafından da hakaret görmesine sebep oluyor. Bu da erkeğin cinsiyetinden utanmasına ve kadın düşmanlığına dönüşüyor.
Erkekliği bitirmek için yapılan çalışmaların neticeleri: şiddetin artması, bekarlığın kutsanması, boşanma ve aldatmaların artması, eşcinselliğin yaygınlaşması... gibi olumsuz etkiler toplumları büyük bir yıkıma götürüyor.
Son yıllarda her şey erkeklerin aleyhine işliyor. Fıtrata karşı yapılan saldırı erkeklik üzerinden yapılıyor. Maksat cinsiyetsiz bir toplum ve yeni dünya düzeni.
12 Yorum Yorum Yaz