Evliliğin Yıkıcı Üçlüsü
- 13-10-2016
- KATEGORİ Evlilik Hayatı
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Şiddetli kavga, uzun küsme ve cinsel uzaklaşma üçlüsü bir araya geldiğinde, evliliğe oldukça yıkıcı bir etki gösteriyor. Bir çift düşünün, sık ve her seferinde şiddetli kavga ediyorlar, kavgadan sonra da uzun süre küsüyorlar.
Küslükleri günlerce, bazen haftalarca sürüyor. Bu dönemde cinsel hayatları da duruyor hatta yataklarını ayırıyorlar. Her bir döngü 7 günlerini alsa, ayda iki kez aynı şeyi yaşasalar, ayın yarısı kavgalı, küs ve cinsel olarak birbirlerinden uzak geçirmiş oluyorlar.
Bu üç halin eş zamanlı bir arada olması evlilik ilişkisine yıkıcı etki göstereceği açık bir durum. Aslında, bu üç halin en şiddetli hallerinin eş zamanlı olması zorunlu değil. Çünkü eşler şiddetli kavga etse bile, küsmeyip cinsel hayatlarını durdurmayabilirler. Veya kısa küsüp, yataklarını ayırmayabilirler.
Şiddetli kavga edenler
Eşler arasında bazı konularda uyuşmazlık olması ve sorun yaşanması nerdeyse kaçınılmaz. İyi evliliklerde de eşler arasında uyuşmazlıklar var. Hatta uyuşmazlık olmasını iyi bir şey olarak bile kabul edebiliriz. Çünkü bu durum eşlerin kendilerini ifade ettiklerini, sorunları dile getirdiklerini, sahici ve adil bir ilişki aradıklarını gösterir.
İyi evliliklerde eşler; hafif, ılımlı, yıkıcı olmayan, iz bırakmayan tarzda tartışıyorlar. Evlilikleri kötü olan eşler ise fena halde kavga ediyorlar. Kötü kavgalarda genellikle üç unsur birlikte oluyor: İncitici sözler, öfke ve aşağılama gibi yoğun duygu aktarımı ve birbirlerini itme, etini sıkma, vurma gibi fiziksel şiddet.
Uzun süre küsenler
Küsmeye eğilimimiz bir nevi mizaç özelliğimiz. Her birimizin küsmeye eğilimi birbirimizden farklı. Çan eğrisinin bir ucundaki kişiler fena halde küsebiliyorken, çan eğrisinin diğer ucundakiler ise küsülü olmaya dayanamıyor.
Eğer iki eşin de küsme eğilimi oldukça yüksek ise, eşlerin uzun küslükler yaşaması oldukça muhtemel. Bu çiftler haftalarca küs kalıp ev içinde birbiriyle etkileşim olmaksızın yaşayabiliyorlar.
Cinsellikten uzaklaşanlar
Eşler arasında cinsel yaşantı dinin helal kılıp teşvik ettiği, kültürün meşru bulup onayladığı, psikolojinin olumlu ruh sağlığı kriteri gördüğü bir mesele. Yani nereden bakarsanız bakın eşler arası cinselliğe olumlu, destekleyici, teşvik edici bir tutum var.
Cinsellik evliliğin tadı tuzu. Cinsel ilişki hem sevginin ifadesi hem de sevgi üretici. İki taraf için de hoş bulunan bir cinsellik, evliliği koruyan ve onaran bir fonksiyon gösterir. İyi bir cinsel hayat eşler arası duygusal bağı arttırır. Cinsellikte uyum olmadığında ise evlilik ilişkisi zarar görebilir.
Kavga edip, küsen çiftler genellikle cinsel olarak da birbirinden uzaklaşma eğiliminde oluyor. Küsen ve uzaklaşan eşlerin barışması ve yakınlaşması kolay değil, aksine zor bir süreç. Eşlerin esnek olması, inatlaşmaması ve adım atabilmesi gibi kişilik özellikleri gerektiriyor. Kadınların “önce duygusal olarak barışma, sonra cinsellik yaşama eğiliminde olması”, erkeklerin ise “cinsel yaşantıyı barışmanın kendisi olarak algılamaya eğilimli olması” barışma sürecini daha zora sokuyor. Bu sebeple cinsel olarak uzaklaşmış eşlerin yeniden cinsellik yaşaması bazı çiftler için oldukça zor bir hale geliyor.
Yıkıcı üçlünün kısırdöngüsü kırılmalı
Şiddetli kavga, uzun küsme ve cinsel uzaklaşma üçlüsü bir araya geldiğinde eşler için tehlike çanları çalıyor demektir. Bu üçlü birbirlerini dinamik bir şekilde etkileyerek, her birinin çarpan etkisini yükselterek evliliği harap edebiliyor.
Bu üçlünün oluşturduğu kısırdöngüyü kırmak gerekir. Şiddetli kavgayı tartışmaya döndürmeye, uzun küsme süresini kısaya, cinsel uzaklaşmayı da yakınlaşmaya dönüştürmenin çabası içinde olmak gerekli. Bu çaba gösterilmediğinde, bu yıkıcı üçlü bir evliliği ağır hasar verebilir.
Medamin Yanık/ Star Gazetesi
Küslükleri günlerce, bazen haftalarca sürüyor. Bu dönemde cinsel hayatları da duruyor hatta yataklarını ayırıyorlar. Her bir döngü 7 günlerini alsa, ayda iki kez aynı şeyi yaşasalar, ayın yarısı kavgalı, küs ve cinsel olarak birbirlerinden uzak geçirmiş oluyorlar.
Bu üç halin eş zamanlı bir arada olması evlilik ilişkisine yıkıcı etki göstereceği açık bir durum. Aslında, bu üç halin en şiddetli hallerinin eş zamanlı olması zorunlu değil. Çünkü eşler şiddetli kavga etse bile, küsmeyip cinsel hayatlarını durdurmayabilirler. Veya kısa küsüp, yataklarını ayırmayabilirler.
Şiddetli kavga edenler
Eşler arasında bazı konularda uyuşmazlık olması ve sorun yaşanması nerdeyse kaçınılmaz. İyi evliliklerde de eşler arasında uyuşmazlıklar var. Hatta uyuşmazlık olmasını iyi bir şey olarak bile kabul edebiliriz. Çünkü bu durum eşlerin kendilerini ifade ettiklerini, sorunları dile getirdiklerini, sahici ve adil bir ilişki aradıklarını gösterir.
İyi evliliklerde eşler; hafif, ılımlı, yıkıcı olmayan, iz bırakmayan tarzda tartışıyorlar. Evlilikleri kötü olan eşler ise fena halde kavga ediyorlar. Kötü kavgalarda genellikle üç unsur birlikte oluyor: İncitici sözler, öfke ve aşağılama gibi yoğun duygu aktarımı ve birbirlerini itme, etini sıkma, vurma gibi fiziksel şiddet.
Uzun süre küsenler
Küsmeye eğilimimiz bir nevi mizaç özelliğimiz. Her birimizin küsmeye eğilimi birbirimizden farklı. Çan eğrisinin bir ucundaki kişiler fena halde küsebiliyorken, çan eğrisinin diğer ucundakiler ise küsülü olmaya dayanamıyor.
Eğer iki eşin de küsme eğilimi oldukça yüksek ise, eşlerin uzun küslükler yaşaması oldukça muhtemel. Bu çiftler haftalarca küs kalıp ev içinde birbiriyle etkileşim olmaksızın yaşayabiliyorlar.
Cinsellikten uzaklaşanlar
Eşler arasında cinsel yaşantı dinin helal kılıp teşvik ettiği, kültürün meşru bulup onayladığı, psikolojinin olumlu ruh sağlığı kriteri gördüğü bir mesele. Yani nereden bakarsanız bakın eşler arası cinselliğe olumlu, destekleyici, teşvik edici bir tutum var.
Cinsellik evliliğin tadı tuzu. Cinsel ilişki hem sevginin ifadesi hem de sevgi üretici. İki taraf için de hoş bulunan bir cinsellik, evliliği koruyan ve onaran bir fonksiyon gösterir. İyi bir cinsel hayat eşler arası duygusal bağı arttırır. Cinsellikte uyum olmadığında ise evlilik ilişkisi zarar görebilir.
Kavga edip, küsen çiftler genellikle cinsel olarak da birbirinden uzaklaşma eğiliminde oluyor. Küsen ve uzaklaşan eşlerin barışması ve yakınlaşması kolay değil, aksine zor bir süreç. Eşlerin esnek olması, inatlaşmaması ve adım atabilmesi gibi kişilik özellikleri gerektiriyor. Kadınların “önce duygusal olarak barışma, sonra cinsellik yaşama eğiliminde olması”, erkeklerin ise “cinsel yaşantıyı barışmanın kendisi olarak algılamaya eğilimli olması” barışma sürecini daha zora sokuyor. Bu sebeple cinsel olarak uzaklaşmış eşlerin yeniden cinsellik yaşaması bazı çiftler için oldukça zor bir hale geliyor.
Yıkıcı üçlünün kısırdöngüsü kırılmalı
Şiddetli kavga, uzun küsme ve cinsel uzaklaşma üçlüsü bir araya geldiğinde eşler için tehlike çanları çalıyor demektir. Bu üçlü birbirlerini dinamik bir şekilde etkileyerek, her birinin çarpan etkisini yükselterek evliliği harap edebiliyor.
Bu üçlünün oluşturduğu kısırdöngüyü kırmak gerekir. Şiddetli kavgayı tartışmaya döndürmeye, uzun küsme süresini kısaya, cinsel uzaklaşmayı da yakınlaşmaya dönüştürmenin çabası içinde olmak gerekli. Bu çaba gösterilmediğinde, bu yıkıcı üçlü bir evliliği ağır hasar verebilir.
Medamin Yanık/ Star Gazetesi
0 Yorum Yorum Yaz