Feminizm: Bir Menfaat ve Münafıklık Hareketi
- 19-12-2016
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Sema Maraşlı
Bir İslam ülkesi olarak maalesef ki Batı toplumlarının problemlerinden kendimizi koruyamamışız. Sadece azıcık daha iyiyiz. Fakat onların boğuştuğu dertlerle bizler de boğuşmak zorunda kalıyoruz.
Oysa bizim, mükemmel bir dinimiz var; bizi o sıkıntılardan koruyacak. Dinimizin yeterince kıymetini bilmediğimiz ve teknoloji olarak bizden ileride olan Batı uygarlığına hayranlığımız sebebi ile onların mikroplarını ve hastalıklarını bizler de alıyoruz.
Müslüman bir ülkede feminizme hiçbir şekilde ihtiyaç yok. Batı ülkelerinde feminizm hareketinin çıkış amacında onlar bakımından haklılık vardı.
Hıristiyan din adamları Hz. Âdem'in karısı tarafından kandırılarak yasak meyveyi yediğine inandıkları için yüzyıllar boyunca insanın cennetten çıkarılmasının sorumluluğunu kadına yüklemiş ve kadını bir şeytan gibi görmüşler.
Bu yüzden de kadınlar Batı toplumunda çok ezilmiş, aşağılanmış, sömürülmüş. Batı'da kadınlar bazı haklar elde etmek için bu mücadeleye ihtiyaç duydular ve pek çok haklar elde ettiler. Gelinen noktada ise artık feminizme ihtiyaçları kalmadı, fakat feministler çalışmalarına son hız devam ediyorlar.
Kadınlar fazlasıyla haklar elde ettiler hatta erkeklerin haklarını da gasp ediyorlar ve buna hakları varmış gibi davranıyorlar. Zira feminizmin hak davası artık bir menfaat davasına dönüşmüş durumda.
İslam toplumlarında kadın her zaman kıymetli olmuştur. Dinimiz kadına gerekli haklarını vermiştir. Bazı İslam ülkelerinde kadına haksızlık yapılıyorsa, bu dinimizden kaynaklanan bir eksiklik değil, yanlış politikalardan kaynaklanan hatalardır, Yanlış uygulamalar ise çözümden çok problem üreten Batı kanunları ile değil, kendi dinimizin kıymetli kaynaklarından çıkarılmalı.
Fakat maalesef ki Müslüman kadınlar, feminizme pek bir sahip çıktılar. Açıkça feminist olanlar, feminist fikirlerden faydalanılması gerektiğini söyleyenler var. Bir de gizli feministler var. Feminizmin bütün fikirlerini kabul ediyorlar fakat feminist olduklarını kabul etmiyorlar. "Biz feminist değiliz. kadın haklarını savunuyoruz." diyorlar.
Bu kadınlar hem dinin nimetlerinden, aile kurumunun sıcaklığından, hem de feminizmin nefse hitap eden yönlerinden faydalanmak istiyorlar. Sorarsanız feminist değiller; fakat kadınlar ve erkeklerle ilgili söylemlerine baktığınızda fikirlerinin feminizmden devşirme olduğu görülüyor. Boş yere "Biz sadece kadın haklarını savunuyoruz." diye kimseyi kandırmaya çalışmasınlar.
Açık ya da gizli fark etmez, bakalım Müslüman feminist olabilir mi? Feminizmin fikirleri ile hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim âyetlerini bir karşılaştıralım. Bakalım ne kadar uyuşuyor?
"Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri arzulamayın, erkeklere kendi kazandıklarından bir pay olduğu gibi, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. Allah’ın lütfundan isteyin. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir." (Nisâ suresi, 32)
Allah celle celaluhu, erkeklerin ve kadınların eşit olmadığını fakat birinin diğerinden daha üstün olmadığını da bizlere bildiriyor. Kadın ve erkeğe birbirinden farklı noktalarda üstünlük verildiği açıklanıyor.
Bu âyet-i kerîme, erkeklerin dinin bazı hükümlere bakarak kendilerini kadınlardan üstün görüp övünmeleri ve kadınların da erkeklere özenen sözler sarf etmeleri üzerine indirilmiş. Kadın ve erkek insan olarak eşittir; fakat yaratılışlarında bir eşitlik yok, farklılık vardır. Yaratılışları eşit olmadığı için hak ve sorumlulukları bakımından da eşit değildirler.
Oysa feminizm kadın ve erkeğin eşit olduğunu iddia eder. Dinimiz ise eşitlik yok diyor. Zira eşitlik iddiası yaratılışa terstir. Yaratılışa ters olan, elbette dine de terstir.
Feminizm fıtrata karşı bir harekettir. Eşitlik davası kadınları erkeklere karşı amansız bir yarışa soktu. Farklı olanın eşit olması mümkün değildir, bu adalete aykırıdır. Kadın ve erkeğin eşit olmaması, birinin daha iyi, birinin daha kötü olduğunu göstermez. Su ve ateş birbirine eşit değildir fakat birinin diğerine üstünlüğü yoktur.
Âyet-i kerîmede iki tarafa da hitaben, “size verilmemiş olanı arzulamayın” diye de ikaz var. Oysa feminizm Rabb’imizin "arzulamayın" dediğini kadınlara arzulatmak üzerine kurgulanıyor.
Bazı Müslüman feministler "biz farklılığı kabul ediyoruz, eşitlik davasında değiliz" diyorlar fakat çalışmalarına baktığınızda Batılı feministlerden hiç bir farkları yok, hatta ve hatta onları geçmiş durumdalar.
Ellerinden gelse şu âyetleri Kur'an-ı Kerîm'den çıkaracaklar.
“Erkeklerin, kadınlar üzerinde ma’rûf hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde vardır. Yalnız erkeklerinki onlara göre (aile reisliği ve vazîfeleri bakımından hukûken) bir derece fazladır. Allah mutlak gaaliptir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Bakara suresi, 228)
Görüldüğü gibi yine eşitlik yok. Erkek açıkça aileye idareci tayin edilmiştir.
“Erkekler, kadınlar üzerine ‘idareci ve koruyucu’durlar. Bu da Allah’ın kimini kimine (cihad, imâmet ve aile reisliği gibi şeylerde) üstün kılması ve bir de erkeklerin onlara mallarından sarf etme vazîfesinin bulunması sebebi iledir. İyi kadınlar gönülden itaatli, saygılıdırlar.” (Nisa suresi, 34)
Feminizmin sapkın fikirleri ile zihni kirlenmiş olanlar Rabbimizin emri olan, erkeğin evde yöneticiliğini kabul etmiyorlar.
İslam’da kadın ve erkeğe farklı hükümler gelmesinin sebeplerini anlamamış olabiliriz, hatta kadınlarla ilgili hükümlere yüzeysel bakıldığında bir haksızlık varmış gibi de görünebilir, fakat görünen çoğu zaman yanıltıcıdır. Hz. Mevlana “Görmemiz göz bağı olmuş bize” der.
Rabb’imiz “Hakkıyla bilen benim.” buyuruyor. Bizim de görünene değil Rabb’imize güvenip teslim olmamız lazım.
Rabb’imiz kadının da erkeğin de cinsiyetinden dolayı daha fazla sevap alamayacağını, herkese kazandığı kadar pay olduğunu buyuruyor. Gerçek üstünlük ancak Allah yanında üstün olmaktır. Allah yanında şerefli ve üstün olmanın da ne milliyetle ne de cinsiyetle sağlanacak bir üstünlükle olmadığı Kur’an-ı Kerim’de bizlere bildiriliyor.
“Hiç şüphesiz ki sizin Allah yanında en şerefliniz, en takvâlı olanınızdır. Şüphesiz, Allah hakkıyla bilendir, her şeyden haberi olandır.” (Hucurat suresi,13)
Takvalı olan Allah’ın emirlerini gönülden kabul eden, nefsinin değil, Allah’ın emrine uygun yaşayan, günahlardan sakınan kişidir.
Kendini dindar diye tanımlayan fakat feminist olan kadınlar, dinimizde kadın-erkek eşitliği olduğu iddialarını desteklemek için bu (Hucurat 13) âyet-i kerîmeyi iddialarına delil gösteriyorlar. Bu âyet-i kerîme Allah yanında kul olarak üstünlükten bahseder. Oysa feministlerin iddia ettiği eşitlik, toplum düzeni ile alakalıdır. Toplum ve aile düzeninde ise eşitlik mümkün değildir.
Toplumda yönetim ve düzen için sorumlulukla birlikte gelen statü farkının getirdiği “söz hakkı üstünlüğü” vardır: Müdürün çalışanlara söz hakkı üstünlüğü olduğu gibi. Ailede de erkeğin yöneticilik vasfından dolayı kadına söz hakkı üstünlüğü vardır.
Feminizmin kadın-erkek eşitliği davası en çok kadınlara zarar vermiştir. Çünkü kadınlar eşit olmak için erkeklere özenip onlar gibi olma hevesine düştüler. Oysa yaratılışları gereği erkek gibi olmaları mümkün değildir.
Sadece kadın-erkek arasında değil, insanlar arasında da eşitlik yoktur. Kimi daha zengindir kimi daha güzeldir kimi daha kabiliyetlidir…
“Sizi yeryüzünün halifeleri / vazifelileri yapan, size verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur. Şüphesiz ki Rabb’inin cezası serîdir ve yine şüphesiz O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (En’âm suresi, 165)
Herkes kendine verilene göre de hesaba çekilecektir. İslam’da eşitlik yoktur, adalet vardır.
“De ki: “Rabb’im bana adaleti ve itidâli emretti.” (Araf suresi, 29)
Feminizm İslam’ın özüne aykırıdır. Bu hususta pek çok âyet ve hadîs-i şerîf yazılabilir fakat bir âyet-i kerîme daha yazıp mevzuyu tamamlayayım.
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velîleri (dostları ve yardımcıları)dır.” (Tevbe suresi,71)
Kadın ve erkek birbirinin dostudur. Feminizm bu âyet-i kerîmenin aksine hareket eder ve kadınları erkeklere düşman etmeye çalışır. Feminizm hareketi bütün dünyada cinsiyetler arası bir savaş başlatmıştır. Sürekli kadınları kışkırtarak erkeklerin zalim, kadınların mazlum olduklarına toplumu inandırmaya uğraşırlar.
Feministler güya kadına şiddeti durdurmak için çalışıyorlar fakat ne hikmetse onların çalışmaları arttıkça kadına şiddette artıyor. Onlar da artan şiddetten nemalanıp caniler üzerinden bütün erkeklere saldırıyorlar ve erkeklere karşı içlerindeki düşmanlığı rahat rahat kusuyorlar.
Feminizmin getirdiği cinsel özgürlüğün İslam’a uymadığı zaten açık açık ortada. Feminizmle birlikte başlayan cinsel özgürlük aldatmacası ile kadınlar erkeklere peşkeş çekilmiştir. İslam’da zina haram olduğu gibi zinaya giden yollar da yasaklanmıştır. Kendini dindar diye tanımlayan feministler farkında olmadan zinanın kapısını da açmaktalar.
“Zinâya yaklaşmayın. Çünkü o bir hayâsızlıktır / yüz kızartıcı çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsra suresi, 32)
Feminizm ikiyüzlü bir harekettir. İki yüzlülük münafıklık alametidir.
Feministler eşitliği savunuyorlar fakat istediklerinin eşitlikle hiç alakası yok.
Gerçi Batılı feministler bizimkilerden daha hakkaniyetli. Erkeklerin yaptığı pek çok ağır işi yapma, evin masraflarını ortak ödeme gibi konularda eşit davranmaya çalışıyorlar. Fakat onlar da erkeklere eşit davranılmayan pek çok konuda sessiz kalıyorlar.
Fakat bizim feministlerimiz tam iki yüzlüler.
Mesela erkeğin evde reis olduğunu kabul etmiyorlar fakat evi geçindirme görevini erkeğin üzerine yüklüyorlar. Erkeğin karısının maddi ihtiyaçlarını karşılamamasını şiddet kabul ediyor, kadınları kışkırtıyorlar. Fakat kadın erkeğin maddi ihtiyaçlarını karşılamıyorsa bunu şiddet olarak görmüyorlar.
Erkeğin kadından yemek ve ev işi yapmasını talep etmesini şiddet olarak görüyorlar, kadınları ev işi yapmak zorunda değilsin diye kışkırtıyorlar fakat kadının kocasından maddi isteklerini şiddet olarak görmüyorlar.
Kadınların çalışmasını savunuyorlar fakat kadının istemezse evin ihtiyaçlarına harcama yapmak zorunda olmadığını söylüyorlar. Fakat erkeğin hem evi geçindirip hem ev işleri yapması gerektiğini iddia ediyorlar.
Boşanırken erkeklerin kadınlara nafaka ve tazminat ödemesi gerektiğini savunuyorlar. Madem eşitlik var, kadınlar da erkeklere nafaka ve tazminat ödesin. Kanunlar da var fakat uygulamada yok. İstisnalar haricinde. Feministlerin de buna bir itirazları yok.
Kadın hakları savunucuları sürekli erkeklere ayar vermeye çalışıyorlar. Kadınların hataları yokmuş, onlar her daim masum ve mazlummuş gibi davranıyorlar. Oysa gerçekten iyi niyetli olsalardı kadınların da hatalarını görür onları da uyarırlardı.
Feministler, kadınların erkeklere uyguladığı pek çok psikolojik şiddeti görmezden geliyorlar; fakat erkeklerin evde biraz sesini bile yükseltmesini kadına şiddet sayıyorlar. Bu kadar iki yüzlülük olabilir mi?
Daha çok mesele var. Mesela anne-babanın geride bıraktığı maaşları kız evlatları alırken neden erkek evlatlara verilmiyor?..
Madem eşitlik var, kadınlar neden askere gitmiyorlar? Vatanı neden erkekler savunuyor, neden hep erkekler ölmek ya da öldürmek zorunda kalıyorlar, kadınlar güvenli mekanlarda oturup lafla memleket kurtarırken.
Kadınlar da ev geçindirsin ya da askere gitsin diye yazmadım bütün bunları tabii ki. Elhamdulillah feminist değilim. Sadece feministlerin iki yüzlülüklerini göstermek için istedim.
Kadınların çoğu feminizme sahip çıktılar çünkü nefislerinin hoşuna gidiyor. Hep hakların var fakat sorumluluğu yok. Oh ne âlâ. Hep al fakat bir şey vermek zorunda değilsin.
Kadın hakları savunucuları erkeklerden alırken onlara ne kadar haksızlık ettiklerini fark etseler bari fakat nerdeee! Erkeklerin hakkını teslim etmedikleri gibi kendi elde ettikleri hakları da gözleri görmüyor.
Kadınlar erkeklerden çok daha fazla haklara sahip oldular fakat hâlâ mağdur edebiyatı yapıyorlar. Elde ettikleri bütün haklara rağmen “mağdurum da mağdurum” deyip ağlıyorlar. Kadınlar feminizmin oluşturduğu eziklik paranoyasından çıkamıyorlar. Oysa günümüzde kadınlardan çok erkekler eziliyor fakat kadınlar ısrarla bunu görmek istemiyorlar.
Zira zihinler medyanın dayatması ile kirlenmiş. Olaylara Kur’an penceresinden değil, batı destekli medyanın penceresinden, nefsimizin gözü ile bakarsak onların dili ile okuruz.
Oysa Rabbimiz “Yaratan Rabbinin adı ile oku,” buyuruyor. O halde gönlümüzle bakar, Rabbimizin adı ile okursak ancak hak ve hakikati görebiliriz.
Müslüman kadınların feminizm tuzaklarına düşmesi çok acı. Menfaat ve münafıklık hareketi olan feminizm hiçbir şekilde İslam dini ile uyuşmaz.
Oysa bizim, mükemmel bir dinimiz var; bizi o sıkıntılardan koruyacak. Dinimizin yeterince kıymetini bilmediğimiz ve teknoloji olarak bizden ileride olan Batı uygarlığına hayranlığımız sebebi ile onların mikroplarını ve hastalıklarını bizler de alıyoruz.
Müslüman bir ülkede feminizme hiçbir şekilde ihtiyaç yok. Batı ülkelerinde feminizm hareketinin çıkış amacında onlar bakımından haklılık vardı.
Hıristiyan din adamları Hz. Âdem'in karısı tarafından kandırılarak yasak meyveyi yediğine inandıkları için yüzyıllar boyunca insanın cennetten çıkarılmasının sorumluluğunu kadına yüklemiş ve kadını bir şeytan gibi görmüşler.
Bu yüzden de kadınlar Batı toplumunda çok ezilmiş, aşağılanmış, sömürülmüş. Batı'da kadınlar bazı haklar elde etmek için bu mücadeleye ihtiyaç duydular ve pek çok haklar elde ettiler. Gelinen noktada ise artık feminizme ihtiyaçları kalmadı, fakat feministler çalışmalarına son hız devam ediyorlar.
Kadınlar fazlasıyla haklar elde ettiler hatta erkeklerin haklarını da gasp ediyorlar ve buna hakları varmış gibi davranıyorlar. Zira feminizmin hak davası artık bir menfaat davasına dönüşmüş durumda.
İslam toplumlarında kadın her zaman kıymetli olmuştur. Dinimiz kadına gerekli haklarını vermiştir. Bazı İslam ülkelerinde kadına haksızlık yapılıyorsa, bu dinimizden kaynaklanan bir eksiklik değil, yanlış politikalardan kaynaklanan hatalardır, Yanlış uygulamalar ise çözümden çok problem üreten Batı kanunları ile değil, kendi dinimizin kıymetli kaynaklarından çıkarılmalı.
Fakat maalesef ki Müslüman kadınlar, feminizme pek bir sahip çıktılar. Açıkça feminist olanlar, feminist fikirlerden faydalanılması gerektiğini söyleyenler var. Bir de gizli feministler var. Feminizmin bütün fikirlerini kabul ediyorlar fakat feminist olduklarını kabul etmiyorlar. "Biz feminist değiliz. kadın haklarını savunuyoruz." diyorlar.
Bu kadınlar hem dinin nimetlerinden, aile kurumunun sıcaklığından, hem de feminizmin nefse hitap eden yönlerinden faydalanmak istiyorlar. Sorarsanız feminist değiller; fakat kadınlar ve erkeklerle ilgili söylemlerine baktığınızda fikirlerinin feminizmden devşirme olduğu görülüyor. Boş yere "Biz sadece kadın haklarını savunuyoruz." diye kimseyi kandırmaya çalışmasınlar.
Açık ya da gizli fark etmez, bakalım Müslüman feminist olabilir mi? Feminizmin fikirleri ile hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim âyetlerini bir karşılaştıralım. Bakalım ne kadar uyuşuyor?
"Allah’ın sizi birbirinizden üstün kıldığı şeyleri arzulamayın, erkeklere kendi kazandıklarından bir pay olduğu gibi, kadınlara da kendi kazandıklarından bir pay vardır. Allah’ın lütfundan isteyin. Şüphesiz ki Allah (her şeyi) hakkıyla bilendir." (Nisâ suresi, 32)
Allah celle celaluhu, erkeklerin ve kadınların eşit olmadığını fakat birinin diğerinden daha üstün olmadığını da bizlere bildiriyor. Kadın ve erkeğe birbirinden farklı noktalarda üstünlük verildiği açıklanıyor.
Bu âyet-i kerîme, erkeklerin dinin bazı hükümlere bakarak kendilerini kadınlardan üstün görüp övünmeleri ve kadınların da erkeklere özenen sözler sarf etmeleri üzerine indirilmiş. Kadın ve erkek insan olarak eşittir; fakat yaratılışlarında bir eşitlik yok, farklılık vardır. Yaratılışları eşit olmadığı için hak ve sorumlulukları bakımından da eşit değildirler.
Oysa feminizm kadın ve erkeğin eşit olduğunu iddia eder. Dinimiz ise eşitlik yok diyor. Zira eşitlik iddiası yaratılışa terstir. Yaratılışa ters olan, elbette dine de terstir.
Feminizm fıtrata karşı bir harekettir. Eşitlik davası kadınları erkeklere karşı amansız bir yarışa soktu. Farklı olanın eşit olması mümkün değildir, bu adalete aykırıdır. Kadın ve erkeğin eşit olmaması, birinin daha iyi, birinin daha kötü olduğunu göstermez. Su ve ateş birbirine eşit değildir fakat birinin diğerine üstünlüğü yoktur.
Âyet-i kerîmede iki tarafa da hitaben, “size verilmemiş olanı arzulamayın” diye de ikaz var. Oysa feminizm Rabb’imizin "arzulamayın" dediğini kadınlara arzulatmak üzerine kurgulanıyor.
Bazı Müslüman feministler "biz farklılığı kabul ediyoruz, eşitlik davasında değiliz" diyorlar fakat çalışmalarına baktığınızda Batılı feministlerden hiç bir farkları yok, hatta ve hatta onları geçmiş durumdalar.
Ellerinden gelse şu âyetleri Kur'an-ı Kerîm'den çıkaracaklar.
“Erkeklerin, kadınlar üzerinde ma’rûf hakları olduğu gibi, kadınların da onlar üzerinde vardır. Yalnız erkeklerinki onlara göre (aile reisliği ve vazîfeleri bakımından hukûken) bir derece fazladır. Allah mutlak gaaliptir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Bakara suresi, 228)
Görüldüğü gibi yine eşitlik yok. Erkek açıkça aileye idareci tayin edilmiştir.
“Erkekler, kadınlar üzerine ‘idareci ve koruyucu’durlar. Bu da Allah’ın kimini kimine (cihad, imâmet ve aile reisliği gibi şeylerde) üstün kılması ve bir de erkeklerin onlara mallarından sarf etme vazîfesinin bulunması sebebi iledir. İyi kadınlar gönülden itaatli, saygılıdırlar.” (Nisa suresi, 34)
Feminizmin sapkın fikirleri ile zihni kirlenmiş olanlar Rabbimizin emri olan, erkeğin evde yöneticiliğini kabul etmiyorlar.
İslam’da kadın ve erkeğe farklı hükümler gelmesinin sebeplerini anlamamış olabiliriz, hatta kadınlarla ilgili hükümlere yüzeysel bakıldığında bir haksızlık varmış gibi de görünebilir, fakat görünen çoğu zaman yanıltıcıdır. Hz. Mevlana “Görmemiz göz bağı olmuş bize” der.
Rabb’imiz “Hakkıyla bilen benim.” buyuruyor. Bizim de görünene değil Rabb’imize güvenip teslim olmamız lazım.
Rabb’imiz kadının da erkeğin de cinsiyetinden dolayı daha fazla sevap alamayacağını, herkese kazandığı kadar pay olduğunu buyuruyor. Gerçek üstünlük ancak Allah yanında üstün olmaktır. Allah yanında şerefli ve üstün olmanın da ne milliyetle ne de cinsiyetle sağlanacak bir üstünlükle olmadığı Kur’an-ı Kerim’de bizlere bildiriliyor.
“Hiç şüphesiz ki sizin Allah yanında en şerefliniz, en takvâlı olanınızdır. Şüphesiz, Allah hakkıyla bilendir, her şeyden haberi olandır.” (Hucurat suresi,13)
Takvalı olan Allah’ın emirlerini gönülden kabul eden, nefsinin değil, Allah’ın emrine uygun yaşayan, günahlardan sakınan kişidir.
Kendini dindar diye tanımlayan fakat feminist olan kadınlar, dinimizde kadın-erkek eşitliği olduğu iddialarını desteklemek için bu (Hucurat 13) âyet-i kerîmeyi iddialarına delil gösteriyorlar. Bu âyet-i kerîme Allah yanında kul olarak üstünlükten bahseder. Oysa feministlerin iddia ettiği eşitlik, toplum düzeni ile alakalıdır. Toplum ve aile düzeninde ise eşitlik mümkün değildir.
Toplumda yönetim ve düzen için sorumlulukla birlikte gelen statü farkının getirdiği “söz hakkı üstünlüğü” vardır: Müdürün çalışanlara söz hakkı üstünlüğü olduğu gibi. Ailede de erkeğin yöneticilik vasfından dolayı kadına söz hakkı üstünlüğü vardır.
Feminizmin kadın-erkek eşitliği davası en çok kadınlara zarar vermiştir. Çünkü kadınlar eşit olmak için erkeklere özenip onlar gibi olma hevesine düştüler. Oysa yaratılışları gereği erkek gibi olmaları mümkün değildir.
Sadece kadın-erkek arasında değil, insanlar arasında da eşitlik yoktur. Kimi daha zengindir kimi daha güzeldir kimi daha kabiliyetlidir…
“Sizi yeryüzünün halifeleri / vazifelileri yapan, size verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için kiminizi kiminizden derecelerle üstün kılan O’dur. Şüphesiz ki Rabb’inin cezası serîdir ve yine şüphesiz O, çok bağışlayan, çok merhamet edendir.” (En’âm suresi, 165)
Herkes kendine verilene göre de hesaba çekilecektir. İslam’da eşitlik yoktur, adalet vardır.
“De ki: “Rabb’im bana adaleti ve itidâli emretti.” (Araf suresi, 29)
Feminizm İslam’ın özüne aykırıdır. Bu hususta pek çok âyet ve hadîs-i şerîf yazılabilir fakat bir âyet-i kerîme daha yazıp mevzuyu tamamlayayım.
“Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velîleri (dostları ve yardımcıları)dır.” (Tevbe suresi,71)
Kadın ve erkek birbirinin dostudur. Feminizm bu âyet-i kerîmenin aksine hareket eder ve kadınları erkeklere düşman etmeye çalışır. Feminizm hareketi bütün dünyada cinsiyetler arası bir savaş başlatmıştır. Sürekli kadınları kışkırtarak erkeklerin zalim, kadınların mazlum olduklarına toplumu inandırmaya uğraşırlar.
Feministler güya kadına şiddeti durdurmak için çalışıyorlar fakat ne hikmetse onların çalışmaları arttıkça kadına şiddette artıyor. Onlar da artan şiddetten nemalanıp caniler üzerinden bütün erkeklere saldırıyorlar ve erkeklere karşı içlerindeki düşmanlığı rahat rahat kusuyorlar.
Feminizmin getirdiği cinsel özgürlüğün İslam’a uymadığı zaten açık açık ortada. Feminizmle birlikte başlayan cinsel özgürlük aldatmacası ile kadınlar erkeklere peşkeş çekilmiştir. İslam’da zina haram olduğu gibi zinaya giden yollar da yasaklanmıştır. Kendini dindar diye tanımlayan feministler farkında olmadan zinanın kapısını da açmaktalar.
“Zinâya yaklaşmayın. Çünkü o bir hayâsızlıktır / yüz kızartıcı çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” (İsra suresi, 32)
Feminizm ikiyüzlü bir harekettir. İki yüzlülük münafıklık alametidir.
Feministler eşitliği savunuyorlar fakat istediklerinin eşitlikle hiç alakası yok.
Gerçi Batılı feministler bizimkilerden daha hakkaniyetli. Erkeklerin yaptığı pek çok ağır işi yapma, evin masraflarını ortak ödeme gibi konularda eşit davranmaya çalışıyorlar. Fakat onlar da erkeklere eşit davranılmayan pek çok konuda sessiz kalıyorlar.
Fakat bizim feministlerimiz tam iki yüzlüler.
Mesela erkeğin evde reis olduğunu kabul etmiyorlar fakat evi geçindirme görevini erkeğin üzerine yüklüyorlar. Erkeğin karısının maddi ihtiyaçlarını karşılamamasını şiddet kabul ediyor, kadınları kışkırtıyorlar. Fakat kadın erkeğin maddi ihtiyaçlarını karşılamıyorsa bunu şiddet olarak görmüyorlar.
Erkeğin kadından yemek ve ev işi yapmasını talep etmesini şiddet olarak görüyorlar, kadınları ev işi yapmak zorunda değilsin diye kışkırtıyorlar fakat kadının kocasından maddi isteklerini şiddet olarak görmüyorlar.
Kadınların çalışmasını savunuyorlar fakat kadının istemezse evin ihtiyaçlarına harcama yapmak zorunda olmadığını söylüyorlar. Fakat erkeğin hem evi geçindirip hem ev işleri yapması gerektiğini iddia ediyorlar.
Boşanırken erkeklerin kadınlara nafaka ve tazminat ödemesi gerektiğini savunuyorlar. Madem eşitlik var, kadınlar da erkeklere nafaka ve tazminat ödesin. Kanunlar da var fakat uygulamada yok. İstisnalar haricinde. Feministlerin de buna bir itirazları yok.
Kadın hakları savunucuları sürekli erkeklere ayar vermeye çalışıyorlar. Kadınların hataları yokmuş, onlar her daim masum ve mazlummuş gibi davranıyorlar. Oysa gerçekten iyi niyetli olsalardı kadınların da hatalarını görür onları da uyarırlardı.
Feministler, kadınların erkeklere uyguladığı pek çok psikolojik şiddeti görmezden geliyorlar; fakat erkeklerin evde biraz sesini bile yükseltmesini kadına şiddet sayıyorlar. Bu kadar iki yüzlülük olabilir mi?
Daha çok mesele var. Mesela anne-babanın geride bıraktığı maaşları kız evlatları alırken neden erkek evlatlara verilmiyor?..
Madem eşitlik var, kadınlar neden askere gitmiyorlar? Vatanı neden erkekler savunuyor, neden hep erkekler ölmek ya da öldürmek zorunda kalıyorlar, kadınlar güvenli mekanlarda oturup lafla memleket kurtarırken.
Kadınlar da ev geçindirsin ya da askere gitsin diye yazmadım bütün bunları tabii ki. Elhamdulillah feminist değilim. Sadece feministlerin iki yüzlülüklerini göstermek için istedim.
Kadınların çoğu feminizme sahip çıktılar çünkü nefislerinin hoşuna gidiyor. Hep hakların var fakat sorumluluğu yok. Oh ne âlâ. Hep al fakat bir şey vermek zorunda değilsin.
Kadın hakları savunucuları erkeklerden alırken onlara ne kadar haksızlık ettiklerini fark etseler bari fakat nerdeee! Erkeklerin hakkını teslim etmedikleri gibi kendi elde ettikleri hakları da gözleri görmüyor.
Kadınlar erkeklerden çok daha fazla haklara sahip oldular fakat hâlâ mağdur edebiyatı yapıyorlar. Elde ettikleri bütün haklara rağmen “mağdurum da mağdurum” deyip ağlıyorlar. Kadınlar feminizmin oluşturduğu eziklik paranoyasından çıkamıyorlar. Oysa günümüzde kadınlardan çok erkekler eziliyor fakat kadınlar ısrarla bunu görmek istemiyorlar.
Zira zihinler medyanın dayatması ile kirlenmiş. Olaylara Kur’an penceresinden değil, batı destekli medyanın penceresinden, nefsimizin gözü ile bakarsak onların dili ile okuruz.
Oysa Rabbimiz “Yaratan Rabbinin adı ile oku,” buyuruyor. O halde gönlümüzle bakar, Rabbimizin adı ile okursak ancak hak ve hakikati görebiliriz.
Müslüman kadınların feminizm tuzaklarına düşmesi çok acı. Menfaat ve münafıklık hareketi olan feminizm hiçbir şekilde İslam dini ile uyuşmaz.
43 Yorum Yorum Yaz