Genç Bir Gazeteci Babanın Derdi
- 16-04-2012
- KATEGORİ Nurdan Damla
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Merhabalar ! Bu güzel sitenin güzel ve de duyarlı okurları! Geçenlerde bir telefon aldım. Olayı ayniyle anlatmamda bir mahzur olmadığını düşünerek sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum. Bilmem ki biz bu işin neresindeyiz?
Telefonda henüz otuzlu yaşlarında genç bir ses vardı:
“ Bendeniz …… ……. Önemli, bir kurumda gazeteci olarak çalışıyorum. Evli ve bir çocuk babasıyım. D. isminde güzeller güzeli bir kızım var. Yaşamış olduğum sıkıntıyı paylaşmak istiyorum. Lütfen beni dinler misiniz?”
Telefonda ki ses mahzun ve muzdaripti:
“Efendim diyordu lütfen ama lütfen biz yeni evlilier için de bir şeyler yazın. Kapitalist toplumun tüketip bitirdiği evlilikleri gündeme getirin. Yıkılıp giden yıkılmasa bile her akşam bin kahır ve bin bir ahla sürüp giden evlilikleri tarumar eden dertlerimizi masaya yatırınız lütfen. “
“Nedir efendim derdiniz anlatır mısınız? ” der demez:
“Benim derdim çok ince. Ama inanıyorum ki bu dert, sadece benim değil arkadaşımın, kardeşimin, komşumun ve meslektaşımın derdi. Eşimle anlaşarak evlendik. Başlarda gayet güzel vaatler ve iltifatlarla giden evliliğimiz gitgide düşmeye başladı. Eşimin bitmek bilmez ihtirasları, arzular kısacası “lüks yaşama sevdası” evliliğimizi bitirme noktsına getirdi.
Ben Anadolu çocuğuyum. Anneciğimin tek evladıyım. Yetimim ve yokluk içinde büyüdüm. Annem canını dişine takarak beni okuttu ve bu günlerimi gördü. Onu yanıma aldım. Eşim baştan onunla yaşamaya karar verdi. Ama gelin görün ki hayatını tv dizilerine göre dizayn eden eşim ilk başlarda ona çok düşkün olduğumu öne sürerek kızımı da alarak evi terk etti. Annem günlerce göz yaşı döktü. “ oğlum ben giderim yeter ki sen yuvanı bozma, “dedi. Evladımın en güzel ve en özel anlarını görmedim. Üç yıl ayrı kaldık. Daha sonra minicik yavrumun hatırına bir araya geldik. Anneciğime yanımda ev tuttum. Her ikisini de idare ederek evliliğimi kurtarmaya çalışıyorum.
Ancak yeni sıkıntılar, yeni dertler sadece beni değil toplumun her kesimini bunaltmış durumda. Toplum olarak sirayet eden lüks sevdası, giyim kuşam merakı bir kurt gibi içimizi kemirip kuruttu. Bir akşam yakın arkadaşımın evine gittik. Oradan döndüğümüzde eşim benden yeni taleplerde bulundu. Sözleri aynen şöyleydi:
“ Yeni kıyafetler, yeni eşyalar istiyorum. Hem sen bana borçlarını bahane ederek tektaş bile almadın. Bak … eşi neler almış.”
“ Hayatım bir tanem dedim bizim bütçemiz bu. Biz hayatımızı başkalarına göre dizayn edemeyiz. İhtiyacımıza göre alıyoruz zaten her şeyi. Hem dolabın tıklım dolu.”
“ Hep aynı şeyleri giyinmekten bıktım, dedi. …….. otuz beş bin tl lik alış veriş yapmıuş. Benim aldıklarım neden seni rahatsız ediyor.”
“ Ben nasıl alabilirim ki, dedi. Sen şaka yapıyorsun herhalde, dedim.
“ Kredi çek, dedi bana. Hem herkes öyle yapıyor. Hem yeni kıyafetler alır hem de tatile gideriz, “ demez mi? Bunun mantıklı olmadığını defalarca anlatıysam da şimdi biz her gece kavga kıyamet birbirimize giriyoruz. Evimin tadı tuzu yok. Evladımdan uzak kalmamak uğruna ses çıkaramıyorum. Ama içim içimi yiyor. Lütfen bana bir yol gösteriniz. Lütfen bunları köşenizde yazınız. Topluma bildiriniz. Biz babaların, eşlerin içine düştüğü korkunç kuyulardan insanları haberdar ediniz. Yoksa bu ülke daha nice depresif, mutsuz ve de sevgisiz insanların zındanı olacak.”
Toplum olarak hali pürmelalimiz bu olsa gerek. Bizler lüks ve tüketim toplumu olma yolunda daha nice yuvalar ve daha nice ocaklar sönecek, ne feryatlar işiteceğiz kim bilir? Maazallah Rabbim hepimizi ve yuvalarımızı korusun. Bu vartaya düşmemek ve iktisadın muhkem düsturlarını yaşayabilmek için Efendimizin hayatını eşlerini ve evlatlarını çok sık hatırlamak durumundayız. Bundan başka çare-i necat bulamıyoruz. Onun ehlini ve iyalini modelleyemediğimiz sürece bu tüketim canavarı hepimizi bir yerlerden avlayacağa benziyor.
Telefonda henüz otuzlu yaşlarında genç bir ses vardı:
“ Bendeniz …… ……. Önemli, bir kurumda gazeteci olarak çalışıyorum. Evli ve bir çocuk babasıyım. D. isminde güzeller güzeli bir kızım var. Yaşamış olduğum sıkıntıyı paylaşmak istiyorum. Lütfen beni dinler misiniz?”
Telefonda ki ses mahzun ve muzdaripti:
“Efendim diyordu lütfen ama lütfen biz yeni evlilier için de bir şeyler yazın. Kapitalist toplumun tüketip bitirdiği evlilikleri gündeme getirin. Yıkılıp giden yıkılmasa bile her akşam bin kahır ve bin bir ahla sürüp giden evlilikleri tarumar eden dertlerimizi masaya yatırınız lütfen. “
“Nedir efendim derdiniz anlatır mısınız? ” der demez:
“Benim derdim çok ince. Ama inanıyorum ki bu dert, sadece benim değil arkadaşımın, kardeşimin, komşumun ve meslektaşımın derdi. Eşimle anlaşarak evlendik. Başlarda gayet güzel vaatler ve iltifatlarla giden evliliğimiz gitgide düşmeye başladı. Eşimin bitmek bilmez ihtirasları, arzular kısacası “lüks yaşama sevdası” evliliğimizi bitirme noktsına getirdi.
Ben Anadolu çocuğuyum. Anneciğimin tek evladıyım. Yetimim ve yokluk içinde büyüdüm. Annem canını dişine takarak beni okuttu ve bu günlerimi gördü. Onu yanıma aldım. Eşim baştan onunla yaşamaya karar verdi. Ama gelin görün ki hayatını tv dizilerine göre dizayn eden eşim ilk başlarda ona çok düşkün olduğumu öne sürerek kızımı da alarak evi terk etti. Annem günlerce göz yaşı döktü. “ oğlum ben giderim yeter ki sen yuvanı bozma, “dedi. Evladımın en güzel ve en özel anlarını görmedim. Üç yıl ayrı kaldık. Daha sonra minicik yavrumun hatırına bir araya geldik. Anneciğime yanımda ev tuttum. Her ikisini de idare ederek evliliğimi kurtarmaya çalışıyorum.
Ancak yeni sıkıntılar, yeni dertler sadece beni değil toplumun her kesimini bunaltmış durumda. Toplum olarak sirayet eden lüks sevdası, giyim kuşam merakı bir kurt gibi içimizi kemirip kuruttu. Bir akşam yakın arkadaşımın evine gittik. Oradan döndüğümüzde eşim benden yeni taleplerde bulundu. Sözleri aynen şöyleydi:
“ Yeni kıyafetler, yeni eşyalar istiyorum. Hem sen bana borçlarını bahane ederek tektaş bile almadın. Bak … eşi neler almış.”
“ Hayatım bir tanem dedim bizim bütçemiz bu. Biz hayatımızı başkalarına göre dizayn edemeyiz. İhtiyacımıza göre alıyoruz zaten her şeyi. Hem dolabın tıklım dolu.”
“ Hep aynı şeyleri giyinmekten bıktım, dedi. …….. otuz beş bin tl lik alış veriş yapmıuş. Benim aldıklarım neden seni rahatsız ediyor.”
“ Ben nasıl alabilirim ki, dedi. Sen şaka yapıyorsun herhalde, dedim.
“ Kredi çek, dedi bana. Hem herkes öyle yapıyor. Hem yeni kıyafetler alır hem de tatile gideriz, “ demez mi? Bunun mantıklı olmadığını defalarca anlatıysam da şimdi biz her gece kavga kıyamet birbirimize giriyoruz. Evimin tadı tuzu yok. Evladımdan uzak kalmamak uğruna ses çıkaramıyorum. Ama içim içimi yiyor. Lütfen bana bir yol gösteriniz. Lütfen bunları köşenizde yazınız. Topluma bildiriniz. Biz babaların, eşlerin içine düştüğü korkunç kuyulardan insanları haberdar ediniz. Yoksa bu ülke daha nice depresif, mutsuz ve de sevgisiz insanların zındanı olacak.”
Toplum olarak hali pürmelalimiz bu olsa gerek. Bizler lüks ve tüketim toplumu olma yolunda daha nice yuvalar ve daha nice ocaklar sönecek, ne feryatlar işiteceğiz kim bilir? Maazallah Rabbim hepimizi ve yuvalarımızı korusun. Bu vartaya düşmemek ve iktisadın muhkem düsturlarını yaşayabilmek için Efendimizin hayatını eşlerini ve evlatlarını çok sık hatırlamak durumundayız. Bundan başka çare-i necat bulamıyoruz. Onun ehlini ve iyalini modelleyemediğimiz sürece bu tüketim canavarı hepimizi bir yerlerden avlayacağa benziyor.
9 Yorum Yorum Yaz