Tecrübeli (!) Kadınlarımıza Söz Yangınları
- 27-03-2012
- KATEGORİ Haberler
- YAZAR Sema Maraşlı
Yazıyı yazan kul, çevredekilere sorular yöneltti: “ Kadın olmak mı zor, erkek olmak mı zor? diye. Kadınlar, kadın olmanın zorluklarını bahsettiler, erkeklerde erkek olmanın daha zor olduğunu söylediler. İki tarafında haklılık payları vardır elbette,ama ERKEK olmak daha zor kadın olmaya göre.
Erkek evin reisi, maddiyatı düşünmek zorunda, iş bulmak zorunda. Biliyorsunuz bu devirde işi olmayana kız vermiyorlar Peki kadınlar da böyle bir durum var mı?Eskiden buna hayır derdi bu yazıyı yazan, şimdi ise dindar erkekler bile işi olmayan bir kızla evlenmek istemiyor,çünkü amaçları hayat standartlarını(!) arttırmakmış.Bu konuya sonra değinmeye karar verdi kelam uzamasın dedi.
Bu yazıyı kaleme alan kul, buraya kadar yazdığı kelimeleri tekrar okudu.Ve karar verdi,
“Zorluk “ kelimesi yerine “güzellik” kelimesini kullanmaya.
Kadınlar, "kadın olmak güzeldir, kadın olmayı bilene" diye söylendi. Söylenmesine de Francis Bacona ait bir söz yardımcı oldu “Kadın kocasının, delikanlılıkta sevgilisi, olgun çağda arkadaşı, ihtiyarlıkta da hasta bakıcısıdır”.Önce kocanın hayat arkadaşısın, gönül sahibisin, sonra evinin hanımısın, içinden de şu sözü geçirmeden edemedi “vay be kadına ne güzel sıfatlar yüklenmiş” hele bir de annelik vasfı eklendi mi kadın olmak daha bir güzelleşiyor demeye başladı.
Bunun yanında kadın olmanın güzelliklerini sıralamaya devam edersem diye düşündü. Kadının duygusallığı hassaslığı aklına geldi, düşündü ki bu hassaslık Hz.Havva, Hz. Ademin kaburga kemiğinden (en hassas bölgesinden) yaratılmış olduğundan gelir. Sonra düşünmeye devam etti niçin Hz. Ademe bir kadın gönderildi de, kendi cinsi gönderilmedi.Çünkü ile başlayan cümlesini bir ayetle kurmaya başladı Kuran-ı Kerim'de A'raf suresi 189. Ayette: "Biz önce Adem'i yarattık, ondan da yanında huzur bulsun diye Havva'yı çıkardık” Hz.Havva, Hz.Ademin tamamlayıcısı olarak gönderilmişti, kadın erkeğinin toprağıydı. Toprak bereketti, ürün atarsın ürün verir, toprak her şeyin üzerini örterdi.Bunlardan yola çıkarak, o zaman kadının bir yuva da en güzel işi erkeğinin tamamlayıcısı olmasıdır, dedi.
O zaman kadın erkeğinin huzur yuvasıdır. Aile içinde birçok şey kadının elinde, "kadın isterse erkeğini vezir de eder rezil de" dedi, kul bu düşündüklerini kul olanlara anlattı fakat kadınlar karşı çıktılar, "hayır erkek olmak daha güzel" dediler, "hiçbir şeyi dert etmiyorlar, yemek yapmıyorlar" diye cümleler sıralanmaya başladı. Buyurun ahlarla vahlar la başlayan cümleler:
“Ah şöyle kocalar var, ah böyle adamlar var, şunun kocası(nişanlısı) şunu yapmış, hımmmm bunun kocası da (nişanlısı da) bunu yapıyormuş, ahh benim ki odun gelmiş odun gidiyor, hödüğün teki, ahh ahh hep sinirli hep öfkeli, ahhh ahhh gençliğim gidiyor, gitti, bütün güzelliğimi bu adam mahvetti, bu erkekler olmasaydı keşke, biz kadınlar daha iyiyiz böyle, kadını sadece cinsellik olarak görüyorlar kızım, yemek sana ait,ütü sana ait,temizlik sana ait, o paşalar gibi uyusun...
Burada kadın melek, erkek de şeytan olmuş haberim yok, diye düşündüm, yazıyı yazan kul dayanamadı artık, üzüldü onlara, "nerden açtım bu konuyu" dedi çünkü onların böyle düşünerek ömürlerini de tükettiklerini gördü ve yine üzüldü.
Sonra çevresine baktı, evlenecek gençleri gördü. Yüzlerinde ki korkuları anladı. Onlara söz yoktu ;çünkü "bekara karı boşamak kolaydır" deyip bakışlarıyla susturuyorlardı. Sonra bekar kızlara altın değerinde tavsiyelerde (! )bulundular: "Bak kızım erkeği avucunun içine al, ipler sende olacak (karşısındakini nasıl görüyorsa), ilk 3 ay aldın aldın sonra yandın kızım, her şeye evet demeyeceksin, her şeyi yapmayacaksın.Ha bi de aman sakın çalışmamazlık etme, paran olsun ne de olsa adam her an kapıya koyabilir (ileriyi düşündürüyorlar(!),hani demiştim ya evlilik artık ömürlük değil, öldürene kadar) ve son vuruşu yapıyor evli arkadaşlar, sakın ola çok yüz verme! (sanki yabancı).
Artık yazıyı yazan kul, müdahalesini kesin bir dille yapmaya karar verdi:
Sayın evli kadınlar, anneler, çevrenizdeki bekarlara evliliği böylesine yarış - korku halinde göstermek yerine güzel tavsiyelerde bulunmanızı rica ediyorum. Evliliği denklik – eşitlik –eş ile laf yarışı olarak değil de birbirinin tamamlayıcısı olarak gösterin gençlere.Yazıyı yazan kul yukarıdaki olumsuzları şöyle çevirelim dedi:
"Evinde çok iyi bir dinleyici ve gözlemleyici olacaksın kızım, eşin geldiğinde kapıyı gülümseyerek açacaksın, karnını doyuracaksın beyin işten geliyor açtır, çok fazla kelam etme yorulmuştur, hemen yemeği hazırla, sonra bir keyif çayı demle. Sessizce otur yanı başında, onu seyret özlemişsindir, gününü nasıl geçirdiğini tatlı dil ile sor, dinle, öfkelendiğinde dinle- susmayı bil, sende karşılık verme. Erkeğin öfkesi anlıktır geçer. Ona kızdığında sakın ola yatağını ayırma, ne olursa olsun kocanın yanında uyu, git kocanın göğsüne başını koy, hani kedi usulca yaklaşır ya sende aynısını yap. Her konuda kocanla istişareli ol, onun fikirlerini al. Şunları da unutma, evin reisi kocadır. (bunu hissettir) evin iç huzuru kadına aittir.” dedim ya son noktaları koyacağım, sözün üzerine kelam etmeyeceğim.
Erkek evin reisi, maddiyatı düşünmek zorunda, iş bulmak zorunda. Biliyorsunuz bu devirde işi olmayana kız vermiyorlar Peki kadınlar da böyle bir durum var mı?Eskiden buna hayır derdi bu yazıyı yazan, şimdi ise dindar erkekler bile işi olmayan bir kızla evlenmek istemiyor,çünkü amaçları hayat standartlarını(!) arttırmakmış.Bu konuya sonra değinmeye karar verdi kelam uzamasın dedi.
Bu yazıyı kaleme alan kul, buraya kadar yazdığı kelimeleri tekrar okudu.Ve karar verdi,
“Zorluk “ kelimesi yerine “güzellik” kelimesini kullanmaya.
Kadınlar, "kadın olmak güzeldir, kadın olmayı bilene" diye söylendi. Söylenmesine de Francis Bacona ait bir söz yardımcı oldu “Kadın kocasının, delikanlılıkta sevgilisi, olgun çağda arkadaşı, ihtiyarlıkta da hasta bakıcısıdır”.Önce kocanın hayat arkadaşısın, gönül sahibisin, sonra evinin hanımısın, içinden de şu sözü geçirmeden edemedi “vay be kadına ne güzel sıfatlar yüklenmiş” hele bir de annelik vasfı eklendi mi kadın olmak daha bir güzelleşiyor demeye başladı.
Bunun yanında kadın olmanın güzelliklerini sıralamaya devam edersem diye düşündü. Kadının duygusallığı hassaslığı aklına geldi, düşündü ki bu hassaslık Hz.Havva, Hz. Ademin kaburga kemiğinden (en hassas bölgesinden) yaratılmış olduğundan gelir. Sonra düşünmeye devam etti niçin Hz. Ademe bir kadın gönderildi de, kendi cinsi gönderilmedi.Çünkü ile başlayan cümlesini bir ayetle kurmaya başladı Kuran-ı Kerim'de A'raf suresi 189. Ayette: "Biz önce Adem'i yarattık, ondan da yanında huzur bulsun diye Havva'yı çıkardık” Hz.Havva, Hz.Ademin tamamlayıcısı olarak gönderilmişti, kadın erkeğinin toprağıydı. Toprak bereketti, ürün atarsın ürün verir, toprak her şeyin üzerini örterdi.Bunlardan yola çıkarak, o zaman kadının bir yuva da en güzel işi erkeğinin tamamlayıcısı olmasıdır, dedi.
O zaman kadın erkeğinin huzur yuvasıdır. Aile içinde birçok şey kadının elinde, "kadın isterse erkeğini vezir de eder rezil de" dedi, kul bu düşündüklerini kul olanlara anlattı fakat kadınlar karşı çıktılar, "hayır erkek olmak daha güzel" dediler, "hiçbir şeyi dert etmiyorlar, yemek yapmıyorlar" diye cümleler sıralanmaya başladı. Buyurun ahlarla vahlar la başlayan cümleler:
“Ah şöyle kocalar var, ah böyle adamlar var, şunun kocası(nişanlısı) şunu yapmış, hımmmm bunun kocası da (nişanlısı da) bunu yapıyormuş, ahh benim ki odun gelmiş odun gidiyor, hödüğün teki, ahh ahh hep sinirli hep öfkeli, ahhh ahhh gençliğim gidiyor, gitti, bütün güzelliğimi bu adam mahvetti, bu erkekler olmasaydı keşke, biz kadınlar daha iyiyiz böyle, kadını sadece cinsellik olarak görüyorlar kızım, yemek sana ait,ütü sana ait,temizlik sana ait, o paşalar gibi uyusun...
Burada kadın melek, erkek de şeytan olmuş haberim yok, diye düşündüm, yazıyı yazan kul dayanamadı artık, üzüldü onlara, "nerden açtım bu konuyu" dedi çünkü onların böyle düşünerek ömürlerini de tükettiklerini gördü ve yine üzüldü.
Sonra çevresine baktı, evlenecek gençleri gördü. Yüzlerinde ki korkuları anladı. Onlara söz yoktu ;çünkü "bekara karı boşamak kolaydır" deyip bakışlarıyla susturuyorlardı. Sonra bekar kızlara altın değerinde tavsiyelerde (! )bulundular: "Bak kızım erkeği avucunun içine al, ipler sende olacak (karşısındakini nasıl görüyorsa), ilk 3 ay aldın aldın sonra yandın kızım, her şeye evet demeyeceksin, her şeyi yapmayacaksın.Ha bi de aman sakın çalışmamazlık etme, paran olsun ne de olsa adam her an kapıya koyabilir (ileriyi düşündürüyorlar(!),hani demiştim ya evlilik artık ömürlük değil, öldürene kadar) ve son vuruşu yapıyor evli arkadaşlar, sakın ola çok yüz verme! (sanki yabancı).
Artık yazıyı yazan kul, müdahalesini kesin bir dille yapmaya karar verdi:
Sayın evli kadınlar, anneler, çevrenizdeki bekarlara evliliği böylesine yarış - korku halinde göstermek yerine güzel tavsiyelerde bulunmanızı rica ediyorum. Evliliği denklik – eşitlik –eş ile laf yarışı olarak değil de birbirinin tamamlayıcısı olarak gösterin gençlere.Yazıyı yazan kul yukarıdaki olumsuzları şöyle çevirelim dedi:
"Evinde çok iyi bir dinleyici ve gözlemleyici olacaksın kızım, eşin geldiğinde kapıyı gülümseyerek açacaksın, karnını doyuracaksın beyin işten geliyor açtır, çok fazla kelam etme yorulmuştur, hemen yemeği hazırla, sonra bir keyif çayı demle. Sessizce otur yanı başında, onu seyret özlemişsindir, gününü nasıl geçirdiğini tatlı dil ile sor, dinle, öfkelendiğinde dinle- susmayı bil, sende karşılık verme. Erkeğin öfkesi anlıktır geçer. Ona kızdığında sakın ola yatağını ayırma, ne olursa olsun kocanın yanında uyu, git kocanın göğsüne başını koy, hani kedi usulca yaklaşır ya sende aynısını yap. Her konuda kocanla istişareli ol, onun fikirlerini al. Şunları da unutma, evin reisi kocadır. (bunu hissettir) evin iç huzuru kadına aittir.” dedim ya son noktaları koyacağım, sözün üzerine kelam etmeyeceğim.
16 Yorum Yorum Yaz