Hayatınızda Çocuğunuza Yer Var mı?
- 21-10-2013
- KATEGORİ Çocuk Eğitimi
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Söz konusu çocuk olunca hiç kimse laf ettirmez anne babalığına. “Ben zaten kimin için çalışıp, didiniyorum.” cümleleri dökülüverir dudaklardan. Ama davranışlara bakılınca pek öyle göründüğü söylenemez.
Pazar kahvemizi yudumlarken gözlerimizi diktiğimiz gazete sayfasını merak etme, buruşturma hakkı var mıdır minik yavrumuzun?
Ajandamızın o çok kıymetli notları arasına birkaç çizik kondurmasına rızamız var mıdır?
Okuduğumuz kitabın altını çizerken, yazılanlar çocuğumuzun resimlerinden daha mı kıymetlidir ki, kitabın en boş sayfasını şen resimlerini çizmesi için ayırmak bu kadar zordur?
Ağır misafirlerimizin yanında çocukluk etmesine razı mıyızdır ya da o günkü keyifsizliğini özgürce yaşamasına?
Belki biraz uzayacak da olsa, ev işlerine müdahil olmasına sabrımız ne kadar müsaittir?
Kıymetli muhabbetlerinizin meraklı sorularla bölünmesine hazırlıklı mıyızdır?
O yeni yıkattığımız mis kokulu halımıza yanlışlıkla dökülen bir bardak süte karşı tahammülümüz nasıldır?
Yoğurduğumuz hamurun içine elini daldırmasına iznimiz var mıdır?
Evin her noktası onun mudur, yoksa salon, vitrin gibi özel korunaklı alanları var mıdır, çocuğumuzun benliğini zarara uğratan?
Yeni süpürdüğünüz evde toz oluşacak kaygısına rağmen koşturmakta özgür müdür yavrumuz?
Pür dikkat izlediğimiz ekrandan gözümüzü ayırıp, yavrumuzun meraklı ve heyecanlı bakışlarına cesaret katar mıyız?
Bu sorulara verdiğimiz cevaplar bir nevi vicdan muhasebesi. Yüzleşmek istemediğimiz, kaçtığımız… Anne babalar olarak onlar için çalışıyor, yoruluyoruz. Ama çalışırken yanında olamadığımız çocuklarımızı, yanlarındayken de hiç hesaba katmıyoruz. Dilimizde, sözümüzde hep öncelikliler ama iş davranışa düşünce büyük bir çelişki ortaya çıkıyor.
Onları her şeyden çok sevdiğimizi söylüyoruz ama misafir hazırlığımız onlara olan ilgimizden daha uzun sürüyor.
Eşe, dosta, akrabaya, misafire gösterdiğimiz saygımızın, muhabbetimizin ne kadar da azı yansıyor yavrularımızın minik yüreklerine.
Onların karnını doyurmak için gıda almakla, yemek yapmakla uğraşıyoruz ama işimizi uzatıyor diye azarlayarak yanımızdan kovduğumuz çocuklarımızın ruhları aç kalıyor.
Herkes için çocuğu kıymetli, herkes için onların varlığı çok önemli. Peki, ama hayatımızda çocuklarımızın gönüllerince yaşayabilecekleri kadar yer var mı?
Pazar kahvemizi yudumlarken gözlerimizi diktiğimiz gazete sayfasını merak etme, buruşturma hakkı var mıdır minik yavrumuzun?
Ajandamızın o çok kıymetli notları arasına birkaç çizik kondurmasına rızamız var mıdır?
Okuduğumuz kitabın altını çizerken, yazılanlar çocuğumuzun resimlerinden daha mı kıymetlidir ki, kitabın en boş sayfasını şen resimlerini çizmesi için ayırmak bu kadar zordur?
Ağır misafirlerimizin yanında çocukluk etmesine razı mıyızdır ya da o günkü keyifsizliğini özgürce yaşamasına?
Belki biraz uzayacak da olsa, ev işlerine müdahil olmasına sabrımız ne kadar müsaittir?
Kıymetli muhabbetlerinizin meraklı sorularla bölünmesine hazırlıklı mıyızdır?
O yeni yıkattığımız mis kokulu halımıza yanlışlıkla dökülen bir bardak süte karşı tahammülümüz nasıldır?
Yoğurduğumuz hamurun içine elini daldırmasına iznimiz var mıdır?
Evin her noktası onun mudur, yoksa salon, vitrin gibi özel korunaklı alanları var mıdır, çocuğumuzun benliğini zarara uğratan?
Yeni süpürdüğünüz evde toz oluşacak kaygısına rağmen koşturmakta özgür müdür yavrumuz?
Pür dikkat izlediğimiz ekrandan gözümüzü ayırıp, yavrumuzun meraklı ve heyecanlı bakışlarına cesaret katar mıyız?
Bu sorulara verdiğimiz cevaplar bir nevi vicdan muhasebesi. Yüzleşmek istemediğimiz, kaçtığımız… Anne babalar olarak onlar için çalışıyor, yoruluyoruz. Ama çalışırken yanında olamadığımız çocuklarımızı, yanlarındayken de hiç hesaba katmıyoruz. Dilimizde, sözümüzde hep öncelikliler ama iş davranışa düşünce büyük bir çelişki ortaya çıkıyor.
Onları her şeyden çok sevdiğimizi söylüyoruz ama misafir hazırlığımız onlara olan ilgimizden daha uzun sürüyor.
Eşe, dosta, akrabaya, misafire gösterdiğimiz saygımızın, muhabbetimizin ne kadar da azı yansıyor yavrularımızın minik yüreklerine.
Onların karnını doyurmak için gıda almakla, yemek yapmakla uğraşıyoruz ama işimizi uzatıyor diye azarlayarak yanımızdan kovduğumuz çocuklarımızın ruhları aç kalıyor.
Herkes için çocuğu kıymetli, herkes için onların varlığı çok önemli. Peki, ama hayatımızda çocuklarımızın gönüllerince yaşayabilecekleri kadar yer var mı?
1 Yorum Yorum Yaz