Herkes Bir Vakitler Çocuktu

35_bÇocukken anne ve babamın da bir zamanlar çocuk olduğunu düşünmek ilginç gelirdi bana. Onlar çocukluk hikayelerini anlatırken, bir masalın içinde hissederdim kendimi. Şimdi ben, anne babamın bize çocukluk hikayelerini anlattığı yaşlardayım. Kızlarıma çocukluğumdan bahsederken: “Anne, sen çocukken ben nerdeydim?” diye soran, çocukluk fotoğraflarıma bakıp: “Ben burda niye yokum?” diye ağlayan küçük kızımın masumiyetine şahitlik edince, kendi çocukluk hislerimi hatırlayarak gülümsüyorum.

Herkes bir vakitler çocuktu işte. Zalimin de, kötünün de, katilin de, fesatın da, kibirlinin de, başkalarının hakkını gasp edenin de, teröristin de, tecavüzcünün de bir zamanlar çocuk olduğunu düşününce bu sefer ebeveynlik sorumluluğumla irkiliyorum sıkça. Acaba hangi hikaye onları bu denli nefislerine esir hale getirmiş diye, düşünmeden edemiyorum.

Geçtiğimiz haftalarda çocuğuna sokak ortasında vuran bir hanıma, çocuğunun “emanet” olduğunu hatırlattığımda, “benim çocuğum, sana ne?“ cevabını aldığımdan beri; daha çok düşünüyorum bu konuyu. Keşke duyduğu haberlere sadece şimdiki zamanda bakmaması gerektiğini anlatabilsek bazı anne babalara. Dövdüğünün bir gün başkasının canını acıtacağını, zulüm ettiğinin, bir başkasını mazlum bırakacağını; sevgisiz bıraktığının, başkasının canı yandığında kılının bile kıpırdamayacağını gösterebilsek.

Keşke “Hiç büyümeyecekler zannetme” yanılgısından kurtulsak. Şiddeti küçümsemesek. Gelecek kaygılarımızı onlara yüklemesek. Dediğimiz olsun diye, dünyayı çocuklara çekilmez kılmasak.

Gelecek zamanda nasıl biri olacaklarına, nasıl biriyle evleneceklerine, problemleri nasıl çözeceklerine, hikayelerini nasıl anlatacaklarına bizim şu andaki tavrımızın sebep olduğunu bir anlayabilsek.. Doldurulamayan baba sevgisini başka bir erkekte arayan kız çocukları, anne sevgisi görmemiş ve çocuğuna sevgisini gösteremeyen kadınlar, baba figürüne şahitlik edemediği için sorumluluk alamayan erkekler, anne ve babasının kötü giden ilişkisi sebebiyle evlilikten soğuyan çocuklar, gördüğü şiddetten başkasının acısını duymayacak hale gelenler, sevgisizlikten kalbi üşüyenler, bir türlü içine girdiği girdaptan çıkamayanlar, huzuru başka yerde arayanlar, bağımlılar, bağlanacak kimsesi olmadığı için yaşama sebebi kalmadığını düşünenler...

* * *

Çocuklar masumdur. Anne ve babalar kucağına aldıklarında hissettikleri cennet kokusunun etkisi geçince o masumluğun da yitirildiğini zannediyorlar çoğu zaman. Oysa zalim mi, mazlum mu, iyi mi, kötü mü olacağına karar vereceğimiz “emanetin” her daim ağırlığını taşıyabilmeliyiz. (“Kim kötü ve zalim bir çocuğun anne babası olmak ister ki?” diyenler olacaktır. “Olmaması için ne yapıyoruz?” sorusunun cevabını elbette kendimiz vereceğiz.)

Hepimiz çocukluğumuzun izini sürüyoruz değişmek için. Yaralarımızı iyileştirmek için tüm bilgiler bizi “Çocukluğumuza indiriyor”. Aynada kaybolan yüzümüzü çocukluğumuzda arıyoruz her birimiz. Çocuklarımızın da bir gün kendi çocukluklarının izini süreceklerini unutuyoruz her defasında. Daha başarılı, daha düzenli, daha çok ders çalışan, daha çok kazanan, daha statülü olmalarını önceleyerek yapıyoruz bunu; geçmişteki boşluklarımızı onlarda tamamlamaya çalışarak.

Çocuklarımız hızla büyüyorlar. Hikayelerini yazıyorlar bir yandan. Hayatın neresinde duracaklarına karar vermeye çalışıyorlar. Bize düşen yalnızca zalime sövmek, laf söylemek değil, çocukların “Nasıl biri olacağım?” sorusunun cevabını kolaylaştıracak örnekler olabilmek.

yazının devamı için;
http://m.gazetevahdet.com/herkes-bir-vakitler-cocuktu-3556yy.htm


Bunlar da ilginizi Çekebilir

1 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz