Hor Görülen Bazı Dini Konular
- 07-01-2013
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Sema Maraşlı
Geçenlerde tanınmış bir yazar hanımla ayaküstü biraz sohbet ettik. Bir kaç yazımı okuduğunu söyledi:
"Dünyadaki Müslümanlar acı içinde zulüm içinde yaşarken siz karı-koca cilveleşmesini falan yazıyorsunuz." dedi.
Hanımefendinin söyledikleri aslında bireysel bir görüş değil. Pek çok dindar (olmaya çalışan) kadının görüşü bu yönde: "Evlilik okulu mu? Evliliğin derse mi olurmuş. Hımm. Katılanlar oluyor mu? Ben de filanca yerde fıkıh, tefsir, arapça derslerine katılıyorum." Yani sizin gibi boş işlerle uğraşmıyorum demek istiyor.
Din deyince dini sadece tesettür, namaz, abdest, oruç, zekat, hac gibi ibadetler zannetme hastalığımızdan kurtulamadık. Ben namazımı kılar, orucumu tutar, ibadetimi yaparım; fakat eşimle de keyfime göre yaşarım, din karışamaz gibi bakış açısı hakim genellikle. Yok her şey o kadar basit değil, yalnız. Hapşırmanın bile duası olan bir dine mensupsan yok öyle evliliğimi canım nasıl isterse, nefsime nasıl hoş gelirse öyle yaşarım demek. Dinin belirlediği kurallara uymak zorundayız.
Aile gibi kıymetli bir kurum nefsin isteklerine bırakılmayacak kadar değerlidir. Dinimiz bu hususta karı-koca münasebetleri nasıl olacak bize bir çerçeve çizmiş. Bu konuda âyet-i kerîmeler var, hadis-i şerîfler var. Onları yok mu sayacağız? Onlardan sorumlu değil miyiz? Hanımlar neden vakıf ve dernek çalışmalarında koştururken aile konusunu önemsemiyorlar. Tefsir arapça gibi ilimleri öğrenirken aileyi ilgilendiren bilgileri bu ilmin dışında tutuyorlar. Sakın nefislerine ağır geldiği ve Rablerinden memnun olmadıkları için olmasın.
Hele evliliğin cinsel hayatla ilgili bölümünü hanımlara hiç hatırlatma. Bir hoca hanım anlattı. Sohbet grubunda benim kitabımdan bir hikaye okuyormuş. Yataktan kaçan bir hanımın hikayesi. Dinleyici hanımlardan biri "Hocam yatağı yorganı bırak da dine gel." diye kızmış. Ah canım benim. O yatak ve yorganda dinin bir parçası, bunu bir anlayabilseydin belki bu kadar hırçın olmayacaktın.
Bizim dindar hanımların çoğunluğu cinsel hayatı kocalarının pis nefsinin bir parçasından başka bir şey olarak görmüyorlar.
Önceki yıl çok tanınmış tesettürlü bir yazar arkadaş bana e-posta göndermiş. "Evliliğin sadece yatak odası yok ki salonu var, oturma odası var, koridoru var, mutfağı var, biraz da bunları yaz." demiş. Ki o zaman sitemizdeki Evlilik Okulu derslerinde cinsel eğitim yazılarını henüz yazmamıştım. Sadece bir kaç yazımda bu konunun önemli olduğunu yazmıştım arkadaş o kadarcıktan bile rahatsız olmuş.
Şimdi bu arkadaşlar savaş ve yokluk içindeki islam ülkeleri için yazılar yazıp ağlarken oralardaki kardeşlerimiz o şartlarda karı-koca ilişkilerine hiç ara vermiyorlar. Bizim hanımların Filistin, Suriye, Afganistan ve Afrika ülkelerindeki kadınlar kadar karı-koca münasebetleri yoktur. Bizimkiler onlara ağlarken onlar o şartlarda bir fırsatını bulup keyiflerine bakıyorlar.
Suriye'de ki zulümden kaçıp ülkemize sığınan Suriyeli kardeşlerimizin olduğu kampta görevli olan bir doktorun sözlerini yakın bir tanıdığım anlattı. Suriyeli aileler akşamları çocukları çadırların önüne dizip içerde eşleri ile birlikte oluyorlarmış. Hatta bazıları doktorlardan viagra istemişler. Tabii bizim doktorlar bile çok şaşırmışlar. Onların evde eşleri ile bahanesiz, rahat rahat yapamadıklarını adamlar kışın soğukta elin memleketinde çadırda yapıyorlar. Böyle bir durumda bir Türk erkeği karısına elini bile süremez.
Oysa Allah Resulü ne buyuruyor: "Allah'(c.c) a ve âhiret gününe iman eden bir kadının ölü için üç günden fazla yas tutması helal değildir. Sadece kocası için dört ay on gün yas tutar." (Buhari, Cenaiz 31- Talak 46)
Peygamberimizin hanımı Ümmü Habibe, babası Ebu Süfyan vefat ettikten sonra ve yine hanımı Zeynep binti Cahş kardeşi vefat ettikten üç gün sonra güzel koku sürünüp "Canımız istediği için değil fakat Allah resul'ü böyle emretti" deyip yukarıdaki hadis-i şerîfi nakletmişler. Allah resulunun sözlerini nefislerine göre seçip işlerine geleni alıp, işlerine geleni görmezden gelmemişler.
Müslim`in bir rivayetinde Ümmü Atıyye şöyle demektedir: "Biz ölüye üç günden fazla yas tutmaktan nehyolunduk, yalnız koca için dört ay on gün müstesna idi."
Savaşı bırakın bizim hanımların bir yakını ölse bile kocası aylarca karısına elini süremez. Kadın buna izin vermez. Peygamberimizin kadınlara "kocalarınız için süslenin" diye bir hadis-i şerifi yok, zaten Arap hanımları süslenmeyi çok seviyorlar fakat eşleriniz için süslenmekten vazgeçmeyin diye hadisi şerifi var. "Cenazemiz var, matem tutuyoruz diye kendinizi acıya kaptırıp kocalarınızı ihmal etmeyin." diye uyarmış peygamberimiz. Bu hem kadının kendi ruh sağlığı için hem de kocası ile arasında birbirlerinden uzak kalmaktan dolayı oluşan soğukluğa engel olmak için çok gerekli aslında.
Biliyorum bu yazdıklarım bizim hanımlara çok ağır geliyor fakat ne yapayım? Özellikle tesettürlü kadın yazarlar tarafından sevilmediğimi biliyorum. Benim kocaya itaat, süslenme, cinsel hayat ile ilgili yazılarımdan rahatsız oluyorlar. Ben karı-koca ilişkileri,onların tabiri ile cilveleşme gibi basit konuları yazarken onlar memleket ve İslam ülkelerini kurtarıyorlar.
Elbette memleketimizin dertleri ile ilgilenelim, başka ülkelerde zor şartlarda yaşamaya çalışan mümin kardeşlerimizle ilgilenelim, dualara edelim, maddi yardım toplansın, ulaştırılsın. Fakat onlar için boş boş üzülmenin kimseye bir faydası yok. Sen onlar için ağlarken belki evde kocan oturmuş kendi haline ağlıyordur. Sen bir de dön kocana bak. Adamcağız hizmet ettiğini düşünerek ya da senden korkarak sesini çıkarmıyor diye bunu kullanmaya gerek yok.
Allah resulü ne buyurmuş: "Kadının cihadı kocası ile güzel geçinmesidir." (Taberani) Kocası ile güzel geçinmeye çalışan kadın savaşan mücahidin sevabına ulaşıyor. Ne güzel bir müjde.
Bazıları önemsemese de hor görse de ben bu konuyu çok ciddiye alıyorum ve eğitimleri artırıyorum. Seminerlerim ara ara devam ediyor fakat bundan sonra eğitimlere daha çok ağırlık vermek istiyorum. Seminerlerden de güzel dönüşümler geliyor fakat grup eğitimleri çok daha faydalı oluyor. Bir tek seminerden ziyade bir grupla bir kaç ders birlikte çalışmak elbette aynı olmuyor. Hem benim için hem onlar için. Onlara ödevler veriyorum, bir sonraki derste eşlerinden gelen geri dönüşümleri dinliyorum. Neleri yapıp neleri yapamadıklarını görüp ona göre çözüm üretiyoruz. Daha önce yaptığım eğitimlere katılan hanımlardan çok güzel geri dönüşümler oldu. İlk geldiklerinde hep bir ümitsizlik vardı.
"Ben katılmak istiyorum Fakat kocam da bu konuda eğitim almadıktan sonra benim tek başıma aldığım eğitimin ne faydası olacak? O değişmedikten sonra?" sözünü çoğundan duydum. Evlilik seminerlerine ya da eğitimlere katılan hanımların genellikle ilk başta beklentisi onlara kocalarını nasıl değiştireceklerine dair bilgiler verilmesi. Çünkü kimse kendi hatasını görmüyor. Hanımlar hiç görmüyor.
Kadın mutsuz çünkü kocası onu mutlu etmiyor. Hiçbir eğitimde eşlerini değiştirmek için ne yapmaları gerektiğini anlatmadım. Kendileri nasıl değişecek. Onlara sadece hatalarını gösterip doğru davranışın ne olduğunu anlattım. Fakat daha ikinci derse bile "Kocam değişti bana daha iyi, daha farklı davranıyor." diye mutlulukla geliyorlar. Bir ilişkide bir taraf değiştiğinde diğer taraf otomatik değişmek zorunda kalır. Fakat bu incitici ve zoraki bir değişme değil istek ve gönüllü bir değişmedir.
Yurt dışından ve yurt içinden çok davetler var, fakat çoğuna katılamıyorum kimse kusura bakmasın. Çok koşturduğum zaman hem ailemi ihmal ediyorum hem yazı yazacak zaman bulamıyorum. Sitemizi ve okuyucularımı ihmal etmek istemiyorum. Seminer için çok az da olsa şehir dışına çıksam da eğitimleri İstanbul' da yapmayı tercih ediyorum.
Bir gün inşallah bizim kadın yazarlarla çalışmak nasip olur. Grup çalışması olarak yapılan eğitimler ücretli fakat yazar arkadaşlar gelsinler onlardan ayrı bir grup oluşturalım tek kuruş istemem. Çünkü onlar kendi sorumlulukları yanında yazıları ile pek kişiyi etkiliyorlar. Bu çok ciddi bir vebal. Ben buradan onları davet ediyorum, katılmak isterlerse basit gördükleri evlilik, cinsellik ve aile konularında eğitimlerime gelsinler. Hem aslında ne kadar ciddi bir konu olduğunu da görürler, hem de okuyucularına daha faydalı olurlar.
Her yaşta insanın evlilik eğitimlerine ihtiyacı var. Bir Evlilik Okulu eğitiminin ilk günü iki anne (yaş altmış civarı) kayıt için genç kızlarını getirmişlerdi. "Buraya kadar gelmişsiniz, buyurun sizde misafirimiz olun bu ders." dedim. Derse katıldılar ve o gün kendiler de kayıt oldular "Bizim de bu derslere ihtiyacımız varmış." deyip kızlarıyla birlikte bütün derslere katıldılar. İlla eğitim illa eğitim.
"Dünyadaki Müslümanlar acı içinde zulüm içinde yaşarken siz karı-koca cilveleşmesini falan yazıyorsunuz." dedi.
Hanımefendinin söyledikleri aslında bireysel bir görüş değil. Pek çok dindar (olmaya çalışan) kadının görüşü bu yönde: "Evlilik okulu mu? Evliliğin derse mi olurmuş. Hımm. Katılanlar oluyor mu? Ben de filanca yerde fıkıh, tefsir, arapça derslerine katılıyorum." Yani sizin gibi boş işlerle uğraşmıyorum demek istiyor.
Din deyince dini sadece tesettür, namaz, abdest, oruç, zekat, hac gibi ibadetler zannetme hastalığımızdan kurtulamadık. Ben namazımı kılar, orucumu tutar, ibadetimi yaparım; fakat eşimle de keyfime göre yaşarım, din karışamaz gibi bakış açısı hakim genellikle. Yok her şey o kadar basit değil, yalnız. Hapşırmanın bile duası olan bir dine mensupsan yok öyle evliliğimi canım nasıl isterse, nefsime nasıl hoş gelirse öyle yaşarım demek. Dinin belirlediği kurallara uymak zorundayız.
Aile gibi kıymetli bir kurum nefsin isteklerine bırakılmayacak kadar değerlidir. Dinimiz bu hususta karı-koca münasebetleri nasıl olacak bize bir çerçeve çizmiş. Bu konuda âyet-i kerîmeler var, hadis-i şerîfler var. Onları yok mu sayacağız? Onlardan sorumlu değil miyiz? Hanımlar neden vakıf ve dernek çalışmalarında koştururken aile konusunu önemsemiyorlar. Tefsir arapça gibi ilimleri öğrenirken aileyi ilgilendiren bilgileri bu ilmin dışında tutuyorlar. Sakın nefislerine ağır geldiği ve Rablerinden memnun olmadıkları için olmasın.
Hele evliliğin cinsel hayatla ilgili bölümünü hanımlara hiç hatırlatma. Bir hoca hanım anlattı. Sohbet grubunda benim kitabımdan bir hikaye okuyormuş. Yataktan kaçan bir hanımın hikayesi. Dinleyici hanımlardan biri "Hocam yatağı yorganı bırak da dine gel." diye kızmış. Ah canım benim. O yatak ve yorganda dinin bir parçası, bunu bir anlayabilseydin belki bu kadar hırçın olmayacaktın.
Bizim dindar hanımların çoğunluğu cinsel hayatı kocalarının pis nefsinin bir parçasından başka bir şey olarak görmüyorlar.
Önceki yıl çok tanınmış tesettürlü bir yazar arkadaş bana e-posta göndermiş. "Evliliğin sadece yatak odası yok ki salonu var, oturma odası var, koridoru var, mutfağı var, biraz da bunları yaz." demiş. Ki o zaman sitemizdeki Evlilik Okulu derslerinde cinsel eğitim yazılarını henüz yazmamıştım. Sadece bir kaç yazımda bu konunun önemli olduğunu yazmıştım arkadaş o kadarcıktan bile rahatsız olmuş.
Şimdi bu arkadaşlar savaş ve yokluk içindeki islam ülkeleri için yazılar yazıp ağlarken oralardaki kardeşlerimiz o şartlarda karı-koca ilişkilerine hiç ara vermiyorlar. Bizim hanımların Filistin, Suriye, Afganistan ve Afrika ülkelerindeki kadınlar kadar karı-koca münasebetleri yoktur. Bizimkiler onlara ağlarken onlar o şartlarda bir fırsatını bulup keyiflerine bakıyorlar.
Suriye'de ki zulümden kaçıp ülkemize sığınan Suriyeli kardeşlerimizin olduğu kampta görevli olan bir doktorun sözlerini yakın bir tanıdığım anlattı. Suriyeli aileler akşamları çocukları çadırların önüne dizip içerde eşleri ile birlikte oluyorlarmış. Hatta bazıları doktorlardan viagra istemişler. Tabii bizim doktorlar bile çok şaşırmışlar. Onların evde eşleri ile bahanesiz, rahat rahat yapamadıklarını adamlar kışın soğukta elin memleketinde çadırda yapıyorlar. Böyle bir durumda bir Türk erkeği karısına elini bile süremez.
Oysa Allah Resulü ne buyuruyor: "Allah'(c.c) a ve âhiret gününe iman eden bir kadının ölü için üç günden fazla yas tutması helal değildir. Sadece kocası için dört ay on gün yas tutar." (Buhari, Cenaiz 31- Talak 46)
Peygamberimizin hanımı Ümmü Habibe, babası Ebu Süfyan vefat ettikten sonra ve yine hanımı Zeynep binti Cahş kardeşi vefat ettikten üç gün sonra güzel koku sürünüp "Canımız istediği için değil fakat Allah resul'ü böyle emretti" deyip yukarıdaki hadis-i şerîfi nakletmişler. Allah resulunun sözlerini nefislerine göre seçip işlerine geleni alıp, işlerine geleni görmezden gelmemişler.
Müslim`in bir rivayetinde Ümmü Atıyye şöyle demektedir: "Biz ölüye üç günden fazla yas tutmaktan nehyolunduk, yalnız koca için dört ay on gün müstesna idi."
Savaşı bırakın bizim hanımların bir yakını ölse bile kocası aylarca karısına elini süremez. Kadın buna izin vermez. Peygamberimizin kadınlara "kocalarınız için süslenin" diye bir hadis-i şerifi yok, zaten Arap hanımları süslenmeyi çok seviyorlar fakat eşleriniz için süslenmekten vazgeçmeyin diye hadisi şerifi var. "Cenazemiz var, matem tutuyoruz diye kendinizi acıya kaptırıp kocalarınızı ihmal etmeyin." diye uyarmış peygamberimiz. Bu hem kadının kendi ruh sağlığı için hem de kocası ile arasında birbirlerinden uzak kalmaktan dolayı oluşan soğukluğa engel olmak için çok gerekli aslında.
Biliyorum bu yazdıklarım bizim hanımlara çok ağır geliyor fakat ne yapayım? Özellikle tesettürlü kadın yazarlar tarafından sevilmediğimi biliyorum. Benim kocaya itaat, süslenme, cinsel hayat ile ilgili yazılarımdan rahatsız oluyorlar. Ben karı-koca ilişkileri,onların tabiri ile cilveleşme gibi basit konuları yazarken onlar memleket ve İslam ülkelerini kurtarıyorlar.
Elbette memleketimizin dertleri ile ilgilenelim, başka ülkelerde zor şartlarda yaşamaya çalışan mümin kardeşlerimizle ilgilenelim, dualara edelim, maddi yardım toplansın, ulaştırılsın. Fakat onlar için boş boş üzülmenin kimseye bir faydası yok. Sen onlar için ağlarken belki evde kocan oturmuş kendi haline ağlıyordur. Sen bir de dön kocana bak. Adamcağız hizmet ettiğini düşünerek ya da senden korkarak sesini çıkarmıyor diye bunu kullanmaya gerek yok.
Allah resulü ne buyurmuş: "Kadının cihadı kocası ile güzel geçinmesidir." (Taberani) Kocası ile güzel geçinmeye çalışan kadın savaşan mücahidin sevabına ulaşıyor. Ne güzel bir müjde.
Bazıları önemsemese de hor görse de ben bu konuyu çok ciddiye alıyorum ve eğitimleri artırıyorum. Seminerlerim ara ara devam ediyor fakat bundan sonra eğitimlere daha çok ağırlık vermek istiyorum. Seminerlerden de güzel dönüşümler geliyor fakat grup eğitimleri çok daha faydalı oluyor. Bir tek seminerden ziyade bir grupla bir kaç ders birlikte çalışmak elbette aynı olmuyor. Hem benim için hem onlar için. Onlara ödevler veriyorum, bir sonraki derste eşlerinden gelen geri dönüşümleri dinliyorum. Neleri yapıp neleri yapamadıklarını görüp ona göre çözüm üretiyoruz. Daha önce yaptığım eğitimlere katılan hanımlardan çok güzel geri dönüşümler oldu. İlk geldiklerinde hep bir ümitsizlik vardı.
"Ben katılmak istiyorum Fakat kocam da bu konuda eğitim almadıktan sonra benim tek başıma aldığım eğitimin ne faydası olacak? O değişmedikten sonra?" sözünü çoğundan duydum. Evlilik seminerlerine ya da eğitimlere katılan hanımların genellikle ilk başta beklentisi onlara kocalarını nasıl değiştireceklerine dair bilgiler verilmesi. Çünkü kimse kendi hatasını görmüyor. Hanımlar hiç görmüyor.
Kadın mutsuz çünkü kocası onu mutlu etmiyor. Hiçbir eğitimde eşlerini değiştirmek için ne yapmaları gerektiğini anlatmadım. Kendileri nasıl değişecek. Onlara sadece hatalarını gösterip doğru davranışın ne olduğunu anlattım. Fakat daha ikinci derse bile "Kocam değişti bana daha iyi, daha farklı davranıyor." diye mutlulukla geliyorlar. Bir ilişkide bir taraf değiştiğinde diğer taraf otomatik değişmek zorunda kalır. Fakat bu incitici ve zoraki bir değişme değil istek ve gönüllü bir değişmedir.
Yurt dışından ve yurt içinden çok davetler var, fakat çoğuna katılamıyorum kimse kusura bakmasın. Çok koşturduğum zaman hem ailemi ihmal ediyorum hem yazı yazacak zaman bulamıyorum. Sitemizi ve okuyucularımı ihmal etmek istemiyorum. Seminer için çok az da olsa şehir dışına çıksam da eğitimleri İstanbul' da yapmayı tercih ediyorum.
Bir gün inşallah bizim kadın yazarlarla çalışmak nasip olur. Grup çalışması olarak yapılan eğitimler ücretli fakat yazar arkadaşlar gelsinler onlardan ayrı bir grup oluşturalım tek kuruş istemem. Çünkü onlar kendi sorumlulukları yanında yazıları ile pek kişiyi etkiliyorlar. Bu çok ciddi bir vebal. Ben buradan onları davet ediyorum, katılmak isterlerse basit gördükleri evlilik, cinsellik ve aile konularında eğitimlerime gelsinler. Hem aslında ne kadar ciddi bir konu olduğunu da görürler, hem de okuyucularına daha faydalı olurlar.
Her yaşta insanın evlilik eğitimlerine ihtiyacı var. Bir Evlilik Okulu eğitiminin ilk günü iki anne (yaş altmış civarı) kayıt için genç kızlarını getirmişlerdi. "Buraya kadar gelmişsiniz, buyurun sizde misafirimiz olun bu ders." dedim. Derse katıldılar ve o gün kendiler de kayıt oldular "Bizim de bu derslere ihtiyacımız varmış." deyip kızlarıyla birlikte bütün derslere katıldılar. İlla eğitim illa eğitim.
83 Yorum Yorum Yaz