İlk Çocuklar Neden Daha Duygusaldır?
- 27-11-2013
- KATEGORİ Mehmet Emin Karabacak
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Anne babalar genel olarak ilk çocuklarının diğer çocuklara göre içine kapanık oldukları ve kendilerini fazla ifade edemediklerinden yakınırlar.
Çocuklarının bu halinden memnun olmayan anne babalar, leb demeden leblebiyi anlayan; sıkılgan olmayan, derdini anlatabilen ve en önemlisi kendini ifade edebilen bir çocuk olmalarını isterler.
İlk çocuklar kardeşlerine nazaran genelde daha duygusal, daha çekingen iken; mizaç ve huy olarak da kardeşlerinden farklılıklar gösterirler.
İlk çocuklara nazaran sonraki çocuklar daha girişken, ortam ve çevreye daha çabuk uyum sağlarlar. Ayrıca duygusallıktan öte akılcı, risk alabilecek kadar kendine güvenen ve arkadaş ortamına çabuk ayak uydurabilen kişilerdir.
İlk çocuklarıyla ilgili sıkıntılarını dile getiren anne babalara hamilelik dönemleri ve çocuklarını büyütme şeklini düşünmelerini isterim.
Yeni evlisiniz ve evliliğin ne olduğunu anlamadan çevrenizin sizden çocuk beklediğini fark edersiniz. Sizden hayırlı bir haber adı altında çocuk beklediklerini ve bu haber gecikince de farklı yorumlara sebep olduklarını görmeye başlarsınız. Bu beklentiler de sizi ister istemez olumsuz etkiler.
Yeni bir ortama gelin gelmişsinizdir. Yeni insanlar ve yeni çevreye uyum derken çocuğunuza hamile kaldığınızı fark ediyorsunuz.
Sosyal çevreye uyumla birlikte ilk defa bir hamilelik dönemi yaşıyorsunuz. Hamileliğin sıkıntısı yanında çevrenin hamilelikle ilgili “Bizim zamanımızda, biz hamile iken …” diye başlayan tavsiye, öneri, kaygı ve yakınma adı altındaki psikolojik baskı, anne adayının ruh halini olumsuz etkiler.
Bunun yanında anne adayının psikolojik yalnızlığı, duygusallığı, çocuğun cinsiyeti hakkında beklentileri, çocuğuma iyi bir anne olabilecek miyim, ona iyi bakabilecek miyim tarzındaki düşünceleri kendisini strese sokar. Bunun sonucu olarak bu tür kaygılar ister istemez anne kadar karnındaki çocuğu da etkiler.
Burada anneye özellikle şu soruyu soruyorum. “İlk çocuğunuzun hamilelik dönemi ile diğer çocuğunuzun hamilelik dönemleri aynı mıydı?”
Annenin cevabı ise genellikle: “O zamanlar hem tecrübesizdim hem de pek bir şey bilmiyordum.” olur.
Düşünmeye devam ediyoruz. Çocuk doğdu ve çocuğunuzu büyütmeye çalışırken etraftan da müdahaleler başlar. Çevrenizden de doğrudan ya da dolaylı olarak akıl ve fetva vermeler başlanır. Çocuk büyütme ve çocuk eğitimi konusunda acemiliğiniz ve kaygılarınızla birlikte evdeki büyüklerin de çocuğa karışmasından, çocuk eğitiminde yalnız olmadığınızı ve gönlünüze göre çocuk yetiştiremeyeceğinizi anlarsınız.
Bütün bunlara rağmen iyi bir anne olmak adına, çocuğun üstüne fazla düşmeye başlarsınız. Ağlamasın diye maması acıkmadan verilir, üşümesin diye üzeri bastırılır, düşer diye koşmasına izin verilmez, kendisiyle oynayacak kardeş ve arkadaşı olmayan çocuğun önüne oyuncaklar doldurulur. Kısacası onun adına onun yapacakları hem düşünülür hem de fazlasıyla yapılır.
Velilere: “Diğer çocukları da bu ortam ve bu psikolojiyle mi yetiştirdiniz?” diye soruyorum.
Cevap olarak: “Hayır, diğer çocuklara pek kimse karışmadığı gibi ben de tecrübe edinmiştim.” olur.
Kardeşsiz ve arkadaşsız büyüyecek olan ilk çocuklara, çocukluklarını yaşamalarına da fazla izin verilmez. Normalde çocuklar oyunla, deneme yanılma yöntemiyle ve arkadaş ortamı içinde öğrenirken çoğu anne baba, bu imkândan çocuklarını mahrum bırakırlar.
Arkadaşları arasında oyunla ve yaşayarak öğrenecek olan bu çocukların anne babaları, çocuklar üzerlerine çok fazla düştükleri için arkadaş grubuna katılmalarına da fazla izin vermezler.
Evde kendisiyle oynayacak kimse bulamayan bu çocukların eğitimleri bir de nine ve dedenin işe karışmasıyla çok daha farklı bir boyut kazanır. Bu çocuklar çoğu zaman tutarsız davranışlarıyla karşımıza çıkar.
Dışarı çıkmasına fazla izin verilmeyen ve kendisiyle oyun oynayacak kimseyi bulamayan çocuk, daha çok ailesi tarafından alınan oyuncaklara boğulur. Sadece oyuncakla oynayan çocuklar ileride kendilerini ifade etmede ve öz güven kazanmada da sıkıntı yaşarlar. Arkadaş çevresine katılmasına fazla izin verilmeyen ve kardeşsiz büyüyen bu çocuklar, hem ilk çocuk olduklarından hem de canları sıkılmasın diye her istedikleri ikiletilmeden alınır.
Çocuğun kendini ifade etmesini, yeteneğini kullanmasını, sorumluluk alacağı etkinliklerini çocuk adına yaparak mükemmel bir anne baba olduğumuzu göstermeye çalışırız. Yani öyle bir hale getiriyoruz ki çocuğun bütün işlerini çocuk adına biz yapıyoruz. Büyüdükleri zaman da; “Bu çocuk niye böyle?” diyoruz. Bu duruda anne babaların, çocuklarına iyilik yapalım derken kötülük yaptıklarından haberleri bile yoktur. Her şeyi anne babasından bekleyen bu çocuklardan, ders çalışma ve ödev yapma gibi bir davranışı beklemek boşuna olur.
Bu çocukların olumlu görünen tarafları ise; yaşıtlarından daha fazla olgun, ağır başlı ve sessiz olmalarıdır. Çocuğun bu hali yaşının gereği olarak alması gereken sorumluluklarının önüne geçiyorsa zararlıdır. Çünkü her çocuk, bulunduğu yaşa ve kişilik yapısına uygun davranmalı ve ona göre hareket etmelidir.
Bu Çocuklar için Neler Yapılmalı?
Büyüme aşamasında iyi niyet olarak her şeyi düşünülüp ayağına götürülen çocuklar, büyüdüğü zaman sorumluluk alma konusunda problem yaşayabilirler.
Oyunlarını arkadaş ortamı yerine evde anne babasıyla ya da oyuncaklarla oynayan çocuklar, arkadaşları ile oynayan çocuklar arasında sosyalleşme açısından fark oluşacaktır..
Normal ortamda davranışlarını deneme yanılmayla yöntemi yerine, anne babasının nasihati ve tavsiyeleriyle şekillendiren çocuklar, yaşından büyük gibi düşünecek ancak yaşıtları gibi davranmayacaktır.
Çocuklarının bu halinden memnun olmayan anne babalar, leb demeden leblebiyi anlayan; sıkılgan olmayan, derdini anlatabilen ve en önemlisi kendini ifade edebilen bir çocuk olmalarını isterler.
İlk çocuklar kardeşlerine nazaran genelde daha duygusal, daha çekingen iken; mizaç ve huy olarak da kardeşlerinden farklılıklar gösterirler.
İlk çocuklara nazaran sonraki çocuklar daha girişken, ortam ve çevreye daha çabuk uyum sağlarlar. Ayrıca duygusallıktan öte akılcı, risk alabilecek kadar kendine güvenen ve arkadaş ortamına çabuk ayak uydurabilen kişilerdir.
İlk çocuklarıyla ilgili sıkıntılarını dile getiren anne babalara hamilelik dönemleri ve çocuklarını büyütme şeklini düşünmelerini isterim.
Yeni evlisiniz ve evliliğin ne olduğunu anlamadan çevrenizin sizden çocuk beklediğini fark edersiniz. Sizden hayırlı bir haber adı altında çocuk beklediklerini ve bu haber gecikince de farklı yorumlara sebep olduklarını görmeye başlarsınız. Bu beklentiler de sizi ister istemez olumsuz etkiler.
Yeni bir ortama gelin gelmişsinizdir. Yeni insanlar ve yeni çevreye uyum derken çocuğunuza hamile kaldığınızı fark ediyorsunuz.
Sosyal çevreye uyumla birlikte ilk defa bir hamilelik dönemi yaşıyorsunuz. Hamileliğin sıkıntısı yanında çevrenin hamilelikle ilgili “Bizim zamanımızda, biz hamile iken …” diye başlayan tavsiye, öneri, kaygı ve yakınma adı altındaki psikolojik baskı, anne adayının ruh halini olumsuz etkiler.
Bunun yanında anne adayının psikolojik yalnızlığı, duygusallığı, çocuğun cinsiyeti hakkında beklentileri, çocuğuma iyi bir anne olabilecek miyim, ona iyi bakabilecek miyim tarzındaki düşünceleri kendisini strese sokar. Bunun sonucu olarak bu tür kaygılar ister istemez anne kadar karnındaki çocuğu da etkiler.
Burada anneye özellikle şu soruyu soruyorum. “İlk çocuğunuzun hamilelik dönemi ile diğer çocuğunuzun hamilelik dönemleri aynı mıydı?”
Annenin cevabı ise genellikle: “O zamanlar hem tecrübesizdim hem de pek bir şey bilmiyordum.” olur.
Düşünmeye devam ediyoruz. Çocuk doğdu ve çocuğunuzu büyütmeye çalışırken etraftan da müdahaleler başlar. Çevrenizden de doğrudan ya da dolaylı olarak akıl ve fetva vermeler başlanır. Çocuk büyütme ve çocuk eğitimi konusunda acemiliğiniz ve kaygılarınızla birlikte evdeki büyüklerin de çocuğa karışmasından, çocuk eğitiminde yalnız olmadığınızı ve gönlünüze göre çocuk yetiştiremeyeceğinizi anlarsınız.
Bütün bunlara rağmen iyi bir anne olmak adına, çocuğun üstüne fazla düşmeye başlarsınız. Ağlamasın diye maması acıkmadan verilir, üşümesin diye üzeri bastırılır, düşer diye koşmasına izin verilmez, kendisiyle oynayacak kardeş ve arkadaşı olmayan çocuğun önüne oyuncaklar doldurulur. Kısacası onun adına onun yapacakları hem düşünülür hem de fazlasıyla yapılır.
Velilere: “Diğer çocukları da bu ortam ve bu psikolojiyle mi yetiştirdiniz?” diye soruyorum.
Cevap olarak: “Hayır, diğer çocuklara pek kimse karışmadığı gibi ben de tecrübe edinmiştim.” olur.
Kardeşsiz ve arkadaşsız büyüyecek olan ilk çocuklara, çocukluklarını yaşamalarına da fazla izin verilmez. Normalde çocuklar oyunla, deneme yanılma yöntemiyle ve arkadaş ortamı içinde öğrenirken çoğu anne baba, bu imkândan çocuklarını mahrum bırakırlar.
Arkadaşları arasında oyunla ve yaşayarak öğrenecek olan bu çocukların anne babaları, çocuklar üzerlerine çok fazla düştükleri için arkadaş grubuna katılmalarına da fazla izin vermezler.
Evde kendisiyle oynayacak kimse bulamayan bu çocukların eğitimleri bir de nine ve dedenin işe karışmasıyla çok daha farklı bir boyut kazanır. Bu çocuklar çoğu zaman tutarsız davranışlarıyla karşımıza çıkar.
Dışarı çıkmasına fazla izin verilmeyen ve kendisiyle oyun oynayacak kimseyi bulamayan çocuk, daha çok ailesi tarafından alınan oyuncaklara boğulur. Sadece oyuncakla oynayan çocuklar ileride kendilerini ifade etmede ve öz güven kazanmada da sıkıntı yaşarlar. Arkadaş çevresine katılmasına fazla izin verilmeyen ve kardeşsiz büyüyen bu çocuklar, hem ilk çocuk olduklarından hem de canları sıkılmasın diye her istedikleri ikiletilmeden alınır.
Çocuğun kendini ifade etmesini, yeteneğini kullanmasını, sorumluluk alacağı etkinliklerini çocuk adına yaparak mükemmel bir anne baba olduğumuzu göstermeye çalışırız. Yani öyle bir hale getiriyoruz ki çocuğun bütün işlerini çocuk adına biz yapıyoruz. Büyüdükleri zaman da; “Bu çocuk niye böyle?” diyoruz. Bu duruda anne babaların, çocuklarına iyilik yapalım derken kötülük yaptıklarından haberleri bile yoktur. Her şeyi anne babasından bekleyen bu çocuklardan, ders çalışma ve ödev yapma gibi bir davranışı beklemek boşuna olur.
Bu çocukların olumlu görünen tarafları ise; yaşıtlarından daha fazla olgun, ağır başlı ve sessiz olmalarıdır. Çocuğun bu hali yaşının gereği olarak alması gereken sorumluluklarının önüne geçiyorsa zararlıdır. Çünkü her çocuk, bulunduğu yaşa ve kişilik yapısına uygun davranmalı ve ona göre hareket etmelidir.
Bu Çocuklar için Neler Yapılmalı?
- Çocukların yaşıtlarıyla oynamalarına imkân sağlanmalı ve bu konuda onları teşvik etmeli.
- Çocukların yaş ve yeteneklerinin üstünde bir beklenti içine girilmemeli ve yaşlarına uygun sorumluluklar verilmeli. “Sen ablasın, sen abisin.” diyerek yaşından büyük olgunluk beklenmemeli.
- Yaşlarına ve yeteneklerine uygun olumlu davranışlar sergilediklerinde çocukların bu davranışı pekiştirilmeli.
- Kendi işlerini kendilerinin düşünmeleri sağlanmalı, onlar adına onların işleri yapılmamalı.
- Çocukların kendilerini ifade etmelerine imkân sağlanmalı. Bunun için de istemeden vermemeli ve çocukların cümlelerini tamamlamalarını beklenmeli.
- Çocukların da hata yapabilecekleri göz önünde bulundurularak hataları büyütülmemeli.
- Kendilerine güvenini geliştirecek sorumluluklar verilmeli. Yerine getirilen sorumluluklar için de olumlu geribildirimler verilmeli.
Büyüme aşamasında iyi niyet olarak her şeyi düşünülüp ayağına götürülen çocuklar, büyüdüğü zaman sorumluluk alma konusunda problem yaşayabilirler.
Oyunlarını arkadaş ortamı yerine evde anne babasıyla ya da oyuncaklarla oynayan çocuklar, arkadaşları ile oynayan çocuklar arasında sosyalleşme açısından fark oluşacaktır..
Normal ortamda davranışlarını deneme yanılmayla yöntemi yerine, anne babasının nasihati ve tavsiyeleriyle şekillendiren çocuklar, yaşından büyük gibi düşünecek ancak yaşıtları gibi davranmayacaktır.
0 Yorum Yorum Yaz