Kadınlar Kocalarından İlgi Bekliyorlar
- 12-09-2020
- KATEGORİ Ademler & Havvalar
- YAZAR Sema Maraşlı
Feyza Diyor ki,
Bu yazı: "Mutluluğunuzu konforunuz ile takas etmeyin, doğru olan budur. Ama siz illa ki 'ailenin bekası, içindeki insanların mutluluğundan önemlidir' diyorsanız 'aile diye bir putunuz var' demektir." sözüne cevabımdır.
Sizin aile putu olarak nitelendirdiğiniz şey benim putum değil fakat inandığım Rabbimin rızasını kaybetme korkumdur. Çünkü benim inancıma göre Rabbimin en sevmediği helaldir boşanmak ve O'nun hoşnutsuzluğuna sebep olma korkusu içimi titretir.
Tabi belli durumlar vardır, bunlar da bellidir, bu durumlar dışında "mutluluğuma halel geldi" diyerek boşanma yoluna başvurmak benim inancımla çelişir, toplumun bana yüklediği misyon ile değil.
Dahası toplumun kime ne yüklediği çok da mühim değil çünkü toplumsal kurallar da hem zaman hem de mekan farklılıklarıyla el değiştiren, yön değiştiren çok dinamik unsurlardır.
Hayat bu, sürekli mutlu olmak mümkün mü, mutluluk odaklı yaşamak insanı mutsuzluğa götüren çok büyük bir yanılgı. İnsan her şeye hazırlıklı yasamalı ki başına sıradışı bir olay geldiğinde sudan çıkmış balık gibi afallamasın.
İnsanları mutsuz eden şey zaten hayallerinin ve beklentilerinin çok yüksek olmasıdır. Mesela evliliğe adım atan çiftler flört, söz, nişan vs romantik dönemlerinde gördükleri ilgiyi, sevgiyi ömür boyu aynen devam ettireceklerini düşünerek bu yola giriyorlarsa kısa sure sonra tükenmeleri çok normaldir. O heyecanı kaybetmeye başladıkları zaman kendilerini mutlu edecek başka uğraş ve doğru arayışlara yönelmezlerse yavaş yavaş bir boşluğa sürüklenir ve mutsuzluğun kapısını kendi elleriyle aralamış olurlar.
Eşi zamanla kendine ilgisiz, duyarsız, onu dinlemeyen, önemsemeyen biri gibi gözükmeye başlar fakat hayır. Hayatın rutini bu, hayat şartlarını gözönüne alıp bunu makul karşılamayı kendine öğretmek zorundasın. Kendini mutlu edecek uğraşlar bulmalısın. İç mutsuzluğunun sebebini her daim karsı tarafa yüklemeyi adet edinmek sorunlarından kaçmaktır.
Kadınlar ilgisizlikten şikayet ediyorlar, duygusal olarak beklentileri çok yüksek ve bu çıtanın altında kalan erkek karısına şiddet uygulamasa dahi çoğu zaman şikayet odağı haline geliyor.
Şiddet gösteren erkekten değil, normal bir aile yapısından bahsediyorum. Emin olun sosyal medya, bugün bir yandan mutsuzluğun örtbas edilmesi, diğer yandan ise başkalarının sahte mutlulukları ile iç geçirip kendi olası mutluluğunu mahveden yüzbinler için en büyük tetikleyici.
Kıskançlık, tatminsizlik, kıyas... Bunlardan kadınlar daha fazla etkileniyor, ailede gereksiz gerilimlere sebep oluyorlar.
Yine kadınlar yaratılışı gereği sosyal ve konuşkan varlıklar olduğu için kendi aralarında yaptıkları muhabbetler dahi bazen karşısındakinin mutluluğuna bakıp kendini mutsuz hissetmesine ve dolayısıyla ona bu hayatı yaşattığını düşündüğü eşini bundun sorumlu tutmasına sebep olabiliyor. İç ateş böyle fitilleniyor ve zamanla körükleniyor. Bunları biliyorum çünkü ben bir kadınım ve kadınların içinde yasıyorum.
Bu sadece kadınlara mahsus da demiyorum ama konumuz kadınlar olduğu için ve kadınlar sosyalliği daha fazla yasayan ve duygusal olarak daha tesir altında kalabilen insanlar olduğu için bu "sosyal rekabet" evliliğe kadın tarafından daha fazla yansıtılıyor.
Günümüzde bu o kadar yaygın ki bunu fark etmemek, yok saymak için "sosyal kör" olmak gerekiyor.
Şiddetle alakası olmayan sıradan işinde gücünde erkekler karısının içinde yasadığı bu duygusal fırtınaları bilemediği için karısının zamanla onu ilgisizlikle, sevgisizlikle neden suçladığını ve kendisine neden yavaş yavaş bir duvar ördüğünü anlayamayabiliyor. Sonrasında iletişimsizlik, tartışmalar, cinsel ve ruhsal kopuşlar, mesafeler vs...
Bir hanım düşünün ki "Evliliğimde mutsuzum, eşim beni dinlemiyor, anlamıyor, duygularıma değer vermiyor vs.." diyor. İşin başını ise bilmiyorsunuz, belki yolunda giden bir evliliği kendi beklentilerinin yüksekliği ve bunu eşine yansıtma dilindeki başarısızlıkları yolundan çıkardı.
Belki bu hanım, hayatının merkezine "mutluluğu" değil de "teslimiyeti" koymuş olsaydı otomatikman mutlu kalacaktı, bu denli yorulmayacaktı.
Teslimiyetten kastım burada hayata karsı teslimiyet, Allah'a karsı ve Allahu Teala'nın rızası için O'nun yarattıklarından gelene ve beklenip de gelmeyene karsı duyulan teslimiyet, sabır.
Hayat boyu bizi mutsuzluğa sevk eden neleri, eşimizi çıkarıp atabildiğimiz kolaylıkta çıkarıp atabiliyoruz, söyler misiniz?
Bir hastalık düşünün yaşam konforunuzu düşürüyor, mutluluğunuzu örseliyor. Tedavi olmaktan ve tedaviye cevap almayı beklemekten başka ne yapabilirsiniz? Böbreğiniz ağrıyor diye işe yarayan böbreğinizi sırf canınızı yaktığı için atabilir misiniz? Son raddeye kadar tedaviye yönelirsiniz.
Ya da daha somut bir misal verelim. Hadi sızı mutsuz eden kişi eşiniz değil de çocuğunuz olsun. Sizin mutluluğunuzu örselediği için çocuğunuzu da evlatlıktan reddeder misiniz? Yoksa tamire, özveriye, sabır ve tahammüle mi yönelirsiniz?
Evlilik elbette kopmaz bir bağ değil fakat bireyin sadece mutluluk odaklı, pamuk ipliğine bağlı olarak inşa ettikleri bir evilik bağı da elbette kopmaya mahkumdur.
İnsanın her zaman her yönden yüzü gülmeyebilir. Ama yaşadığı olumsuzluklarla dolu hayatın içinde de isterse kendini teselli edecek, yüzünü güldürecek, küçük mutluluklar bulmak zor değil.
Bir yandan alıp diğer eksik yanlarımızı kapatarak hayatımızı kendimiz dengelemek zorundayız. Bu put vs değil. Biz buna vefa diyoruz, sabır diyoruz, imtihan diyoruz. Bunları derken de karalar bağlamıyor yine iç dünyamızda bir çıkış yolu bulmaya çalışıyoruz.
Sabrediyorum çünkü Allah var.
Sabrediyorum çünkü eşimin eksikleri olduğu kadar güzel yönleri de var.
Sabrediyorum çünkü yavrularım var.
Sabrediyorum çünkü mutluluk benim iç dünyamda saklı, salt bir kişinin tekelinde değil.
Mutluluğumu solduran olursa, ben ruhumun renkleriyle daha canlı boyarım.
Feyza
63 Yorum Yorum Yaz