Kadınları Kışkırtmayın
- 22-02-2012
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
"Kadına şiddet" kelimesi medyada o kadar çok kullanılıyor ki sinek öldürmek için bir erkek elini kaldırsa kadınlar "şiddet gördüm" diye polise gidecek kıvama gelmek üzereler.
Arkadaşımın küçük oğlu evlerinde misafir olan babaanne ve büyükbabasının tartışmalarına bakıp koşarak annesine gelmiş "Bu ne ya... Evimizi şiddet evine çevirdiler." diye şikayet ediyormuş.
Alışveriş yapıyorum, on dört yaşlarında erkek çocuğu satıcı kadınla konuşuyor: Delikanlı:
"Dün babamdan dayak yedim" dedi. Yaşlıca olan tezgahtar kadın: "Baban sana şiddet mi uyguluyor? Benim babam da bana şiddet uygulardı." dedi. Şiddet derken, ne demek istiyorsunuz? diye konuşmalarının arasına girdim. Tezgahtar kadın "Yaramazlık yaptığımda vururdu." dedi. Peki siz çocuğunuza hiç vurmadınız mı? diye sordum. Biraz mahcup "Benim de oğluma dayak attığım oldu." dedi. "Peki kendi yaptığınızı niye şiddet diye tanımlamıyorsunuz?
Bir kaç ay önce tanıdığım bir hanım aradı. Eşiyle kavga etmişler, karşılıklı hakaret, küfür kıyamet, kocası da bir kaç tane vurmuş. Sabah komşusuna anlatmış. Komşusu "İlla karakola git, dayak yedim diye tutanak tuttur." demiş. O da beni aramış "Ne yapayım?" diye.
"Kocandan boşanmak istiyor musun?" diye sordum. "Hayır" dedi. "Tutanağı ne yapacaksın o zaman?" dedim."Bir gün boşanırsam elimde olsun" dedi. "Peki kocan sana kızmayacak mı, karakola gittin diye akşam aranız daha kötü olmayacak mı? diye sordum. "Onun haberi olmayacak, ona demeyeceğim" dedi saf saf. "Haberi olmaz olur mu? Sen karakola gidince polis kocanı çağırmaz mı? Bu kadına sen mi vurdun demez mi? Belki seni başka biri dövdü, iftira atıyorsun. Polis sadece senin sözüne inanır mı?" Çok şaşırdı, polisin kocasını karakola çağıracağını hiç düşünmemiş. "Gitmeyim o zaman, karakola gittiğimi duyarsa, boşar beni kesin." dedi.
Başka bir örnek daha. On beş yıllık evli hanım, güzel bir evliliği var, karı koca birbirlerini çok seviyorlar. Erkek bir kez eşine elini kaldırmamış; fakat geçen aylarda ciddi bir tartışma yaşıyorlar ve erkek öfkesine hakim olamayıp vuruyor karısına. Sabah eve polisler geliyor, kadın çantayı çocuğu almış, kocası gitmesine engel olmasın diye de polis çağırmış, polis eşliğinde gidiyor. Şimdi babasının evinde polis çağırdığına çok pişman; fakat kocası affetmiyor. Lojmanda oturuyorlar, kocası "Beni bütün iş yeri arkadaşlarıma rezil ettin, bu evlilik biter." diyor.
Eskiden hiç bir kadın böyle bir durum için polis çağırmazdı. Kadın biliyor ki kocası kötü bir adam değil, ona zarar verecek biri de değil. On beş yıldan beri birbirinizi severken iyiydi de bir gün öfkesine hakim olamadı diye mi bütün bunlar. Erkeğin yaptığı yanlış, karısına vurmasını onaylamıyorum; fakat kadının yaptığı da hiç doğru bir şey değil. Zaten çok pişman.
Arkadaşım anlatıyor: Komşusu "Kocam bana dayak attı eve yaklaşmasın" diye şikayet etmiş kocasını. "Bir hafta polisler kapıda bekledi, adamı eve yaklaştırmadılar, bir hafta sonra polisler gidince adam silahla gelip gece yarısı evine ateş açtı." diyor. Adamın niyeti kimseyi öldürmek değil; fakat hem karısının gözünü korkutmak hem de kapısında polis beklediği için giremediği evine ateş açarak mahallenin gözünde itibarını düzeltmeye çalışmak.
Bir de şimdi dayak atan kocaya hapis cezası geliyormuş. Adam karısına dövdü hapse girdi. Ne olacak? Memursa siciline işlenecek. Bilmediği kötü şeyler varsa içerde onları öğrenip çıkacak. Sonra evine gelecek. Ne olacak? Karı koca hasretle birbirlerine mi sarılacaklar? Akşam çaylarını içerken adam hapiste karısa yazdığı şiiri mi okuyacak? Gece birbirlerini kucaklayıp yattıklarında adam hapiste karısının kokusunu ne kadar özlediğini mi fısıldayacak kulağına? Ya bu karı koca bir daha iflah olur mu? Bu evlilik daha gider mi?
Hükümet caydırıcı olsun diye şiddete bol keseden cezalar getiriyor da bunun sonucunu düşünen var mı? Halkı bilinçlendiriyor mu? Yok. Avrupa da şiddete bu cezalar varmış. İyi de biz Avrupalı değiliz. Bizim bir kültürümüz, geleneğimiz, göreneğimiz ve "el gün ne der" kavramımız var.
Pek çok erkek kendini karakola şikayet eden, evine polis çağıran kadınla evliliğini devam ettirmek istemiyor. Avrupalı bir erkek belki bu konuyu çok dert etmez; fakat bizim erkeklerimiz "Beni ele güne rezil ettin." deyip affetmiyor. Ya da "rezil ettin beni mahalleme, arkadaşlarıma" diye karısına iyici öfkelenip öldürebiliyor.
Şiddete çözüm diye sunulan aklı başında bir çözüm ben göremiyorum. Kola, boyna takılacak bileklikler de dahil buna. Bunlar bizim toplumumuzda şiddeti artırmaktan başka bir işe yaramaz. Boşanmalar artar, şiddet artar.
Ayrıca şiddet konusunda bir avukat okurumun söyledikleri de önemli: "Kocası gerçekten zalim olan, tehlikeli olan adamların eşleri kocalarını şikayet etmeye cesaret edemiyorlar. Biliyorlar ki adam psikopat, şikayet ederse onu adamın elinden kimse kurtaramaz. Bu şikayetleri kocasından gerçekten bir zarar gelmeyeceğini bilen, kadınlar yapıyor genellikle." demiş.
Şiddet konusunu sürekli gündemde tutan ve hükumeti etkilemeyi başaran kadın derneklerinin iyi niyetli olduklarını düşünmüyorum. Aile kurumuna inanmayan, çoğu nikahsız birliktelik yaşayan, kadın mutsuzluğunun bütün faturasını erkeklere keserken kadınlara bir fiş bile kesmeyen, erkek düşmanı kadınların kışkırtmalarından korunmak lâzım.
Kadın derneklerinin kışkırtmaları gerçekten ezilen kadınların işine yaramıyor sadece erkekleri ezmek isteyen kadınların işine yarıyor. Bu durumda erkekleri ezmek isteyen kadınlar; ezilen kadınlar üzerinden rant sağlıyor. Ezilen kadınlar ezilmeye devam ediyor. Devlet; sarhoşun, ayyaşın, psikopatın elindeki kadınlara yardım etsin. Önemli olan zulüm gören kadınları kurtarmak.
Yoksa bu çözüm diye sunulan cezalar; aile kurumuna zarar vermekten başka bir işe yaramaz. Erkek milleti zaten öfkesine çabuk yenilir. Kadın kocasına ağzına gelen küfürleri sayarsa, hakaret eder, aşağılarsa erkeğin vurması çok da şaşılacak bir şey değil. Sonra şikayet et. E sonra? Ya ondan sonra? Bu evlilik ne olacak? Şikayet eden kadınların çoğu kocasından boşanmak istemiyor sadece kocasını hizaya getirmek için gözünü korkutmak istiyor. Ya da kötü niyetli olanlar boşanırken daha çok tazminat ve nafaka almak için erkeğin sabır sınırlarını zorlayıp kendine şiddet uygulamasına sebep olabiliyor.
Kadınlara kocalarını nasıl şikayet edeceklerini öğretmek yerine nasıl iyi geçineceklerini öğretmek daha doğru değil mi? Kadınlara da erkeklere psikolojik şiddet uygulamamaları için eğitim verilmeli değil mi? Erkeklere öfkeyi kontrol etmek ve öfke sonrası olabilecek sonuçlar üzerine eğitim vermek daha iyi olmaz mı?
"Şiddet artıyor, cezaları artıralım" demek çok ilkel bir çözüm. Cezalar arttıkça şiddetin arttığını herkes görüyor. Bu durumda devletimizden şiddete daha insancıl çözümler bulmasını, bu konuda medyanın ve kadın derneklerinin kışkırtmalarına gelmeyip daha bilimsel çalışmasını, bizim toplumumuzun yapısını göz önünde bulundurmasını, ailelerin iletişimini kuvvetlendirecek, sorun çözmeyi öğretecek eğitimler vermesini bekliyoruz.
Arkadaşımın küçük oğlu evlerinde misafir olan babaanne ve büyükbabasının tartışmalarına bakıp koşarak annesine gelmiş "Bu ne ya... Evimizi şiddet evine çevirdiler." diye şikayet ediyormuş.
Alışveriş yapıyorum, on dört yaşlarında erkek çocuğu satıcı kadınla konuşuyor: Delikanlı:
"Dün babamdan dayak yedim" dedi. Yaşlıca olan tezgahtar kadın: "Baban sana şiddet mi uyguluyor? Benim babam da bana şiddet uygulardı." dedi. Şiddet derken, ne demek istiyorsunuz? diye konuşmalarının arasına girdim. Tezgahtar kadın "Yaramazlık yaptığımda vururdu." dedi. Peki siz çocuğunuza hiç vurmadınız mı? diye sordum. Biraz mahcup "Benim de oğluma dayak attığım oldu." dedi. "Peki kendi yaptığınızı niye şiddet diye tanımlamıyorsunuz?
Bir kaç ay önce tanıdığım bir hanım aradı. Eşiyle kavga etmişler, karşılıklı hakaret, küfür kıyamet, kocası da bir kaç tane vurmuş. Sabah komşusuna anlatmış. Komşusu "İlla karakola git, dayak yedim diye tutanak tuttur." demiş. O da beni aramış "Ne yapayım?" diye.
"Kocandan boşanmak istiyor musun?" diye sordum. "Hayır" dedi. "Tutanağı ne yapacaksın o zaman?" dedim."Bir gün boşanırsam elimde olsun" dedi. "Peki kocan sana kızmayacak mı, karakola gittin diye akşam aranız daha kötü olmayacak mı? diye sordum. "Onun haberi olmayacak, ona demeyeceğim" dedi saf saf. "Haberi olmaz olur mu? Sen karakola gidince polis kocanı çağırmaz mı? Bu kadına sen mi vurdun demez mi? Belki seni başka biri dövdü, iftira atıyorsun. Polis sadece senin sözüne inanır mı?" Çok şaşırdı, polisin kocasını karakola çağıracağını hiç düşünmemiş. "Gitmeyim o zaman, karakola gittiğimi duyarsa, boşar beni kesin." dedi.
Başka bir örnek daha. On beş yıllık evli hanım, güzel bir evliliği var, karı koca birbirlerini çok seviyorlar. Erkek bir kez eşine elini kaldırmamış; fakat geçen aylarda ciddi bir tartışma yaşıyorlar ve erkek öfkesine hakim olamayıp vuruyor karısına. Sabah eve polisler geliyor, kadın çantayı çocuğu almış, kocası gitmesine engel olmasın diye de polis çağırmış, polis eşliğinde gidiyor. Şimdi babasının evinde polis çağırdığına çok pişman; fakat kocası affetmiyor. Lojmanda oturuyorlar, kocası "Beni bütün iş yeri arkadaşlarıma rezil ettin, bu evlilik biter." diyor.
Eskiden hiç bir kadın böyle bir durum için polis çağırmazdı. Kadın biliyor ki kocası kötü bir adam değil, ona zarar verecek biri de değil. On beş yıldan beri birbirinizi severken iyiydi de bir gün öfkesine hakim olamadı diye mi bütün bunlar. Erkeğin yaptığı yanlış, karısına vurmasını onaylamıyorum; fakat kadının yaptığı da hiç doğru bir şey değil. Zaten çok pişman.
Arkadaşım anlatıyor: Komşusu "Kocam bana dayak attı eve yaklaşmasın" diye şikayet etmiş kocasını. "Bir hafta polisler kapıda bekledi, adamı eve yaklaştırmadılar, bir hafta sonra polisler gidince adam silahla gelip gece yarısı evine ateş açtı." diyor. Adamın niyeti kimseyi öldürmek değil; fakat hem karısının gözünü korkutmak hem de kapısında polis beklediği için giremediği evine ateş açarak mahallenin gözünde itibarını düzeltmeye çalışmak.
Bir de şimdi dayak atan kocaya hapis cezası geliyormuş. Adam karısına dövdü hapse girdi. Ne olacak? Memursa siciline işlenecek. Bilmediği kötü şeyler varsa içerde onları öğrenip çıkacak. Sonra evine gelecek. Ne olacak? Karı koca hasretle birbirlerine mi sarılacaklar? Akşam çaylarını içerken adam hapiste karısa yazdığı şiiri mi okuyacak? Gece birbirlerini kucaklayıp yattıklarında adam hapiste karısının kokusunu ne kadar özlediğini mi fısıldayacak kulağına? Ya bu karı koca bir daha iflah olur mu? Bu evlilik daha gider mi?
Hükümet caydırıcı olsun diye şiddete bol keseden cezalar getiriyor da bunun sonucunu düşünen var mı? Halkı bilinçlendiriyor mu? Yok. Avrupa da şiddete bu cezalar varmış. İyi de biz Avrupalı değiliz. Bizim bir kültürümüz, geleneğimiz, göreneğimiz ve "el gün ne der" kavramımız var.
Pek çok erkek kendini karakola şikayet eden, evine polis çağıran kadınla evliliğini devam ettirmek istemiyor. Avrupalı bir erkek belki bu konuyu çok dert etmez; fakat bizim erkeklerimiz "Beni ele güne rezil ettin." deyip affetmiyor. Ya da "rezil ettin beni mahalleme, arkadaşlarıma" diye karısına iyici öfkelenip öldürebiliyor.
Şiddete çözüm diye sunulan aklı başında bir çözüm ben göremiyorum. Kola, boyna takılacak bileklikler de dahil buna. Bunlar bizim toplumumuzda şiddeti artırmaktan başka bir işe yaramaz. Boşanmalar artar, şiddet artar.
Ayrıca şiddet konusunda bir avukat okurumun söyledikleri de önemli: "Kocası gerçekten zalim olan, tehlikeli olan adamların eşleri kocalarını şikayet etmeye cesaret edemiyorlar. Biliyorlar ki adam psikopat, şikayet ederse onu adamın elinden kimse kurtaramaz. Bu şikayetleri kocasından gerçekten bir zarar gelmeyeceğini bilen, kadınlar yapıyor genellikle." demiş.
Şiddet konusunu sürekli gündemde tutan ve hükumeti etkilemeyi başaran kadın derneklerinin iyi niyetli olduklarını düşünmüyorum. Aile kurumuna inanmayan, çoğu nikahsız birliktelik yaşayan, kadın mutsuzluğunun bütün faturasını erkeklere keserken kadınlara bir fiş bile kesmeyen, erkek düşmanı kadınların kışkırtmalarından korunmak lâzım.
Kadın derneklerinin kışkırtmaları gerçekten ezilen kadınların işine yaramıyor sadece erkekleri ezmek isteyen kadınların işine yarıyor. Bu durumda erkekleri ezmek isteyen kadınlar; ezilen kadınlar üzerinden rant sağlıyor. Ezilen kadınlar ezilmeye devam ediyor. Devlet; sarhoşun, ayyaşın, psikopatın elindeki kadınlara yardım etsin. Önemli olan zulüm gören kadınları kurtarmak.
Yoksa bu çözüm diye sunulan cezalar; aile kurumuna zarar vermekten başka bir işe yaramaz. Erkek milleti zaten öfkesine çabuk yenilir. Kadın kocasına ağzına gelen küfürleri sayarsa, hakaret eder, aşağılarsa erkeğin vurması çok da şaşılacak bir şey değil. Sonra şikayet et. E sonra? Ya ondan sonra? Bu evlilik ne olacak? Şikayet eden kadınların çoğu kocasından boşanmak istemiyor sadece kocasını hizaya getirmek için gözünü korkutmak istiyor. Ya da kötü niyetli olanlar boşanırken daha çok tazminat ve nafaka almak için erkeğin sabır sınırlarını zorlayıp kendine şiddet uygulamasına sebep olabiliyor.
Kadınlara kocalarını nasıl şikayet edeceklerini öğretmek yerine nasıl iyi geçineceklerini öğretmek daha doğru değil mi? Kadınlara da erkeklere psikolojik şiddet uygulamamaları için eğitim verilmeli değil mi? Erkeklere öfkeyi kontrol etmek ve öfke sonrası olabilecek sonuçlar üzerine eğitim vermek daha iyi olmaz mı?
"Şiddet artıyor, cezaları artıralım" demek çok ilkel bir çözüm. Cezalar arttıkça şiddetin arttığını herkes görüyor. Bu durumda devletimizden şiddete daha insancıl çözümler bulmasını, bu konuda medyanın ve kadın derneklerinin kışkırtmalarına gelmeyip daha bilimsel çalışmasını, bizim toplumumuzun yapısını göz önünde bulundurmasını, ailelerin iletişimini kuvvetlendirecek, sorun çözmeyi öğretecek eğitimler vermesini bekliyoruz.
41 Yorum Yorum Yaz