Karnenin Verdiği Geribildirim
- 20-01-2016
- KATEGORİ Mehmet Emin Karabacak
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Çocukların okul başarılarının temelinde, ailenin çocuğa ve okula karşı tutumuyla yakından ilgilidir. Ailenin çocuğa ve okula karşı tutumu, çocuğun karnesini etkilemektedir. Bir dönem boyunca okula selam vermek bir yana okulun yakın çevresinden geçmeyen aileler (özellikle de babalar) çocuğun karnesindeki notların, ailenin eğitim anlayışını gösterdiğinin farkında bile değillerdir.
Çocuğun karnesini eline alan anne babalar, kendilerini bir özeleştiriden geçirmeleri gerekir. Bu notlar, çocuğun ders notları mı yoksa çocuğun derslerine ve okuluna karşı ilgisizliğimizin notları mı diye düşünmelidirler. Çocuğun karnesindeki iyi notları kendilerinden, kötü notları çocuklardan bilinmemelidir. Anne babalar karnedeki kötü notlar için çocuğa sitem etmek yerine, eteğindeki taşları döküp durum değerlendirmesi yapmaları gerekmektedir.
Çocukların karnesini elimize aldığımız zaman karnedeki notları görmekten öte bizler, bu çocuklar için neler yaptık? diye düşünmemiz gerekir. Çocuklara yemedim yedirdim, giymedim giydirdim diyerek yapılan fedakârlıklar, sürekli gündemde tutularak çocuklara ders çalışma konusunda psikolojik bir baskı mı yaptık? Bu çocuklar için saldım çayıra, Mevla’m kayıra diyerek çocuğu sadece okula göndermekle işimizin bittiğini mi düşündük? Çocukları diğer çocuklarla sürekli kıyaslayarak onları yarışlara hazırlanan yarış atları gibi mi gördük? Çocuklara bankamatik görevi yaparak onlara karşı görevimiz bittiğini mi düşündük? Çocukların kapasitelerinin üstünde bir beklenti içine girerek onları yetenekleri üzerinde bir başarıya mı zorladık? Çocukların karnesindeki düşük notları emeklerimizin boşa gitmesi ve bize karşı tavır olarak mı algıladık? Çocukların karnesindeki notların onların kişiliğinde daha önemli olduğunu mu hissettirdik?
Çocukların karnesindeki düşük notlara ne aşırı tepki vermeli ne de onların yüksek notlarını başarı adına fazla abartılmamalıdır. Önemli olan çocuğun karnedeki notlardan daha çok çocuğun çabası, kişiliği ve ruh sağlığının önemli olduğunun hissettirilmesidir.
Çocukların karnelerindeki notları düzeltme imkânlarının olduğunu; fakat düşük notlardan dolayı hakaretlere uğramış bir çocuğun kişiliğini düzeltme imkânın zor olduğu unutulmamalıdır.
Anne babalar…
Öğrenci velileri, okullar yarıyıl tatiline girdiğinde de çocuklarının ders çalışması gerektiğini düşünmektedirler. Bunun sonucunda da çocukların üzerinde ders çalışma konusunda psikolojik bir baskı kurmaya çalışmaktadırlar.
Çocuklar eylül ayından yarıyıl tatiline kadar yoğun bir çalışma temposuna girerler. Sabahları erken kalkmalar, ödevler, yazılılar derken onlar hem fizyolojik hem de psikolojik olarak yorulurlar. Çocuklara tatilde güzelce dinlenmeleri ve gönüllerince oynamaları için izin verilmelidir; çünkü oyun oynamaktan mahrum bırakılan çocuk, ders çalışma yeteneğinden de mahrum kalacaktır. “Oynamayan tay at olmaz.” der atalarımız.
Çocukların sınıfı ne olursa olsun onlar yarıyıl tatilinde de kitap okumaya teşvik edilmelidir. Yeni sınav sisteminde sorular yorumlamaya dayalı olduğu için her gün az da olsa kitap okumaları özendirilmelidir.
Çocukların okuyacakları kitapların seviyelerine uygun olması gerekir. Ayrıca onlara sorumluluk kazandıracak ve kendilerine güvenlerini geliştirecek kitapları kendilerinin alması teşvik edilmelidir.
Kitap okuyan çocuk; yorumlama yeteneğini, sınavlardaki başarısını arttıracak, dilini ve en önemlisi kendine güvenini geliştirmiş olacaktır. Çocukların sosyalleşme adına tatilde yapacağı en iyi etkinlik oyun, dil ve yorumlama yeteneğinin gelişmesi için de kitap okumadır.
Çocukların nasıl olsa tatil diye gece geç saatlere kadar televizyon seyretmelerine izin verilmemelidir. Gece uykusu ile gündüz uykusunun insan organlarını çalıştırması açısında farklı olduğu bilinmektedir. Çocukların fiziksel gelişimlerinin gece uyku esnasında olduğu araştırma sonuçlarında ortaya çıkan bir gerçektir.
Çocuklar girecekleri sınavlara, tatilde gerekli enerji ve motivasyonu sağlayacak şekilde kendilerine zaman ayırmalıdırlar. Yine bu sınavlara hazırlanmanın yanında; eksikleri tamamlama ve belli aralıklarla tekrar yapmayı da unutmamalıdırlar.
Tatilini en iyi şekilde değerlendiren çocukların, okulda ve hayatta daha başarılı olacağını unutmamak gerekir.
Çocuğun karnesini eline alan anne babalar, kendilerini bir özeleştiriden geçirmeleri gerekir. Bu notlar, çocuğun ders notları mı yoksa çocuğun derslerine ve okuluna karşı ilgisizliğimizin notları mı diye düşünmelidirler. Çocuğun karnesindeki iyi notları kendilerinden, kötü notları çocuklardan bilinmemelidir. Anne babalar karnedeki kötü notlar için çocuğa sitem etmek yerine, eteğindeki taşları döküp durum değerlendirmesi yapmaları gerekmektedir.
Çocukların karnesini elimize aldığımız zaman karnedeki notları görmekten öte bizler, bu çocuklar için neler yaptık? diye düşünmemiz gerekir. Çocuklara yemedim yedirdim, giymedim giydirdim diyerek yapılan fedakârlıklar, sürekli gündemde tutularak çocuklara ders çalışma konusunda psikolojik bir baskı mı yaptık? Bu çocuklar için saldım çayıra, Mevla’m kayıra diyerek çocuğu sadece okula göndermekle işimizin bittiğini mi düşündük? Çocukları diğer çocuklarla sürekli kıyaslayarak onları yarışlara hazırlanan yarış atları gibi mi gördük? Çocuklara bankamatik görevi yaparak onlara karşı görevimiz bittiğini mi düşündük? Çocukların kapasitelerinin üstünde bir beklenti içine girerek onları yetenekleri üzerinde bir başarıya mı zorladık? Çocukların karnesindeki düşük notları emeklerimizin boşa gitmesi ve bize karşı tavır olarak mı algıladık? Çocukların karnesindeki notların onların kişiliğinde daha önemli olduğunu mu hissettirdik?
Çocukların karnesindeki düşük notlara ne aşırı tepki vermeli ne de onların yüksek notlarını başarı adına fazla abartılmamalıdır. Önemli olan çocuğun karnedeki notlardan daha çok çocuğun çabası, kişiliği ve ruh sağlığının önemli olduğunun hissettirilmesidir.
Çocukların karnelerindeki notları düzeltme imkânlarının olduğunu; fakat düşük notlardan dolayı hakaretlere uğramış bir çocuğun kişiliğini düzeltme imkânın zor olduğu unutulmamalıdır.
Anne babalar…
Öğrenci velileri, okullar yarıyıl tatiline girdiğinde de çocuklarının ders çalışması gerektiğini düşünmektedirler. Bunun sonucunda da çocukların üzerinde ders çalışma konusunda psikolojik bir baskı kurmaya çalışmaktadırlar.
Çocuklar eylül ayından yarıyıl tatiline kadar yoğun bir çalışma temposuna girerler. Sabahları erken kalkmalar, ödevler, yazılılar derken onlar hem fizyolojik hem de psikolojik olarak yorulurlar. Çocuklara tatilde güzelce dinlenmeleri ve gönüllerince oynamaları için izin verilmelidir; çünkü oyun oynamaktan mahrum bırakılan çocuk, ders çalışma yeteneğinden de mahrum kalacaktır. “Oynamayan tay at olmaz.” der atalarımız.
Çocukların sınıfı ne olursa olsun onlar yarıyıl tatilinde de kitap okumaya teşvik edilmelidir. Yeni sınav sisteminde sorular yorumlamaya dayalı olduğu için her gün az da olsa kitap okumaları özendirilmelidir.
Çocukların okuyacakları kitapların seviyelerine uygun olması gerekir. Ayrıca onlara sorumluluk kazandıracak ve kendilerine güvenlerini geliştirecek kitapları kendilerinin alması teşvik edilmelidir.
Kitap okuyan çocuk; yorumlama yeteneğini, sınavlardaki başarısını arttıracak, dilini ve en önemlisi kendine güvenini geliştirmiş olacaktır. Çocukların sosyalleşme adına tatilde yapacağı en iyi etkinlik oyun, dil ve yorumlama yeteneğinin gelişmesi için de kitap okumadır.
Çocukların nasıl olsa tatil diye gece geç saatlere kadar televizyon seyretmelerine izin verilmemelidir. Gece uykusu ile gündüz uykusunun insan organlarını çalıştırması açısında farklı olduğu bilinmektedir. Çocukların fiziksel gelişimlerinin gece uyku esnasında olduğu araştırma sonuçlarında ortaya çıkan bir gerçektir.
Çocuklar girecekleri sınavlara, tatilde gerekli enerji ve motivasyonu sağlayacak şekilde kendilerine zaman ayırmalıdırlar. Yine bu sınavlara hazırlanmanın yanında; eksikleri tamamlama ve belli aralıklarla tekrar yapmayı da unutmamalıdırlar.
Tatilini en iyi şekilde değerlendiren çocukların, okulda ve hayatta daha başarılı olacağını unutmamak gerekir.
2 Yorum Yorum Yaz