Kızımın Öğretmenine

gonca_anıl-150x150Masamda yarı boyalı bir papağan resmi, gözlerim dolu, içim buruk… Kızımın geçen gün “Papağanı boyarken dışına taşırınca öğretmenim kızdı.” dediği aklıma geliyor… “Taşsa n’olurmuş ki?” diye soruyorum. “Öyle güzel olmazmış, bir daha vermezmiş.” diyor üzülerek…

Sevgili öğretmenim; o karşınızdaki savunmasız çocuk “Evden çıksın da biraz kafamız dinlensin.” diye gönderilmedi yanınıza. Aksine o, sabah “Okula gideceğim.” diye çıkınca evden, evin neşesi de onunla birlikte çıkıp gidiyor. Evimizin, gönlümüzün neşesini size gönderiyorsak eğer, sebebi onu oyalayın diye değil. Onun sosyalleşme ihtiyacını karşılamasını, arkadaşlarıyla cıvıldaşmasını, becerilerini ortaya çıkartıp, kendini ifade edebilmesini destekleyesiniz diye…

Lütfen ona bu kıymetli zamanında çizgi film izletip, bir sanal ekran başında kilitlenmesine müsaade etmeyin. Onun sosyalleşme süresinden çalmayın. Onu yaşamın merkezinden uzaklaştırmayın. Mesele zaman geçirtmek olsaydı, biz de onu evde hareketli bir ekran karşısına oturtup, keyfimize(!) bakmayı tercih ederdik. İnanın bu, “Acaba okulda neler yapıyor?” kaygısını taşımaktan daha kolay olurdu.

Geçen gün “Öğretmenim bugün yüzümüzü boyayacaktı, söz verdi ama yapmadı. “ dedi üzülerek. Biz anne babası olarak tutamayacağımız sözler vermemeye özen gösterip, kimi zaman çok zor olsa da söz verdiklerimizi mutlaka yapmaya gayret ederken, siz; çok güvendiği öğretmeni lütfen kızımızın dürüstlük algısını incitmeyin.

Dün boynuna asılı bir yıldızla geldi yanımıza. Sınıfın “en uslu çocuğu” olmuş, tabağındakilerin hepsini bitirmiş ve o parlak yıldızı hak etmiş (!) … Önceki gün yıldızı başka arkadaşı aldığı için, ne kadar da üzgündü biliyor musunuz, muhtemelen yarın da öyle olacak. Yaramazlık nedir, “uslu” diye kime denir? Ödül ve cezayla bu masum çocukların elini kolunu bağlamayın, kanatlarını kırmayın. Koşmayıp, konuşmayıp, susup pusacaklarsa ve bunun adı da usluluk olacaksa eğer, ne anlamı kaldı farklı yaradılışlarının? Bırakın gönüllerince koştursunlar, cıvıl cıvıl... Her biri farklı fıtrattayken kendilerini ifade edişlerine set koymayın. Hepsini aynı şekilde davranmaya mecbur etmeyin. Yıldız kazandırırken, yıllarca korumaya çalıştığımız doğallıklarını kaybettirmeyin.

Olur ya o gün biraz iştahı azdır, ya da sevmemiştir zeytinin tadını. Hani bizim de olur ya, her günümüz bir olmaz, her yemeği her zaman canımız istemez. Onun damak tadına, tercihine lütfen saygı gösterin. Tercihlerini kullansın özgürce. Sırf bir şeyler kazanmak için istemediklerini yapmak, doyduktan sonra yemek zorunda kalmasın. Lütfen midesini doldurmasından daha çok, ruhuna dolanlarla ilgilenin.

Dediğinizi yapmayanları parka çıkartmayacakmışsınız. Psikolojik cezayla, tehditle mi adam olacak bu minicik çocuklar? Kaldı ki adam olsun diye değil çocukluklarını yaşasınlar diye, çocuk olsunlar diye yanınızdalar. Onları yapmak istedikleri şeylerden mahrum bırakmakla korkutmayın, yeni yeni sağlamlaştırmaya çalıştıkları iradelerini kırmayın.

Varsın o yaptırmak istediğiniz ördek, kâğıdın tam ortasında olmasın, gözleri de biraz yamuk olsun, ne çıkar? Papağanın boyaları dışarı taşsın; bulutlar pembe, yapraklar kırmızı olsun. Ama yeter ki çocuklarımızın özgünlüğünü taşısın her bir yaptıkları. Minik parmakları kâğıtları yamuk yapıştırsın, eğri kessin önemli değil, yeter ki nasıl içlerinden geliyorsa öyle ifade etsinler kendilerini.

Çocuklarımız her günün en önemli saatlerini sizinle birlikte geçiriyor. Bu süre, bir çocuk ömrü için ne kadar uzundur biliyor musunuz? Günün en verimli, en gelişime açık saatlerini sizin yanınızda tüketiyorlar. Bu en kıymetli emanetlerimizi size emanet ettiğimiz anlamına geliyor, aklımızın büyük bir kısmının sizde kalması demek aynı zamanda. Onların algılarının en açık, öğrenmeye en hazır olduğu yaşlar… Onlar sadece küçücük bedenleriyle değil, bütün ruhlarıyla karşınızdalar. Bir karalama kağıdı değil onların bilinç altları, yazdığınız her şey iz bırakacak ruhlarında. Söylediğiniz her bir kelime zihinlerinin bir yerlerinde yankı bulacak. Belki bugün değil, yarın da değil, ama mutlaka bir gün çıkıverecek yaptıklarınızın ya da yapmadıklarınızın karşılığı.

Biz anne babalar olarak sınıfta yanınızda değiliz belki. Kızıp, kızmadığınızı; kırıp kırmadığınızı göremiyoruz. Neyi neden yaptığınızı da bilemiyoruz. Ama yavrularımızı, sizi her zaman gören Allah’a emanet ettik. Lütfen siz de Allah rızası için emanetlerimize sahip çıkar mısınız?

 

 

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

44 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz