Yeni Nesil Eğitim-2

aykut beyYeni nesil eğitim başlıklı ikinci yazımızda eğitim ile ilgili fikirlerimizi paylaşmaya devam ederken, eğitim zihniyeti, politikası ve felsefesi adına çok çarpıcı olduğunu düşündüğüm tespitlerimi paylaşacağım. Eğitim her daim politik ve siyasi akımların ve felsefi ekollerin etkisi altında gelişmektedir. Yani hiçbir eğitim politikası gösteremezsiniz ki ardında, arka planında bir düşünce akımı, bir felsefi sistem olmasın. Ayrıca eğitim, içinde bulunduğu toplumun değer sisteminden ve de zamanın ruhundan etkilenen bir kurum ve kavramdır ya da öyle olmak zorundadır.

Eğitim politikaları alanında, bugünkü eğitim yöneticileri ile devrim yapılamayacağını söylemiştik daha önceki yazımızda. Şimdi bunu farklı bir alandan daha da genişletmek isterim. Zira bunun çok derin anlamlar ihtiva ettiğini düşünüyorum. Bugünkü okullarımız adeta bir hapishane havasındadır. Bunu tespit etmiş güzel örnekler de var. Mesela bu örneklerden bazıları; belli zamanlarda hava alındığı, kuralların olduğu, kurallara uyulmadığında cezanın bulunduğu, müdür tarafından yönetilen ve müfettişlerin denetlediği ve kameralar ile gözetlemenin olduğu bir yer okul. Aslında hapishaneden neredeyse farksız. Ben sosyal medyadan bu tespitleri okurken büyük bir tevafuk olsa gerek bende aynı konu üzerine düşünüyor ve yazı yazıyordum bu yazıyla birlikte. O tespitte benim de çok üzerine düşündüğüm çocukların okula giderken ne kadar mutsuz ve dönerken ne kadar mutlu oldukları tespiti. Bu konuda birkaç yazıda yazmış idim daha önceleri. Ama hakikaten durum bu.

 

Çocuklarımız okula giderken çok mutsuz ama çıkarken özgürlüğüne kavuşmuş kuş misali çok mutlular. Şimdi yukarıdaki tespitlere ben farklı bir açıdan yeni bir açılım getirmek istiyorum. Bunu söylerken de özellikle Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım Bey’e de açık çağrımdır bir eğitimci ve bu alanda yazan çizen biri olarak. Başbakanımız geçen hafta,” bir ülkenin gelişmesi insan kaynağının gelişmesi ile mümkündür ancak” diyerek bizleri çok umutlandıran bir konuşma yapmış idi. Bunun içinde eğitimde birkaç yıl içinde köklü reformların yapılacağını belirtmişti. Özellikle anaokullarının zorunlu olması benim çok dikkatimi çekti. Ben eğitim politikalarının alt yapı hazırlanmadan zorunlu yapacağız diyerek halledilmeyecek bir konu olduğunu düşünüyorum. Yani şunu demek istiyorum anaokullarını zorunlu yaparak eğitimde reform olacağı düşüncesinde değilim asıl önemli olan yani eğer bir devrim olacaksa, zihniyette ve alt yapıda yapılması gereken değişiklikler olmalıdır. Bunun içinde sadece bir delil kullanmak istiyorum.

 

okulokul-kisla

 

Koymuş olduğum iki resim, biri bir okul binası biri de askeri bir karakol. Mimari yapı, fiziki durum vs ne kadar da benziyor. Aslında fiziki yapı ve mimari ne kadar benziyor ise arkalarında yatan zihniyette aynı aslında. İkisi de güvenlik amaçlı kurulmuş bir yapı ve kurum. Biri düşman işgaline karşı kurulmuş ya da saldırılara karşı diğeri ise halka karşı, evet halka karşı kurulmuş. Ne alaka diyebilirsiniz ancak Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren benimsenen ideoloji, aydınlatılmaya muhtaç bir halk ve o halka karşı korumaya alınmış ideolojik bir okul anlayışı. Bu tespit bazılarının hoşuna gitmemiş olabilir ya da abarttığımda düşünülebilir. Ancak durum hiç de öyle değil. Şu çok açık ki bizim Osmanlının son yüzyılını da işin içine katarsak, okul anlayışımız güvenlik odaklı ve ideolojik bireyler yetiştirme amaçlıdır. Bu yüzden de okul özellikle toplumun bozucu etkilerinden korunmalıdır. Bu bozucu etkiler de çok açık ki o toplumun gelenek, görenek ve tabii ki inanışlarıdır. Eğer siz bunların yeni yetişecek nesile aktarılmasını kendi ideolojiniz açısından mahsurlu görüyorsanız eğitim kurumlarını da o şekilde inşa edersiniz.

Şimdi durum değişti diyebilirsiniz fakat ben aynı düşüncede değilim. Bir üstadımın dediği gibi lafızların değişmesi mefhumun değişmesi anlamına gelmez. Mesela faiz kavramını kar payı diyerek lafız da değiştirebilirsiniz ama mefhum, içerik aynı olduktan sonra o sistemde iş yapmaya devam eder ve ancak kendinizi kandırırsınız. Eğitimdeki durumda budur şu anda. Sadece lafızları değiştiriyor işin mefhumu ile neredeyse hiç ilgilenmiyoruz. Zaten söylemeye çalıştığım gibi bu eğitim yönetimi kadrosu ve zihniyeti ile olacak durum da değildir. Sadece bina yapmakla da iş bitmiyor. Anaokulunu zorunlu yaptığınız zaman o yaştaki çocukların fiziki hareket imkânlarını göz önüne alarak yapılmalıdır. Çocuğun fıtrat olarak o yaşta hareket etme ihtiyacı vardır. Eğer bu yaratılıştan gelen bu potansiyel inkâr edilirse çocuklar okulu hapis gibi görecek, okula her gittiklerinde mutsuz olacak ve de ileride psikolojik olarak sorunlu bireyler olma ihtimali yükselecektir.

Bu yüzden Sayın Başbakan’a çağrımı yinelemek isterim. Zorunlu yapmak demek bu zihniyet ile ancak mutsuz bireyler yetiştirmek demektir. Nasıl ki öğretmenlere öğrenciyi merkeze alan eğitimler verilmeli diye her fırsatta yöneticiler söylüyor ise aynı şekilde okul binaları yapılırken de çocukların doğuştan fıtraten getirdikleri özelliklere göre okul binaları yapılmalı ve tasarlanmalıdır. Okul binaları al benisi olan çocukları cezbedecek adeta ruhlarını okşayacak nitelikte olmalıdır. Şu çok açıktır ki, günümüz insanı görsel odaklı yaşayan ve düşünen bir tiptir. Geçmişte bu daha çok işitmeye dayalı idi. Şimdi bu durumu da göz önüne almak yani “Zamanın Ruhunu” da yakalamak gerekir. Eğer okul bütün bunların gerisinde kalan bir kurum ve aynı zamanda da zorla gidilen ve dört duvar arasında birtakım aktivitelerin yapıldığı belli zamanlarda hava alınan yerler olmaya devam ederse; hem çocuğun yaratılıştan getirdiği özellikler inkâr edilmiş ve bastırılmış olur hem de psikolojik olarak ileride çocuk bu ihtiyacını karşılayamadığı için sorunlu bir birey olma ihtimali yüksek olur.

 

Bu yüzden okul binaları hem bu zihniyet ile tasarlanmalı hem de okul binası yapan müteahhitler en kolay para kazanma yolu olarak okul yapmayı görmemelidirler. Bence bu durum okullarda akıllı tahtalardan daha önemli bir konudur. Ve şuna inanıyoruz ki son 10 – 15 yıldır ülkemiz ekonomik açıdan çok gelişmiş ve bu yatırımları yapabilecek güce erişmiştir. Yeter ki bu güç doğru bir şekilde kullanılabilsin. Akıllı tahtalar, tabletler kadar; sevimli binalar, ruhu okşayan bahçeler, hareket etmeyi kolaylaştıran fiziki mekânlar ve de kitabı sevdiren kütüphane ve kitaplıklar da eğitim açısından çok ama çok önemlidir.


Bunlar da ilginizi Çekebilir

2 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz