Kitabımda AŞK ile ilgili anlattıklarım

CELAL1973Bu yazıda ‘Hayatımı Anlattığım Kitabım’dan ( http://celal1973kimdir.blogspot.com.tr/ ) AŞK’la ilgili yazdığım duygu ve düşüncelerimi aktaracağım. İnşallah uzun olmaz, olsa da akıcıdır, severek okursunuz...

****************

Onbeş yaşında ilk görüşte bir kıza aşık olmuştum. Hergece normal bir insan gibi dümdüz yürümenin ve dökmeden çay taşımanın hayalini kuruyordum. Gülmeyin :)

Yani benim hayalim güzel bir araba falan değildi. Sevdiğim kızın benim gücüme güvenip koluma girip yürümesi, bir toplulukta gözgöze gelip bana hayranlıkla bakması tek hayalimdi o zamanlar.

Gerçek aşka giden yolun başlangıcı

Konya'da o öğrenci yurdunda kalırken sevdiğim o kızla mektuplaşırdım. Bilseniz ne güzeldir mektup yazmak, sonra cevap beklemek. Bir gün o kızdan mektup aldım. Benden ayrılmak istediğini, kafası rahat bir şekilde okumak istediğini ve beni unutmayacağını belirtmişti.

Bu mektubu okuya okuya ezberlemiştim. Adeta cümle ve kelimeleri tahlil ediyor ve kendimce bir anlam çıkartmaya çalışıyordum. Bir defasında Konya'dan epeyce maceralı bir gece yolculuğuyla onun yaşadığı şehre gitmiştim. O zamanlar o şehir bence dünyanın en güzel şehriydi. Çünkü içinde O vardı.

Bir çay bahçesinde karşılıklı oturup çay içerken bile, içimde tarifsiz bir hasret vardı. Gözlerine bakamazdım. Bakışları beni büyülerdi. Gözlerim onun gözlerine değdiği an başımı öne eğer heyecandan bakamazdım. Şimdi anladım ki içimdeki aşk, ilahi aşkmış. Ben beşeri aşk ile ilahi aşkın stajını yapmışım.

Yaşamayı seviyorum. Yaşanan sıkıntılar beni hayata bağlıyor. O kızı bir daha görmedim. Kavuşmak Allah’ın izniyle mahşere kaldı. Aldığım duyuma göre sözünü tutmuş yani okumuş. Öğretmen olmuş, evlenmiş ve çocukları olmuş. Allah mesut etsin.

Bana ilahi aşka ulaşmamda vesile oldu. O’nu şu an sevgili olarak değil kardeşim gibi seviyorum. Kardeşlerim gibi onunda üzülmesine dayanamam. Her iki alemde mutluluğu için namazlarımda ona da dua ediyorum.

İyi ki beni bırakmış. Yoksa ilahi aşka nasıl ulaşırdım. Hani derler ya: Oğlan kızı istemiş. Babası vermemiş. Aşk başlamış. :) Ona hakkımı helal ettim.

***********************************************

Hastanede yine bir gece aşık olduğum kızı düşünüyordum. Çünkü unutamamıştım. İçimden bir şiir yazmak geldi. Onaltı yıl geçti ama şiir hala aklımda. İlk harflerde seviyorum kelimesini çıkartmaya çalışmıştım. Aslında şiir bir anda dökülmüştü... :

Seni seviyorum desem
Ellerinden tutmak istesem
Verir misin elini bana
İlk görüşte aşık oldum sana
Yeniden görsem seni
Olurum Mecnun’dan deli
Reddetsen de beni
Unutmam asla seni
Melek yüzlü sevgilim seni

*********************************

Hastaneden çıktım. Askerlik yoklaması geldi. Can-ı gönülden askere gitmeyi, hem de komando olmayı hayal ederdim. Askerlik şubesinden askeri hastaneye sevkettiler ve orada birkaç ay incelediler. Hatta onbeş - yirmi gün kadar askeri hastanede yatmıştım. Hastanede kalırken tek tesellim o kızla ilgili hayaller kurmaktı.

Hastaneden bir dostumu aradım. Ve aşık olduğum o kızın babasının vefat ettiğini öğrendim. Ben yirmi, o ise onsekiz yaşındaydı. Defalarca telefon kuyruğuna girerek onu aramıştım. Sesimi duyduğunda ağlıyordu fakat konuşmuyordu.

Keşke diyordum şu an yanında olabilsem. Çocuk denecek yaşta babasız kalmıştı. O hastanede geceleri onun için çok ağlamıştım.

**********************************************

Yıllardır aradığım aşk aslında içimdeymiş

Onu ilk gördüğüm o an, hedefe kilitlenen bombalar gibi gözlerimi ondan ayıramadım. O bana baktığı anda ise elektriği gözlerimi çarptı ve başımı öne eğdim. O güzel gözler beni attı bu derin sevdaya. Onunla türk filmlerindeki gibi bir bahaneyle konuştum ve tanıştık. İlahi aşkın filizi gönlüme ekildi ve artık bundan sonra kiminle konuşsam hep ondan bahsederdim. Her an onu düşünürdüm.

Onu görmek için hayaller kurarak yaz tatilini beklerdim. Farklı şehirlerde olmamız bu aşkı daha da güçlendirdi. Aşk özlemektir. Televizyonda bir türk aşk filmi izlesem ağlardım. Onu düşünürken iki gün yemek yemesem açlık hissetmezdim. Hep arabesk aşk şarkıları dinlerdim. Dünyayı toz pembe ve güzel görürdüm.

Onun sevdiği şeyleri ben de severdim. Aşk fedakarlıktır. O seviyor diye kırk derece sıcak bir yaz günü üç km yürüyüp kasabadan köye çikolata getirmiştim.

Hatta erimesin diye çok uğraşmıştım. Ve kestirmeden tarlalardan hızlıca köye yürümüştüm. Sezen Aksu’nun şarkısında söylediği gibi: “Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk”

Bazen düşünüyorum da galiba bizler aşkı yaşayan son nesildik. Aşk özlemektir. Aşık her an maşukunu düşünür, hayaller kurar. Cep telefonu, görüntülü msn çıktı, aşk bitti. Oğlan heran kızı cep telefonundan arıyor. Akşamları görüntülü konuşuyorlar. Gündüz buluşuyorlar.

Acaba gerçek aşkı yaşayanlar var mıdır hala? Ama eminim vardır. “Ey gönüllerinde aşk derdi olmayanlar, kalkın ve aşık olun” diyor Mevlana… Hangi mesaj bir mektubun sıcaklığını ve kokusunu verebilir?

******************************

Aşk

Aşk en üstün duygudur. Aşk, bir sihirdir. Etrafında dolaşan renkli yıldızlardan oluşmuş, gözle değil ancak gönülle görülebilen bir sihirdir. Aşık olduğunda değişirsin. Asla yapmayacaklarını yapabilir, her zaman yaptıklarından vazgeçebilirsin.

Ben aşık olduğum kızı hiç ölmeyecek, hastalanmayacak, güzelliği hiç solmayacak, beni hep sevip kollayacak sanmışım. Aslında ben o insanda bu özellikleri hayal etmişim. Zamanla anladım ki ben Baki olan bütün güzelliklerin gerçek sahibi Rabbime aşık olmalıydım. Bu hastalık beni kendime getirdi.

Yaşadığım o beşeri aşk, zamanla şimdi ilahi aşka dönüştü. Hakiki aşk, ilahi aşkmış. Şimdi ise artık her konuştuğum kişiyle sözü İslam'a ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) 'e getiriyorum. Hep Allah'ı ve Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) 'i düşünüyorum.

Bir gün bir genç, Hz.Mevlana'nın kapısına gelip ;
_”Beni müridliğe kabul buyurun efendim” diyerek niyazda bulunur…
Hz.Mevlana gence bakar ve
_”Hiç aşık oldunuz mu evladım?” diye sual eyler.

Genç şaşkın bir halde ne diyeceğini bilemez.
Hz.Mevlana, müridliğe kabul edilmesi için önce bir kulu sevmiş olması gerektiği söyler ve genci geri gönderir.

Genç ne yapacağını bilemez bir hal içinde ertesi gün tekrar tekkenin kapısını çalar ve isteğini yeniler. Hz.Mevlana sualinde ısrarlıdır ve genci tekrar geri gönderir.
Üçüncü gün genç dayanamaz ve Hz.Mevlana'ya bu isteğinin hikmetini sorar.

Hz.Mevlana mütebessim bir çehreyle müride döner ve

”Bir kulu dahi sevmekten aciz olan, nasıl yüceler yücesi ALLAH'a aşık olmaya yol bulur? Bir kulun ateşine yanmamış gönül, yüceler yücesinin aşkını nasıl bilsin de yansın? SEV de GEL Evladım SEV de GEL …

*************************************

Seven sevdiğine itaat eder. Allah sevmiyor diye haramlardan kaçıyorum. Yani sevdiğimi üzmemek için... Önceden de sevdiğim kız istemediği için bazı şeyleri yapmıyordum. Allah’ı seviyorum diyen ispat etmelidir.

Allah’a itaat, Allah’ı sevmenin neticesidir. Allah’ı razı etmek için namaz kılıyorum. Allah’ın mektubu Kur’an-ı Kerim’i okuyorum ve üzerinde düşüncelere dalıyorum...

***********************************

Gelme , artık neye yarar?

Aslında dünya sevgi ve aşk için yaratılmış. Sevgisiz dünya içinde yaşanmaz harabe bir ev gibidir. Ben o kıza aşık olduğum zaman onu ulaşılmaz bir melek gibi düşünürdüm.

O’nun yaşadığı şehre gittiğimde “Canım Konya’da sıkı giyin, üşütme. Sen derslerine ağırlık ver. Beni düşünme. Ben ikimiz içinde bol bol düşünürüm...” demişti. Bu sözleriyle beni daha da kendisine bağlıyordu.

Asla onun hakkında kirli düşüncelerim olmadı. Çünkü şimdiler de farkına vardım ki o zaman içimde ilahi aşk varmış. Adeta aşkın kanununun dersini almışım. Ben aşk için yaratılmışım. İlahi aşkım 2003 yılındaki hidayetimle başladı. 2005 yılında namaza başlamamla ziyadeleşti.

Allah aşkımı artırsın. 1992 ile 2003 arası aşksız geçen yıllarım hep bir arayışla geçti. Bunu rahmetli Necip Fazıl’ın şu şiiri ne kadar güzel özetliyor:

Beklenen
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni,
Gelme, artık neye yarar?
(1937) Necip Fazıl Kısakürek


Bunlar da ilginizi Çekebilir

7 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz