Kalbinden Öpsem, Geçer mi Canının Acısı?
- 12-01-2017
- KATEGORİ Gonca Anıl
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Sevgili çocuk,
Senden yüksek duruyorsam, küçük olduğundan değil, eğilmeyi beceremediğimden… Oysa gözgöze olabilseydik, ne de güzel anlatırdım sana kendimi.
Ellerim her işine karışıyorsa, inan ki yapamayacağından değil, bekleyemediğimden… Oysa kendine has bir ritmin var, hayranlık uyandıracak kadar yavaşlığın.
Sürekli yükseliyorsa sesim, hatalı olduğundan değil, kendimi çaresiz hissedişimden. Sana nasıl rehberlik edeceğimi bilemediğimde sesimle bastırmaya çalışıyorum doğallığını.
Küsüyorsam, kızıyorsam; eksikliğinden değil, başka bir yol öğrenmediğimden… Dinlemiyor seni sürekli susturuyorsam, senden daha güzel kelimelerim olduğundan değil, ihtiyacını göremediğimden.
Eleştiriyorsam sürekli, hak ettiğinden değil, kendi eksiklerimi gideremediğimden…
Bakışlarımla korkutuyorsam seni, bil ki yanlış yaptığından değil, başka türlü bakmayı bilemediğimden.
Bakma sen benim soğuk bakışıma, kalın sesime, kabalığıma…
Ben yetişkinim… yaşım artarken, hissedişim azalmış benim…
Baş edemediğim baskılar, kendimi anlatamadıklarım, kendim gibi olamadıklarım, darmadağın etmiş benim duygu dünyamı. Davranışım olmuş karşılaştığım kabalıklar.
Hissiz oluşum, işte bu yüzden seni hissedemeyişim... Sabırsız, yeteneksiz, nezaketsiz kalakalmışım hayatın ortasında.
Bakma sen benim sana güç ispatlarıma, inanma…
Güçlü olduğum yalan… Herşeyi bildiğim kandırmaca…
Senden değil, benden bütün yapamadıklarım. Maskeler ardına saklanmayı öğretmiş bana yaşam. İnsanların güvenilmezliğine karşı hep kendimi savunmak zorunda kalmışım.
Üzgünüm güzel çocuk, sana yaşattıklarım için… Gözyaşların için… Karşımda çırpınan kalbinin acısını duyamadığım için…
Şimdi bıraksam bütün büyüklüklerimi bir kenara ve sussam… Omuzlarımı düşürsem, çöksem yanına ve gözlerine baksam uzunca. Sonra da o minik kalbinden öpsem, geçer mi canının acısı ?
Senden yüksek duruyorsam, küçük olduğundan değil, eğilmeyi beceremediğimden… Oysa gözgöze olabilseydik, ne de güzel anlatırdım sana kendimi.
Ellerim her işine karışıyorsa, inan ki yapamayacağından değil, bekleyemediğimden… Oysa kendine has bir ritmin var, hayranlık uyandıracak kadar yavaşlığın.
Sürekli yükseliyorsa sesim, hatalı olduğundan değil, kendimi çaresiz hissedişimden. Sana nasıl rehberlik edeceğimi bilemediğimde sesimle bastırmaya çalışıyorum doğallığını.
Küsüyorsam, kızıyorsam; eksikliğinden değil, başka bir yol öğrenmediğimden… Dinlemiyor seni sürekli susturuyorsam, senden daha güzel kelimelerim olduğundan değil, ihtiyacını göremediğimden.
Eleştiriyorsam sürekli, hak ettiğinden değil, kendi eksiklerimi gideremediğimden…
Bakışlarımla korkutuyorsam seni, bil ki yanlış yaptığından değil, başka türlü bakmayı bilemediğimden.
Bakma sen benim soğuk bakışıma, kalın sesime, kabalığıma…
Ben yetişkinim… yaşım artarken, hissedişim azalmış benim…
Baş edemediğim baskılar, kendimi anlatamadıklarım, kendim gibi olamadıklarım, darmadağın etmiş benim duygu dünyamı. Davranışım olmuş karşılaştığım kabalıklar.
Hissiz oluşum, işte bu yüzden seni hissedemeyişim... Sabırsız, yeteneksiz, nezaketsiz kalakalmışım hayatın ortasında.
Bakma sen benim sana güç ispatlarıma, inanma…
Güçlü olduğum yalan… Herşeyi bildiğim kandırmaca…
Senden değil, benden bütün yapamadıklarım. Maskeler ardına saklanmayı öğretmiş bana yaşam. İnsanların güvenilmezliğine karşı hep kendimi savunmak zorunda kalmışım.
Üzgünüm güzel çocuk, sana yaşattıklarım için… Gözyaşların için… Karşımda çırpınan kalbinin acısını duyamadığım için…
Şimdi bıraksam bütün büyüklüklerimi bir kenara ve sussam… Omuzlarımı düşürsem, çöksem yanına ve gözlerine baksam uzunca. Sonra da o minik kalbinden öpsem, geçer mi canının acısı ?
7 Yorum Yorum Yaz