Kendin Olma da Ne Olursan Ol!
- 08-12-2013
- KATEGORİ Gonca Anıl
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Mevlana Hazretlerinin herkesçe bilinen kıymetli bir sözü vardır, ” Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol”… Belki hemen her evin duvarlarını, takvimlerini süsler, üzerinde nice araştırmalar, sayısız ödevler yapılmıştır, okullarda üzerine ne kompozisyonlar yazılmıştır.
Günümüzde bu sözün uygulamadaki yansıması bir hayli değişti. “Kendin gibi olma da ne olursan ol!”
Bir parkta iki okul öncesi öğretmeninin konuşmasına şahitlik ediyorum, okulun nasıl gittiğini soruyor biri, diğeri buruşmuş bir yüzle cevap veriyor: “4 yaş grubu, çok hareketliler, çok fenalar.” 4 yaşındaki çocuklardan hareketli olması beklenmez de ne olması beklenir acaba? Yüz ifadesinden anlaşılan, asıl sıkıntının öğretmenin alt edemeyeceği(! )kadar hareketli olmalarıdır, bu ne fena bir durumdur, oysa öğretmen hepsini oturtabilse, hepsini susturabilse ne güzel(!) bir hayat olur.
Başka oyun parkına getirilen aynı yaşlarda bir grup, çocuklar doğal olarak hareketli… Hemen sert bir komut cümlesi: “Robot ol!” Bir cümleyle hiç kıpırdamayan minikler…
Bir başka okulda uyku saati… Her çocuğun uykusu yok, aralarında fısırtılar, konuşmalar, gülüşmeler… Hemen yine uyarı cümlesi...“Çiçek ol!” Bir cümleyle susan ve gözlerini kapatan yavrular…
Bir anne bahçede koşan çocuğunun arkasından yavaşlaması için sesleniyor, “Hani tembel hayvan olacaktık?”
Bugün robot, çiçek, tembel hayvan yaparak susturulan, doğal hareketleri engellenen çocukların yarın da bir yarış atı gibi koşturması istenecek. “Hadi testini çöz, hızlı ol!“ denecek. Hep bir şey olacaklar ama oldukları şeyden kime bir hayır gelecek acaba? Hep olmadıkları ve olmak istemedikleri bir şey olmaya zorlanacaklar.
Sonuçta yıllar sonra belki bir yerlere ulaşacaklar, belki doktor, belki mühendis, belki mimar, öğretmen olacaklar. Bütün çevrenin gururla baktığı, ama kendi içlerinde kopan fırtınalar kimin umurunda? Yıllarını verdiği okul hayatının ve iş hayatının içindeki boşluğu artırdığını ve aslolanın “kendisi olmak” olduğunu çok geç fark edecekler… Belki cepleri dolu ama içi boş bir hayat…
Çocukluk yıllarımda herkesin dilinde dolaşmıştı, sıradan bir pop müziği cümlesinden çok öteydi barındırdığı: “Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin.” Şimdi iltifatlar kendisini dış kaynaklarca dizginleyip, değiştirebilenlere yapılıyor, herkes gibiysen kıymetlisin, çok yazık…
2007 yapımı bir Hint filmi, Taare Zameen Par… Her Çocuk Özeldir… Gözyaşları içinde izlediğim… Her anne babanın ve her öğretmenin özellikle izlemesi gereken özel bir film…
“Biraz tatlı, biraz ekşi,
Biraz yakın, ama çok uzak değil,
Bana gereken, tüm ihtiyacım olan ‘özgür olmak’”
Ne zaman verilecek çocuklara ihtiyaçları olan özgürlük? Ayakları üzerine bastıklarını sandığımızda mı hak edecekler kendileri olmayı? O ayaklar hiçbir zaman kendi ayakları olamayacak ki. Hiçbir zaman gerçek potansiyellerini, gerçek güçlerini ortaya koyamayacaklar. Her adımlarında gölge gibi tepelerine üşüşmüş anne baba ve öğretmen telkinleriyle, sürekli bir şeyleri yapmaları ya da yapmamaları istenen çocuklar, içlerindeki sınırsız güzellikteki hazineyi hiçbir zaman ortaya dökemeyecek. Ne kadar da üzücü…
Kendi evinde bile misafir gibi, misafirlikte yetişkin gibi, okulda öğretmen gibi, camide cemaat gibi, hastanede hasta gibi olması istenecek… Çocuklar hiçbir zaman şu sorunun cevabını bilemeden büyüyüp gidecekler: “Ben ne zaman çocuk olmalıyım? “
Günümüzde bu sözün uygulamadaki yansıması bir hayli değişti. “Kendin gibi olma da ne olursan ol!”
Bir parkta iki okul öncesi öğretmeninin konuşmasına şahitlik ediyorum, okulun nasıl gittiğini soruyor biri, diğeri buruşmuş bir yüzle cevap veriyor: “4 yaş grubu, çok hareketliler, çok fenalar.” 4 yaşındaki çocuklardan hareketli olması beklenmez de ne olması beklenir acaba? Yüz ifadesinden anlaşılan, asıl sıkıntının öğretmenin alt edemeyeceği(! )kadar hareketli olmalarıdır, bu ne fena bir durumdur, oysa öğretmen hepsini oturtabilse, hepsini susturabilse ne güzel(!) bir hayat olur.
Başka oyun parkına getirilen aynı yaşlarda bir grup, çocuklar doğal olarak hareketli… Hemen sert bir komut cümlesi: “Robot ol!” Bir cümleyle hiç kıpırdamayan minikler…
Bir başka okulda uyku saati… Her çocuğun uykusu yok, aralarında fısırtılar, konuşmalar, gülüşmeler… Hemen yine uyarı cümlesi...“Çiçek ol!” Bir cümleyle susan ve gözlerini kapatan yavrular…
Bir anne bahçede koşan çocuğunun arkasından yavaşlaması için sesleniyor, “Hani tembel hayvan olacaktık?”
Bugün robot, çiçek, tembel hayvan yaparak susturulan, doğal hareketleri engellenen çocukların yarın da bir yarış atı gibi koşturması istenecek. “Hadi testini çöz, hızlı ol!“ denecek. Hep bir şey olacaklar ama oldukları şeyden kime bir hayır gelecek acaba? Hep olmadıkları ve olmak istemedikleri bir şey olmaya zorlanacaklar.
Sonuçta yıllar sonra belki bir yerlere ulaşacaklar, belki doktor, belki mühendis, belki mimar, öğretmen olacaklar. Bütün çevrenin gururla baktığı, ama kendi içlerinde kopan fırtınalar kimin umurunda? Yıllarını verdiği okul hayatının ve iş hayatının içindeki boşluğu artırdığını ve aslolanın “kendisi olmak” olduğunu çok geç fark edecekler… Belki cepleri dolu ama içi boş bir hayat…
Çocukluk yıllarımda herkesin dilinde dolaşmıştı, sıradan bir pop müziği cümlesinden çok öteydi barındırdığı: “Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin.” Şimdi iltifatlar kendisini dış kaynaklarca dizginleyip, değiştirebilenlere yapılıyor, herkes gibiysen kıymetlisin, çok yazık…
2007 yapımı bir Hint filmi, Taare Zameen Par… Her Çocuk Özeldir… Gözyaşları içinde izlediğim… Her anne babanın ve her öğretmenin özellikle izlemesi gereken özel bir film…
“Biraz tatlı, biraz ekşi,
Biraz yakın, ama çok uzak değil,
Bana gereken, tüm ihtiyacım olan ‘özgür olmak’”
Ne zaman verilecek çocuklara ihtiyaçları olan özgürlük? Ayakları üzerine bastıklarını sandığımızda mı hak edecekler kendileri olmayı? O ayaklar hiçbir zaman kendi ayakları olamayacak ki. Hiçbir zaman gerçek potansiyellerini, gerçek güçlerini ortaya koyamayacaklar. Her adımlarında gölge gibi tepelerine üşüşmüş anne baba ve öğretmen telkinleriyle, sürekli bir şeyleri yapmaları ya da yapmamaları istenen çocuklar, içlerindeki sınırsız güzellikteki hazineyi hiçbir zaman ortaya dökemeyecek. Ne kadar da üzücü…
Kendi evinde bile misafir gibi, misafirlikte yetişkin gibi, okulda öğretmen gibi, camide cemaat gibi, hastanede hasta gibi olması istenecek… Çocuklar hiçbir zaman şu sorunun cevabını bilemeden büyüyüp gidecekler: “Ben ne zaman çocuk olmalıyım? “
18 Yorum Yorum Yaz