Vicdan Meselesi
- 23-02-2015
- KATEGORİ İsmail Aybey
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
14 şubatta, Manisa Belediye tiyatro ekibinin hazırlamış olduğu “Ölüm ve Kız” adlı tiyatro oyununa gitmiştim. Tiyatro, bir adli tabip tarafından sorgulama esnasında işkencelere maruz kalan, on dört kez tecavüze uğrayan bir kadının yaşadıklarını anlatıyordu.
Yaşadığı olaylar hayata küsmesine neden olmuştu. On yıldır kâbuslarla, nefretlerle, kendinden utanmalarla, bozulmuş psikolojiyle yaşıyordu bu bayan. On yıl sonra, gözüyle hiç görmediği –işkence ve tecavüzler gözleri bağlanarak yapılmış- kendisine tecavüz ve işkence eden adamı gülüşünden, sesinden, kokusundan tanımış ve tüm yaptıklarını itiraf ettirmişti. On yıl boyunca kin beslediği bu adam, kadına “Beni öldür.” dedi. Fakat kadın, “Vicdanını nasıl susturursan sustur.” diyerek adamı serbest bıraktı.
Evet, en etkili ceza şekli belki de kişinin kendi vicdanıdır. Fakat bütün mesele, günümüzde bazı insanlarda bu vicdanın olmayışıdır. Eğer bir insanda vicdan da kalmamışsa bu yöntem de geçerliliğini yitirmiştir. Tıpkı günümüzde olduğu gibi…
Bu vakalar sadece tiyatro olarak, film olarak karşımıza çıkmıyor her zaman. Aslında tiyatroda yaşanan olay gerçeğin ta kendisi! Gazeteler, kadın cinayeti haberlerinden geçilmiyor. İstediği parayı vermedi diye annesini öldüren, ayrılmak isteyen karısını öldüren, eski sevgilisini başka erkekle görüp öldürmeye kalkışan insanların haberleriyle dolu gazeteler.
Son olarak Özgecan’a tecavüze kalkışan, kendisine karşı çıkınca da vurarak, keserek öldüren ve hatta cesedini yakan minibüs şoförü, ülkemizin gündemine oturdu. Nasıl bir insanlıktır, nasıl bir vicdandır, bunu yapan insan olabilir mi?
“İdam geri getirilmeli mi?” tartışmaları yine gündeme geldi. Bence getirilmeli, hem de acilen! Yoksa yüreği yanan annenin, babanın, kardeşin acısı nasıl dinecek? Tabii, idamla da dinmeyecek elbette ama bir nebze olsun, yüreklere su serpilmiş olacak.
Gelinen noktaya baktığımız zaman şunu görüyoruz ki mevcut cezalar caydırıcı değil. İnsanlar suç işlemekten korkmuyor. Öncelikle buna çözüm bulunmalı. İdam olur, işkence olur, hadım etmek olur... Başka çareler de bulunabilir. Bunu konunun uzmanları değerlendirmeli.
İşin başka vahim bir boyutu daha var ki insanı daha da yaralıyor. Bu olaydan bile nemalanmaya kalkanlar çıkıyor. Namus bekçiliğine soyunanlara bakıyorum da hep reklam kokan hareketler yapıyorlar. Karısını bıçaklayıp baldızına göz koyanlar, “kadın istemezse tecavüze maruz kalmaz” diyenler şimdi bir numaralı namus bekçisi kesildi.
Günümüzde kadınlar hep cinsel bir meta olarak kullanılıyor. Fuarlarda, alışveriş merkezlerinde, gazete ve dergilerde, televizyonlarda hep kadınlar farklı amaçlarla kullanılıyor.
Sütunlarını yarı çıplak kadınlarla süsleyip sayfa güzeli diye sunan gazeteler şimdi aynı sütunlarda namus bekçiliğine soyunuyor. Bu yaşanan olaylarda kendinizi hiç suçlu hissetmiyor musunuz? Bu toplumun bu hale gelmesinde hiç rolünüz yok mu?
7’den 70’e herkesin vicdan muhasebesi yapması lazım, bence. Bu vahşet sadece Özgecan’a yapılmadı, tüm insanlığa yapıldı. Allah korusun, bugün ona yapılanın yarın bize, çoluk çocuğumuza yapılmayacağını kim garanti edebilir?
Evet ateş düştüğü yeri yakacak, 3 gün sonra herkes unutacak belki Özgecan’ı. Şimdi Özgecan’ın kara gözlü, kara kaşlı fotoğrafları paylaşılıyor sosyal medyada. Fakat yarın unutulacak. Millet başlayacak yine gezdiği yerlerin, yediği yemeklerin fotoğrafını paylaşmaya.
Özgecan’ın ailesine sabırlar diliyorum. Rabbim kimsenin yaptığını yanına kâr bırakmaz. Elbette mazlumun, zalimden hakkını alacağı gün olacaktır. Peygamberimiz, “Canı yanan sabretsin. Can yakan da canının yanacağı günü beklesin.” buyurmuş.
Kadınların itilip kakılmadığı, koca dayağına maruz kalmadığı, kadın cinayetlerinin yaşanmadığı günlere uyanmak dileğiyle…
Sağlıcakla kalın…
Yaşadığı olaylar hayata küsmesine neden olmuştu. On yıldır kâbuslarla, nefretlerle, kendinden utanmalarla, bozulmuş psikolojiyle yaşıyordu bu bayan. On yıl sonra, gözüyle hiç görmediği –işkence ve tecavüzler gözleri bağlanarak yapılmış- kendisine tecavüz ve işkence eden adamı gülüşünden, sesinden, kokusundan tanımış ve tüm yaptıklarını itiraf ettirmişti. On yıl boyunca kin beslediği bu adam, kadına “Beni öldür.” dedi. Fakat kadın, “Vicdanını nasıl susturursan sustur.” diyerek adamı serbest bıraktı.
Evet, en etkili ceza şekli belki de kişinin kendi vicdanıdır. Fakat bütün mesele, günümüzde bazı insanlarda bu vicdanın olmayışıdır. Eğer bir insanda vicdan da kalmamışsa bu yöntem de geçerliliğini yitirmiştir. Tıpkı günümüzde olduğu gibi…
Bu vakalar sadece tiyatro olarak, film olarak karşımıza çıkmıyor her zaman. Aslında tiyatroda yaşanan olay gerçeğin ta kendisi! Gazeteler, kadın cinayeti haberlerinden geçilmiyor. İstediği parayı vermedi diye annesini öldüren, ayrılmak isteyen karısını öldüren, eski sevgilisini başka erkekle görüp öldürmeye kalkışan insanların haberleriyle dolu gazeteler.
Son olarak Özgecan’a tecavüze kalkışan, kendisine karşı çıkınca da vurarak, keserek öldüren ve hatta cesedini yakan minibüs şoförü, ülkemizin gündemine oturdu. Nasıl bir insanlıktır, nasıl bir vicdandır, bunu yapan insan olabilir mi?
“İdam geri getirilmeli mi?” tartışmaları yine gündeme geldi. Bence getirilmeli, hem de acilen! Yoksa yüreği yanan annenin, babanın, kardeşin acısı nasıl dinecek? Tabii, idamla da dinmeyecek elbette ama bir nebze olsun, yüreklere su serpilmiş olacak.
Gelinen noktaya baktığımız zaman şunu görüyoruz ki mevcut cezalar caydırıcı değil. İnsanlar suç işlemekten korkmuyor. Öncelikle buna çözüm bulunmalı. İdam olur, işkence olur, hadım etmek olur... Başka çareler de bulunabilir. Bunu konunun uzmanları değerlendirmeli.
İşin başka vahim bir boyutu daha var ki insanı daha da yaralıyor. Bu olaydan bile nemalanmaya kalkanlar çıkıyor. Namus bekçiliğine soyunanlara bakıyorum da hep reklam kokan hareketler yapıyorlar. Karısını bıçaklayıp baldızına göz koyanlar, “kadın istemezse tecavüze maruz kalmaz” diyenler şimdi bir numaralı namus bekçisi kesildi.
Günümüzde kadınlar hep cinsel bir meta olarak kullanılıyor. Fuarlarda, alışveriş merkezlerinde, gazete ve dergilerde, televizyonlarda hep kadınlar farklı amaçlarla kullanılıyor.
Sütunlarını yarı çıplak kadınlarla süsleyip sayfa güzeli diye sunan gazeteler şimdi aynı sütunlarda namus bekçiliğine soyunuyor. Bu yaşanan olaylarda kendinizi hiç suçlu hissetmiyor musunuz? Bu toplumun bu hale gelmesinde hiç rolünüz yok mu?
7’den 70’e herkesin vicdan muhasebesi yapması lazım, bence. Bu vahşet sadece Özgecan’a yapılmadı, tüm insanlığa yapıldı. Allah korusun, bugün ona yapılanın yarın bize, çoluk çocuğumuza yapılmayacağını kim garanti edebilir?
Evet ateş düştüğü yeri yakacak, 3 gün sonra herkes unutacak belki Özgecan’ı. Şimdi Özgecan’ın kara gözlü, kara kaşlı fotoğrafları paylaşılıyor sosyal medyada. Fakat yarın unutulacak. Millet başlayacak yine gezdiği yerlerin, yediği yemeklerin fotoğrafını paylaşmaya.
Özgecan’ın ailesine sabırlar diliyorum. Rabbim kimsenin yaptığını yanına kâr bırakmaz. Elbette mazlumun, zalimden hakkını alacağı gün olacaktır. Peygamberimiz, “Canı yanan sabretsin. Can yakan da canının yanacağı günü beklesin.” buyurmuş.
Kadınların itilip kakılmadığı, koca dayağına maruz kalmadığı, kadın cinayetlerinin yaşanmadığı günlere uyanmak dileğiyle…
Sağlıcakla kalın…
1 Yorum Yorum Yaz