Anne Baba Hakkı Ödenmez
- 01-11-2011
- KATEGORİ Mine İzgi
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
Anne babanın çocuklarına bakışıyla, çocukların anne babaya bakışları çok farklıdır. Bunun için anne baba olmak gerekir. Mesela geçen gün katıldığım bir seminerde katılımcı genç kardeşim şunu sordu. “Annem babam bana 17 yaşıma kadar bakmışlar. Ben de yaşlandıklarında 17 yıl onlara bakarsam, haklarını ödemiş olmaz mıyım?”
Hayır güzel kardeşim olmazsın, olamazsın. Çünkü anne baba hakkı öyle sayılarla ölçülecek gibi değildir. Burada evlatlık bakış açısı vardır. Evladın bakış açısı, “nasıl olsa çok yaşlılar, ben de çok hakları var. İyisi mi onlara ölünceye kadar bakayım. Hem ne kadar yaşayacaklar ki…” şeklindedir. Yani biz onlara “ölsün” diye bakarken, onlar biye “büyüsün” diye bakmaktadırlar.
Görüyor musunuz, evladın bu niyeti yanında, anne babanın ona bakarkenki niyeti ne kadar ulvi ve kutsaldır. Yani evlat ile anne baba arasında niyet farkı vardır. Öncelikle bu niyeti düzeltmemiz gerekir. Onlar karşılık istemeden bakarlar, evlatlar bakarken “ben baktığım için mirasın çoğunu bana bırakacaktır” diye bakar. Birinde mana vardır, diğerinde madde. Bunun için hemen şunu paylaşayım sizlerle. Kızımı Yetiştiriyorum kitabının 39. sayfasında güzel bir olaya yer vermiştim. Şöyle ki…
Anneler Hep Güzel GörürKüçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkât görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Annesine göre, kızı nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu annesinin.Ama ilkokulu başlayınca işler değişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, önceleri onlara inanmadı. Çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama birkaç yıl içinde gerçeklerle yüzleşti. Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti. “Badem” dediği gözleri ise şaşıydı. Vücudu da bir serviyi andırmıyordu.
Demek ki annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti. Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu.Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi. Fakta annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı. Ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip ondan kızına bakmasını rica etti.
Genç kız, bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Yalancıydı annesi, ölse bile kayıp sayılmazdı. Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler. Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı.
Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı. Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki bozuklar tamamen kaybolmuştu. Kemerli olan burnu düzelmiş, kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu. Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak; “sanki yeniden dünyaya geldim,” dedi.
“Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış. Estetik ameliyatı siz mi yaptınız?” Yaşlı doktor; “Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!” diye gülümsedi. “Annenin bağışladığı gözleri taktık. Sen, onun gözünden gördün kendini!”
Annenin rızası Beyazıdı-ı Bestami Hazretleri şöyle der:
—Halk, bulunduğum mertebeye beni erdiren hususla ilgili olarak değişik yorumlar yapıyorlar. Ne o, ne bu? Ben neye erdimse “annemin rızasını” kazandığım için erdim.
Annelerin Cennet TacıCennet halkı, özel bir toplantı için davet edilmişlerdi. Annelere taç giydirilecekti. Herkes geniş bir halka olmuştu. En içteki halkayı anneler oluşturuyordu. Derken bir melek, gözleri kamaştıran bir ışıltıyla ortaya geldi. Elinde türlü türlü rengârenk mücevher çiçeklerle süslenmiş değerli bir taç bulunuyordu. Tacın parlaklığı çok fazlaydı. Melek tacı havaya kaldırıp:
—Cennetteki annelere bu taç takılacak. Bu özel bir taçtır ve üzerindeki her bir değerli taştan olan çiçekleri, Allah özel olarak seçmiştir, dedi. Sonra da tacın üzerindeki değerli taştan olan çiçekleri tek tek anlatmaya başladı.
—İlk gördüğünüz yeşil çiçek zümrüt taşından olup, annelerin tahammül ve sabrı için. Siz anneler, geceler boyu uyanık kalıp çocuğunuzun eve gelişini beklediniz. Nice geceleri onların yataklarının yanında geçirdiniz. Hastalandıklarında ateşlerinin düşmesini beklediniz. Küçücük de olsa yaralarının iyileşmesini beklediniz.
Şu yakut çiçekler, onları doğru yola yönlendirdiğiniz için. Çünkü siz onlara, Allah’ı ve emirlerini öğretmeseydiniz, şimdi burada sizinle birlikte olamazlardı.
İhtiyaç anında hep yanlarında olduğunuz, çocuklarınıza zaman ayırdığınız ve onları karşılıksız sevdiğiniz için, tacınıza bu safir taşlı çiçekler konuldu.
Şu lâl taşlı çiçekler de, secdede ve dua halinde geçirdiğiniz zamanlar için. Çocuklarınızı Allah’ın rahmetine emanet edip, onların da Allah’a iman etmesi için dua ettiğiniz için.
Çiçeklerin ortasına yerleştirilmiş şu inci taneleri de, sizin yaptığınız fedakârlıklar için. Çocuklarınız bu fedakârlıklarınızın bazılarından haberdardı, bazılarını ise hiç bilmediler. Siz onların mutlu ve sağlıklı olmaları için, büyümeleri için nice fedakârlıkta bulundunuz.
Ve nihayet bütün değerli taşların en büyüğü olan şu kırmızı elmas da, çocuklarını kaybetmiş anneler için. Onlar çocuklarını cennete kendilerinden önce gönderdiler. Bu en değerli fedakârlık, en değerli taşla ödüllendirildi.
Melek, tacın üzerindeki taştan çiçekleri böylece tek tek anlattı ve sözlerini şöyle tamamladı. “Bu taçla, annelerin güzelliği tamamlanacak. Annelerle de Cennetin güzelliği tamamlanacak. Çünkü Cennet, annelerin ayağı altındadır.”
Anne Babaya Karşı Görevler:
*Konuştuklarında, onları dikkatlice dinlemek, ciddiye almak, önemsemek, saygı duymak, ilgilenmek
* Kalktıklarında ayağa kalkmak, saygı göstermek
* Çağırdıklarında derhal cevap vermek, nazik davranmak, özür dilemek, selam verip hal hatır sormak
*Onlara merhamet etmek, şefkatle bakmak, ihtiyaçlarını gidermek
* Öfkelenmemek, sert bir biçimde karşılık vermemek
* Makul emirlerine karşı gelmemek.
mineizgi@mynet.com
Hayır güzel kardeşim olmazsın, olamazsın. Çünkü anne baba hakkı öyle sayılarla ölçülecek gibi değildir. Burada evlatlık bakış açısı vardır. Evladın bakış açısı, “nasıl olsa çok yaşlılar, ben de çok hakları var. İyisi mi onlara ölünceye kadar bakayım. Hem ne kadar yaşayacaklar ki…” şeklindedir. Yani biz onlara “ölsün” diye bakarken, onlar biye “büyüsün” diye bakmaktadırlar.
Görüyor musunuz, evladın bu niyeti yanında, anne babanın ona bakarkenki niyeti ne kadar ulvi ve kutsaldır. Yani evlat ile anne baba arasında niyet farkı vardır. Öncelikle bu niyeti düzeltmemiz gerekir. Onlar karşılık istemeden bakarlar, evlatlar bakarken “ben baktığım için mirasın çoğunu bana bırakacaktır” diye bakar. Birinde mana vardır, diğerinde madde. Bunun için hemen şunu paylaşayım sizlerle. Kızımı Yetiştiriyorum kitabının 39. sayfasında güzel bir olaya yer vermiştim. Şöyle ki…
Anneler Hep Güzel GörürKüçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden büyük bir şefkât görmüş ve ondan duyduğu sözlerle, pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı. Annesine göre, kızı nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik yavrusuydu annesinin.Ama ilkokulu başlayınca işler değişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, önceleri onlara inanmadı. Çünkü herkes birbirini kıskanıyordu. Ama birkaç yıl içinde gerçeklerle yüzleşti. Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu bir cilde sahipti. “Badem” dediği gözleri ise şaşıydı. Vücudu da bir serviyi andırmıyordu.
Demek ki annesi onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti. Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen düzelmiyordu.Genç kız, doktorların gizlice yaptığı konuşmalardan kör olacağını anladığında ifadelerle seven annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye karar verdi. Fakta annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu söyleyerek ondan önce davrandı. Ve kazandığı paraları bir akrabasına gönderip ondan kızına bakmasını rica etti.
Genç kız, bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu. Yalancıydı annesi, ölse bile kayıp sayılmazdı. Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını söyleyerek kızı ameliyat ettiler. Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye yük olmazdı.
Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı. Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki bozuklar tamamen kaybolmuştu. Kemerli olan burnu düzelmiş, kepçe kulakları normale dönmüş ve yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu. Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak; “sanki yeniden dünyaya geldim,” dedi.
“Yüzümde hiçbir çirkinlik kalmamış. Estetik ameliyatı siz mi yaptınız?” Yaşlı doktor; “Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!” diye gülümsedi. “Annenin bağışladığı gözleri taktık. Sen, onun gözünden gördün kendini!”
Annenin rızası Beyazıdı-ı Bestami Hazretleri şöyle der:
—Halk, bulunduğum mertebeye beni erdiren hususla ilgili olarak değişik yorumlar yapıyorlar. Ne o, ne bu? Ben neye erdimse “annemin rızasını” kazandığım için erdim.
Annelerin Cennet TacıCennet halkı, özel bir toplantı için davet edilmişlerdi. Annelere taç giydirilecekti. Herkes geniş bir halka olmuştu. En içteki halkayı anneler oluşturuyordu. Derken bir melek, gözleri kamaştıran bir ışıltıyla ortaya geldi. Elinde türlü türlü rengârenk mücevher çiçeklerle süslenmiş değerli bir taç bulunuyordu. Tacın parlaklığı çok fazlaydı. Melek tacı havaya kaldırıp:
—Cennetteki annelere bu taç takılacak. Bu özel bir taçtır ve üzerindeki her bir değerli taştan olan çiçekleri, Allah özel olarak seçmiştir, dedi. Sonra da tacın üzerindeki değerli taştan olan çiçekleri tek tek anlatmaya başladı.
—İlk gördüğünüz yeşil çiçek zümrüt taşından olup, annelerin tahammül ve sabrı için. Siz anneler, geceler boyu uyanık kalıp çocuğunuzun eve gelişini beklediniz. Nice geceleri onların yataklarının yanında geçirdiniz. Hastalandıklarında ateşlerinin düşmesini beklediniz. Küçücük de olsa yaralarının iyileşmesini beklediniz.
Şu yakut çiçekler, onları doğru yola yönlendirdiğiniz için. Çünkü siz onlara, Allah’ı ve emirlerini öğretmeseydiniz, şimdi burada sizinle birlikte olamazlardı.
İhtiyaç anında hep yanlarında olduğunuz, çocuklarınıza zaman ayırdığınız ve onları karşılıksız sevdiğiniz için, tacınıza bu safir taşlı çiçekler konuldu.
Şu lâl taşlı çiçekler de, secdede ve dua halinde geçirdiğiniz zamanlar için. Çocuklarınızı Allah’ın rahmetine emanet edip, onların da Allah’a iman etmesi için dua ettiğiniz için.
Çiçeklerin ortasına yerleştirilmiş şu inci taneleri de, sizin yaptığınız fedakârlıklar için. Çocuklarınız bu fedakârlıklarınızın bazılarından haberdardı, bazılarını ise hiç bilmediler. Siz onların mutlu ve sağlıklı olmaları için, büyümeleri için nice fedakârlıkta bulundunuz.
Ve nihayet bütün değerli taşların en büyüğü olan şu kırmızı elmas da, çocuklarını kaybetmiş anneler için. Onlar çocuklarını cennete kendilerinden önce gönderdiler. Bu en değerli fedakârlık, en değerli taşla ödüllendirildi.
Melek, tacın üzerindeki taştan çiçekleri böylece tek tek anlattı ve sözlerini şöyle tamamladı. “Bu taçla, annelerin güzelliği tamamlanacak. Annelerle de Cennetin güzelliği tamamlanacak. Çünkü Cennet, annelerin ayağı altındadır.”
Anne Babaya Karşı Görevler:
*Konuştuklarında, onları dikkatlice dinlemek, ciddiye almak, önemsemek, saygı duymak, ilgilenmek
* Kalktıklarında ayağa kalkmak, saygı göstermek
* Çağırdıklarında derhal cevap vermek, nazik davranmak, özür dilemek, selam verip hal hatır sormak
*Onlara merhamet etmek, şefkatle bakmak, ihtiyaçlarını gidermek
* Öfkelenmemek, sert bir biçimde karşılık vermemek
* Makul emirlerine karşı gelmemek.
mineizgi@mynet.com
9 Yorum Yorum Yaz