Niye?
- 08-07-2013
- KATEGORİ Psikolog & Psikoterapist Banu Yaşar
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
"Gönlümün istediğini hakkımda hayırlı eyle
Hakkımda hayırlı olana da gönlümü razı eyle...’
Asrın insanının en çetin sorusudur, Niye?
Hayırlısı olsun demekle, ama ben onu istiyorum arasında ne çok gider geliriz...
Çıkışı olmayan yollar arasında koşarken tükenir ömrümüz. Kendimizi salıvermenin rahatlığını niye yaşayamayız?
Nerede başlar hayırlısı ve nerede biter gönlümün arzu ettiği...
Değiştirebilir miyim diye zorlamalı mıyım, yoksa sükûnetle beklemeli miyim? Benim sınırım nerede başlar, özgürlüğüm ve hükmüm nerede biter? Niye yaşarız o zaman bu ayrı gayriyi... Sanki bizim istediğimizle, O’nun istediği aynı olmazmış gibi gelir, Niye... ?
Yoksa gönlümüzün istediğini, hakkımızda hayırlı kılacağına dair inancımızı mı yitirdik... Onun bizi sevdiğini, sevdiği için adımız yokken ve anılmazken bizi yarattığını mı unuttuk! Yüreğimizde dindiremediğimiz sıkıntı, teslimiyetsizliğimden mi? Acaba O’nun bizi koruyacağına, bizi en fazla düşüneceğine dair inancımızı mı kaybettik!
Neden kendimizi sürekli tehlikede hisseder olduk,
Neden kendimizi her şeyi planlarken bulduk…
Koyamadık kendimizi güvenli sulara, bırakamadık endişemizi ve tereddütlerimizi, başımıza gelecek ne varsa kontrol edebiliriz sandık… Yeterince planlı ve dikkatli olursak başarabileceğimizi düşündük…
Her şeyi ve her ayrıntıyı planlamakla geçti yıllarımız… Ancak böyle güçlü olabiliriz sandık…
Ne kadar da önemsedik kendi gücümüzü
Nasıl da büyük sözler söyledik,
Nasıl da iddia ettik, her şeyin üstüne, hepsinin üstüne…
Azıcık bir aksaklık da hemen söylenmeye başladık… Niye ben? Niye ben bunu yaşıyorum? Niye benim başıma geldi diye… Oysaki acıları başkaları yaşamaz mıydı? Başkalarının başına gelmez miydi tüm kötü hastalıklar…
Kendine verilene inanamaz insan, kabullenemez, itiraz eder... Haksızlığa uğradığını düşünür… Niye ben... Niye ben diye sorar durur... Tüm kâinatı ve içindekileri kendi aleyhinde gibi görür, küçüklüğünü fark etmek öfkelendirir onu, inanamaz, bunca şeyin kendi başına gelmesine... Kendisinin yaşamasına...
Başkalarında seyrettiklerinin ve ahkâm kestiklerinin, şimdi yanı başında olmasına inanamaz... Nasıl ve ne zaman olmuştu tüm bunlar… Nasılda sarsılmazdı elindekiler...
Neden ben der, niye ben yaşıyorum tüm bunları,
Yoksa planlarımda bir hata mı yaptım,
Bir şeyleri gözden mi kaçırdım…
Korktuğu yerlerde bulur kendini, endişelenir, güçsüzlüğünü fark etmek korkutur onu, Bu kadar mı yani, buraya kadar mı diye düşünür, nice diklenişleri gelir aklına, nice sözleri hoyratça savurmaları, akıl vermeleri...
Ve büyüklenmeleri...
Hepsini söylerken hissettiği gururu gelir aklına… Şimdi küçücük hissettiği kendini, nereye koyacağını, nerelere saklayacağını bilemez... Bir zamanlar yüce bir dağın tepesinde gördüğü, kendisi değil miydi?
O ben miydim diye sorar kendine...
O ben miydim gerçekten,
Peki, şimdi niye ben?
Hakkımda hayırlı olana da gönlümü razı eyle...’
Asrın insanının en çetin sorusudur, Niye?
Hayırlısı olsun demekle, ama ben onu istiyorum arasında ne çok gider geliriz...
Çıkışı olmayan yollar arasında koşarken tükenir ömrümüz. Kendimizi salıvermenin rahatlığını niye yaşayamayız?
Nerede başlar hayırlısı ve nerede biter gönlümün arzu ettiği...
Değiştirebilir miyim diye zorlamalı mıyım, yoksa sükûnetle beklemeli miyim? Benim sınırım nerede başlar, özgürlüğüm ve hükmüm nerede biter? Niye yaşarız o zaman bu ayrı gayriyi... Sanki bizim istediğimizle, O’nun istediği aynı olmazmış gibi gelir, Niye... ?
Yoksa gönlümüzün istediğini, hakkımızda hayırlı kılacağına dair inancımızı mı yitirdik... Onun bizi sevdiğini, sevdiği için adımız yokken ve anılmazken bizi yarattığını mı unuttuk! Yüreğimizde dindiremediğimiz sıkıntı, teslimiyetsizliğimden mi? Acaba O’nun bizi koruyacağına, bizi en fazla düşüneceğine dair inancımızı mı kaybettik!
Neden kendimizi sürekli tehlikede hisseder olduk,
Neden kendimizi her şeyi planlarken bulduk…
Koyamadık kendimizi güvenli sulara, bırakamadık endişemizi ve tereddütlerimizi, başımıza gelecek ne varsa kontrol edebiliriz sandık… Yeterince planlı ve dikkatli olursak başarabileceğimizi düşündük…
Her şeyi ve her ayrıntıyı planlamakla geçti yıllarımız… Ancak böyle güçlü olabiliriz sandık…
Ne kadar da önemsedik kendi gücümüzü
Nasıl da büyük sözler söyledik,
Nasıl da iddia ettik, her şeyin üstüne, hepsinin üstüne…
Azıcık bir aksaklık da hemen söylenmeye başladık… Niye ben? Niye ben bunu yaşıyorum? Niye benim başıma geldi diye… Oysaki acıları başkaları yaşamaz mıydı? Başkalarının başına gelmez miydi tüm kötü hastalıklar…
Kendine verilene inanamaz insan, kabullenemez, itiraz eder... Haksızlığa uğradığını düşünür… Niye ben... Niye ben diye sorar durur... Tüm kâinatı ve içindekileri kendi aleyhinde gibi görür, küçüklüğünü fark etmek öfkelendirir onu, inanamaz, bunca şeyin kendi başına gelmesine... Kendisinin yaşamasına...
Başkalarında seyrettiklerinin ve ahkâm kestiklerinin, şimdi yanı başında olmasına inanamaz... Nasıl ve ne zaman olmuştu tüm bunlar… Nasılda sarsılmazdı elindekiler...
Neden ben der, niye ben yaşıyorum tüm bunları,
Yoksa planlarımda bir hata mı yaptım,
Bir şeyleri gözden mi kaçırdım…
Korktuğu yerlerde bulur kendini, endişelenir, güçsüzlüğünü fark etmek korkutur onu, Bu kadar mı yani, buraya kadar mı diye düşünür, nice diklenişleri gelir aklına, nice sözleri hoyratça savurmaları, akıl vermeleri...
Ve büyüklenmeleri...
Hepsini söylerken hissettiği gururu gelir aklına… Şimdi küçücük hissettiği kendini, nereye koyacağını, nerelere saklayacağını bilemez... Bir zamanlar yüce bir dağın tepesinde gördüğü, kendisi değil miydi?
O ben miydim diye sorar kendine...
O ben miydim gerçekten,
Peki, şimdi niye ben?
6 Yorum Yorum Yaz