Yaşadıkların Sana Bir Şeyler Söylüyor
- 26-11-2012
- KATEGORİ Psikolog & Psikoterapist Banu Yaşar
- YAZAR Sema Maraşlı
İnsan hiçbir şeyi sadece yaşamış olmak için yaşamıyor. Başına gelenlerin ve geçenlerin ilk bakışta göremediğimiz o kadar çok anlamı olabiliyor ki…
Kendimizin bile unuttuğu birçok anı ve yaşanmışlık yıllar sonra başka bir hikâyenin kahramanı olarak karşımıza çıkabiliyor. O dönem niye yaşadığını anlamadığın sahneler, sonra anlamlı repliklere dönüşebiliyor.
Seni Yaratan asla döküntü yaratmıyor, seni ihmal de etmiyor, sadece imhal ediyor, bekletiyor…
Yaşadıklarının hiçbiri kalıcı değil, sürekli kalmaya da niyetli değil…
Sen şikâyet ettiğinde ve sızlandığında sırtındaki yükü de artıyor. Gittiğin her yere yükünü de taşır hale geliyorsun. Atlayıp gidemediğin, kalbinde aklayamadığın her şey, ruhunda kara izler bırakıyor. Seni yolundan da alıkoyuyor aslında…
Oysa şikâyet eden şüpheye düşer.
Kalbindeki emniyeti ve huzuru kaybeder.
Bildiği yerlerde kaybolup, yitip gider.
Kendi kişisel haritan, senin kişisel ihtiyaçların, zaafların, yaraların ve zayıf yanlarına uygun şekilde çizilmiştir. Devamını göremediğin her yol, kör dağlara döner önünde… Nice açık yollar dururken, kendini karanlık kuytularda bulursun.. Ya da en azından sana öyle görünür.
Doruktan bakarsan yol haritana, nice açık yollar görürsün, ama sadece yürüdüğün yola odaklanırsan, yol daraldığında, bitti, tükendi sanırsın…
Yürüdüğün her yol sana yeni hikâyeler anlatır. Hiç canın sıkılmaz, yüreğin de daralmaz…
Hikâyenin sahibi yolun da sahibidir
Yolu sevdiği ve koruduğu gibi seni de sever ve korur
Emniyetli yolculuklar yaşarken, seyrettiğin her şey, yolun ilerideki kısımlarında sana azık olarak döner. İpuçları sunar önündeki görünmezliğe dair… Bilinmez gibi görünen her şey, ışıklı aydınlık bir yola dönüşür…
Sen yeter ki, sükûnetli bir teslimiyetin sahibi ol,
Yüreğindeki şüpheyi savur tozlu yollara,
Öfkeni duanla yıka, üzerini sakin küllerle ört
Soğut kalbini inciten tüm ateşleri
Yaşadığın her şeyi anlamlı yolculuklara dönüştürene
Ve seni çok sevene bırak yüreğini…
Bırak etrafındaki öfkeli, şikâyetçi bakışları
Yorma içindeki kalan umudunu
Kimseyi incitmemeye verdiğin söz gibi,
İzin verme yüreğinin hoyratça kullanılmasına
Sen değerlisin, en çok değer verenin, adını hep ananın kulusun
O neyi yaşamanı murat ediyorsa, sadece yolu takip et
Yorma kendini çıkmaz sokaklarda, yanlış yollarda
Kendine zulmetmeyi de bırak artık ne olur…
Yoldaki işaretler O’nun senin için koyduğu ışıklar gibidir
Onları doğru okumaya odaklanırsan eğer,
Bırak yürümeyi, koşarak gidersin buralardan…
Kendimizin bile unuttuğu birçok anı ve yaşanmışlık yıllar sonra başka bir hikâyenin kahramanı olarak karşımıza çıkabiliyor. O dönem niye yaşadığını anlamadığın sahneler, sonra anlamlı repliklere dönüşebiliyor.
Seni Yaratan asla döküntü yaratmıyor, seni ihmal de etmiyor, sadece imhal ediyor, bekletiyor…
Yaşadıklarının hiçbiri kalıcı değil, sürekli kalmaya da niyetli değil…
Sen şikâyet ettiğinde ve sızlandığında sırtındaki yükü de artıyor. Gittiğin her yere yükünü de taşır hale geliyorsun. Atlayıp gidemediğin, kalbinde aklayamadığın her şey, ruhunda kara izler bırakıyor. Seni yolundan da alıkoyuyor aslında…
Oysa şikâyet eden şüpheye düşer.
Kalbindeki emniyeti ve huzuru kaybeder.
Bildiği yerlerde kaybolup, yitip gider.
Kendi kişisel haritan, senin kişisel ihtiyaçların, zaafların, yaraların ve zayıf yanlarına uygun şekilde çizilmiştir. Devamını göremediğin her yol, kör dağlara döner önünde… Nice açık yollar dururken, kendini karanlık kuytularda bulursun.. Ya da en azından sana öyle görünür.
Doruktan bakarsan yol haritana, nice açık yollar görürsün, ama sadece yürüdüğün yola odaklanırsan, yol daraldığında, bitti, tükendi sanırsın…
Yürüdüğün her yol sana yeni hikâyeler anlatır. Hiç canın sıkılmaz, yüreğin de daralmaz…
Hikâyenin sahibi yolun da sahibidir
Yolu sevdiği ve koruduğu gibi seni de sever ve korur
Emniyetli yolculuklar yaşarken, seyrettiğin her şey, yolun ilerideki kısımlarında sana azık olarak döner. İpuçları sunar önündeki görünmezliğe dair… Bilinmez gibi görünen her şey, ışıklı aydınlık bir yola dönüşür…
Sen yeter ki, sükûnetli bir teslimiyetin sahibi ol,
Yüreğindeki şüpheyi savur tozlu yollara,
Öfkeni duanla yıka, üzerini sakin küllerle ört
Soğut kalbini inciten tüm ateşleri
Yaşadığın her şeyi anlamlı yolculuklara dönüştürene
Ve seni çok sevene bırak yüreğini…
Bırak etrafındaki öfkeli, şikâyetçi bakışları
Yorma içindeki kalan umudunu
Kimseyi incitmemeye verdiğin söz gibi,
İzin verme yüreğinin hoyratça kullanılmasına
Sen değerlisin, en çok değer verenin, adını hep ananın kulusun
O neyi yaşamanı murat ediyorsa, sadece yolu takip et
Yorma kendini çıkmaz sokaklarda, yanlış yollarda
Kendine zulmetmeyi de bırak artık ne olur…
Yoldaki işaretler O’nun senin için koyduğu ışıklar gibidir
Onları doğru okumaya odaklanırsan eğer,
Bırak yürümeyi, koşarak gidersin buralardan…
6 Yorum Yorum Yaz