Gül Diyarına Yolculuk

mine-izgi111“Dünkü güne gitmenin iki yolu vardır. Birincisi, zamanın kanunlarına tâbi olmadan, zaman üstü bir tarzda dünü, bugün gibi hazır görmektir.

Diğeri, bir sene dolaşıp aynı güne gelmektir. Fakat yine de dünü elinde tutmuş olamaz.

Öyle de, zahirden hakikate geçmek için iki yol vardır. Birincisi, doğrudan doğruya hakikatin cezbesine kapılıp, hakikatle yüz yüze gelmektir. Diğeri, birçok merhaleden geçip hakikate ulaşmaktır.

Birinci yol, Sahabenin; ikinci yol, evliyanın yoludur.”

Yollar vardır, vuslata erdirir. Yollar vardır, gurbete götürür. Yollar vardır, sevinçler ve mutluluklar getirir. Yollar vardır, acı, hüzün ve ızdıraptır... Ve yolcu vardır, yolları kat eden...

Yolları kat etmek zordur. Sabır ister... Yolcu bazen, yokuş çıkar. Terler, susar. Bir meltem, tatlı bir esinti bekler, yanık bağrını açarak. Dudakları çatlamıştır susuzluktan, ama vazgeçmez yolundan. Alnında biriken ter damlalarını kutsal sayar ve onları incitmemeye özen göstererek elinin tersiyle usulca silerken, yolun sonuna ulaşabilmenin heyecanıyla daha hızlı adımlar yolu... Çünkü büyüklerinden duyduğu “yol odur ki, Hakk’a vara” sözüyle orantılıdır kalp atışları...

Topal karıncanın birisi, bacağını sürükleyerek gidiyormuş, yolda çekirgeye rastlamış. Çekirge, topal karıncaya:

-Nereye gidiyorsun? Diye sormuş. O da cevaben:

-Hicaza gidiyorum. Demiş. Hayrette kalan çekirge, tekrar sormuş.

-İyi ama karınca kardeş, sen bu topal ayağınla kaç asırda vara bilirsin Kâbe’ye? Deyince, karınca, sabır ve tevekkül içinde:

-Eh ne yapalım kardeş, Hicaza varamazsak da hiç olmazsa yolunda bulunuruz...” İşte gerçek yol ve gerçek yolculuk.

İstersen biraz düşünelim sevgili genç kardeşim!

Biz hangi yolun yolcusuyuz? Sanal dünyanın, sanal yolcuları mı? Gerçek yolların sabırlı yolcuları mı? Elbette sanal olan dünya değil, o aslıyla gerçek, fakat biz kendimize sanal yollar seçerek, onu da sanallaştırdık. Aynen kendimizi de sanallaştırdığımız gibi... Şöyle demek daha doğru belki, gerçek dünyada, sanal yolculuklar bizim ki... Ama ne tuhaf ki, bu sanal yolculuklarımızın sonu, hep gerçek alemlere çıkmakta, bizler farkında olmasak da...

İstersen bugün, yoldan ve yolculuktan bahsetmişken, beraber bir yolculuğa çıkalım. Tren, otobüs, uçak, araba, vs, hiçbir araç olmadan… Arkamızdan da gözyaşlarıyla bizleri uğurlayan yakınlarımızı da bırakmadan… Oturduğumuz koltuğumuzun arkasına yaslanalım ve gözlerimizi de kapayarak, iç alemimizdeki ıssız labirentlerde yol almaya başlayalım. Orada neler neler çıkacak karışımıza... Tüneller, çift yollar, patikalar, aşılmaz dağlar, bataklıklar, yemyeşil ormanlar, envai çeşit çiçekler, neler neler... Ufuk çizgisine varınca sonlandıralım yolculuğunuzu.

İç dünyandaki bu yolculuğu, aynen tatile gittiğinde gördüklerini yazdığınız gibi yaz hatıra defterine ve yarın, oku yolculuk hatıralarını. Bak bakalım hangi yolun yolcususun. İşte, asıl yolculuk budur. Şimdiden sana hayırlı yolculuklar dilerim.

Burada şaşılacak bir durum var ki sevgili kardeşim, her şey O’na doğru yolculuğa çıkmışken, bizim yolculuğumuz O’ndan uzaklara… Tüm eşya O’na koşarken, bizim kaçışımız nereye? Tüm yollar O’na çıkarken, bizim çıkmaz sokaklarda oyalanışımız neden? Kendimizden O’na kaçabiliyor, O’na doğru yola çıkabiliyor ve O’na sığına biliyorsak, doğru yoldayız.

Kabul etsek de etmesek de biz yolcuyuz, öyle ya da böyle. Ve bu yollar da bizim bir parçamız, istesek de istemesek de... çünkü, yol ve yolcu ayrılmaz bir bütündür. Eğer yolculuğumuz yüreğimizde yol almak olmadıkça hiçbir durakta duramayız ve en kötüsü olduğumuz yerde sayarız. Çıktığımız yolculukta olduğumuz yerde saymamak için yüreğimize dönelim ve oraya yolculuğa çıkalım. Yürek yolculuğuna çıkanların yolları açık olsun…

Bu kadar yoldan ve yolculuktan bahsetmişken, Sultan’ı Şuara’dan güzel bir yol ve yolculuk şiiri…

Yolculuk, her zaman düşündüm onu,

İçimde bu azgın davet ne demek?

Oraya, nerdeyse güneşin sonu,

Uçmak, kayıp gitmek, kaçıp dönmemek.

...

Üst üste, altaltalar,

Bende gökler ve yollar.

...

Yollar nereye gider,

Ve ne düşünür gökler?



Göklerin bir sırrı var,

Onu arıyor yollar.

...

Bu yollarda izimiz,

Bu göklerde gizlimiz.



Yollar beni vardırın,

Gökler tutup kaldırın.

Necip Fazıl Kısakürek



Gördüğün gibi güzel kardeşim,

Eğer aradığın ve çıktığın yolu bilmiyorsan, kaybolursun. Aman dikkat et, kaybolma.

İnsanların kaybolmaları seni yanıltmasın. Onların hayatta isteklerinin olmaması ve kaybolmaları iki önemli sebebe dayanır. Birincisi, ne istediklerini kesin olarak bilmemeleri ikincisi ise hayatı tam okuyamamaları ve çok zor olduğu, acımasız ve insana istediği şeyleri vermeyen olarak tanımaları ve tanımlamalarıdır.

Yoldaki işaretleri doğru okursan ve gideceğin yere hangi yollardan gidildiğini bilirsen, inşallah kaybolmayacak ve o güzel diyara varacaksın. Unutma, yolculuğumuz gül diyarına…

Sana vereceğim adreste,


Mutluluk bankasının, sevgi şubesi yazılı.


Yolunu şaşırmadan oraya git,


hesabına yatırılmış 365 günü al,


Mutlu ve huzurlu bir şekilde harca.



Not: (Bu yolculuğun sonunu merak edenler için Genç Kıza Özel Mektuplar kitabını okumalarını öneririz. Elitkültür Yayınları – 0212 446 08 08)

twitter.com/mineizgi44


Bunlar da ilginizi Çekebilir

1 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz