Müsabaka Başlıyor... Nefis mi ? İrade mi ? Seçim Sizin...
- 25-10-2011
- KATEGORİ Sıtkı Aslanhan
- YAZAR Tuğba Akbey İnan
İnsan ömrü hızla akıp gidiyor. Arkamıza dönüp baktığımızda geçirdiğimiz süreçlerden anlayabiliyoruz ne kadar çabuk geçtiğini zamanın. Unutmayalım ki her geçen zaman ömrümüzden gidiyor. Ve her geçen zaman bizim için çok önemli. Önemli olan geriye döndüğümüzde içimizde bir sızının olmaması.
Geçenlerde bir gençle beraberdik. “Son sınıftasın üniversite sınavı yaklaşıyor nasıl gidiyor çalışmalar? ” diye sordum. “ Hocam karar veremedim bir kaç engel var, çözer çözmez çalışmaya başlayacağım.” dedi. Sevgili genç kardeşlerim o koskoca yıl dediğimiz zaman öyle bir geçiyor ki, yıllar bitiyor, aylar bitiyor hatta dakikalar, saniyeler bitiyor. Dakika ve saniyelerle yarıştığımız şu hayatta ayların bile bizim için bir öneminin kalmadığını görmek derin bir üzüntü veriyor. Onun için zamanın kıymetini çok iyi bilmemiz lazım.
Her gün ülkemizde, radyolarda ve televizyonlarda zamanla ilgili programlar yapılsa yeridir belki; "Ancak o zaman anlayabilir miyiz?" diye düşünüyorum; ama herhalde bu zamanın kıymetini, başımıza çok önemli olay ve hadiseler gelse de anlayabilecek gibi değiliz. Hani hayati önem taşıyan saniyelerin hayatımızı değiştirdiği bazı olaylar var.
Birçok insanın başına bunlar gelir, o insanlar o saniyelerin kıymetini çok iyi anlarlar ama maalesef bizler bu dakikaların, saniyelerin, saliselerin, günlerin, haftaların ve hatta ayların kıymetini bir türlü anlayamayız. O yüzden “Doğan güneşin altında eriyen kar gibi.” ömrümüz eriyip gidiyor, avuçlarımızın arasından kayboluyor, su gibi akıp gidiyor ve o su üzerinde siz baraj kurmadığınız zaman, o suyu size faydalı olacak enerjiye döndürmediğiniz zaman su akar sizde bol bol bakarsınız.
İşte ömür gidiyor ve bizde o ömrün arkasından maalesef sadece bakabiliyoruz. Çünkü her nefes alışverişinde ne kadar büyük bir nimet olduğunu farkına varabilmek bile bir ayrıcalık sevgili genç kardeşlerim. Hızla geçen zamanda vitesi olabildiğinde üste takmamız gerek ve hedefe odaklanmamız gerek.
Lütfen bilinçaltımızdaki olumsuzlukları ortadan kaldıralım. Lütfen nefsinizin tuzaklarına düşmeyin, lütfen birilerinin sizi kandırmasına müsaade etmeyin, nefis unutmayın her zaman rahatlık ister, nefis hiçbir zaman yorulmak istemez, nefis hiç bir zaman yükün altına girmek istemez, ders çalışmak, kitap okumak, yorulmak, soru çözmek, bilmediğin bir konuyu araştırmak, herhangi bir teknik konu üzerinde çalışmak, yeni iş meslek gayreti ve çabası içinde olmak bunların hepsi nefse ağır gelen işlerdir.
Nefis bunların hiç bir tanesi istemeyecektir. Bir öğrencinin başarılı olmasını istemesinin yolu nefsin istediğinin tersini yapmakla olur. Bakın çok kolay; nefis televizyon mu izlemek istiyor, ders çalışmak istemiyor mu? Sen televizyonu bırak ders çalış bak nasıl başarılı oluyorsun. Nefis, sen şimdi 100 sorumu dedin aman yarın 200 soru çözersin mi diyor hemen bugün 100 çözeceksen 200 soru çöz o nefsi tabir yerindeyse boğazını sıkın, canını alıverin sevgili gençler. Bunu şimdiden başlatabilirsen nefsine karşı senin önündeki engel ve tuzaklara karşı bir güç kazanmaya başlarsın ki bu da ilerleyen süreçte senin onu kolay yenmen anlamına geliyor.
Tabir yerindeyse nefsinizle aynı kiloda yarışa başladınız, bütün güreşçiler kendi kilolarına göre güreştikleri gibi. Diyelim ki 50 kilo da müsabakaya başladınız sizde 50 kiloda, nefsinizde 50 kiloda maça başlıyorsunuz ve bu süreç içerisinde siz de besleneceksiniz, nefsinizde beslenecek, işte burada nefsiniz televizyon izlemek ister, internete girmek ister, kafelere gitmek ister, arkadaşlarla muhabbet etmek ister, cep telefonuyla saatlerce konuşmak ister, sabahlara kadar bedava konuşmaları ister, binlerce mesaj atmak ister. Bu onun gıdalarıdır. Bu nefsin güçlenmesini sağlayan verilerdir.
Her televizyon, her bilgisayar başında geçen dakikalar ve saniyeler, her sokakta boş gezintiler, her cep telefonuyla gereksiz konuşmalar, o 50 kiloda başlayan nefsinizin kilo almasına, pazılarının güçlenmesine sebep verirken, sizin de gıdanızın daha azalmasına neden oluyor. Sizin daha da düşmenize sebep oluyor, işte bu noktada siz bunları yapmak yerine, işlediğiniz konuların tekrarını yapabiliyorsanız, özetler çıkarabiliyorsanız, sorular çözebiliyorsanız, o yemek tabağını siz onun önünde alıyor ve siz güçlü olacak besinleri gıdaları alıyor ve bütün kaslarınızın güçlenmesini sağlıyorsunuz.
Tabi şimdi nefis hızlı başlıyor. Hani futbol maçlarında ilk dakikalar, rakip alana yüksek tempoyla saldırırlar ya işte nefis te aynısını yapıyor. Birde işin ilginç tarafı nefis hiç pes etmiyor. 90 dakika olmuş tempodan düşmediği gibi, artan tempoyla mücadele ediyor. Ama biz bir gol atınca sanki maçı kazanmış gibi bunun rahatlığına kapılıyoruz.
Bu nefsin tuzaklarından bir tanesidir. “Ya işte şu program belli olsunda, işte dershane başlasın da, işte havalar biraz soğusun da, masamı ayarlayım da, kitapları defterlerimi kaplayayım da, test kitaplarımı alayımda, işte rehber öğretmenime gittim müsait değildi yarın gideceğim bir ders programı yapacağız, tam netleşsin ben çalışmaya başlayacağım” diye diye herkesin kendine göre farklı mazeretleriyle geçirdiği zaman içerisinde nefis artık 60 mı oldu 70 mi oldu bilmiyorum ama bildiğim bişey var ki, bu tuzağa düşen arkadaşlarımız şu an güçsüz durumdalar.
Vakit geç değil şimdiden onun o beslenme kanallarını tıkayabilirsiniz, onun o yiyeceklerini elinden alabilirsiniz, ama almazsanız siz zayıflayıp o güçlendikçe ona karşı direnciniz daha da azalacaktır.
İlk başta biraz huzursuzluk hissederseniz. Ders çalışmanız lazım ama bilgisayarın başındasınız "Derse biraz ara veriyim." der oturursunuz bilgisayarın başına yarım saat dolar; ama nefis kalkmak istemez, “şu oyunu da oyna, bak şu sitede başka bi oyun var , aa filanca arkadaşta girmiş Messenger dur onunla bi konuşuyum 45 dk, 1 saat” derken ilk günlerde biraz vicdan muhasebesi yapar rahatsız olursunuz, “tüh yaa ders ders çalışmam lazım niye bilgisayarın başında kaldım” gibi düşünceler oluşur.
Fakat bir süre sonra artık vicdan duygusu da ortadan kalkmaya başlar ve bir bakarsınız ki sevgili genç kardeşim, oturmuşsunuz 4 saat 5 saat sabahlara kadar bilgisayarın başından kalkmıyorsunuz, cep telefonunuz elinizden düşmüyor, mp3 player kulağınızda sabaha kadar müzik dinliyorsunuz, okuldan çıktıktan sonra eve gitmek yerine arkadaşlarınızla kaldırım taşlarını saymaya devam eder ve bundan da hiç bi rahatsızlık hissetmezsiniz.
Onun için bugünler çok önemli bakın bunu nisan mayıs ayında söylemenin hiç bir anlamı yok hatta bunu mart ayında bile söylemenin bir anlamı yok, bu sözlerin bugün söylenmesi lazım şimdiden kendimize çeki düzen vermemiz lazım düşmanlarımızı güçlendirmememiz lazım.
Nefsimiz bilmeli ki bu öğrenci bu sene kesin kararını vermiş, bu öğrenci hiç bir dönemde olmadığı kadar inançlı, hedefleri var, idealleri var, büyük düşünceleri var, büyük hedefleri var, büyük adam olmak istiyor, bütün mazeretlerini ortadan kaldırmış, başarmak istiyor, başarmak içinde gereken bedelleri ödemeye hazır bir pozisyonda planlarını yapmış, programlarını yapmış, çalışma saatlerini ayarlamış ve buna uyuyor, bir saniye bile geciktirmiyor. Bizim bunu dedirttiğimiz anda bu öğrenciden bana hayır yok diyecek ve kendine avlayacak öğrenciler bulmaya çalışacak. Biz kesinlikle bu tuzağa düşmeyelim sevgili genç kardeşlerim.
Sıtkı ASLANHAN
Eğitimci Yazar & Kişisel Gelişim Uzmanı
0 Yorum Yorum Yaz