Mutlu Evlilik Okulu
- 16-08-2018
- KATEGORİ Sema Maraşlı Kitapları
- YAZAR Sema Maraşlı
Bekârlar ve evlenmeye hazırlananlar!
Ve evliler!
Muhabbetli bir hayat isteyenler...
Birbirimizi seviyoruz fakat sevginin tadını kaybettik diyenler...
Kavgalardan yorulduk diye şikâyet edenler...
Neden mutlu olamadığımızı anlamıyorum, nerde yanlış yapıyoruz diyenler...
İşte bu kitap tam size göre!
Sema Maraşlı'nın sade ve samimi anlatımıyla, "evlilik okulu dersleri" size bambaşka bir pencere açacak.
Sizi çok iyi tanıyan bir yakınınızla sohbet eder gibi...
Hatalarınızı görecek, yer yer sarsılacak, bazen belki de kızacaksınız. Bazen de gülümseyeceksiniz.
Evliliğe bakış açınız değişecek. Eğer ister ve emek verirseniz hayatınız da değişecek...
Öğrenmenin ve öğrenciliğin yaşı yok. Haydi şimdi ders zamanı!
Kitaptan bir bölüm
37. Ders: Duygusal Şantaj
Sevseydin yapardın!
Mutsuzum, umurunda değil.
Böyle yapmaya devam edeceksen ayrılalım.
Sen böyle yapınca hastalanıyorum.
Senin yüzünden öleceğim.
Eşinizden bu ve benzeri cümleler duyduğunuzda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Veya siz bu ve benzeri duygusal şantaj cümlelerini eşinize söylüyorsanız onun nasıl etkilendiğini hiç düşündünüz mü?
Duygusal şantaj doğrudan veya dolaylı biçimde “insan kullanma” sanatıdır.
Şantajcı kişi eşi üzerinde psikolojik baskı kurar. Eşinin fikirlerine aldırış etmez. Kendi isteklerinin eşinin isteklerinden daha önemli olduğunda ısrar eder. Evlilikte kendi üzerine düşen yükümlülükleri almaktan kaçınır. Çektiği acılardan eşini sorumlu tutar. Eşin kendini iyi ve değerli hissetmesine izin vermez. Hep kendi istekleri olsun ister; olmazsa huzursuzluk çıkarır. “Ben iyi bir eş oldum mu, üzerime düşeni yaptım mı?” diye hiç kendini sorgulamaz, kendi hatalarını görmez. Sürekli eşine onun hatalarını göstermeye çalışır.
Kısacası eşiniz sizin duygu ve düşüncelerinize kıymet vermiyor ve sadece kendini düşünüyorsa; kendi isteklerini önemsiyor sizinkini görmezden geliyorsa duygusal şantaj altındasınız. Veya siz sevdiklerinize bunları yapıyorsanız şantajcı sizsiniz.
Duygusal şantajda üç silah kullanılır çoğunlukla.
Veya onu suçlamıyormuş gibi yapıp “Ben acıları çekerim, sen yeter ki mutlu ol. Tamam, senin istediğin olsun, ben her şeye razıyım…” tarzında cümlelerle eşte suçluluk duygusu oluşturmaya çalışmak. Burada maksat acıya katlanıyormuş gibi görünüp onun vicdanını harekete geçirmek. Bazı eşler bu tuzağa düşer, “Aman o üzülmesin.” diye kendi isteklerinden vazgeçerler. Evlilik hayatı içerisinde arada bir bu olabilir, olması da lâzım, kişi eşinin hatırı için o mutlu olsun diye kendi isteğinden vazgeçebilir. Fakat bu sürekli oluyorsa ve eş bunu yaparken mutsuzsa problem var demektir.
Eşinize kendini suçlu hissettirerek bir şeyler yaptırmaya çalışıyorsanız; eşiniz beklentinizi gerçekleştirsin veya gerçekleştirmesin onun sevgisini kaybedersiniz.
Eğer şantajcı sizseniz hemen bırakın. Sevdiklerinizi bu şekilde elinizde tutamazsınız, tutsanız da onlarla asla mutlu olamazsınız.
Eğer eşiniz tarafından şantaj altında olduğunuzu düşünüyorsanız, emin olmak için oturun önce evliliğinizin muhasebesini yapın. Eşinizin sözlerinde ne kadar haklılık payı var? O kendi üzerine düşenleri yaptı mı? Siz kendi üzerinize düşenleri yaptınız mı? Onu çok ihmal ettiniz mi? Gerçekten siz mi bencilce davranıyorsunuz yoksa o mu? Bu muhasebeyi iyi yapmak lâzım.
Duygusal şantaj yapmayı çoğu zaman ailelerimizden öğreniriz. Bazı anne-babalar “Bizi öldüreceksin, sizleri büyütmek için ne fedakârlıklar yaptık, sizin yüzünüzden hastalandım, sizin yüzünüzden bu evliliği devam ettirdim, sizin yüzünüzden yalnız yaşadım, sizi okutmak için yemedik içmedik…” gibi cümleleri sık sık söyleyerek psikolojik baskı kurarlar. Bak biz bu kadar şey yaptık; sen de karşılığını vermek zorundasın, mecbursun anlamına gelen cümleleri duyduğunuz zaman onlara minnet duymak yerine içten içe öfkelenirsiniz.
Ve zaten onlar için yapacağınız şeyi duygusal baskı altında yaptığınızda kendinizi kötü hisseder ve istemeseniz de karşınızdakine bunu yansıtırsınız. Fakat maalesef ki ailenizde görüp hoşunuza gitmeyen bu tarz davranışları farkında olmadan modelleyip yetişkin olduğunuzda kendiniz de yapabilirsiniz.
Eş, akraba veya arkadaş, yani sevdikleriniz; en yakınlarınız oldukları için sizin en hassas noktanızı bilirler. Oradan vururlar. Meselâ cömert olmakla övünüyorsanız sizi cimri olmakla suçlarlar. Düşünceli iseniz bencil olmakla suçlarlar. Vefalı iseniz vefasız olmakla suçlarlar.
Evlilik hayatı içerisinde şantaj çok yıpratıcıdır. Şantaja gelip kendinizi kötü hissetmeyin. Eşinizle sıkıntısı hakkında konuşun, onu dikkatlice dinleyin. Konu ile ilgili düşüncelerinizi, duygu ve kaygılarınızı söyleyin. İsteğinin niye olamayacağını anlatın. Problem üzerinde kendi üzerinize düşen sorumluluğu alın. Yapacağınız bir şey varsa yapın.
İstemediğiniz bir şeyi ısrarla yaptırmaya çalışıyorlarsa hemen itiraz etmeyin. “Bu konu hakkında düşünmek istiyorum. Şimdi ne hissettiğimden emin değilim. Hemen karar vermek istemiyorum…” gibi cümleler kurun. Bu sayede eşinize de düşünme fırsatı vermiş olursunuz.
Hâlâ ısrar ediyor ve sizi suçluyorsa siz de hemen onu suçlamaya geçmeyin. Sakinliğinizi koruyun. “Şu anda çok kızgın olduğun için böyle söylüyorsun. Burada suçlu yok, isteklerimiz farklı. İkimiz de konuyu düşünelim, sonradan pişman olacağımız şeyler söylemeyelim.” gibi cümlelerle eşinizi yatıştırın.
En önemlisi de çocuklarımızı şantaj yaparak büyütmeyelim ki onlar da hayatlarında şantajı kullanarak hem kendilerini hem başkalarını mutsuz etmesinler.
Ve evliler!
Muhabbetli bir hayat isteyenler...
Birbirimizi seviyoruz fakat sevginin tadını kaybettik diyenler...
Kavgalardan yorulduk diye şikâyet edenler...
Neden mutlu olamadığımızı anlamıyorum, nerde yanlış yapıyoruz diyenler...
İşte bu kitap tam size göre!
Sema Maraşlı'nın sade ve samimi anlatımıyla, "evlilik okulu dersleri" size bambaşka bir pencere açacak.
Sizi çok iyi tanıyan bir yakınınızla sohbet eder gibi...
Hatalarınızı görecek, yer yer sarsılacak, bazen belki de kızacaksınız. Bazen de gülümseyeceksiniz.
Evliliğe bakış açınız değişecek. Eğer ister ve emek verirseniz hayatınız da değişecek...
Öğrenmenin ve öğrenciliğin yaşı yok. Haydi şimdi ders zamanı!
Kitaptan bir bölüm
37. Ders: Duygusal Şantaj
Sevseydin yapardın!
Mutsuzum, umurunda değil.
Böyle yapmaya devam edeceksen ayrılalım.
Sen böyle yapınca hastalanıyorum.
Senin yüzünden öleceğim.
Eşinizden bu ve benzeri cümleler duyduğunuzda kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Veya siz bu ve benzeri duygusal şantaj cümlelerini eşinize söylüyorsanız onun nasıl etkilendiğini hiç düşündünüz mü?
Duygusal şantaj doğrudan veya dolaylı biçimde “insan kullanma” sanatıdır.
Şantajcı kişi eşi üzerinde psikolojik baskı kurar. Eşinin fikirlerine aldırış etmez. Kendi isteklerinin eşinin isteklerinden daha önemli olduğunda ısrar eder. Evlilikte kendi üzerine düşen yükümlülükleri almaktan kaçınır. Çektiği acılardan eşini sorumlu tutar. Eşin kendini iyi ve değerli hissetmesine izin vermez. Hep kendi istekleri olsun ister; olmazsa huzursuzluk çıkarır. “Ben iyi bir eş oldum mu, üzerime düşeni yaptım mı?” diye hiç kendini sorgulamaz, kendi hatalarını görmez. Sürekli eşine onun hatalarını göstermeye çalışır.
Kısacası eşiniz sizin duygu ve düşüncelerinize kıymet vermiyor ve sadece kendini düşünüyorsa; kendi isteklerini önemsiyor sizinkini görmezden geliyorsa duygusal şantaj altındasınız. Veya siz sevdiklerinize bunları yapıyorsanız şantajcı sizsiniz.
Duygusal şantajda üç silah kullanılır çoğunlukla.
- Suçlu hissettirme: Karşıdakine kendini suçlu hissettirerek istediklerini yaptırmak. Bunu birkaç şekilde yapabilirsiniz. Mutsuzluğunuzun, üzüntülerinizin, hastalıklarınızın bütün suçunu eşinize atarak yapabilirsiniz.
Veya onu suçlamıyormuş gibi yapıp “Ben acıları çekerim, sen yeter ki mutlu ol. Tamam, senin istediğin olsun, ben her şeye razıyım…” tarzında cümlelerle eşte suçluluk duygusu oluşturmaya çalışmak. Burada maksat acıya katlanıyormuş gibi görünüp onun vicdanını harekete geçirmek. Bazı eşler bu tuzağa düşer, “Aman o üzülmesin.” diye kendi isteklerinden vazgeçerler. Evlilik hayatı içerisinde arada bir bu olabilir, olması da lâzım, kişi eşinin hatırı için o mutlu olsun diye kendi isteğinden vazgeçebilir. Fakat bu sürekli oluyorsa ve eş bunu yaparken mutsuzsa problem var demektir.
Eşinize kendini suçlu hissettirerek bir şeyler yaptırmaya çalışıyorsanız; eşiniz beklentinizi gerçekleştirsin veya gerçekleştirmesin onun sevgisini kaybedersiniz.
- Korkutma: İçinde gizli veya açık tehdit vardır. “Boşanırım, çocukları göstermem, süründürürüm, annene söylerim, kredi kartını elinden alırım, çocuğun senden nefret edecek, seni rezil ederim, tamam sen böyle devam et, bakalım ne olacak! Hastalanırım…” Hatta sinirlendiği zaman cidden hastalanan tipler vardır, eşleri onlar hastalanmasın, üzülmesin diye ömür boyu onların her dediklerini içlerinden gelmediği hâlde yapmaya çalışırlar. Tabii, aralarında sevgi falan kalmaz, hayat mağdur eş için eziyete dönüşür.
- Ümit verme: “Yaparsan yaparım.” En basiti, eşi onun istediğini yaptığı zaman güler yüz göstererek eşi ödüllendirir, yapmadığında ise surat asarak, söylenerek cezalandırır. Sevgi şarta bağlıysa zaten o sevginin samimiyetine eş inanmaz.
Eğer şantajcı sizseniz hemen bırakın. Sevdiklerinizi bu şekilde elinizde tutamazsınız, tutsanız da onlarla asla mutlu olamazsınız.
Eğer eşiniz tarafından şantaj altında olduğunuzu düşünüyorsanız, emin olmak için oturun önce evliliğinizin muhasebesini yapın. Eşinizin sözlerinde ne kadar haklılık payı var? O kendi üzerine düşenleri yaptı mı? Siz kendi üzerinize düşenleri yaptınız mı? Onu çok ihmal ettiniz mi? Gerçekten siz mi bencilce davranıyorsunuz yoksa o mu? Bu muhasebeyi iyi yapmak lâzım.
Duygusal şantaj yapmayı çoğu zaman ailelerimizden öğreniriz. Bazı anne-babalar “Bizi öldüreceksin, sizleri büyütmek için ne fedakârlıklar yaptık, sizin yüzünüzden hastalandım, sizin yüzünüzden bu evliliği devam ettirdim, sizin yüzünüzden yalnız yaşadım, sizi okutmak için yemedik içmedik…” gibi cümleleri sık sık söyleyerek psikolojik baskı kurarlar. Bak biz bu kadar şey yaptık; sen de karşılığını vermek zorundasın, mecbursun anlamına gelen cümleleri duyduğunuz zaman onlara minnet duymak yerine içten içe öfkelenirsiniz.
Ve zaten onlar için yapacağınız şeyi duygusal baskı altında yaptığınızda kendinizi kötü hisseder ve istemeseniz de karşınızdakine bunu yansıtırsınız. Fakat maalesef ki ailenizde görüp hoşunuza gitmeyen bu tarz davranışları farkında olmadan modelleyip yetişkin olduğunuzda kendiniz de yapabilirsiniz.
Eş, akraba veya arkadaş, yani sevdikleriniz; en yakınlarınız oldukları için sizin en hassas noktanızı bilirler. Oradan vururlar. Meselâ cömert olmakla övünüyorsanız sizi cimri olmakla suçlarlar. Düşünceli iseniz bencil olmakla suçlarlar. Vefalı iseniz vefasız olmakla suçlarlar.
Evlilik hayatı içerisinde şantaj çok yıpratıcıdır. Şantaja gelip kendinizi kötü hissetmeyin. Eşinizle sıkıntısı hakkında konuşun, onu dikkatlice dinleyin. Konu ile ilgili düşüncelerinizi, duygu ve kaygılarınızı söyleyin. İsteğinin niye olamayacağını anlatın. Problem üzerinde kendi üzerinize düşen sorumluluğu alın. Yapacağınız bir şey varsa yapın.
İstemediğiniz bir şeyi ısrarla yaptırmaya çalışıyorlarsa hemen itiraz etmeyin. “Bu konu hakkında düşünmek istiyorum. Şimdi ne hissettiğimden emin değilim. Hemen karar vermek istemiyorum…” gibi cümleler kurun. Bu sayede eşinize de düşünme fırsatı vermiş olursunuz.
Hâlâ ısrar ediyor ve sizi suçluyorsa siz de hemen onu suçlamaya geçmeyin. Sakinliğinizi koruyun. “Şu anda çok kızgın olduğun için böyle söylüyorsun. Burada suçlu yok, isteklerimiz farklı. İkimiz de konuyu düşünelim, sonradan pişman olacağımız şeyler söylemeyelim.” gibi cümlelerle eşinizi yatıştırın.
En önemlisi de çocuklarımızı şantaj yaparak büyütmeyelim ki onlar da hayatlarında şantajı kullanarak hem kendilerini hem başkalarını mutsuz etmesinler.
4 Yorum Yorum Yaz