Nafaka Zulüm Olur mu?

7_bOtuz yıldan beri ülkemizde tartışılan bir mesele var: Nafaka... Mazlumlar yıllardır bu konuya dikkat çekmeye çalışsalar da gündemde yer bulamamışlardı.

Son dönemlerde nafaka mağdurları dernekleşerek ve sosyal ağları kullanarak seslerini duyurmaya başladılar. Meclise giderek milletvekillerine durumlarını aktarıyorlar, onlar da “evet haklısınız” diyorlar fakat henüz bu konuda net bir adım atılmadı.

Boşanma sonrası çocuklar annede kalacaklarsa, babaları çocuklarına nafaka ödüyor zaten. Fakat kanunlara göre erkekler, eski eşleri çalışmıyorsa ya da çalışıyorsa da boşandığında kocası ile yaşadığı imkânların altına düşecekse, eski karısı bir daha evlenmediği sürece ona ölene kadar bakmak zorunda. Problem burada başlıyor.

Kadının adamdan çocuğu olsa da olmasa da, bir hafta, bir ay, bir yıl da evli kalsalar, boşanmada kusurlu olan kadın da olsa, ayrılığı kadın istemiş dahi olsa devlet, evlendiği için erkeğe bedel ödetiyor, daha doğrusu erkeği cezalandırıyor.

Araştırmalarımda ömür boyu nafaka kanunu olan başka bir ülke görmedim. Zira ömür boyu eski eşe nafaka vermek; akla, vicdana ve adalete aykırı.

Batı ülkelerinde nafaka sınırlı süreler içinde var. Pek çoğunda on yılın altındaki evliliklerde evli kalınan süre ile kısıtlı. Bir yıl evli kaldı ise bir yıl nafaka gibi. On yılın üstünde nafaka ödenmesi ise hiçbir ülke yok gördüğüm kadarıyla. Erkeğe zulmetmekte dünyadaki bütün ülkeleri geçmişiz. Üç aylık evliliğe yirmi yıl nafaka ödeyenler var.

Dinimizde nafaka süresi üç aydır. Kadın hamile ise nafakanın kadın doğurana kadar verilmesi gerekiyor, doğurduktan sonra çocuk için nafaka devam ediyor. Bazı âlimler erkeğin maddi imkânı iyiyse bu süreyi kendi arzusu ve isteği ile uzatmasının iyi olacağını bir yıla kadar ya da daha fazla vermesini tavsiye etmişler. Rabbimiz: “Ya iyilikle yaşayın ya iyilikle ayrılın” buyuruyor. Uzun yıllar sonra gerçekleşen ayrılıklarda erkeğin eski eşine ikramla ihsanla ayrılması vefalı bir insana yakışan bir davranış olur.

Gönlüyle yapılan iyilik olduğunda ancak karşı taraf hayrını görür. Gönülsüz aş ya karın ağrıtır ya baş, sözü mucibince erkeğin gözü kala kala, binbir sitemle verdiği nafakanın zaten hayrı da olmaz. Kadına da devlet zoru ile verdirilmiş bu nafakayı talep edip almak da helal olmaz.

Ayrıca boşanmayı kadın istemişse ve adam kusurlu değilse, erkek üç ay da nafaka ödemek zorunda değil, hatta kadın aldığı mehri de iade etmek zorunda. Sabit bin Kays’ın (radıyallahü anh) hanımı Cemile (radıyallahü anha) Peygamber Efendimize gelerek şöyle dedi: “Ya Resulallah beyimin huyu ve dindarlığı hakkında bir şikâyetim yoktur. Fakat onu bir türlü sevemedim. Bunun için de nankörlük etmekten, ona karşı olan vazifelerimi yapmamaktan korkuyorum.”

Peygamberimiz, “Sana mehir olarak verdiği bahçeyi ona geri verir misin?” diye sordu. Kadın, “Evet, veririm” deyince de Resulullah Hazreti Sabit’e, “Bahçeyi kabul et ve onu boşa” buyurdu. Ayrıca boşama karşılığında fazla bir şey almamasını da emretti. (İbni Mace, Talak: 22)

Erkek evin reisi değilse…

Anayasadan “Erkek evin reisidir” maddesi kaldırılmıştı. Erkek evin reisi değilse, neden ailenin masraflarını üstlenmek zorunda olsun? Evlenirken ev kurmanın bütün yükü erkeklerin üzerinde. Ev kiralayacak, eşya alacak, nişan, düğün masrafı, geline takılacak takılar…

Bunları erkek karşılıyor. Sonra gelin hanım üç beş ay sonra kocadan memnun kalmıyor ve ayrılmak istiyor. “Romantik değildi, annesine çok gidiyordu” falan filan… Önemli sebeplerle boşanan kadınlar da var tabii ki fakat böyle ıvır zıvır sebeplerle boşanan kadın da günümüzde pek çok.

Yeni evliyken “arzu istek ve hayallerim yerine gelmedi” diyerek kendi istekleri karşılanmadığı iddiası ile keyfi ayrılmak isteyen kadın, düğün masraflarını da ödemeli, mihri de iade etmeli. Nafaka istemeyi zaten düşünmemeli, insaf ve vicdan sahibi ise. Dinen da hüküm bu.

Nafaka olması gerektiğini iddia edenler, “Boşanan kadına kim bakacak?” diye soruyorlar. Kadının çocukları varsa çocuklarından dolayı nafaka alacak. Kadınını çocuğu yoksa evlenmeden önce nasıl geçiniyorsa aynı şekilde devam edecek. Kadının ihtiyaçlarını karşılayacak kişi, artık ona yabancı olmuş bir adam değil, kendi ailesi olacak. Ailesinin maddi imkânı iyi değilse, evden bir şeyler üretip satabilir, bir işe girip çalışabilir. Ailesi ya da aile desteği yoksa devlet yardım etmek zorunda fakat eski eş değil. Erkekler SGK değil, eski eşinin geçimini sağlama mecburiyeti yok. Zaten çocuğu varsa ona verecek nafakayı.

İşin tuhaf tarafı erkek, kanunen canından kanından evladına 18 yaşından sonra bakmayabiliyor, nafakayı kesebiliyor fakat ayrıldığı artık ona yabancı olan eski eşine ömür boyu bakmak zorunda. İhtiyacı olsa da yaşlı anne-babasına bakmak için bile devlet kimseyi zorunlu tutmuyor fakat eski eşe bakmaya zorunlu tutuyor. Bu nasıl iş? Mantık, vicdan, adalet bunun neresinde!

“Ciğer sökücü” kanun!
Lakabı “ciğer sökücü” olan tanınmış bir kadın boşanma avukatı var. Onunla yapılan bir röportajda okumuştum. Boşanma davalarında adamın ciğerine kadar söküp alıyormuş.

Kanunlar izin vermese bu kadın, adamın ciğerine kadar sökebilir mi? Sökemez elbette. Ciğer sökücü olan avukat değil, nafaka kanunu. Zaten bunu itiraf ediyor avukat. Kanunlar çok müsait fakat bazen uygulayıcılar problem çıkarıyor babında bir şeyler söylemiş. “Mal canın yongasıdır” demiş atalarımız. Nafaka ile erkeklerin kazançlarını onun için yabancı olmuş biri için gaspederek bir parça canını da alıyorlar aslında.

Sadece mal da değil, erkek boşanma safhasında çocuklarından oluyor, çocukları istese de babaya verilmiyor ekseriyetle. Erkek evinden oluyor; ortak oturulan ev, erkeğinse de erkeği atıyorlar kadın kalıyor, kiraysa da kirayı adama ödetiyorlar. Kadın tazminat isterse yüklüce para da ödetiliyor bir de üstüne ömür boyu nafakaya mahkûm ediliyor. Kanun iki tarafı da kapsıyor görünüşte adalet olsun diye. Fakat kocasına nafaka ödeyen kadın sayısı yok denecek kadar az.

Aynı şeyi kadınlara yapmaya cesaret eden yok. Kadın evinden atılsa, çocukları elinden alınsa bir de “git çalış, kazan, kazancından her ay eski eşine göndereceksin, ömür boyu” dense kadınlar ortalığı yıkar, gider Meclis’i basarlar. Kimse benim dişimle tırnağımla kazandığımı elimden alamaz, diye.

Fakat erkek yoksulsa da kendini zor da geçindiriyorsa da nafaka vermeye mahkûm ediliyor. Ödeyemiyorsa da hapis cezası hazır. Ki artık maddi konularda haciz ve hapis cezaları kalkmış olduğu hâlde boşanmış erkekler için bu uygulanmıyor.

Evlenmenin cezası mı boşanmanın cezası mı erkek olmanın cezası mı, ne olduğu belirsiz! Fakat ciddi ciddi bir ceza bu. Tek nafaka da değil; boşanma safhasında kadın isterse tazminat alabiliyor ve evlilik süresinde kocasının çalışıp kazanarak edindiği mülkün yarısını da alabiliyor.

Kadın cinayetlerinin pek çoğunun boşanma sırasında olmasının erkeklerin boşanmayı hazmedemediğine bağlayanlar ya cahil ya kötü niyetli. Kendini istemeyen kadını erkek de istemez, ruh sağlığı yerindeyse. Boşanma sırasında erkeğin aleyhine öyle şeyler yaşanıyor ki: İftiralar, hakaretler, uzaklaştırma cezaları, çocuğunu göstermemeler, maddi ve manevi tazminat talepleri…

Boşanma döneminde pek çok erkek depresyona giriyor. Bir kısmı cinnet geçiriyor. Bir de maddi sıkıntısı varsa, kendi boğazını zor geçindirirken mahkeme masrafları, eski eşe para gönderecek varsa çocuğa gönderecek. Belki de nafakasını gönderdiği çocuğu da göremeyecek, annesi göstermek istemezse bir başka dert daha görmek için uğraşacak. Cinayetin hiçbir bahanesi olamaz fakat kaybedecek bir şeye kalmayan insan kendisi ve toplum için tehlikeli hâle gelir.

Erkeklerin akıl sağlığını korumaları, şiddetin azalması için eski eşe nafaka, tazminat ve mal paylaşımı konusu acilen çözülmeli.

Kadına şiddete son vermek istediklerini iddia edip nutuk atıp yürüyüş yapan feministler, eğer samimi iseler nafakanın kaldırılması için çaba göstermeliler. Sebepleri ortadan kaldırmadan sonucu değiştiremezsiniz. Ciğerini söktüğünüz birinden şefkat beklemeniz pek fazla hayalcilik olur.

Nafaka, tazminat, eşit mal paylaşımı gibi maddi anlaşmazlıklardan dolayı boşanma davaları uzuyor. Üç yıl beş yıl on yıl hatta daha fazla süren davalar var. Bu da kişilere büyük bir eziyet. Erkek yeni bir evlilik yapamıyor, bir düzen kuramıyor, eski eşine kin tutmaya başlıyor.

Ayrıca nafaka sadece erkeğe ceza değil. Erkeğin sonraki eşine de ceza! Erkek eski karısına para yetiştirmeye çalışmaktan yeni eşinin ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamıyor bu kez eşiyle problemler başlayabiliyor, evliliği tehlikeye giriyor.

Toplumsal olarak da nafakanın ve zor boşanmanın pek çok tehlikeleri var. Evlilikler azalıyor, zina artıyor. İnsanlar evlenmek yerine gizli kapaklı ilişkileri tercih ediyor. Bu da aile kurumunun sonunu hazırlıyor.

 


Bunlar da ilginizi Çekebilir

65 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz