Naz Çekmek(Eşim Aşkım Olsun)
- 15-11-2012
- KATEGORİ Sema Maraşlı
- YAZAR Sema Maraşlı
"Eşim Aşkım Olsun" kitabım çıktı. Yeni kitaptan bir hikaye sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir tanıdığımın şahit olduğu bir olay, yine yaşanmış bir öykü. Kurgu bana ait olay gerçek. Umarım beğenirsiniz.
Hayat ne deseler, derim ki karım,
Hayata bağlayan tek şah damarım
Yoldaşım, sırdaşım, Hüsnü nigarım
Gül ki güller açsın ömür baharım. (Süleyman Toprak)
NAZ ÇEKMEK
Dündar tam minibüsü hareket ettirecekti ki koşturarak minibüse doğru gelen yaşlı bir karı koca görünce durdu, bekledi. Nefes nefese kalmışlardı, hemen son kalan iki boş koltuğa attılar kendilerini. Dündar:
“Bu aceleniz ne amca? Bu yaşta böyle koşturulur mu? Buna yetişemeseniz on dakika sonra diğer minibüs gelir, sakin sakin binersiniz.”
Yaşlı adam nefesini toplamaya çalışarak:
“Yeğenimin düğünü var oğlum, ona yetişmeye çalışıyoruz, geç kaldık.”
“Sağlık düğünden daha önemli amcacığım. Önce kendinize bakmalısınız artık.” dedi arabayı çalıştırırken.
Bir elli metre gitmişlerdi ki yaşlı adamın karısı incecik sesiyle telaşla bağırdı.
“Aman dur evladım, bir dur.”
Dündar arabayı durdurdu. Kadın arabayı neden durdurduğunun merakı ile ona şaşkın şaşkın bakan kocasına dönerek biraz mahcup biraz korkak bir sesle:
“Aman Bey şu ayaklarıma baksana, telaştan ayakkabımı giymeyi unutmuşum evden terlikle çıkmışım.”
Minibüste herkes onları dinliyordu; yolcular arasında gülüşmeler oldu. En arkada oturan genç kız yanındaki orta yaşlı kadına:
“Duydunuz mu kadın terlikle düğüne gidiyor!” dedi gülerek.
Yaşlı adam eğilip karısının ayaklarına baktı. Karısının güzel mantosunun altında şipidik ev terlikleri vardı. Sinirden yüzüne kan çıktı.
“Sen de iyice bunadın ha. Terlikle evden mi çıkılır?” diye bağırdı.
Yaşlı kadın iyice ezildi, küçüldü.
“Acele edince unutmuşum işte. Eve gidip beş dakikada değiştirir geliriz.”
Yaşlı adam elini havaya kaldırdı.
“Olmaz, eve gidersek geç kalırız. Düğün başladı, takı merasimine yetişmemiz lazım; altın takacağız. Terlikle gidersin bir şey olmaz, herkes yaşlılığına verir.” dedikten sonra Dündar’a :
“Sür evladım, bir önce. Bizim yüzümüzden diğer yolcular da gidecekleri yere geç kaldılar.”
“Böyle çok ayıp olur bey, eve gidip değiştirseydik.” dedi kısık bir sesle karısı.
Onların bir önündeki koltukta oturan kızıl saçlı kadın, duymuştu kadını:
“Bizim beklememiz önemli değil amca ama böyle de olmaz ki. Sen niye inat ediyorsun. İnsanlık hali unutmuş kadın, al karını eve götür de ayakkabısını değiştirsin. Utanır şimdi herkesin içinde ev terliği ile dolaşmaya.”
En arkadaki sarışın kadın da o ana kadar kendini zor tutmuştu. Sinirli sinirli yaşlı adama çıkıştı:
“Zaten herkesin içinde kadıncağıza bunadın diye bağırıp utandırdın. Bir de gidip düğünde mi utansın? Kim bilir o senin kaç senelik hayat arkadaşın, senin ne sıkıntılarını çekmiştir, böyle bağırman ayıp olmuyor mu? Bu kadınlar hep erkekler tarafından eziliyor zaten.” dedi.
Yaşlı kadının bu sözlere canı sıkılmıştı. Kocasının diğer kadınlar tarafından azarlanması ağırına gitmişti. Arkaya dönüp sarışın kadına:
“Biz elli yıllık evliyiz. Birbirimizin ne günlerini gördük. Bakmayın şimdi kızıp bağırdığına, geç kaldık diye telaşlandı. Beş dakikadır onun kızgınlığı; sonra geçer, gönlümü alır.” dedi.
Kadınlar henüz hızlarını alamamışlardı; yaşlı adama söyleyecekleri vardı fakat karısının çıkışı karşısında sustular.
Dündar yaşlı adamı ikna etmeye çalıştı:
“Amca gel inat etme, şu güzel teyzemi daha fazla üzme. Karını eve götür de ayakkabılarını giysin.” dedi.
Yaşlı adamın inadı tutmuştu bir kere.
“Olmaz gidemeyiz, sen sür arabayı. Hem bu ona ders olsun, bir daha evden çıkarken dikkatli olsun.”
Dündar kararsız kalmıştı. Yaşlı kadına baktı:
“Sen yola çık evladım. O inat ederse Nuh der peygamber demez. Gidelim bakalım böyle, oturduğum yerden kalkmam artık, saklarım ayaklarımı bir masanın altına.”
Dündar kontağı çevirdi, yola çıktılar. Üç yüz metre kadar gitmişlerdi ki yaşlı adam muavine para vermek için elini cebine attı. Cüzdanını bulamadı. Ceketinin, pantolonunun bütün ceplerini yokladı. Cüzdanı yoktu. Dündar’a seslendi:
“Dur oğlum dur, biz inelim.”
“Ne oldu amca, böyle gitmeye karar vermiştin?”
Yaşlı adam diğerlerine duyurmamaya çalışarak Dündar’a doğru eğildi.
“Cüzdanı bulamadım.” dedi utançla.
“Cüzdanı evde mi unutmuşsun amca?” diyen Dündar’ın sesiyle minibüste bir gülüşme daha oldu. Yaşlı kadın da kocasına fark ettirmemeye çalışarak pencereden yana dönüp güldü.
Dündar gülümseyerek:
“Para önemli değil amca, ben sizi bedava da götürürüm.” dedi.
“Sağ ol oğlum ama takacağımız altın da cüzdanın içindeydi, eve gitmemiz lazım.”
Dündar arabayı durdururken kızıl saçlı kadın amcaya bir iki laf daha etmeye kararlıydı:
“Gördün mü karına bunadın diyordun, boş yere kalbini kırdın kadının, sen cüzdanı unutunca o sana tek kelime etmedi. Ah bu kadınlar böyle fedakâr işte.”
Yaşlı adam hiç cevap vermedi. Utanmıştı; kimsenin yüzüne bakmadan minibüsten indi. Sonra döndü; karısının elinden tutup inmesine yardım etti. Karı koca hiç konuşmadan koştura koştura evin yolunu tuttular.
Dündar arabayı çalıştırırken hâlâ söylenen kızıl saçlı kadına:
“Sana ne ablacığım ya? Bunlar böyle böyle birbirlerini idare ede ede elli yılı devirmişler. Ona buna eyvallah edene kadar birbirlerinin nazını çekmişler bugüne kadar, sen kendi işine bak.” dedi. Kadının cevap vermesine fırsat vermemek için radyoyu açtı. Güzel bir türkü vardı.
Duyurular:
1- Yarın 17 Kasım' da Adana' dayım. "Nilüfer Kültür Eğitim Yardımlaşma Derneği"nin davetlisi olarak 17 kasım Cumartesi 14:00 da Adana Seyhan Kültür Merkezi'nde hanımlara yönelik seminer programım var. Konu: Evlilikte En çok Yaptığmıız Yanlışlar ve çözüm Yolları. Adana'lı hanımları bekliyorum.
2-İstanbul' daki okurlarım için: 18 Kasım Pazar günü 14:00- 16:00 saatleri arasında da Tüyap Kitap Fuarında olacağım. Hayat Yayınları standında kitaplarımı imzalayacağım.
3-Bir duyuru da Konyalı okurlara...22 Kasım Perşembe akşamı 19:30 Konevi Kültür Merkezi' nde ailelere yönelik Kadın ve Erkek Yaratılış Farklılıkları üzerine seminerim olacak. Meram belediyesinin davetlisi olarak Konya da olacağım. Konyalı okurları bekliyorum.
Hayat ne deseler, derim ki karım,
Hayata bağlayan tek şah damarım
Yoldaşım, sırdaşım, Hüsnü nigarım
Gül ki güller açsın ömür baharım. (Süleyman Toprak)
NAZ ÇEKMEK
Dündar tam minibüsü hareket ettirecekti ki koşturarak minibüse doğru gelen yaşlı bir karı koca görünce durdu, bekledi. Nefes nefese kalmışlardı, hemen son kalan iki boş koltuğa attılar kendilerini. Dündar:
“Bu aceleniz ne amca? Bu yaşta böyle koşturulur mu? Buna yetişemeseniz on dakika sonra diğer minibüs gelir, sakin sakin binersiniz.”
Yaşlı adam nefesini toplamaya çalışarak:
“Yeğenimin düğünü var oğlum, ona yetişmeye çalışıyoruz, geç kaldık.”
“Sağlık düğünden daha önemli amcacığım. Önce kendinize bakmalısınız artık.” dedi arabayı çalıştırırken.
Bir elli metre gitmişlerdi ki yaşlı adamın karısı incecik sesiyle telaşla bağırdı.
“Aman dur evladım, bir dur.”
Dündar arabayı durdurdu. Kadın arabayı neden durdurduğunun merakı ile ona şaşkın şaşkın bakan kocasına dönerek biraz mahcup biraz korkak bir sesle:
“Aman Bey şu ayaklarıma baksana, telaştan ayakkabımı giymeyi unutmuşum evden terlikle çıkmışım.”
Minibüste herkes onları dinliyordu; yolcular arasında gülüşmeler oldu. En arkada oturan genç kız yanındaki orta yaşlı kadına:
“Duydunuz mu kadın terlikle düğüne gidiyor!” dedi gülerek.
Yaşlı adam eğilip karısının ayaklarına baktı. Karısının güzel mantosunun altında şipidik ev terlikleri vardı. Sinirden yüzüne kan çıktı.
“Sen de iyice bunadın ha. Terlikle evden mi çıkılır?” diye bağırdı.
Yaşlı kadın iyice ezildi, küçüldü.
“Acele edince unutmuşum işte. Eve gidip beş dakikada değiştirir geliriz.”
Yaşlı adam elini havaya kaldırdı.
“Olmaz, eve gidersek geç kalırız. Düğün başladı, takı merasimine yetişmemiz lazım; altın takacağız. Terlikle gidersin bir şey olmaz, herkes yaşlılığına verir.” dedikten sonra Dündar’a :
“Sür evladım, bir önce. Bizim yüzümüzden diğer yolcular da gidecekleri yere geç kaldılar.”
“Böyle çok ayıp olur bey, eve gidip değiştirseydik.” dedi kısık bir sesle karısı.
Onların bir önündeki koltukta oturan kızıl saçlı kadın, duymuştu kadını:
“Bizim beklememiz önemli değil amca ama böyle de olmaz ki. Sen niye inat ediyorsun. İnsanlık hali unutmuş kadın, al karını eve götür de ayakkabısını değiştirsin. Utanır şimdi herkesin içinde ev terliği ile dolaşmaya.”
En arkadaki sarışın kadın da o ana kadar kendini zor tutmuştu. Sinirli sinirli yaşlı adama çıkıştı:
“Zaten herkesin içinde kadıncağıza bunadın diye bağırıp utandırdın. Bir de gidip düğünde mi utansın? Kim bilir o senin kaç senelik hayat arkadaşın, senin ne sıkıntılarını çekmiştir, böyle bağırman ayıp olmuyor mu? Bu kadınlar hep erkekler tarafından eziliyor zaten.” dedi.
Yaşlı kadının bu sözlere canı sıkılmıştı. Kocasının diğer kadınlar tarafından azarlanması ağırına gitmişti. Arkaya dönüp sarışın kadına:
“Biz elli yıllık evliyiz. Birbirimizin ne günlerini gördük. Bakmayın şimdi kızıp bağırdığına, geç kaldık diye telaşlandı. Beş dakikadır onun kızgınlığı; sonra geçer, gönlümü alır.” dedi.
Kadınlar henüz hızlarını alamamışlardı; yaşlı adama söyleyecekleri vardı fakat karısının çıkışı karşısında sustular.
Dündar yaşlı adamı ikna etmeye çalıştı:
“Amca gel inat etme, şu güzel teyzemi daha fazla üzme. Karını eve götür de ayakkabılarını giysin.” dedi.
Yaşlı adamın inadı tutmuştu bir kere.
“Olmaz gidemeyiz, sen sür arabayı. Hem bu ona ders olsun, bir daha evden çıkarken dikkatli olsun.”
Dündar kararsız kalmıştı. Yaşlı kadına baktı:
“Sen yola çık evladım. O inat ederse Nuh der peygamber demez. Gidelim bakalım böyle, oturduğum yerden kalkmam artık, saklarım ayaklarımı bir masanın altına.”
Dündar kontağı çevirdi, yola çıktılar. Üç yüz metre kadar gitmişlerdi ki yaşlı adam muavine para vermek için elini cebine attı. Cüzdanını bulamadı. Ceketinin, pantolonunun bütün ceplerini yokladı. Cüzdanı yoktu. Dündar’a seslendi:
“Dur oğlum dur, biz inelim.”
“Ne oldu amca, böyle gitmeye karar vermiştin?”
Yaşlı adam diğerlerine duyurmamaya çalışarak Dündar’a doğru eğildi.
“Cüzdanı bulamadım.” dedi utançla.
“Cüzdanı evde mi unutmuşsun amca?” diyen Dündar’ın sesiyle minibüste bir gülüşme daha oldu. Yaşlı kadın da kocasına fark ettirmemeye çalışarak pencereden yana dönüp güldü.
Dündar gülümseyerek:
“Para önemli değil amca, ben sizi bedava da götürürüm.” dedi.
“Sağ ol oğlum ama takacağımız altın da cüzdanın içindeydi, eve gitmemiz lazım.”
Dündar arabayı durdururken kızıl saçlı kadın amcaya bir iki laf daha etmeye kararlıydı:
“Gördün mü karına bunadın diyordun, boş yere kalbini kırdın kadının, sen cüzdanı unutunca o sana tek kelime etmedi. Ah bu kadınlar böyle fedakâr işte.”
Yaşlı adam hiç cevap vermedi. Utanmıştı; kimsenin yüzüne bakmadan minibüsten indi. Sonra döndü; karısının elinden tutup inmesine yardım etti. Karı koca hiç konuşmadan koştura koştura evin yolunu tuttular.
Dündar arabayı çalıştırırken hâlâ söylenen kızıl saçlı kadına:
“Sana ne ablacığım ya? Bunlar böyle böyle birbirlerini idare ede ede elli yılı devirmişler. Ona buna eyvallah edene kadar birbirlerinin nazını çekmişler bugüne kadar, sen kendi işine bak.” dedi. Kadının cevap vermesine fırsat vermemek için radyoyu açtı. Güzel bir türkü vardı.
Duyurular:
1- Yarın 17 Kasım' da Adana' dayım. "Nilüfer Kültür Eğitim Yardımlaşma Derneği"nin davetlisi olarak 17 kasım Cumartesi 14:00 da Adana Seyhan Kültür Merkezi'nde hanımlara yönelik seminer programım var. Konu: Evlilikte En çok Yaptığmıız Yanlışlar ve çözüm Yolları. Adana'lı hanımları bekliyorum.
2-İstanbul' daki okurlarım için: 18 Kasım Pazar günü 14:00- 16:00 saatleri arasında da Tüyap Kitap Fuarında olacağım. Hayat Yayınları standında kitaplarımı imzalayacağım.
3-Bir duyuru da Konyalı okurlara...22 Kasım Perşembe akşamı 19:30 Konevi Kültür Merkezi' nde ailelere yönelik Kadın ve Erkek Yaratılış Farklılıkları üzerine seminerim olacak. Meram belediyesinin davetlisi olarak Konya da olacağım. Konyalı okurları bekliyorum.
40 Yorum Yorum Yaz