Bir Analiz/Instagram ve Sosyal Medya Bize Ne Söylüyor?

Akıllı telefonlar hayatımıza girdi gireli, sosyal medya ile yaptığımız paylaşımlar inanılmaz derecede arttı.

Öyle ki, her pasta kesilmeden, her hediye verilmeden, her kıyafet giyilmeden, her sofra daha misafir oturmadan, kebaplar, tatlılar mideye gitmeden önce bir “klik”le dünya ile paylaşıma sunulabilir hale geldi.

Daha olayı yaşamadan, lezzetini ya da elemini tatmadan önce paylaşımlar ve alınan “like-beğen” sayısı gündeme gelmeye başladı.

Bir yılı aşkın süredir Instagram isimli uygulamayı kullanıyorum. Daha önce fotoğraf paylaşımında Flickr isimli bir web sayfasına üyeydim. Flickr daha farklı bir platformdu. Fotoğraflar daha sanatsal, genellikle fotoğraf makinesiyle çekilen ve özel fotoğraflar olurdu. Şimdi ise Instagram , Facebook ve Twitter ile çok hızlı, çabuk ve nispeten daha özensiz paylaşımlar yapılmakta.

Instagramda benim takip ettiğim popülasyon genellikle kendim gibi çocuklarıyla, mutfaklarıyla, hayatlarıyla ilgili paylaşımlarda bulunan kadınlardan oluşuyor. Kendimi de dahil ederek söylüyorum ki, bu popülasyonun büyük çoğunluğunda şu dikkatimi çekiyor: “Yaptığını, yaşadığını ifade etme, paylaşma, gösterme arzusu”

Bazen manzara şuna benziyor: 4-5 yaşlarında küçük bir kız çocuğunun yeni bir elbise aldığında heyecanla arkadaşlarına “Ayşe baaak, annem bana ne aldı?” demesi, ya da aynı kız çocuğunun markette gezerken “Bana ne bana ne şundan da istiyorum, bundan da istiyorum” demesi gibi. Yani içimizde henüz büyümemiş olan tarafımızın kendini etrafa tanıtma, beğendirme hevesi ciddi ciddi kendini gösteriyor bu platformlarda.

Öyle ki, eğer yapılan bir aktivite, gidilen bir mekan Instagramda ya da Facebookta paylaşılmasın, sanki bir eksiklik hasıl oluyor.. Arkadaşlar bir mekanda buluşuyorlar, siparişler veriliyor, gelen yemeklerin resimleri çekilip o anda herhangi bir sosyal paylaşım sitesinden yayınlanıyor, üzerine yorumlar yapılıyor.. Yemeklerin “paylaşma” hazzı bittikten sonra yeme faslı başlıyor..Sonra belki bir de boş tabak paylaşımı . Bir yere gidildiğinde, fotoğraf çekip yüklemekten ya da Foursquare programında check-in yapmaktan, fotoğrafa anında gelen yorumlara cevap yazmaktan gidilen gezilen yerden ne kadar tat alınıyor merak içindeyim. Öyle ki buna bazen Umre, Hac gibi kutsal ibadetler sırasında çekilen fotoğraflar da dahil ediliyor. Canlı canlı umreden yayın, yapılan tebriklere cevaplar vs.

Bunları yazarken yanlış anlaşılmak istemem, benim bu satırları yazarken niyetim sosyal medyanın bizde nasıl bir tesir bıraktığını naçizane analiz etmek ve alternatif olarak ne yapılabileceği hakkında düşünmek, konuşmak…Yoksa Instagram, Facebook ve Twitter’ı aktif kullanan arkadaşlarımın hiçbirini eleştirmek değil amacım, ben de aktif bir sosyal medya kullanıcısıyım ve bu bahsettiklerimi ben de yapıyorum, yapıyoruz.

Anı yaşamak, yaşadığı üzerinde tefekkür etmek, fikir beyan etmek bunlar bir tweet kadar, saliseler içinde gönderilen fotolar, yorumlar, beğeniler kadar hızlı olmasa gerek. Hayata anlam katmak, durup düşünmek ister, bazen sükunet ve yalnızlık ister ve bazı duygular yaşanmak için mahremiyet ister.

Şimdi biz öyle bir hale geliyoruz ki, birbirimizin hediyelerini dahi yayınlar olduk, hem de bazen daha vermeden.

Öyle bir hale geliyoruz ki, daha misafirimiz gelmeden yüzlerce ya da binlerce kişiye ona sunacağımız sofrayı sunar olduk.

Masum ve tatlı paylaşımların dışında, maalesef şöyle sakıncalar da var gibi geliyor bana:

“Ayşe baaak, benim çantam şu markaaa, Ayla baaak, ben şu lüks restoranda yemek yedim” benzeri fotolarla, maddiyatı hayatın merkezine alan bir yaklaşım doğuyor . Belki var olan böyle bir hissiyatın akabileceği yeni bir mecra bulunması da denebilir buna.

İnsan olarak hepimizin yaradılışında nefsin hoşuna giden arzulara meyletme duygusu var. Bu yiyecek, içecek, gezme, tozma, beğenilme, ün ve şan sahibi olma ve dahası olabilir.

Ama sosyal medya ile tüm bunlara maalesef bir şey daha ekleniyor ki o da “onaylanmak” duygusu. Onaylanmak ve bununla bir tatmin sağlamak. “Kaç kişi beni takip ediyor, kaç tık aldım, kaç yorum yapıldı” .. “Beni taltif eden kaç mesaj geldi” gibi…Eleştiriye de genellikle kapalı olunup, olumsuz eleştiri yapan kişi bloklanıyor..Bu eleştiri mesajlarını okuduğumda iki egonun savaşını izler gibi oluyorum.

Peki bir resmi yüzlerce kişi gördüğü halde neden daha az sayıda kişi yorum yapıyor? Yine yüzlerce kişi gördüğü halde neden bazı kişiler sert ve sivri bir üslupla karşılarındakini eleştiriyorlar?

Sanırım derinlemesine bakacak olsak, bilinçdışının bu durumlarda nasıl bir etkisi olduğunu görebiliriz.

Hepimiz hayatımızda yaşanmışlıklarımız, birikmiş hissiyatımız ile bazı şeylerden özellikle etkileniriz.

Örneğin küçükken birisi tarafından toplum önünde eleştirildiği için incinen bir birey, böyle platformlarda eleştirilen kişiye taraf olup sıkı sıkıya onu savunan yorumlar yazıyor olabilir. Hatta adeta bir diğerinin avukatı kesiliyor olabilir. Diğer bir yandan, annesi tarafından belli bir meseleyle ilgili, örneğin giyim olsun, sık sık eleştirilen bir kişi, kendini birden ateşli bir şekilde birini eleştiriyorken bulabilir. Okuduğumuz yazı ve kitaplar için de aynısı geçerli. Bir internet sitesinde ateşli ateşli tartışan pek çok kişi vardır. Bu yazının konusunu aşacak belki ama, eğer kendimizde böyle bir şeyler hissediyorsak, durup bir düşünmek yararlı olabilir. “Aslında neyin öfkesiyle doldum” diye..

Ben de bu yazıyı oldukça uzattım, neyin öfkesindeyim dersiniz 

Şaka bir tarafa, sosyal medyayla ilgili birkaç öneride bulunacak olursak:

- Fotoğraf paylaşımları ertelenebilir. Mesela bir gezideyken an be an fotoğraf paylaşmak, gelen yorumları okumak ve cevap yazmak insanın hem geziye dikkatini verememesine neden olabilir, hem de insanlarla iletişimini azaltabilir. Bunun yerine geziye odaklanıp, tefekkür ve hissiyata odaklanıp yeniliklere göz gezdirilip, sonra daha uygun bir vakitte seçilmiş fotoğraflar paylaşılabilir.

-Takip ettiğiniz bir kişinin paylaştığı fotoğraflar ilginizi çekmekle birlikte içinizde olumsuz duygular uyandırıyorsa, sürekli içinizden eleştirmek gerekiyorsa o kişiyi takip etmeye devam edip etmemeyi yeniden gözden geçirebilirsiniz. Eğer birini çok eleştirdiğiniz halde bir o kadar merak ediyorsanız, inanın bilinçdışınızda aslında içinizde bir tarafın o eleştirdiğiniz şeyleri yapma meyli sizi rahatsız ediyordur. Örneğin: “ Şuna bak, her gittiği yeri paylaşıyor, ne gereksiz” deyip hala ilgi ve merakla paylaşıyorsanız birini, orada bir durup düşünmek , arada bir kendinize bakıp tebessüm etmek iyi gelebilir .

-Yaptığı işi beğenmediğiniz halde takip ettiğiniz kişiler var mı? Örneğin butik pastacılar, giyim butikleri, tasarımcılar, bebeklere özel şeyler yapanlar, yemek tarifi paylaşanlar?

Biz beğenmediğimiz halde, binlerce insanın o kişiyi beğenmesi, bizde gizli bir öfke doğurur. Sanki biz beğenmedik ve onaylamadık diye kimsenin beğenmemesi ve onaylamaması gerekiyordur. Bu nedenle sıkı sıkı takip eder olacakları merakla gözleriz  Burada da kendimize bir tebessüm edip, takip edip etmeme kararını bir gözden geçirmeli ne dersiniz ?

Instagramın kısa analizi şimdilik bu kadar olsun. Instagramı aktif kullanmayanlar da vardır eminim, ama belki her kıssa içimizde bir hisse kadar yer eder..

Dr Rabia Nazik Yüksel

*sorularınız için rabianazik@gmail.com


Bunlar da ilginizi Çekebilir

9 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz