O Sadece Bir Çocuk

35_bHer çocuk kendinden önceki kuşak için “Her şeyi biliyor” duygusu oluşturuyor. Muhtemelen biz de çok akıllıca laflar ediyor her şeyi çok çabuk kavrıyor ve yaptıklarımızla ve söylediklerimizle ailelerimizi şaşırtıyorduk.

Bizim çocuklarımıza bakışımızda pek çok kez aynı hayretle oluyor. Bu zamanın çocukları, bizden öncekilere adım adım ve zorlukla anlattığımız akıllı telefonları hiç anlatmaya lüzum görmeden ağzımızı açık bırakacak çeviklikle çözüveriyorlar mesela. Çünkü hepimiz bir önceki kuşaktan çok daha farklı bir donanımla dünyaya geliyoruz Rabbimizin lütfu ile.

Bana bazen aslında her şeyi bilerek doğduğumuz ve sonrasında ailenin, çevrenin ve eğitimin elbirliğiyle hepimizi normalleştirdiği fikri daha yakın geliyor doğrusu. Zira çocukları “kendimize benzetme” çalışmalarında çok mahiriz.

***

Çocuklar hepimizi bu kadar hayrete düşürecek bir zeka düzeyiyle çocukluklarını yaşarken, anne ve baba olarak zaman zaman bu “çok bilmişliğin” yanılgısını yaşıyoruz. Hiçbir şeyi unutmayan, verdikleri cevaplarla şaşırtan, öğrenme hızlarıyla hepimiz geride bırakan çocuklarımızın her söylediğimizi anlayacak ve her an doğru davranmayı bilecek bir kapasiteyle yol aldığını düşünüyoruz. Oysa hayat tecrübelerine, masumiyetlerine, tanıdıkları sınırlı sayıdaki insana bakınca “ sadece çocuk ” lar. Üstelik yaşları kaç olursa olsun bize göre hep çocuk olacaklar.

Yeni doğum yapmış anneleri seyrederken, o masumiyetin yüzlerine yansıyan hallerini çok seviyorum. O anlarda çocuklarının “emanetçisi” oldukları davranışlarına, yüzlerine, seslerine o kadar yansıyor ki, bir ömür bu hali taşıyacaklarını sandıklarını hissedebiliyorum. Oysa çocuklar büyüdükçe o yumuşak ses tonunu yükselmeye, yüzler asılmaya başlıyor ve emanetçilik yerini sahipçiliğe bırakıyor.

Halbuki bize doğduğu andan itibaren “ emanetçi” sıfatını veren Rabbimiz, bu sıfatı çocukların yaşına göre üzerimizden almıyor. Aksine bu emanetçiliğin içindeki imtihanı görmemizi de istiyor.

***

Bu sebeple, ilişkilerimiz çıkılmaz bir hal aldığında bize masumiyet elbisesi giydiren “o ilk ana” dönsek, belki de içimizde yeniden bir şeyler filizlenebilir. Dünyaya geldiğinde çocuğumuzu kucağımıza verildikleri ilk an kalbimizde hissettiklerimiz, bir hikayenin değiştirici gücü olabilir.

Sonrasında yerlere kendini atan, çatışan, ağlayan çocuklarımızın yaşları kadar tecrübeyle donanımlı olduğunu düşünmeye başlayabiliriz belki. İki yaşında bir çocuğun, hayata bakışının iki yılla sınırlı olduğunu hatırlayıp, dünyada daha çok yaşamış olandan tecrübe öğreneceği vakitler olarak değerlendirebilsek o anları ne güzel olur.

“O sadece bir çocuk” demenin bile onu algılamamız üzerinde ne kadar büyük bir etkisi olduğunu göreceksiniz. “Büyük olan benim ve işte şu an ona hayatta atılması gereken doğru adımları göstermenin tam zamanı” diyebilmek kriz anlarının en rahatlatıcı bakış açısı olacaktır bu vesileyle. Bağırmamalarını istediğimiz çocuklarımıza daha çok bağırarak ya da vurmamasını vurarak anlatarak, hayatı anlatmaya çalışmak yerine, bu daha problem çözücü geliyor bana.

***

Bazen iyileşme düştüğümüz yerden kalkarak olur. “O sadece çocuk” denmeyen yaralı yanlarımız bizi pençelerini çıkarmış bir aslana da dönüştürmüş olabilir. Ama tüm bunlar, bizim de aynı tepkilerle yol almamız gerektiğini göstermez.

yazının devamı için;

 

http://www.gazetevahdet.com/o-sadece-bir-cocuk-1468yy.htm


Bunlar da ilginizi Çekebilir

0 Yorum Yorum Yaz

Yorum Yaz